Seyredilmesi gereken 20 müzisyen biyografisi filmi
Sinema sanatı sesli filmlerin başlangıcından itibaren müziği ve müzisyenleri hep çok sevdi. Gerçek müzisyenlerin yaşanmış öyküleri, birçok kez beyazperdeye aktarıldı. Şimdi müzisyen biyografilerinin peş peşe gösterime girdiği bir dönemdeyiz. "Müslüm Baba" ve "Bohemian Rhapsody"nin ardından "Whitney"nin de seyircilerle buluşmasına az kaldı. Müzisyen biyografilerinin gündemde olduğu şu günlerde biz de sinema tarihinden seyredilmesi gereken 20 müzisyen filmi seçtik. Seçkimizde belgeselleri, televizyon film ve dizilerini dışarıda bıraktığımızı hatırlatalım. Habertürk sinema yazarı Mehmet Açar'ın haberi...
The Doors 1991
1960 ve 70'li yılların önde gelen rock gruplarından biriydi The Doors... Grubun solisti Jim Morrison ise dönemin karşı kültürünü ve radikal ruhunu simgeleyen ikonik bir figürdü. Filmin senaryosunu Randall Johnson'la birlikte yazan yönetmen Oliver Stone, “Bohemian Rhapsody” gibi genç seyircilere seslenecek bir filmden yana değildi.
Jim Morrison'u her yönüyle anlatmak istiyordu. Alkolizmini, uyuşturucu kullanımını ve ölüm saplantısını filmin dışında tutmadı. Morrison'u, hippi hayat tarzını benimsemiş ilham verici bir şair ve müzisyen olarak gösterdi. Filmin, The Doors şarkılarının ruhunu yakalamaya çalışan görsel bir stili vardı... Morrison'u oynayan ve şarkıları bizzat seslendiren Val Kilmer oyunculuk hayatının belki de en iyi performanslarından birini çıkardı. Eleştirmenleri ve seyircileri ikiye bölen filmin gerçekçiliği, grup arkadaşları ve ailesi tarafından pek hoş karşılanmadı.
Tina: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var? 1993 (What’s Love Got to Do With It)
Tina Turner'ın çok satan otobiyografik kitabından Kate Lanier tarafından sinemaya uyarlanan, Brian Gibson tarafından yönetilen film, rock müziğinin kraliçesi Tina'nın yükselişini ve baskıcı, dayakçı eşi Ike Turner'dan nasıl kurtulduğunu konu alıyor...
Gösterime girdiği yıl, Tina Turner hayranlarını çok üzen dayak ve şiddet sahneleriyle konuşulmuştu. Öte yandan, odağını çok iyi seçen sağlam ve gerçekçi bir biyografiydi. Her iki karakterin psikolojisini, çatışmalarını derinlikle ele alan film, Angela Bassett ve Laurence Fishburne'ün harika performanslarıyla da akılda kaldı...
Ölümsüz Sevgili 1994 (Immortal Beloved)
Bugün klasik müzik deyince akla gelen ilk kompozitörlerden biri olan Ludwig van Beethoven'ın hayat hikâyesini anlatan “Ölümsüz Sevgili”, müzik tarihçilerinin kesin yanıtını veremediği bir sorunun etrafında döner... Bestecinin ölümünden sonra ortaya çıkan mektuplarda sözünü ettiği Ölümsüz Sevgili kimdir?
Yardımcısı ve arkadaşı Anton Schindler, Ölümsüz Sevgili'yi bulmak ister ama bu, o kadar da kolay değildir; çünkü Beethoven'ın hayatında birçok kadın vardır... Müzik tarihçileri ve Beethoven uzmanları, filmi fazla hayalci olmakla suçladılar. Ama senaryoyu da yazan yönetmen Bernard Rose'un, Beethoven ve onun tutku dolu müziğini sevenlerin kayıtsız kalamayacağı duygusal bir film yaptığı kesin. Gary Oldman da Beethoven rolünde gayet iyi.
Ray 2004
Caz efsanesi Ray Charles'ın yaşam öyküsü... Ray Charles, yoksullukla geçen çocukluk yıllarında görme yeteneğini kaybeder... 1950'li ve 60'lı yıllarda artık tanınan bir caz müzisyenidir ama gönül hayatı biraz karışıktır. Taylor Hackford'un yönettiği film, 6 kategoride Oscar'a aday gösterildi, başroldeki Jamie Foxx'un yanı sıra ses miksajıyla da 2 dalda ödüle ulaştı.
