Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Tiyatro Bihter Dinçel: 'Kadınlar birbirini infaz etmekten vazgeçseler'

        'Manik Atak'...

        Bu tesadüfi bir karşılaşma değildi, planlıydı.

        Yeri, saati, sebebi belliydi.

        İki kadın.

        Kim olduklarını biliyorlardı ama henüz birbirlerini tanımıyorlardı. İkisi de tuhaf şeyler olabileceğini ihtimallerine dahil etmişti ama dakikalar ilerledikçe bu karşılaşmanın, sebebinden taşan, manik bir karnavala dönüşeceğini tahmin etmemişlerdi.

        Namlunun ucundaki o kadın mıydı, öbürü mü?

        Geçmiş miydi, yoksa gelecek mi?

        'Manik Atak', sürprizleriyle ve coşkusuyla, içinizdeki dönme dolapları harekete geçirecek.

        REKLAM

        Bihter Dinçel kariyerinin 10'uncu tiyatro oyununu yazdı.

        Eşi Barış Dinçel yönetiyor.

        Devrim Yakut ile başrolü paylaşıyor.

        Biri deneyimli diğeri genç olan iki oyuncu kuliste karşılaşırlar...

        Habertürk'ten Mehmet Çalışkan, kadınların sorunlarına da değinen oyunun prömiyerinde meslektaşları tarafından da ayakta alkışlanan Bihter Dinçel ve Devrim Yakut ile röportaj yaptı.

        'Manik Atak', nasıl bir oyun?

        Tiyatroda neden yerli yazarlara yönelme oldu?

        Kadınların en önemli sorunu nedir?

        'Manik Atak'ı yazma hikâyeniz nedir?

        Bihter Dinçel: Aslında bir anda ortaya çıkmadı. Devrim ile beraber bir şeyler yapmak istiyorduk. Birlikte uzun zaman geçirdik ve sonrasında süreç bizi böyle bir noktaya getirdi. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Yazım aşaması kısa zamanda bitti ve hemen provalara başlayıp oyunu sahnelemeye başladık.

        Bihter Dinçel ile Devrim Yakut, 'Manik Atak'ta önce kendileriyle sonra birbirleriyle yüzleşen iki oyuncuyu canlandırıyor.

        Sizin için oyunculuk mu yoksa yazarlık mı daha ön planda?

        Bihter Dinçel: Aslında en başta yazarlığı hedefliyordum ve bunun için felsefe okumaya karar vermiştim. Birinci sınıftayken ilk oyunumu yazdım. Üniversite boyunca beş tane daha oyun yazdım, bunların hepsini sahneledik. İkinci oyunumda, oynayacak oyunculardan biri gidince sahneye çıkmam gerekti. Okulu okurken bir yandan da Devlet Tiyatrosu oyuncularıyla çalışmaya başladım. Benim sahne hikâyem, usta - çırak ilişkisiyle başladı. Sonrasında da ilk zamanlarında BKM Mutfak'taydım. Yılmaz Erdoğan ile yazma konusunda çalışmalarımız oldu.

        Yılmaz Erdoğan, 'Yazan, kaderini de yazar. Sürekli yazın' der. Kaderinizi de yazdınız mı?

        Bihter Dinçel: Önce yazarlık sonra oyunculuk yaptım. Daha sonra ikisini birlikte sürdürdüm, bir süre sonra yazarlığı nadasa bıraktım. Televizyon hikâyesi başlayınca uzun süre sadece oyunculuk yapmak zorunda kaldım.

        Yazarlığınızı nadasa bırakmanızın sebebi oyunculuğun yoğun olması mıydı?

        Bihter Dinçel: Evet, yazmaya devam ediyordum. Henüz sahnelenmeyen üç oyunum var. Onlar, dizi ve filmlerde çalıştığım zaman yazdığım oyunlar. Oyunculuğa fazla zaman ayırdığınızda, İstanbul'un kendi temposu da eklenince, yazarlığa fazla zaman kalmıyor. 'Manik Atak' ile yazarlığa dönüş oldu.

        Bihter Dinçel: Önce yazarlık sonra oyunculuk yaptım. Daha sonra ikisini birlikte sürdürdüm, bir süre sonra yazarlığı nadasa bıraktım. Televizyon hikâyesi başlayınca uzun süre sadece oyunculuk yaptım. Henüz sahnelenmeyen üç oyunum var. 'Manik Atak' ile yazarlığa dönüş oldu.

        Prömiyerde, oyunu Demet Akbağ, Oya Başar, Ayça Erturan ve Salih Kalyon'un da aralarında olduğu birçok meslektaşınız da izledi. Bitiminde sizi ayakta alkışladılar. Neler hissettiniz?

