Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Kasım sonu ile Nisan ayları arasında vakalarda yeniden artış olabilir - Haberler

        Covid-19 pandemisiyle ile ilgili ilk olgular yaklaşık dört buçuk ay önce Çin’den bildirilmişti. Türkiye’de ise salgınla yaşadığımız süre iki buçuk aya yaklaştı. Bu sürede hayatın her alanında büyük değişiklikler ve yeni durumlarla karşılaştık. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji ve Tıbbi Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner, Covid-19 enfeksiyonunun seyri ile ilgili önemli değişikliklere dikkat çekerek önümüzdeki aylarda hatta yıllarda bizi nelerin beklediğini anlatıyor.

        4 SORU 4 YANITLA COVİD-19 GÜNDEMİ

        Günümüzde sadece Türkiye’de değil birçok ülkede olgu sayıları azalıyor ve kademeli normalleşme süreci başlıyor. Virüsün yayılma hızı dünya genelinde azalmakla birlikte, Rusya ve Brezilya gibi birkaç ülkede olgu sayılarında artış eğilimi bulunuyor. Her ülke bir insan gibi düşünüldüğünde neredeyse enfeksiyona yakalanmayan ülke kalmadığı belirtiliyor. Her ülkenin kendi bağışıklık gücüne göre (alınan önlemler, tedavi imkanları, kronik hastalığı olan ileri yaşlı nüfusun oranı vb) bu hastalıktan iyileşeceğini öngörmek yanlış sayılmıyor. İstisnalar bir kenara bırakılırsa mevcut veriler bu salgının ülkelere göre değişmekle birlikte 2 - 4 ay içinde kontrol altına alınmaya başladığını gösteriyor. Şimdi bu salgının yayılma hızı, virüsle ilgili değişikliler ve yakın gelecekte bizleri nelerin beklediği gibi konuları 4 soruyu yanıtlayarak özetleyelim;

        1. Bu dört aylık sürede virüsün enfeksiyon yapma yeteneğini veya yayılma hızını etkileyecek mutasyonlar meydana geldi mi?

        Covıd-19 bizim için yeni olsa da insan Koronavirüsleri 60 yıldır biliniyor. 2003-SARS salgınından bugüne 20 yıla yakın bir sürede Koronavirüslere olan ilgi arttı ve çok sayıda ileri düzey çalışma yapıldı. Buralardan edinilen tecrübeler ve COVID-19 ile ilgili yeni çalışmalar şunu gösteriyor; Bu virüs grubunda belirli genlerde sürekli mutasyon olsa da genel olarak COVID-19 genetik yapısında hastalık seyrini değiştirecek çok büyük değişlikler beklenmiyor. Bunun bir nedeni de bizim virüse henüz müdahale edememiş olmamız. Bu şu demek; Bu virüse özel bir ilaç veya bir aşı geliştirilip kullanılmaya başlanmadığı sürece daha ılımlı veya daha şiddetli enfeksiyon yapan tiplerin dünyadaki dağılımı değişmez. Bunun bir örneği çocuk felci virüsüdür. Aşı içindeki virüs tiplerinin, dünya genelindeki dağılımı değiştirdiklerini unutmamak gerekir.

        2. Enfeksiyonu geçirip iyileşenlerde koruyucu bağışıklık gelişiyor mu? Gelişiyorsa bu bizi ne kadar korur?

        Bu çok merak edilen bir konu olmakla birlikte yanıtı biraz daha netleşmiş durumda. Detaylara girmeden viral enfeksiyonlarda gelişen genel bağışıklık yanıtı, mevsimsel Koronavirüsler, 2003-SARS virüsü ve son olarak bu yeni koronavirüsle ilgili literatürde yer alan bilgileri özetleyelim. Covid-19 enfeksiyonu geçirenlerde bağışıklık yanıtı gelişiyor. Bunu iyileşmiş hasta plazmalarının tedavide kullanılması ve başarılı sonuçlar sunması, nötralizasyon deneyleri, hayvanlarda ve insanlarda yürütülen aşı çalışmalarına ait ilk veriler gösteriyor. Koruyucu antikor varlığı 2003-SARS için 2 - 3 yıl gibi uzun bir süre saptanabilir düzeylerde kalıyor. Bu bağışıklık yüzde 100 koruyucu olmasa da enfeksiyondan iyileşen bir kişinin önümüzdeki bir iki yıl içinde daha şiddetli yeni bir enfeksiyon geçirmesinin olasılık dahilinde olmadığını belirtmek gerekiyor.

