Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Beyin cerrahisi asistanı Merve Dumlu: Çocuk doğurabilen birinin başaramayacağı hiçbir şey olamaz

        Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi’nde beyin cerrahisi asistanı Merve Dumlu, ev hanımı bir annenin ve inşaat işçisi bir babanın kızı olduğunu söyleyerek başlıyor cümlelerine...

        “Aslında doktor olmamı hiç istemiyorlardı” diyor Dumlu ve beyin cerrahisinin çocukluk hayali olduğunu ancak insanlara sevdiklerinin ölüm haberini vermenin ağır yükü yüzünden mesleği bırakmaktan kıl payı döndüğünü söylüyor.

         8 Mart kutlu olsun
        8 Mart kutlu olsun Haberi Görüntüle

        “Kadın başına böyle zor bir bölümde ne işin var, evlenmeyi düşünmüyor musun, kadınlara yakışır doğru düzgün bir bölüm yazsana” diyenlere inat Dumlu, kız çocuklarına, kadınlara şu mesajı veriyor: “Çocuk doğurabilen birisinin başaramayacağı herhangi bir şey olduğuna inanmıyorum. Yollarına çıkan engellere takılmasınlar, aşağı çekmeye çalışanları dinlemesinler, kendilerini hayal ettikleri meslekte ne kadar güzel görüneceklerini düşünsünler sadece...”

        “AİLEM BİZİM İÇİN ÇOK ŞEYDEN VAZGEÇTİ”

        “Annem hep matematik öğretmeni olmamı istedi, bugün bile 'keşke matematik öğretmeni olsaydın' der. Babam da eczacı ya da diş hekimi olmamı isterdi ama benim çocukluk hayalim beyin cerrahı olmaktı. Ailemin isteği başka olsa da üniversite sınavında da uzmanlık sınavında da tercih yaparken seçimime hiç karışmadılar.

        Babam biz çocukken sürekli “erkekler bir şekilde para kazanır ama kızlar mutlaka okuyacak, kimseye muhtaç olmayacaklar” derdi. Annemin çarşıya çıkıp parası olmadığı için beğendiği elbiseyi alamadan geri döndüğü zamanları hatırlıyorum; 'kendi paranı kazanmazsan benim gibi başkasının eline bakarsın, ben sizin böyle bir hayat sürmenizi istemiyorum' derdi hep. Ailem bizim için çok şeyden vazgeçti. Ailem bu kadar fedakarlık yapmasaydı okuyabilir miydik bilemiyorum. Kendimden küçük 3 kardeşim var, erkek kardeşlerimden birisi polis, birisi belediyede memur. Kız kardeşim de avukat.

        “BEYNİ PARMAKLARINIZIN UCUNDA HİSSETMEK MUHTEŞEM BİR HİS”

        Beyin cerrahisi asistanısınız. Bu bölüm sizin için ne ifade ediyor? Hayatınızın mesleği mi? Nöroşirurji olmasaydı hangi tıp branşını tercih ederdiniz?

        Evet, bölümde 3.5 yılımı bitirdim. İnsanların bilgisayar ekranından görebildiği beyni parmaklarınızın ucunda hissetmek muhteşem bir his; ben kesinlikle bunun için doğmuşum. Beyin cerrahisi diğer bölümlerden farklı, bazen hastanın hayatı sizin vereceğiniz karara göre şekilleniyor bu da benim gözümde mesleğin değerini arttırıyor. Başka hiçbir meslekte alamayacağım bir mesleki tatmin duygusu var. Kendimi başka bir iş yaparken hiç düşünemiyorum bile... Ama birini seçecek olsaydım spor hekimliği olurdu.

        “O ZAMANLAR BÜTÜN MAHALLENİN GURUR KAYNAĞI OLMUŞTUM”

        Merve Dumlu nasıl bir öğrenciydi?

