Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya 'Bu sene çok ağlayacağız'

        HT MAG / Oya DOĞAN

        "Ekran güzel sever klişesini yıktım!"

        Ayça Bingöl son derece güzel ve bakımlı bir kadın olmasına rağmen, 40’lı yaşlarında bakımsız birini canlandırarak adeta “Ekran güzel sever” klişesine meydan okuyor. Bingöl, “Eğer mesleğiniz gerçekten oyunculuksa, rolün gerektirdiklerini yapmaya çalışırsınız. Bu fiziksel ve içsel olur. 41 yaşında, ev kadını, hayatı dört çocuğunu yedirmek, giydirmek, okula götürmek, bulaşık ve çamaşır yıkamakla geçen bir kadın nasıl gözükürse ben de ekranda öyle görüneceğim. Dizimizin en büyük başarısı doğallık ve gerçekçilik duygusudur. Eğer ben de ‘ekran güzel sever’ klişesini yıkıyorsam, ne mutlu bana” diyor.

        Babasının Hollanda'dan gelmesini heyecanla bekliyordu Osman. Annesi Cemile en güzel kıyafetlerini giymiş, muazzam bir sofra kurmuştu. Berrin gergindi, Aylin mutlu, Mete ise ablasından etkileniyordu. Sonunda kapı çaldı ve içeri uzun yol kaptanı Ali girdi, elinde çocuklarına aldığı hediyelerle... Yemekler yendi, hediyeler verildi ama havada sevgisizliğin, aldatılmışlığın ve bencilliğin kokusu vardı. Çok geçmeden Cemile Ali'nin Caroline adında bir sevgilisi olduğunu öğrendi, o gün kıyamet koptu. Akarsu ailesi dağılmaya, hırçınlaşmaya, telafisi olmayan hatalar yapmaya o gün başladı. Sevgisizlik tüm fedakârlıklara rağmen galip gelmişti. İşte bu hikâye Türk halkını tam kalbinden yakaladı. Kanal D'nin 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisi kısa sürede her yerde konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. HT MAG herkesin konuştuğu Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin oyuncuları Erkan Petekkaya, Ayça Bingöl, Wilma Elles, Yıldız Çağrı Atiksoy, Aras Bulut İynemli, Farah Zeynep Abdullah ve Emir Berke Zincidi'yi bir araya getirdi. Sözü önce cefakâr anne Cemile ve ikinci kadın Caroline aldı. Dizide birbirlerinden nefret etseler de gerçek hayatta Ayça Bingöl ve Wilma Elles çok iyi anlaşıyor. Bingöl, yabancı oyuncuya hem oyunculuk hem de İstanbul'da yaşam konusunda destek veriyor.

        • Bu dizi sizi hayatınızın hangi kesitinden yakaladı?

        Ayça Bingöl: Çocukluğumda her ailede olan gerginlikler benim evimde de oldu. Ama dayak asla! Anneannemin dört çocuğu var ve dedem gümrük memuru olduğu için evden uzakta çok zaman geçirmiş. Akarsu ailesinin modelini onların-kiyle örtüştürdüm. İzleyicinin kendi hayatından kesitler bulmalannı da senaryodaki samimiyete ve hikâyenin anlatılışından gerçekçiliğe bağlıyorum.

        Wilma Elles: Benim hikâyem bambaşka. Almanım ve orada oyunculuk eğitimi aldım. Yüksek lisansımı uluslararası siyasi ilişkiler ve İslami bilimler üzerine

        yapıyorum. En büyük hayalim bir İslam ülkesinde oyunculuk yapmaktı. Şanslıyım, iki ay önce 'Türk Usulü' adlı bir sinema filminde rol aldım ve Türkçe dersleri almaya başladım. D Yapım, Facebook'a "Alman, Türkçe bilen kadın oyuncu aranıyor" diye bir ilan koymuştu. Arkadaşım da benim adıma mail attı ve seçildim.

        Bilmediğiniz bil dilde ve ülkede oyunculuk yapıyorsunuz. Zorlanmıyor musunuz?

        W.E: Çok zor bir iş ve acayip çalışıyoruz. Fakat ekip büyük bir ailenin üyesi gibi çalışıyor. İlk başta yapabilir miyim diye endişelenmiştim ama çekimlerden 10 gün sonra tamamen alıştım, yabancılık çekmiyorum. Sadece trafikte çok zorlanıyorum.

        • Cemile aldatıldığını öğrendiğinde bile kocasına olan sevgisinden ve umudundan vazgeçmiyor. Caroline, Ali'yi kazanmak için her şeyi yapıyor. Ne olacak bu kadın savaşının sonucu?

        A.B: Hayatı sadece çocukları, evi ve kocası olan bir kadın umudu olmadan nasıl devam edebilir? Aynca ona öğretilen ve bildiği tek şey, "Yuvayı dişi kuş yapar ve kan kussan bile kızılcık şerbeti içtim" diyeceksin. Daha sonra yaşanacaklar onu başka türlü ayağa kaldırıp, içindeki diğer Cemile'yi keşfetmesini sağlayacak.

        W.E: Ali arada kalıyor. Çünkü Caroli-ne'de ona çok âşık ve onu kazanmak için her şeyi göze alabilir. Bence Caroline çok akıllı bir kadın ve ondan benim bile öğreneceğim çok şey var. Çünkü ben çok duygusalım. Senaryoda izleyiciyi bekle-

        yen çok fazla sürpriz var. Caroline'nin hikâyesi açıldıkça ekran başındakiler onu daha iyi anlayacak.