Filmde Charles'ın sevgililerinden ve arka vokalistlerinden biri olan Margie Hendricks'i canlandıran Regina King de harika bir performans sergiledi. Ray Charles, ne yazık ki hayatını anlatan filmi ve filmin büyük başarısını göremeden hayatını kaybetti...
Sınırları Aşmak 2005 (Walk the Line)
Johnny Cash'in otobiyografik kitabından yola çıkan yönetmen James Mangold, müzisyenin adını duyurmayı başardığı ilk döneme ve daha sonra da June Carter'la olan ilişkisine yoğunlaşıyor... Cash'i, evli olduğu, düzenli bir işte çalıştığı yıllarda tanıyor, kendi müziğini keşfettikçe yükselişine tanık oluyoruz.
Cash de birçok başka müzisyen gibi aynı yollardan geçiyor: Geçmişin acılarından kurtulamıyor, müziğe inatla sarılıyor, başarı ve paranın gelişiyle dengesini kaybediyor, alkol – uyuşturucu batağına saplanıyor. Ama sonra yeniden doğru yolu bulmak istiyor. Joaquin Phoenix, Cash'in bütün şarkılarını seslendirdiği filmde harika bir performans çıkarıyor. June Carter rolüyle Oscar kazanan Reese Witherspoon da çok iyi...
Beni Orada Arama 2007 (I'm Not There)
Gelmiş geçmiş en özgün müzisyen biyografilerden biri... Yönetmen Todd Haynes senaryosunu Oren Moverman ile birlikte yazdığı filmde klasik bir hayat hikâyesi anlatmak yerine farklı ve zorlu bir deneye girişiyor. Folk şarkıcısı Bob Dylan'ı her birini farklı oyuncuların canlandırdığı 6 ayrı kişilikle anlatıyor. Üstelik içlerinden biri kadın...
Haynes'in amacı, Dylan'ın çağdaş kültürde bıraktığı izler üzerine düşünmek ve onun 6 farklı yüzünü birbirinden ayrıştırmak... Hikâyelerin ve karakterlerin iç içe geçtiği film, Bob Dylan'ı müzikal kişiliğinin yanı sıra yaşadığı toplumsal dönem içinde de ele alıyor. Klasik biyografilerden farklı olarak seyirci olarak zihnimizi daha aktif kılıyor ve bizi duygulandırmak yerine Bob Dylan üzerine çok yönlü olarak düşündürüyor.
Control 2007
Joy Division grubunun 23 yaşında intihar eden gizemli solisti Ian Curtis'in öyküsü... Film Curtis'in hayatını şöhrete ulaşmadan önce, bir iş bulma ajansında çalıştığı yıllara giderek anlatıyor. İlk zamanlar grubun adı Warsaw. Sonra adı değişiyor ve giderek yükselen bir başarı grafiği çiziyor.
Şöhrete ulaşmadan önce de melankolik bir genç olan Ian Curtis, aynı zamanda epilepsi hastası. Grubun popülerleşmesi sürecinde genç yaşta evlendiği Debbie ve daha sonra ilişki kurduğu Annik arasında kalan Ian Curtis, sorunlarla baş etmekte zorlanıyor... Anton Corbijn'in siyah – beyaz 35mm formatıyla çektiği “Control”, görsel atmosferiyle öne çıkan hüzünlü bir biyografi. Ian Curtis'i Sam Riley canlandırıyor.
La vie en rose 2007
Fransız şanson geleneğinin en önemli temsilcilerindendir Edith Piaf (1915 – 1963). Şarkıları ve sesi, bize hep Fransa'yı ve Paris'i hatırlatır. Fransızlara ise geçmişi... Peki, gerçekten kimdir Edith Piaf? O şarkılar, o müthiş ses nereden gelir? Yönetmen Olivier Cahan, bu sorunun yanıtını Piaf'ın hayatının çeşitli dönemlerinde dolaşarak vermeye çalışıyor.
Büyükannesinin yanında bir genelevde büyüyor Edith. 19 yaşında kaldırımda şarkı söylerken keşfediliyor. Zaman içinde şöhrete ve paraya kavuşsa da hiçbir zaman huzuru bulamıyor. Hayatı peş peşe gelen trajedilerle sürüyor... Filmin en önemli kozu hiç kuşkusuz Piaf rolündeki Marianne Cotillard'ın mükemmel performansı. Cotillard, belki Piaf'ın şarkılarını seslendirmiyor ama ona ruh ve sahicilik katmasını biliyor. 2008'de en iyi kadın oyuncu Oscar'ını da kazanmıştı.
