Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Demirel ve Köşk

        Güzel bir Ankara akşamında Paper Moon'un balkonunda Mehmet Ağar'la konuşuyorduk.

        O akşamdan izlenimlerim arasında yansıtmadığım bir söylemini şimdi yazıyorum.

        Ağar'a "cumhurbaşkanını halkın seçmesi halinde Demirel'in de aday olacağı yolunda ciddi yorumlar dinlediğimi, böyle bir olasılığa nasıl baktığını" sordum. Ağar bunca yıllık polis. Hiç renk vermez.

        Ancak...

        Bu kez gerçekten yüzünde "duyduğuna şaşırmış" olduğunu yansıtan ifade geldi ve geçti.

        "Beyefendinin böyle bir niyetleri olduğunu hiç bilmiyorum" dedi. Bunu son derece saygılı bir ses tonuyla dile getirmişti. Buna karşılık, "sesinden ve görüntüsünden böyle bir gelişmeyi içtenlikle destekleyeceğini algıladım."

        Dün bazı gazetelerde "kapalı görüşmede Baykal'ın, Demirel'e cumhurbaşkanlığı önerdiği" yazılıydı.

        Mümkündür... İkisi Zincirbozan'a sürgün dostlarıdır.

        "Baykal'dan, Zincirbozan'a giderken Demirel için çok farklı düşüncelere sahip olduğunu ama orada olumlu izlenimler edindiğini" dinlemiştim.

        Demirel'in düzenlettiği seminerlerden, görevlendirdiği konuşmacılardan, birlikte yürüyüş yaparkenki sohbetlerinden övgüyle söz etmişti.

        Ancak...

        Gene de, siyasi çizgi olarak Demirel'e daha yakın olan DP'ye "Demirel'in cumhurbaşkanlığı" ile ilgili söylemlerin henüz ulaşmamış olduğunu belirtmeliyim. Halk tarafından seçim ve "beş + beş formülü" olması halinde, aktif siyasetin dışındaki Demirel'in adaylığının, hem birleştirici olacağını ve anayasal kurumlar tarafından da olumlu karşılanacağını düşünüyorum.

        AMERİKAN ALARMI
        Amerikan'ın eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz'in "Türkiye'nin giderek ve derinleşerek bölünme sürecinde olduğu" yolundaki söylemi altı çizilerek okunmalı.

        Bir yandan "inançlı" ve "inançsız" ayrımcılığı... Öte yandan "ırkçı milliyetçilik" politikaları Türkiye için bu izlenimleri veriyor. Seçim kampanyalarında bu ayrışımlara daha da gaz veriliyor.

        Türkiye gerçekten tehlikeli sulara sürüklenmekte.

        Kuzey Akdeniz kuşağındaki tüm ülkeler "iç savaş" yaşadılar. Çok acı yüklü yıllardı onlar. Zaten önce "sol ve sağ" arasında kanlı iç savaşlar. Son yıllarda ise Tito'nun ölümünden sonrası Yugoslavya'nın parçalanmasına neden olan ırkçı milliyetçi iç savaşlar ve kopmalar.

        Türkiye, bu iç savaşlar kuşağının dışında kaldı.

        PKK'nın "düşük yoğunluklu çatışma" kalkışımı dışında halklara yansıyan ve askeri bölen iç savaş salgını Türkiye'ye sıçrayamadı.

        Ancak...

        Bu kez hem "iç dinamikler" hem de dış destekler ve tezgâhlar Türkiye'yi bölmeyi hedefliyor. Zaten -eski- stratejik ortak ABD'nin resmi kurumlarında bile bu "bölünmüş Türkiye" haritaları dolaşmakta.

        Hiçbiri sır değil.

        Duyarlı dönemlerde ülkeler ilkeleriyle büyür.

        Türkiye'nin de temel ilkeleri üzerinde bütünleşmesiyle bölme tezgâhları göğüslenebilir. Ülke bütünlüğü ancak demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle korunabilir. O ilkeleri güveler yemekteyse, Türkiye'nin işi zor.

        Her ülke "olmak ya da olmamak" sorusunun gündeme karabasan gibi çöktüğü dönemler geçirmiştir. O zaman güçlü, sağduyulu, öngörülü, deneyimli, dürüst ve yurtsever bir lider çıkıp halk yığınlarını etkiler ve onlara önderlik yaparak aydınlığa çıkarabilir. Bu şansı olmayan ülkeler ya oyunu kaybederler ya da o çapta bir lider olmasa bile kolektif akılda birleşerek ayakta kalırlar.

        Birincisini göremiyorum. Türkiye için umudum ve dileğim ikincisidir.

        ERCAN'IN ARDINDAN
        Ercan Arıklı ölüm yıldönümünde mezarının başında anıldı.

        Ercan'la en son Bodrum havaalanında karşılaşmıştık. Konuştuğumuz başka şeyleri yazmıştım da, şu sözlerini yazmaya elim gitmemişti.

        Ona "Ercan şu Galatasaray dökülüyor. Başkanlığa evet de senin kampanyanı yaptıralım, seçtirelim" demiştim.

        Cevabı "Güneri'ciğim, böyle ciddi şeyler değil, artık eğlenme zamanımız" cevabını vermişti.

        Yaşamı zevkini "şık ve asil" çıkarırdı.

        Öpüştük, ayrıldık. Bu konuşmanın üzerinden üç gün geçmişti. Onu kaybettiğimiz haberini aldım.Yaşam acımasız.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