        Bursa’da küçük bir mahallede doğdum ve büyüdüm. Eskiden köy olan küçük bir mahalleydi ve buradaki küçük bir okulda okudum. O zamanlar devlet parasız yatılılık ve bursluluk sınavı vardı, okuldan bu sınavı kazanan tek öğrenciydim. Okul tarihinde Bursa Anadolu Lisesi’ni kazanan ilk öğrencisiydim aynı zamanda. Okul müdürümüz poster yaptırıp okul binasına asmak istemişti o zamanlar bütün mahallenin gurur kaynağı olmuştum. Tıp fakültesine gelen öğrenciler genellikle okullarının birincileri oluyor zaten. Hepsi zeki çocuklar bir de üstüne çalışkanlık eklenince başarı kaçınılmaz tabii.

        Her zaman dersi derste dinleyip anlayanlardandım ama çalışmadan da olacak şey değil tıp fakültesi okumak. Çalışmıyordum dersem yalan söylemiş olurum.

        “(MESLEĞİN) FİZİKİ YORUCULUĞUNA KATLANABİLİYORUM AMA PSİKOLOJİK OLARAK ÇOK ZOR”

        Hayatınızdaki dönüm noktası neydi? Mesleğinizi seçmeye nasıl karar verdiniz?

        Beyin cerrahisi istemeye ne zaman ve nasıl karar verdim hiç hatırlamıyorum, kendimi bildim bileli beyin cerrahı olmayı hayal ediyorum. Hem çok seviyorum hem de çok istiyorum ama bir dönem bırakma noktasına geldim. Fiziki yoruculuğuna katlanabiliyorum ama psikolojik olarak çok zor... Her şey yolunda giderken bir trafik kazasıyla hayatları tepetaklak olan insanlara sevdiklerinin ölüm haberini vermek çok zor. Küçük bir baş ağrısıyla polikliniğe gelen insanlara beyinlerinde tümör olduğunu söylemek epey yıpratıyor. Buna daha fazla dayanamayacağımı düşündüğüm bir dönemde okuduğum bir kitap kendime gelmemi sağladı. Bütün bunlara ben sebep olmuyordum, sonuçta ben Tanrı değilim, herkesi kurtaramam ve ben elimden geleni yapıyorum. Bu düşünceleri benimseyince yoluma devam edebildim.

        “ÇOCUK DOĞURABİLEN BİRİNİN BAŞARAMAYACAĞI HİÇBİR ŞEY OLAMAZ"

        Bu alanı kimler, neden seçmeli?

        Gerçekten bu işi yapabileceğini düşünen herkes yapabilir ama büyük bir adanmışlık istiyor, bunun farkında olmak lazım. Erkeklerin, yaşıtlarının askerden dönüp işini kurduğu zamanlarda hala okuyor olacaklarını bilmeleri önemli. 24 yaşında fakülteyi bitirip mecburi hizmete gidilecek, TUS kazanılıp 4 ya da 5 yıl uzmanlık eğitimi sonrası tekrar mecburi hizmete gidilecek. Bu arada çoktan 30 yaş geçilmiş olacak.

        Kadınlar ise kendi güçlerinin farkında olsalar yeter. Çocuk doğurabilen birinin başaramayacağı hiçbir şey olamaz, buna inanmıyorum. Yollarına çıkan engellere takılmasınlar, aşağı çekmeye çalışanları dinlemesinler, kendilerini hayal ettikleri meslekte ne kadar güzel görüneceklerini düşünsünler sadece. Fakültede bir hocamız hep şöyle derdi “bırakmayı, vazgeçmeyi düşündüğünüz an, beyaz önlük içinde ne kadar güzel görüneceğinizi hayal edin.” Bu hayaldi beni ve birçok arkadaşımı yolunda tutan. Üstelik örnek alabilecekleri bir sürü genç kadın var; bilim, spor, sanat, edebiyat… O kadar çok başarılı kadın var ki artık. Büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözü bence yol gösterici olmalı onlar için: “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”

        “KADINLAR HER İŞTE ÖNYARGIYA MARUZ KALIYOR”

        Bir kadın olarak mesleğinizde hiç zorluk yaşadınız mı? Bölümde hocalarınız da dahil olmak üzere tek kadınsınız...

