Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Alper Kul'la keyifli sohbet...

        HT MAGAZİN/ECE SARUHAN

        Alper Kul, Yaz Köşesi için binicilikteki hünerlerini sergiledi. Eşi Aylin Kontente Kul ve oğulları Arel’le mutlu bir hayat süren ünlü oyuncu, “Benim memleketim ailem” diyor...

        Saçlar kısmen geri gelmiş, bıyık bırakmışsın. Nedir bu değişikliğin nedeni?

        Bu değişiklik hikâyesi Yılmaz Erdoğan’ın, senaryosu ‘Güldür Güldür Show’un senaristlerinin imzasını taşıyan ‘Dedemin Fişi’ filmindeki rolüm için. Yapımcılığını BKM’nin üstlendiği filmi, ‘Güldür Güldür Show’un yönetmeni Meltem Bozoflu çekiyor, oyuncuları da rol alıyor. Filmde zamanında albüm çıkarmak isteyen ama ailesi tarafından engellenen Hicri adında bir adamı canlandırıyorum. Albüm çıkaramayınca küsüyor ve dönerci oluyor. ‘Feleğim Döner’in başına geçiyor. Beni çok heyecanlandıran bir karakter.

        Alışabildin mi yeni imajına?

        Ah Ece ah! 5-6 senedir saçlarımı 1 numaraya vurdurduğum için aslen nasıl bir insan olduğumu bilmiyordum. Bıyıklar ve saçlar gelince enteresan biri çıktı ortaya. Aynaya baktığımda garipsiyorum. Aylin’e (Kontente Kul) sabır diliyorum. Bana moral vermek için “Sen böyle de yakışıklısın” diyor ama aynalar yalan söylemez.

        Ne zamandır at biniyorsun?

        İzmit’te amcamın evinin yakınında bir çiftlik vardı. Çocukken oraya giderdik. Yani 4-5 yaşımdan beri atla haşır neşirim. Amerika’da okurken binicilik dersi aldım. Bir dönem Cool Garden diye bir at çiftliğimiz vardı. İflas edene kadar yani 4 yıl oradan hiç çıkmadım. Sabah kalkıp atların yemlerini veriyor, gün boyu onlarla ben ilgileniyordum. Turizm amaçlı eğitmenlik de yaptım. ‘

        'ATIM BENDEN ÇOK KAZANIYORDU’

        Oyunculuk yapmıyor muydun o ara?

        Yapmaya çalışıyordum ama rol gelmiyordu. Atlarım benden daha çok kazanıyordu. Murat diye bir atım vardı, bir gün reklam çekimi için aldılar. O dönem benim bütçem 700 TL’ydi, Murat’a 2000 TL verdiler. İnceden inceye kıskanıyordum Murat’ı. Bana teklif gelmezken ona reklam teklifleri yağıyordu. Onu setlere götürdüğümde yönetmenlere “Ben de oyuncuyum” diyordum. Sanırım kara kuru bir adamım diye kimse istemiyordu beni. Murat’sa beyaz, yağız bir Arap atıydı. Benden iyiydi vallahi! O dönem her gün at biniyordum. Artık zaman zaman rehabilitasyon amaçlı biniyorum. Atlar inanılmaz hayvanlar. Onlara sarılıp sohbet etmek, 1-2 tur atmak bana çok iyi geliyor.

        ‘Dedemin Fişi’nde canlandırdığın Hicri albüm hayaline kavuşamamış. Senin çok sayıda besten var. Yerinde başkası olsa çoktan bir albüm çıkarmıştı...

        Çok kötü besteler çıkıyor benden. Arkadaşlarla eğlenmek için komik sözleri olan şarkılar yapıyorum. Bestelerimin ciddiye alınması beni şaşırtıyor. Bir keresinde ‘Babamın Oğlu’yla Ordu’ya gittim. Oyunun biletlerini ‘Alper Kul konseri’ diye satmışlar, tıka basa dolmuştu. Oyun olduğunu anlayınca hayal kırıklığına uğrayanlar oldu. Telefonumda şarkılarım var. Çok istek gelince playback yaptım. Aklıma geldikçe gülüyorum. Bu şarkılarla albüm hazırlayıp ücret mukabilinde sunmak hadsizlik olur. Belki internetten ücretsiz indirilebilecek bir şey olabilir. İleride oğlum Arel dinleyip gülsün diye şarkılarımı bir yerde toplayabilirim.