        3. Aşı çalışmaları ne durumda, koruyucu aşı geliştirilebilecek mi ve bu ne zaman gerçekleşecek?

        Dünya genelinde çok sayıda ticari firma veya devlet destekli kuruluş aşı çalışması yapıyor. Öncelikle şunu bilelim, Koronavirus aşı geliştirmek için “orta dereceli zor bir virüs” olarak değerlendiriliyor. Hepatit A, hepatit B ve kızamık virüsleri aşı geliştirmeye uygun virüsler iken, Hepatit C ve HIV’in (AIDS hastalığı etkeni) aşı geliştirmenin en zor olduğu virüs türleri olması gibi. Covid-19 etkeni olan yeni koronavirüs bu iki grubun arasında bir yerde bulunuyor. Bu, belirli derecede koruyucu etkinliği olan bir aşı geliştirmenin mümkün olması ancak çok da kolay olmaması olarak açıklanıyor. 2003-SARS ve MERS tecrübeleri de aşı geliştirmenin kolay olmayacağına işaret ediyor. Konvalesan plazmadan (iyileşmiş plazma) antikor eldesi ve rekombinan antikor kokteyllerinin ilaç olarak üretilme çalışmaları da pasif bağışıklama alternatifleri olarak üzerinde çaba harcanan konular olarak değerlendiriliyor.

        REKLAM

        4. İkinci dalga olasılığı var mı? Mevsimsel dalgalanmalar olur mu?

        En kritik soru bu aslında. Virüsler duyarlı toplumlarda veya gruplarda (yani bir virüsle hiç karşılaşmamış toplumlar ve kişiler) belirli bir hızda yayılıyor. Bu hızı başta bulaş yolu belirliyor. Örneğin Koronavirüs gibi solunum yoluyla bulaşan virüsler hızlı yayılırken, Hepatit C gibi kan yoluyla bulaşan virüsler daha yavaş yayılıyor. Virüslerin yayılma hızını belirleyen ikinci kriterin virüsün kendine has özellikleri olduğuna dikkat çekiliyor. Örneğin kızamık virüsü en hızlı yayılan virüslerden biri iken, COVID-19 kızamığa göre biraz daha yavaş hızda yayılıyor. Bu yayılma hızı aynı zamanda ikinci dalgaların arasındaki süreyi belirliyor. Örneğin kızamık, duyarlı yeni çocuk nüfusundaki artışa bağlı olarak 2-3 yılda bir salgın ataklarına neden olurken, gripte (influenza) bu aralık 20-30 yıl kadar uzun sürebiliyor. (Gripte yeni bir antijenik yapı değişikliği gibi özel bir durum söz konusu oluyor.)

        İKİNCİ DALGA RİSKİNE AÇIĞIZ

        Hızlı virüsün salgın oluşturmaması için toplum bağışıklığı çok önemli görülüyor. Kızamık için toplumun yüzde 90 - 95’inin bağışık olması gerektiği tahmin edilirken, bu oranın Covid-19 için yüzde 50 -70 arasında olduğu öngörüsü bu noktadan çok uzakta olduğumuzu ve ikinci dalga risklerine açık olduğumuzu gösteriyor. Doç. Dr. Fatih Şahiner, “Türkiye özelinde bakacak olursak 80 milyonda 150 bin enfeksiyonun toplum bağışıklığı için çok az olduğunu söyleyebiliriz. Aşıyı önemli yapan şey de bu aslında. Aşıdan beklenen bireysel korumanın yanında salgın olaylarını önleyerek toplum bağışıklığını en düşük maliyetli ve en az riskli şekilde sağlaması. Peki bu ikinci dalga ne zaman olabilir? Diğer Koronavirüsler ve solunum yolu ile bulaşan enfeksiyonlarda genel olarak her yıl Aralık-Nisan aylarında olgu sayılarında artış izlenmekte. Covid-19 enfeksiyonu toplumda kalıcı olursa (ki veriler öyle olacağını gösteriyor) önümüzdeki yıl Kasım sonu ile Nisan ayları arasında COVID-19 vakalarında yeniden bir artış olması beklenebilir” diyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