        Üniversite hastanesi açıldığından beri bu bölüme gelen ilk kadın asistanım. Genelde cerrahi branşlarda kadınlarla çalışılmak istenmediği söylenir ama ben sırf kadın olduğum için kıdemlilerimden ve hocalarımdan yana herhangi bir zorluk yaşamadım, hepsi çok iyi insanlar. Bu işin kadını erkeği olmaz derler her zaman. Diğer bölümlerdeki insanlar genellikle şaşırdı başladığımda. Kadın başına böyle zor bir bölümde ne işin var, evlenmeyi düşünmüyor musun, çocuğun olduğunda da aynı tempoda çalışabileceğini mi düşünüyorsun, kadınlara yakışır doğru düzgün bir bölüm yazsana diyen çok oldu. 'Kadınlara yakışır'dan kasıt ne? diye sorduğumda 'gece evine gideceğin, haftasonu evinde olacağın bölüm' cevabını aldım hep. Benim bölümüme özel değil, bence kadınlar her işte önyargıya maruz kalıyor. İnsanların kafasında kadınların yapabileceği birkaç meslek var; onun haricinde bir şey olduğu zaman anlamlandıramıyorlar. Mesela insanların gözünde hastanede cerrahi formayla görünen bütün kadınlar hemşire, bütün erkekler de doktor.

        “Kadından doktor erkekten de hemşire olmaz” düşüncesi var. Poliklinikte hasta odaya girdiğinde ilk soru her zaman “sekreter hanım doktor bey ne zaman gelecek” olur. Muayene ettiğim her hasta istisnasız “Hemşire hanım bizi doktor bey görmeyecek mi” diye sorar. Ameliyat kararı verdiğim hastalar pek güvenmiyor olacaklar ki genelde “biz bir de doktora soralım” diyerek çıkarlar odadan. Eskiden çok canımı sıkardı ama artık alıştım sanırım. İşinde başarılı olduğunu görünce insanlar da kabulleniyorlar galiba. Şimdi özellikle benim için gelen hastalar oluyor polikliniğe. Bu da yaptığım işten daha fazla zevk almamı, daha fazla gurur duymamı sağlıyor.

        Meşakkatli bir meslek... Bir gününüz nasıl geçiyor?

        Doktor olmak zaten zor ama cerrahi branşlar biraz daha zorluyor tabi ki. Beyin cerrahisi de içlerindeki belki de en zor bölüm. Dizilerde seyrettiğiniz o dramatik kurtuluşlara ya da ölümlere en önden şahit olmak işimizin hem en güzel hem de en zor yanı. Uzun ameliyat süreleri, cerrah sayısındaki yetersizlik nedeniyle birkaç kişinin yapacağı işi bir kişinin yapıyor oluşu, yaptığınız işin hasta için gerçek anlamda ölüm-kalım anlamına gelmesi, fiziksel yorgunluğun yanında psikolojik olarak da zorlaması… Bunlar gibi daha birçok şey sayabilirim aslında. Bütün bunların yanına bir de sağlıkta şiddet eklenince tıp fakültesini bitiren gençler genellikle daha rahat edecekleri bölümleri tercih ediyorlar artık, muhtemelen ileride daha da zor olacak şartlar. Sabah 6'da başlıyor gün benim için. 7'de hastanede oluyorum, 7 buçukta vizit yapıyoruz. 8'de ameliyatlar başlıyor. Genellikle akşam 7'ye kadar da sürüyor. Nöbetçi değilsem ameliyatlar bitince vizit yapıp çıkıyorum. Nöbetçiysem ertesi akşam ameliyatlar kaçta biterse artık. Genellikle 36 saatten az sürmemek şartıyla hastanede olmuş oluyorum. Gece sakin geçerse birkaç saat dinlenme şansım oluyor; kötü bir gece geçirdiysek ertesi güne devam etmek yorucu oluyor tabi. Başlangıçta ayda 10 nöbet tutuyordum şimdi 7 nöbet tutuyorum.

        “O ANI UNUTAMIYORUM”

        Unutamadığınız bir vaka var mı?

