Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Fazla paranın mutluluk üzerinde kayda değer bir etkisi yok

        Parayı mutluluğun garantisi olarak görüyorsanız yanılıyorsunuz. Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre paranın mutlu ettiği tek alan, “Parasızlığa bağlı mutsuzluk”. İhtiyacı karşılayandan fazla paranın ise mutluluk üzerinde kayda değer bir etkisi bulunmuyor. Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, “Para, fizyolojik ihtiyaçlarınızı kolaylıkla karşılayabilir. Daha kaliteli ve sınırsız besin sağlayabilir. Çalışmamayı seçip tembellik etmenize imkân tanıyabilir. Tek eşliliği terk edip kısa süreli cinsel birliktelikleri mümkün kılabilir. Yüksek güvenlikli, çevreden izole bir malikânede yaşatabilir. Ancak derinliği olan ilişkilerin, güvenilir dostların ve sadık bir eşin garantisi anlamına gelmediğini bilmeniz gerekir” diyor.

        REKLAM

        PARA BAĞIMLILIĞINA DİKKAT!

        Para bazı açılardan mutluluk sağlasa da mutluluğun garantisi olmuyor. Paranın mutlu ettiği tek alan, parasızlığa bağlı mutsuzluk olarak görülüyor. Açıklayalım; Bir kişi parasızlığı nedeniyle bir ihtiyacını karşılayamıyor ve bu durum sıkıntıya neden oluyorsa sorun parayla çözülebiliyor. Peki ya sonrası? Görülüyor ki ihtiyacı karşılayacak olandan fazla paranın mutluluk üzerinde kayda değer bir etkisi bulunmuyor. Hatta ihtiyaçtan fazla para sorunlara bile neden olabiliyor. Bu durumda ihtiyacın ne olduğunu belirlemek en önemli ölçüt sayılıyor. Para mutluluk ya da mutsuzluk getirmesinin yanında bağımlılığa da yol açabiliyor. Bu noktada daha azı ile yetinmemeye benzeyen durumlarla karşılaşılıyor. Böyle olunca para artış gösterse ve ihtiyaçları fazlasıyla karşılasa da bu miktar kişiye hep az geldiği için daha fazlası isteniyor.

        NE ZAMAN MUTLULUK GETİRİYOR?

        Para kişinin maddi ihtiyaçlarını karşılayıp dünyadaki canlılıkla sağlıklı şekilde bütünleşmesine destek oluyorsa mutluluk getiriyor. Mevcut sosyal ilişki ağının zenginleşerek sürmesine yardımcı oluyorsa da mutlu ediyor. Ancak kişinin içinde var olduğu insan, hayvan ve bitki aleminden kopmasına ve pahalı nesneler dünyasına dalmaya yol açıyorsa bunun sonu hüsran olabiliyor. Pahalı nesneler arasına dalmak ilk etapta mutlu ediyor gibi görünse de bir süre sonra bu cansız nesnelerle kurulan ilişkinin tek taraflı olduğu fark ediliyor ve bu yüzleşmenin sonunda gerçek yalnızlıkla karşılaşılıyor.

        BÜYÜK İKRAMİYE TALİHLİLERİ KAZANCI HAZMEDEMİYOR

        Talih oyunlarından yüksek miktarda para kazanan çoğu kişi bunu hazmedemiyor ve bu yüksek miktarda ki parayı yönetmekte zorlanabiliyor. Bu kişilerin içinde var olduğu sosyal dokunun yapısı aniden değişiyor, insan ilişkilerinde dalgalanmalar oluyor ve kişi yeni bir denge kurmakta bocaladığı için psikolojik dengesi bozulabiliyor. Sorun bu kişilerin sıklıkla paranın verdiği gücün kendilerine ait olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor. Paranın zaman içinde emek harcayarak ve alın teri dökülerek kazanıldığı durumlarda ise bu tarz bir hazım sorunu yaşanmıyor. Madden zenginleşmiş kişinin sosyal çevresi de bununla orantılı şekilde manen zenginleşiyor. Bu kişiler tüm dünyayı ve hatta evreni kuşatacak bir bilgelik ve erdemle yaşayabildiği için bu tür bir zenginliğin mutsuzluk getirmesi mümkün görülmüyor.

        REKLAM

        ETKİNLİĞE HARCANAN PARA DAHA TATMİN EDİCİ

        Uzmanlar eşya yerine etkinlik ve deneyimlere (seyahat, konser vb) harcanan paranın daha fazla mutluluk getirdiğine inanıyor.Eşya ile ilişki kurulamamasına karşın etkinlikler birileriyle yapılıyor ve paylaşılıyorsa mutlu ediyor. Bazı insanlar tek başlarına dünyayı gezseler bile çektikleri fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşma ihtiyacı duyuyor ve yalnız hissetmemiş oluyor. Bu nedenle insanı mutlu edenin onu yaşamak değil paylaşmak olduğuna dikkat çekiliyor.

        EN ZENGİN ÜLKELER EN MUTLU ÜLKELER Mİ?