Nowhere Boy 2009
John Lennon, 20. yüzyıla damgasını vurmuş müzik efsanelerinden biri... “Nowhere Boy” onun ünlü olmadan önce, 1944 ile 1960 arasındaki çocukluk ve gençlik yıllarını anlatıyor. Film, John Lennon'ın kendisini yetiştiren Mimi teyzesi, eniştesi ve gençliğinde yeniden karşısına çıkan annesi Julia ile olan ilişkilerine odaklanıyor.
Kurduğu ilk müziği grubu Quarrymen var filmde. Hatta Paul McCartney ve George Harrison'la tanışması da... Ama filmin Beatles'la veya müzikle ilgili olduğunu söylemek zor. Film bize Liverpool'lu bir genç olarak John Lennon'ı tanıtıyor; onun gençliği üzerinden gelecekte yazacağı şarkıları ve müzisyen kişiliğini düşünmemizi sağlıyor. Sam Taylor-Johnson'ın yönettiği filmde genç Lennon'ı Aaron Taylor-Johnson canlandırıyor. (Yönetmen ile başrol oyuncusunun sette âşık olduktan sonra 2012'de evlendiklerini ve 2 çocuk sahibi olduklarını belirtelim.)
Aşk ve Merhamet 2014 (Love & Mercy)
“Beach Boys”, 1960'lı yıllarda müzikal anlamda Beatles'ın en ciddi rakibiydi. Grubun lideri Brian Wilson'dı... Wilson, sadık hayranları ve müzik çevreleri tarafından tanınsa da genelde gölgede kalan bir müzisyendi. Ciddi psikolojik sorunları ve durumunu daha da kötüleştiren bir babası vardı.
Bir süre sonra içine kapandı ve müzikten uzaklaştı... 1980'li yıllarda ise Eugene Landy isimli, kendisini sömüren bir doktorun eline düştü. 24 saat onun kontrolü altındaydı. Ama Melinda Ledbetter adında bir kadınla yaşadığı aşk, her şeyi değiştirdi... Bill Pohlad'ın yönettiği filmde Brian Wilson'un gençliğini Paul Dano, olgunluk çağını ise John Cusack canlandırdı. Diğer önemli rollerde ise Elizabeth Banks (Melinda) ve Paul Giamatti (Landy) vardı.
Get On Up 2014
Tate Taylor'ın yönettiği film, 2014 yazında gösterime girdiğinde seyirciden ilgi görmedi. Belki de bu başarısızlığı nedeniyle Türkiye'de gösterime girmedi. Eleştirmenler ise filme karşı daha ilgiliydiler. Sonuçta, “Get On Up”, kesinlikle kötü bir film değil. Film, soul müziğin büyük ustası James Brown'ın yaşam öyküsünü kronolojik bir düzende değil, 1980'ler, 60'lar ve 30'lar arasında gidip gelerek anlatıyor.
Brown'ın yoksul ve zor çocukluğu, cezaevinde geçirdiği günler, müzikteki yükselişinin yanı sıra müziği nasıl değiştirdiği de filmin konuları arasında... Chadwick Boseman'ın performansı bile filmi seyretmek için yeter aslında. Boseman, Brown'ın sahnedeki enerjisini ve ruhunu “aslına sadık” bir yorumla canlandırıyor.
Straight Outta Compton 2015
N. W. A adlı hip hop grubunun, 1980'li yılların ortalarında Los Angeles'ın arka mahallelerinde başlayan hikâyesi... Hip hop müziğin en etkili gruplarından olan N. W. A, bugün “gangsta rap” olarak bilinen alt türün ilk temsilcisi olarak kabul ediliyor. F. Gary Gray'in yönettiği film beş gencin öfkeli, isyankâr ama bir o kadar da dürüst müziğini gerçekçi bir yaklaşımla ele alıyor.
Yapımcıları arasında N. W. A üyelerinin de olduğu film, yaşanan kavgaları ve şöhret sarhoşluğunu anlatmaktan kaçınmıyor. Performans sahneleri ise hip hop müziği sevenleri mest edecek kadar iyi... Ice Cube'te O'Shea Jackson Jr., Eazy-E'de Jason Mitchell, Dr. Dre rolünde ise Corey Hawkins'i izlediğimiz film, gösterime girdiği yıl Oscar hariç birçok ödül kazanmıştı.