        ‘Olur Olur’ filminde Aylin’e yaptığın bir şarkı vardı. Arel’e şarkı yaptın mı?

        Yazdığım notlar var. Bir de Arel’in sesini ve ilk kelimelerini kaydediyorum. Belki bir gün o sesleri kullanarak oğlumla düet yapabilirim.

        Önce “Anne” mi dedi “Baba” mı?

        “Anne” dedi. Uzun zaman “Baba” demedi, hatta bir süre bana “Abi” dedi. Onun için bir anne vardı, diğerleri abiydi. İlk kez “Baba” dediğinde çok duygulandım.

        ‘Toplumca saygıyı yitirdik’

        ‘Mağara Adamı’ diye bir oyunda oynamıştın. Etrafımızı insanlıktan nasibini almamış mağara adamları sardı. Şiddet her yerde! Ne hissettiriyor bu giderek vahşileşen tablo sana?

        İnsana, doğaya, hayvana, hiçbir şeye saygı duymayan bir millete dönüştük. Toplumca saygıyı yitirdik. Başlıca ayıbımız ki bence bundan daha büyük ayıp yok; kadını insan olarak görmemek. İnsanın kendinden sadece cinsiyeti farklı bir başka insana bu kadar zulmetmesini aklım almıyor. Bir şiddet olayı yaşanıyor, kendimizi iyi hissetmek için birkaç twit attıktan sonra unutuyoruz. Biz vahşilikte aldık başımızı gidiyoruz ama yeni nesillere merhamet aşılamalıyız. Bunun için liselerde psikologların önderliğinde öğrencilere bu toplumda azınlıkların yaşadığı acılar, kadına şiddet, hayvan ve doğa katliamı gibi her şey görsellerle gösterilmeli. Belki bu sayede bu vahşetin bir parçası olmak yerine vicdanlarına sahip çıkarlar. Aile yapımız yoldan çıktı. Sağlıklı bir toplum yetiştirmek için radikal bir eğitim reformu yapmalıyız.

        ‘Bana 40’ımda nasip olan sahneye oğlum 1 yaşında çıktı’

        ‘Güldür Güldür Show’ sahnesinde çok eğleniyorsunuz. Özellikle Aylin kendinden geçiyor. Evde de geçerli mi bu eğlence?

        Hem de nasıl. Aylin yaşadığı her andan keyif almaya bakar, her şeye olumlu yaklaşır. Sayesinde sahnedeki eğlence, hayatımızda da var. Oğlumuz Arel de bize çok yardımcı oluyor, o da çok eğlenceli bir karakter çıktı.

        Arada sete geliyor Arel. Sahne tozunu çok küçük yaşta yuttu, haydi hayırlısı...

        Yutmakla kalmadı, Paris’te sahneye de çıktı. ‘Güldür Güldür Show’ olarak Grand Rex sahnesindeydik. Aylin kucağında Arel’le skeci basıp “Çocuğumu uyutuyorum, biraz yavaş olur musunuz?” dedi. Anlayacağın bana 40’ımda nasip olan o sahneye, oğlum 1 yaşında çıktı.

        ‘Anne-babalık ehliyeti olmalı'

        Aile yapımızın yoldan çıktığını söyledin. Bence herkes anne-baba olmamalı. Kendi insanlığının içini dolduramamışlar nasıl iyi insan yetiştirebilir ki?