        En zengin ülkelerin en mutlu ülkeler olmadığı belirtiliyor. Maddi zenginlik ve nesne ile kurulan ilişki, sadece buna ihtiyaç varsa mutluluk sağlayabiliyor. Doygunluk sağlandıktan sonra edinilen para ve madde, beraberinde başka sorunları getiriyor. Bu, gıdalarla kurulan ilişkiye benziyor. Karnımız açken yemeğe ihtiyacımız olsa da ihtiyaçtan fazla alınan gıda ise obeziteye yol açıyor. Fakir ülkelerde paraya, maddeye ve gıdaya ihtiyaç fazla olsa bile bu ülkelerde sosyal dayanışma ve ikili ilişkiler daha güçlü yaşanıyor. Bu nedenle fakir ülkelerde zengin ülkeler ile büyük şehirlerde görülen sosyal izolasyona rastlanmıyor. Geniş ailelerde ve büyük gruplar halinde yaşayan bu topluluklarda insanların yalnız kalmasına izin verilmediği için mutsuz olmalarının önüne geçiliyor.

        REKLAM

        MUTLU OLMAk BÜYÜK BAŞARI

        Mutlu insanların başarı kriterleri de kendine özgü oluyor. Onlar için çevreden dayatılan başarı kotalarının bir anlamı bulunmuyor. Bu insanların kendi başarı kotalarının sınırı bireysel mutlulukları oluyor. Mutsuzlukla başarı bir arada bulunamıyor. Bu kişiler için mutluluk eşittir başarı, başarı eşittir mutluluk oluyor. Bu noktada mutlu olmayı başarmak bile tek başına büyük bir başarı olarak görülüyor. Modern toplumda yaşamanın hemen her yönü sanki insanın mutsuzluğu için tasarlanıyor. Tüm bu engelleri aşarak mutluluğu elde edebilmiş insan başarılı olarak değerlendiriliyor. Bu açıdan bakınca yemyeşil yamaçlarda sürüsünü otlatırken huzur içinde türküsünü mırıldanan bir çoban plazada toplantı yönetirken sinir krizi geçiren bir işadamından daha mutlu olabiliyor.

        SEVDİĞİ İŞTEN PARA KAZANMANIN HAZZI

        REKLAM

        Bir insanın sevdiği işi yapması da mutlu eden faktörler arasında bulunuyor. Tersinden düşünüldüğünde, sevmediği bir işi yapan kişi, sonucunda para kazansa bile mutlu olmuyor. Manevi olarak tatmin etmeyen bir işin maddi karşılığı hep mutsuzluk oluyor. Bu nedenle çocuğunun ilgi alanını dikkatli şekilde saptayan ebeveynler onu doğru şekilde teşvik ederlerse çocuklarına hem sevdiği hem de para kazanabileceği bir mesleği hediye etmiş oluyorlar.

        BİRİNCİ KUŞAK ZENGİNLER DAHA MUTLU

        Birinci kuşak zenginlerin ikinci ve üçüncü kuşağa göre daha mutlu olmalarının altında, sonraki kuşakların her zaman babalarının işlerini sevmemelerinin yattığı iddiasınadoğru gözüyle bakılıyor. Patron babanın çocuğu babasının genlerini taşısa da onunla aynı kişi olmadığı için babasından farklı alanlara ilgi duyabiliyor. Ailenin en büyük beklentisi işini çocuğuna devretmek olsa da karşı tarafın arzusu farklı doğrultularda olabiliyor. Gencin bu noktada çok önemli bir karar vermesi gerekiyor. Ya sevmediği ve ilgi alanına girmeyen bir işi yaparak mutsuz oluyor ya da zor da olsa ailesinin işini yapmayı reddedip sevdiği işi yaparak mutlu olmayı seçiyor. Eğer ikinci kuşak yönetici olan kişi, ilgi alanı olmayan bir işi yapıyorsa mutlu olmayacağı bu işte başarısızlık riski artacağı için şirkette işlerin bozulması sorunuyla karşılaşabiliyor.

        PARA BİRİKTİRMEK MADDE BAĞIMLILIĞINA BENZİYOR

        Para biriktirmenin bir kişide oluşturduğu etki madde bağımlılığının oluşturduğu etkiyle aynı görülüyor. Para birikimi arttıkça kişinin biriktirme arzusu azalacağı yerde fazlalaşıyor. Zamanla birikim somut olarak artsa bile onu biriktiren kişinin gözünde soyut olarak küçülmeye başlıyor. Bu algı, kişinin daha çok paraya ihtiyacı olduğu yanılsamasına yol açıyor ve madde kullanan kişinin bir süre sonra maddeye bağımlı hâle gelmesine benziyor. Başlarda keyif verse bile zamanla yoksunluğun yarattığı sıkıntıyı gidermek amacıyla madde kullanmak gerektiği gibi, para biriktirmek de bir süre sonra doyumsuzluğa yol açabiliyor. Kısaca, saplantılı şekilde yapılan birikim mutluluğun azalmasıyla sonuçlanabiliyor.

        REKLAM
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