        Unutamadığım birçok vaka var aslında ama en çok bebeklerde zorlanıyorum. Çok küçük çocukların ailelerine ölüm haberlerini vermek gerçekten çok zorluyor beni. Bulantı-kusma şikayetiyle 2 yaşında bir bebek getirmişlerdi acil servise. Hayatımda gördüğüm en güzel bebekti, hala ondan güzelini görmedim. Beyinciğinde kötü huylu tümör vardı. Ameliyat sonrası kemoterapi aldı bir süre. Yoğun bakım kapısından her çıkışımda annesini görmekten ödüm patlardı, ne diyeceğimi bilemezdim. Gittikçe kötüleşti, bir gece yoğun bakımdayken hayatını kaybetti. Kapıdan çıktığımda annesiyle gözgöze geldiğim o anı unutamıyorum. Daha kötüsünü yaşamadım hiç.

        “ERKEKLERDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜYÜZ”

        Sizce Türkiye'de kadın olmak ne demek?

        Kadınlar kendi güçlerinin farkında değiller bence. Her ayın ortalama bir haftası kan kaybettiği halde 10 saat boyunca ameliyatta ayakta kalabilen bir canlıdan bahsediyoruz sonuçta. Karnında onu sürekli tüketen bir canlı taşırken erkeklerle aynı şartlarda çalışmaya devam ediyor, bütün gece çocuk bakıp ertesi sabah poliklinikte erkek doktorlarla aynı sayıda hasta muayene ediyoruz; erkeklerden çok daha güçlüyüz bana sorarsanız.

        Türkiye’de kadın olmak zorlaştırılıyor. Bir kere doğduğunuzdan itibaren üzerinize yüklenen şeyler var. İnsanlara hizmet etmeyi öğren, çocuk doğurabileceğin yaşa gelince evlen, sevmene ya da sevilmene gerek yok; bu dünyaya gelişindeki tek amaç kocanın soyunu devam ettirmek. Bugüne kadar zorla kafamıza yerleştirilmiş. Böyle bir ailede yetişmeyen, kendinin farkında olan, tek amacının üremek olduğunu düşünmeyen kadınlar da ötekileştirilmeye çalışılıyor.

        Evlenmemeyi ya da çocuk sahibi olmamayı tercih eden kadınlar, özellikle de diğer kadınlar tarafından eksik kadın, yarım kadın olarak kabul ediliyor. Kadınlar sadece erkeklerden değil kadınlardan da şiddet görüyor yani. Daha da üzücü olan ise kadınların bunu kabul etmesi, kendilerine başkaları tarafından biçilen rollere hiç ses çıkarmamaları. Ses çıkarmaya çalışanların da hemen sindirilmesi. Bu düzeni değiştirebilecek tek şey güçlü kadınların yetiştireceği güçlü kız çocukları ve saygılı erkek çocukları olacak.

        Erkeklere bir mesaj vermeyi uygun görmüyorum açıkçası. Benim söyleyeceklerimi anlayabilecek erkekler zaten kadınlara saygı gösteren, değer veren insanlar; onlara da ekstra bir şey söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum.

        Size ilham olan kadın kimdi?

        Kesinlikle Safiye Ali (Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın tıp doktoru ve tıp eğitimi veren ilk kadın) ve Madam Curie (Polonyalı kimyager, Nobel Ödülü alan ilk kadın ve tarihte iki Nobel Ödülüne sahip ilk kişi). İkisini de hiçbir şey yollarından döndürememiş. Çok güzel hayat hikayeleri var. Safiye Ali bütün engellere rağmen hayalini gerçekleştirmek için uğraşmış, sonunda da tarihteadını ilklere yazdırmış bir isim. Madam Curie kendi canı pahasına insanlığa faydalı olmaya çalışmış. Onların yolunda ilerlediğim için kendimle gurur duyuyorum.

        Hedef ve hayalleriniz neler?

        İşimi hakkıyla yapabilmek tek hedefim. Genç kadınların hiçkimseden hiçbir şeyden korkmadan içinden geldiği gibi yaşayabildikleri bir dünya en büyük hayalim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