Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Laik-İslamcı savaşını kim kazanır

        Sizce Türkiye’de bir "laik-İslamcı çatışması" var mı?

        Bu soruya "Evet var" cevabı veriyorsanız ikinci soruya geçiyorum:

        "Öyleyse bu savaşı kim kazanacak?"

        Laikler mi, İslamcılar mı?

        Ne kadar irkiltici ve tehlikeli bir soru değil mi?

        * * *

        Çağlayan mitinginden sonra dünya basınında çıkan haberlerin büyük bölümünü okudum.

        Umut ediyorum, AKP yöneticileri de bu haberleri okuyup değerlendirme yapmışlardır.

        Çünkü, hem AKP hem de Türkiye açısından çok önemli bir "terminolojik sorun" var.

        Tandoğan, ardından Çağlayan mitingleri, Genelkurmay’ın bildirisi, Batı’nın en önemli yayın organlarında "laikler ile İslamcılar" arasındaki çatışma olarak tanımlanıyor.

        Her savaşın bir galibi, bir mağlubu vardır.

        Yani Batı medyasının yaklaşımına göre bu savaştan ya "laikler" ya "İslamcılar" galip çıkacak.

        BBC daha da ileri gidip, Türkiye’deki bu "çatışma" ile ilgili bir platform açtı.

        Kimi "laiklerin kazanacağını", kimi "İslamcıların" galip çıkacağını yazıyor.

        * * *

        Biliyorum, bu imaj Türkiye’de de birçok insan tarafından paylaşılıyor.

        Günlerdir yazdığım gibi, bu insanlarda "hayat tarzlarının" tehdit altında olduğu izlenimi doğdu.

        Önemli mevkilere atamalarda "türbanlı eşin" bir bonservis olarak kullanıldığı havası yayıldı.

        Ne yazık ki, hükümet de, iddianın ortak kanaat haline gelmesini engellemek için gerekli ihtimamı göstermedi.

        Şurası da bir gerçek ki, Türk vatandaşlarının bir başka bölümü de böyle "laik-İslamcı" çatışması olduğuna inanmıyor.

        Ama ortada AKP açısından ciddi bir sorun var.

        Başbakan önceki gün partisinin grup toplantısında üstüne basa basa "din eksenli siyaset yapmadıklarını" vurguladı.

        O öyle söylüyor ama Batı basınının çok büyük bölümünde AKP ile ilgili algılama giderek, "İslam eksenli bir parti" imajına doğru kayıyor.

        Başta Başbakan olmak üzere, bütün AKP bu imajın değişmesi için ciddi bir program hazırlamalı ve uygulamalıdır.

        Çünkü iktidarda kaldıkları sürece, onların imajı, giderek Türkiye’nin imajı haline gelecektir.

        Bu da sonunda Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini bile etkiler hale gelebilir.

        * * *

        Tahmin ediyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan da dışarıda oluşan ve giderek yaygınlaşan imajın farkında.

        Dışarıdaki bu imajı değiştirmek için de önümüzdeki günlerde çok iyi bir fırsat var.

        Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) bu yılki kongresini İstanbul’da yapacak.

        Dolayısıyla birçok gazeteci İstanbul’a gelecek.

        Bundan iki ay kadar önce IPI yöneticileri, Başbakan’dan IPI Kongresi’nin açılış konuşmasını yapmasını istedi.

        Ancak o günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimi belli değildi.

        O nedenle Erdoğan’ın bu toplantıya katılamayacağı bildirilmişti.

        Dün bu program değişti.

        Başbakan Erdoğan, 15 Mayıs günü IPI Kongresi’nin kapanış oturumunda bir konuşma yapacak.

        Tahmin ediyorum, bu konuşmasında Batı’da oluşan bu "laik-İslamcı" kutuplaşmasına yönelik görüşlerini de anlatacak.

        Ben hep şunu savunuyorum:

        Türkiye’de meşru alan içinde kalmak isteyen bütün partiler ve siyasetçiler, bu "laik-İslamcı" kutuplaşmasını yumuşatmak için çaba harcamalıdır.

        O nedenle şimdiden şunu söylüyorum:

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