        Aynı fikirdeyim, anne-babalık ehliyeti olmalı. Belki 100 yıl sonra bazı toplumlarda çocuk sahibi olmanın ehliyeti olur. Aile toplumun yapı taşıdır. Benim memleketim ailem. Aylin ve ben kendi küçük memleketimizin bir parçası olan oğlumuza Arel adını koyduk. Arel temiz, dürüst insan demek. Kendi yolunda ilerlerken her türe saygı duyacak, hoşgörülü, vicdanlı, temiz kalpli, dürüst bir insan evladı yetiştirmek istiyoruz. Bu toplumun temiz ve dürüst insanlara ihtiyacı var. Kendi küçük memleketimizdeki hedefimiz bu. Kimseye akıl vermek istemem ama herkes kendi küçük memleketindeki duruma bir baksa keşke...

        ‘Güldür Güldür Show’un Diyarbakır turnesinde sizinleydim. İnsanlar ailelerinden biri gibi sarılıyorlardı size. Neye bağlıyorsun geri dönüşlerdeki bu içtenliği?

        Aslında çok stresli bir iş yapıyoruz. Her hafta BKM’nin 720 kişilik salonunu dolduruyoruz. Üstelik 1 ay çalışmış şekilde çıkmıyoruz seyirci karşısına. Ezberimizin zor yetiştiği zamanlar oluyor. Çok iyi bir ekip olduk. Futbol takımı gibiyiz; birimiz düşünce öteki kaldırıyor, iyi paslaşıyoruz, biri gol atınca beraber sevinip kulübeye koşuyoruz. Sahneye çıktığımızda bizim için zaman duruyor herkes yüreğiyle, birbirine pas verip komik, edepli, temiz bir iş üretmeye çalışıyor. Bu samimiyet seyircimize de geçiyor.

        ‘Yüreğiyle paslaşan bir ekibiz’

        Yazdığın yeni bir oyun var mı?

        Hâlâ üzerinde çalıştığım birkaç hikâye var.

        Yazdığın oyunlarda güldürmekten çok acı gerçeklerle yüzleştirmeyi tercih ediyorsun. Neden?

        Tiyatro oyunu yazarken kalemim pek güllük gülistanlık şeylere gitmiyor. Daha çok toplumda sıkıntı olarak gördüğüm şeyleri yazma eğilimindeyim. Dertlerimle yüzleşiyor ve onları kaleme alıyorum. Komedi tarzında bir oyun yazacağımı zannetmiyorum. Zaten güldürme misyonumuzu ‘Güldür Güldür Show’la yerine getiriyoruz.

        ‘Aylin hayatıma güneş gibi doğdu’

        Aylin’den evliliğe giden yoldaki hikâyenizi dinlediğimde çok duygulanmıştım. Anlatma sırası sende...

        Aylin benim hayatıma güneş gibi doğdu, meleğim oldu. Sanırım hayatımı kurtardı.

        Hayatını kurtarmaktan kastın ne?

        Çok dağınık yaşıyordum, onun sayesinde bambaşka bir insan oldum. Aile olmanın, hayatı paylaşmanın kıymetini anladım.

        Görür görmez etkilenmişsin...

        Evet. O zamanlar ‘İnsanlar Alemi’ni çekiyorduk. BKM’de onu görür görmez “Bu kız çok güzel. Acaba nasıl biri? Çıktığı var mı? Hemen bunları öğreneyim” dedim. 2 hafta sonra da karşısına geçip “Biz seninle evleneceğiz” dedim zaten.

        Şaşırmadı mı?

        Şaşırmaz mı, beni deli zannetmiş. Trabzon’daki Vazelon Manastırı’nı çok severim. Aylin’e fotoğraflarını gösterip “Evlenince seni buraya götüreceğim” filan diyordum. Yüzüme garip garip bakıyordu. Dediğim her şey yaklaşık 8 ay sonra gerçekleşti

        Neydi sana “İşte evleneceğim kadın” dedirten?

        Aylin tanıdığım en saf, masum, alçakgönüllü ve zeki insanlardan biri. Bizim sektörde onun kadar naif kalmak çok zor. Yürekten söylüyorum; bana Aylin’i Allah gönderdi. Aradığım kadını, yol arkadaşını 40’larıma doğru buldum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