        Devrim Yakut: Bu müthiş bir şeydi. Her oyuncu, meslektaşı tarafından onaylanmayı çok önemser. Hekim olsaydık da böyle olurdu. Mesleğinde ünlenmiş bir hekimin mesleğinin ortalarında ya da başındaki bir meslektaşını onaylaması, onun için de müthiş bir şeydir. Çoğu oyuncu sahneye çıkarken 'Ben bunu meslektaşlarım için değil, seyircim için yapıyorum' der. Seyircinin alkışı ve sizi sevmesi de çok önemlidir ama meslekte belli bir aşamaya gelmiş meslektaşlarınızın ya da ustalarınızın bizi onaylaması ilaç gibidir. Biz de o gün çok mutlu olduk. Onlarla, kadın meselesine aynı yerden baktığımızı düşünüyorum.

        Bihter Dinçel: Benim için başka bir tarafı daha var. Demet Akbağ ile tanışmamız 20 sene öncesine dayanıyor. O zaman liseye gidiyordum. Gözlerim yaşlı şekilde kulise koşup ona sarıldığım gün uzun uzun bunu konuşmuştuk. Sonra yazdığım her şeyi onunla paylaşıyordum. Demet Akbağ, yazma serüvenimin ilk sürecini çok iyi bilen biri. BKM, benim ilk okulumdu. Senelerce ben onları izleyip kuliste beklerken bu sefer tam tersi oldu. Salih Kalyon ve Demet Akbağ ile kuliste karşılaştığımda yine aynı şeyi hissettim. Çok garipti. Daha sonra üçümüz sarılıp ağladık. Onların içinde, küçük kızları şimdi bir şeyler yapıyormuş gibi bir duygu vardı. Hepimiz için çok duygusal anlar yaşandı.

        Sizce kadınların günümüzdeki en önemli sorunu nedir?

        Devrim Yakut: Bunu bir tek şeyle açıklayamam. 'Kardeşim, ne istiyorsunuz bu kadınlardan?' diye bağırmak istiyorum. Biz bir elmanın iki yarısıyız. Birimiz olmazsak, hayatın devamı için diğeri olmayacak. İnsanoğlu, ilk var olduğunda, tarıma geçtikten ve sosyalleştikten sonra, anaerkil bir düzen varmış. Sonra ne olduysa erkek egemen düzene geçildiğinde savaşlar başlamış ve binlerce yıldır bu savaşlar bitmiyor. Bana sorarsanız, dünya o büyük savaşlardan çok sıkıldığı ve yorulduğu için anaerkil düzene tekrar geçecek. Başka yolu yok. Burada sistemin başına kadınların geçmesinden bahsetmiyorum; kadınların iyi dinlenilmesinden bahsediyorum. Çünkü o zaman da öyleymiş. Bu büyük ve sancılı dönemde, sadece bizde değil, dünyada da çok sancılı şeyler oluyor. Kadına şiddetin bu kadar arttığı, kadınla erkeğin bir arada durmakta bu kadar güçlük çektiği, kadınların kendi kadın kimliklerini unutmaya meyil ettiği - bunun da sebepleri var. Erkek egemen düzende, kadının doğru yönde ilerlemesine izin verilmiyor. Sizin erkek argümanlarınıyla davranmanız ve konuşmanız bekleniyor - bir değişim sürecinden geçiyoruz. O yüzden galiba en büyük sorun, kadının kendi kimliğini hem ailede, hem toplumsal alanda hem de cinsel kimliğini doğru bir noktadan tanıyamamasıdır. Kadın kendi aynasından ve doğru bir yerden baksa 'Ben niçin erkek egemen kültürün cümleleriyle konuşuyorum ki? Niçin işimde başarılı olmak için erkekleşmek zorundayım?' diyebilecek. Öncelikle kadınların bu meseleye uyanması gerekiyor ki, mücadele doğru bir yerden başlasın. Erkeklerin bizi dinlemekteki sıkıntıları olduğu gibi, bizim de erkekleri dinlemekle ilgili sıkıntılarımız var. Biraz objektif olmak gerekiyor. Onlar bizi ne kadar az dinleyebiliyorlarsa, biz de onları o kadar az dinleyebilir hale geldik. Modernizm, iki cinsi birbirinden uzaklaştırdı. Tek yol var; birbirimizi iyi ve doğru bir yerden dinleyebilmek. O zaman sorun kalmayacak. Yakın zamanda çözülmeyecektir ama çözülmesini umut ediyoruz.

