Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Korku gerilimde en iyi 15 yeniden çevrim
        8

        8. PARAZİT (1993)
        (Body Snatchers)

        Öyle bereketli bir hikâye ki üçüncü çevrimi dahi orijinal bir filme dönüşebildi. Abel Ferrara ve senaryo ekibi “Invasion of the Body Snatchers”ın öyküsünü 1990’lı yıllara bir askeri üsse taşıyorlar. Uzaylıların ABD ordusunu ele geçirme sürecinde Ferrara’nın derdi, militarizm eleştirisinden ziyade bir aile üzerinden insan ilişkilerine bakmak. Ferrara, çok iyi tanıdığımız bir insanın aniden bir başkasına dönüşmesi korkusunu derinlemesine işlerken korku gerilim sahnelerinde başarılı sonuçlara ulaşıyor.

        9

        7. KEDİ KIZ (1982)
        (Cat People)

        Martin Scorsese’nin en sevdiği B filmi yönetmenlerinden olan Jacques Tourneur’ün 1942 yılında DeWitt Bodeen’in senaryosundan çektiği “Cat People”, tam 40 yıl sonra Paul Schrader’e yeni bir film için ilham verdi. Schrader, ilk filmin öyküsünü değil konseptini alarak nesli tükenen kedi insanların hikâyesini anlattı. Cinsel arzularını keşfeden, seviştiği partnerini öldürme korkusu yaşayan genç ve güzel bir kadın (Nastassja Kinski) aracılığıyla arzuyu, tutkuyu, korkuyu ve bedensel değişimi anlattı.

        10

        6. HALKA (2002)
        (The Ring)

        Japon yönetmen Hideo Nakata’nın bir romandan sinemaya uyarladığı, seyreden herkese ölüm getiren bir video kasetin hikâyesini anlatan “Ringu” (1998) son 20 yılın en iyi korku gerilim filmlerinden biriydi. Ama altyazılı film seyretmeyen Amerikalı seyircilerin çoğunun böyle bir filmden elbette haberi yoktu. Dolayısıyla, Hollywood çok gecikmedi. Özgün hikâyenin ruhuna sadık olan senaryoyu yönetmen Gore Verbinski, Nakata’yı taklit etmeden Amerikan tarzına başarıyla uyarladı. Naomi Watts da başrolde gayet iyiydi.

        11

        5. INVASION OF THE BODY SNATCHERS (1978)

        Jack Finney’in bir dergide seri olarak yayımlanan romanından 1956’da yönetmen Don Siegel tarafından sinemaya uyarlanan, siyah-beyaz olarak çekilmiş “Invasion of the Body Snatchers”, Soğuk Savaş döneminin huzursuzluğunu yansıtan bir filmdi. Uzaylıların insanların bedenlerine girerek dünyayı işgal etmeye çalıştığı hikâyeyi kasabadan büyük şehre, San Francisco’ya taşıyan yeni uyarlama ise ilk filmin devamı niteliğinde. Yönetmen Philip Kaufman, korku ve şiddet dozunu artırırken, alt metinlerde ‘68 kuşağını yok etmeye çalışan muhafazakâr toplumu eleştiriyor.

        12

        4. KANIMA GİR (2010)
        (Let Me In)

        John Ajvide Lindqvist’in kendi romanından sinemaya uyarladığı, Tomas Alfredson’un yönettiği 2008 tarihli İsveç yapımı “Gir Kanıma” (Lat den ratte komma in) çok iyi bir filmdi. Amerikalı yönetmen Matt Reeves’in ABD’ye uyarladığı filmin başarısının sırrı, orijinal filme ve romanın dünyasına duyduğu hayranlıkta gizli. Reeves, ilk filmin hüznünü, duygusunu ve atmosferini başka bir düzlemde adeta yeniden yaratıyor. Alıştığımız vampirlere pek benzemeyen Abby’de Chloe Grace Moretz çok iyi.

        13

        3. THE THING (1982)

        Howard Hawks ve Christian Nyby’nin birlikte yönettiği 1951 tarihli “The Thing From Another World”, John W. Campbell Jr.’ın “Who Goes There?” adlı novellasından sinemaya uyarlanmıştı. John Carpenter, aynı öyküden ilk filmi de geride bırakan bir modern korku klasiği çıkarmayı başardı. Film kuzey kutbunda çalışan bilim adamlarının, öldürdüğü insanların şekline giren dünya dışı bir yaratığa karşı verdiği mücadeleyi anlatıyordu. İlk filmi eleştirmenlerden başka hatırlayan yokken Carpenter’ın filmi hâlâ sinemacılara esin kaynağı olmayı sürdürüyor.

        14

        2. SİNEK (1986)
        (The Fly)

        Kurt Neumann’ın 1958’de George Langelaan’ın öyküsünden sinemaya uyarladığı “The Fly”, iyi bir film olarak geçti kayıtlara. Aynı öyküyü özgün bir bakış açısıyla çeken Kanadalı yönetmen David Cronenberg ise bir başyapıta imza attı. İnsanın kendi bedeniyle ilişkisinden korku-gerilim unsurları çıkarmayı seven, “biyo-gerilim” türünün öncülerinden Cronenberg, teleportasyon cihazı üzerinde çalışan bilim adamının sineğe dönüşme sürecini sinema tarihinin en iyi metamorfoz hikâyelerinden biri haline getirdi.

        15

        1. NOSFERATU (1979)
        (Nosferatu: Phantom der Nacht)

        Alman dışavurumcu akımının en önemli temsilcilerinden F.W. Murnau’nun 1922 tarihli, klasikleşmiş siyah-beyaz filmi “Nosferatu”sundan ilham alan Alman yönetmen Werner Herzog, yeni bir başyapıta imza atıyor. Herzog, yakışıklı, karizmatik Hollywood vampirlerinin aksine ürpertici bir vampir imajı sürüyor önümüze. Filmi seyrederken Klaus Kinski’nin adeta bu rol için doğduğunu düşünüyorsunuz. Kinski’nin porselen tenli Isabelle Adjani’nin boğazını dişlediği kare de akıllardan çıkacak gibi değil. Mekânları, renkleri ve görsel atmosferiyle mutlaka seyredilmesi gereken bir korku klasiği.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