        Bihter Dinçel: Bir tane yazıp bitirdiğim bir iş var ve şimdi yeni bir şey üzerinde çalışıyorum. Sinemayı da denemek istiyorum. Tiyatroyu bırakmam ama...

        Bihter Dinçel: Oyundaki iki karakterin çatıştığı yerler de var ama bu diyalektik düzlemde gidiyor ve ben aslında yaşamak istediğimiz şeyi yazdım. Biz bunu yaşamak istiyoruz. Mesleğimizi ve hayatımızı bu şekilde sürdürürsek, sıkıntıları aşmak çok daha kolay olur. Kadınlar birbirlerine karşı daha rahat ve çözümleyici olabilseler, birbirlerine poz kesmekten, ön yargılı olmaktan ya da infaz etmekten vazgeçseler. Erkekler için aynı şeyi söyleyemiyorum çünkü kadınların daha sosyal bir hayatı var, birbirlerinin daha çok içine giriyorlar. Erkekler duygularını daha basit ifade ediyorlar, kadınlar daha detaycı. Bu yeteceğimizi, birbirimizi onarmak üzerine kullansak mucizevi şeyler olabiliyor. İlk yazdığım oyunda, 'dişiler birbirini dişler' demiştim. Demek ki bunu 20'li yaşlarımda kafama kazımışlar. 'Kadına çok derdini anlatma' derlerdi. Aradan neredeyse 18 sene geçti, şimdi tam tersini söylüyorum; 'dişiler, birbirlerinin yaralarını sararlar.' Bunu öğrenmek yaralanmaya ve zamana mal oluyor. Onun yerine şifalanmayı öğrenmeye başlayınca, kalem 'şimdi de onu değil, bunu yaz' diyor. Tespit etmek yerine çözüm yolu bulmayı denedik.

        2018 - 2019 tiyatro sezonunda en çok Türk yazarların oyunları sahneleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Devrim Yakut: Çünkü deniz bitti. Ben 30 yıldır iyisiyle kötüsüyle bu işi yapıyorum. Otuz yıldır hep 'Neden başka dillerin ve kültürlerin sorunlarını sahnelemek zorundayız?' konusunu tartışıyorduk. 'Bu kültürü bilen, bu toprağın yazarları yetişmekte neden bu kadar zorluk çekiyor?' derdim. Var olan yazarlar da batılı dilden yazıyorlardı. Mesela ben neden sahnede 'Mary' olmak zorundaydım? Bu ülkede o kadar çok sorun ve anlatılacak o kadar çok mesele var ki... Nihayet o noktaya geldik. Bihter ve ondan daha genç kuşak deli gibi yazmaya başladı. Çünkü o kadar çok sorun içinde boğuluyoruz ki, gençler kendilerini ifade etmenin yolu olarak yazmayı seçtiler. Şimdi çok daha güzel şeyler oluyor. Gençler bir araya gelmeye başladılar. Ben de onları çok yakından takip ediyorum. Büyük bir kooperatifleşme, güçlerini ve paralarını birleştirme aşamasındalar. Devletten de destek almak üzereler. Çok sıkı çalışıyorlar ve hepsiyle büyük gurur duyuyorum. Bu yapılanma kendi yazarımızı, yönetmenimizi, şahane hikâyelerimizi getirecek ve biz de bundan şifalanacağız. Toplumlar hastalandığında böyle şeyler oluyor. Mesela İran'dan neden müthiş bir sinema çıktı? Çünkü toplum çok ağır şeyler yaşadı. Biz de onlar kadar ağır olmasa da bir şeyler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Dolayısıyla da ifadenin en güçlü alanı tiyatro ve yazım sanatıdır. Çocuklar da deli gibi yazmaya başladı ve ben bundan çok memnunum.

        Türk yazarların oyunları sahnelenmeye başladıktan sonra tiyatro seyircisinin sayısının arttığını görüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        Bihter Dinçel: Mesela BKM'nin ilk zamanlarında Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı oyunlar kapı baca kırmıştı. Keza Levent Kırca, Gazanfer Özcan - Ülkü Özcan ve Nejat Uygur da öyle. Hepsi de yerli oyunlar oynuyorlardı ve insanlar büyük bir ilgi gösteriyordu. İnsanların yerli oyunları ne kadar sevdiğini bir kez daha hatırlamış olduk. Aynı zamanda tiyatro seyircisinin artmaya başlamasının bir diğer nedeni televizyonun gücünün azalmasıyla da alakalı.

        'Manik Atak'ı Barış Dinçel yönetiyor.

        Sahne bulmakta zorlanıyor musunuz, bu konuda bir sorunumuz var mı?

        Bihter Dinçel: Sahne sorunumuz yok. Takvim uyduğu sürece, istediğimiz sahnede oynayabiliyoruz. İstanbul'da çok fazla sahne var. Çok amaçlı sahneler de var ama onlar bizim işimize çok yaramıyor. Bizim tiyatro sahnelerine ihtiyacımız var. Mesajımızı da buradan gönderelim. Çünkü bazen yıkılan bir tiyatronun yerine çok amaçlı salonlar yapılıyor ve bunu çok havalı şekilde anlatıyorlar ama o gerçekten bizim işimize yaramıyor.

        Neden?

        Devrim Yakut: Çünkü o salonlarda konferanslarda düzenlenir, ödül törenleri de. Tiyatro sahnesinin yapısı farklıdır. Bizim, oyun sırasında seyirciyi kucaklamamız için çok amaçlı değil tiyatro sahnesine gereksinimimiz var. Seyirci salona çok yayıldığımız zaman, dikkatleri toplamakta zorlanıyoruz. Özellikle belediyeler bu konuda çok bina inşa ediyorlar. AVM'lerin de içine sahneler yapılıyor. Çok amaçlılık her zaman iyi bir şey değil. Çok sahne var ama kayda değer sahne sayısı az.

        Tiyatro seyircisini artırmak ve mevcut artışı korumak için neler yapılmalı?

        Bihter Dinçel: Çok iyi oyunlar yapmaya devam etmeliyiz.

        Devrim Yakut: Şimdi bir kehanette bulunacağım. Bir dönem töre dizileri nasıl tuttu ver herkes töre dizisi çektiyse, şimdi de tiyatrolar ilgi gördüğü için, donanımlı ya da donanımsız herkes tiyatro kuracak ve tiyatro yapmaya başlayacak. Burada seyirciye görev düşüyor. Seyircinin iyiyi ve kötüyü her zaman ayırabildiğinden eminim. Seçerek gitmelerini isteyebiliriz. Yoksa, birilerinin tiyatro yapmasına engel olacak bir merci yok. Bu kehanetimi seneye bugün konuşuruz, eminim böyle olacak. Üç kişi bir araya gelecek, seyirci dalgasını kullanmak için bunu yapacaklar. Bu hep yapıldı, yapılmaya da devam edecek.

        İyi bir tiyatro oyununun olmazsa olmaz özellikleri nelerdir?

        Bihter Dinçel: Öncelikle iyi bir metin olması gerekiyor. İyi bir metinden kötü oyun çıkmaz. Dört başı mağrur, matematiği düzgün, çatısı sağlam metinden kötü oyun çıkması için gerçekten kötü oyuncular ya da işi bilmeyen bir yönetmen olması lazım. Ondan sonrası bina inşa etmek gibidir. İyi yönetmen, iyi oyuncular olduğu zaman bir oyunun kötü olması için hiçbir sebep kalmaz. İyi bir ekip olmak çok önemli. Biz yaptığımız işi çok seviyoruz. Ukalalık yapmak istemiyorum ama burada 'Manik Atak'ta oyuncu kadrosu doğru, müzikler de işin dokusuna uygun yapıldı. Yönetmenimizin duygu durumu, bizim oyunculuğumuz ve metin birbirlerine çok uyumluydu. Dekor ve ışık sorumluları da aynı duygudaydı. Bunlar doğru olduğu zaman ortaya pırıl pırıl bir iş çıkıyor.

        Devrim Yakut: Bihter ile aynı fikirdeyim. Çok iyi metinlerin çok kötü oynandığını gördüm. Bu bir sac ayağına benzer. Mesela çok kötü Shakespeare yorumları izledim. Çünkü kötü ya da inançsız oyuncular oynuyorlardı. Tiyatro da bu yüzden zordur. Bütün o argümanları bir araya getirmek zordur. Dizilerde kazandığından çok daha azını kazanmayı göze alacak inançlı oyuncu bulmak da zor. Bunu kahramanlık olarak değil bir tercih meselesi olarak görüyorum. O tercihi de kutsamıyorum.

        Tiyatroya o yüzden 'er meydanı' denir değil mi?

        Devrim Yakut: Seyircinin nabzını tutmak çok zordur. Hatasız ve antrenmanlı olmak zorundasınız. Aklınız, fikriniz yüzde yüz orada olacak. Minicik bir ateşle her şey bir anda yanıp yok olur. Çok iyi bir uyum içinde olacaksınız. Bu, öğrenebilen değil, deneyimlenebilen bir şey. Dolayısıyla ruhunuz, bedeniniz, her şeyiniz aynı anda çok yoruluyor. Oyundan dayak yemiş gibi çıkıyoruz. Bu mutlu bir yorgunluk.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