        • Dizi 1967 yılında geçiyor ve o günün kadını ailesi dağılmasın diye mücadele ediyor. Ayça Bingöl böyle bir durumda kalsa onun tavrı ne olur?

        A.B: İşte en zor soru! Bilmiyorum, bıçak sırtı durumlar bunlar ve hariçten gazel okumak "Şöyle yapardım, böyle yapardım" demek bana inandırıcı gelmiyor. Ayrıca yıllardır süren, emek verilmiş ve ayakta kalmayı başarmış, dört çocuklu bir evliliği sonlandırmak bugünün koşullarında bile kolay değil ki...

        • Peki, Wilma Elles evli bir erkeğe âşık olsa ne yapardı?

        W.E: Caroline gibi sırf ben seviyorum diye bir ailenin dağılmasını, adamın hayatının değişmesini istemezdim. O nedenle evli bir erkekten uzak dururdum.

        • Cemile'nin aldatıldığını öğrendiği sahnede kocasına sorduğu "Benden güzel mi?" sorusunda kadınları gözyaşına boğdunuz. Neden aldatılan her kadının aklına ilk bu soru gelir?

        A.B: O soru benim çok canımı acıttı. O yüzden orada safça ve çok naif bir soruş biçimi yakalamaya çalıştım. Aldatıldığını öğrenen kadın yenilgiye uğradığını düşünüyor ve önce rakibini tanımak istiyor. Özetle "Bende olmayan ne var onda?" diyor. Erkek ise her şeye rağmen huzur anyor.

        İZLEYİCİYİ GÖZYAŞINA BOĞACAĞIZ

        Dizide Ali karakterine hayat veren Erkan Petekkaya, İstanbul'da dönem işi çekmenin çok zor olduğuna inanıyor. Prodüksiyon, yönetmen, yapım şirketi ve senaristlerin çok profesyonelce çalıştığını söyleyen Petekkaya, "Bugüne kadar izledikleriniz bir şey değil, seyirciyi çok ağır bir dram bekliyor" diyor.

        • Bugüne kadar sizi hep iyi adam rollerinde izledik ama Ali'yle birlikte size kızmaya başladık. Risk aldığınızı düşünüyor musunuz?

        Birkaç yıldır ne kadar farklı görünse de birbirine benzer roller oynuyordum. O nedenle değişik bir karaktere hayat vermek istedim. Bu proje "Hayır" demlemeyecek kadar kaliteli ve iyiydi. Benim kariyerim açısından da önemli bir yerde duruyor. Açıkçası ben farklı bir adamı oynamanın keyfini çıkarıyorum.

        • Dizide sevgiliniz uğruna çocuklarınızdan vazgeçiyorsunuz. Peki,

        ona hak veriyor musunuz?

        Ali, dünyayı görmüş ve vizyonu geniş. Buraya geldiğinde eşine, evine ve ailesine uyum sağlayamıyor. Kansına değil, sevgilisi Caroline'e âşık. Çocukları da Ali'ye saygısızlık yapıyor. Evde huzuru, sıcaklığı bulamıyor. Ben Ali'yi şanssız ve kıstırılmış görüyorum. O nedenle hatalar yapıyor. Onu suçlayamam.

        • Peki, bir erkek neden aldatır?

        Mutsuz olduğu için herhalde. Kadın neden aldatırsa erkek de ondan aldatır.

        • Dizide 5 yaşındaki Osman karakterinin ailenin huzursuzluğuna şahit olması izleyiciyi gözyaşına boğuyor. Sizin de 5 yaşında bir oğlunuz var. O sahnelerde Ali'ye kızmıyor musunuz?

        Kızarsam oynayamam. (Gülüyor) Ama oğluma da diziyi izlettirmiyorum. Zaten dizi seyretmesini istemem. Ali'ye gelince; adam yuvasına bağlanacak o sırada çocuğu ona bıçak çekiyor. Biraz da kaderi ona bunları yapıyor. Ama siz henüz bir şey izlemediniz. İşler çok karışacak. Olaylar o kadar sertleşecek. İzleyiciyi çok ağır bir dram bekliyor. Herhalde bu sene çok ağlayacağız.

        • Aslında her şey sevgi eksikliğinden yaşanıyor. Peki, sevgi neden bu kadar zor verilen bir şey?

        Bütün toplumlar tüketim toplumu oldu. Sevgi de, aşk da, yemek de, para da hızla bitiyor. İnsanlar hızla giderken de etraflarındaki güzel şeyleri görememeye başladılar. Hayat çok zor, dolayısıyla sevgi de artık zor veriliyor, zor bulunuyor. Çünkü insanlar kendilerine yabancılaştılar.

        'MİMİKLERİMİ ÇOK İYİ KULLANIYORUM'

        Dizide canlandırdığı Osman karakteri ile izleyiciyi gözyaşlarına boğan Emir Berke Zincidi, başarısını mimiklerine bağlıyor. Oyunculuğu ile herkesten tam not alan minik starın hayalindeki meslek ise başka... Emir büyüdüğünde oyuncu değil, köpekbalığı bakıcısı olmak istiyor

        Dizinin en küçük çocuğu Osman. Zaten bütün olaylar da onun bakış açısıyla anlatılıyor. Henüz 5 yaşında ama aile içi şiddete en çok o maruz kalıyor. Emir Berke Zincidi, muhteşem oyunculuk performansıyla izleyiciyi adeta ekrana hapsediyor. Herkes onu konuşuyor ve bir kere öpmek için can atıyor. Ben de aynı arzuyla setten içeri girdim. Karşımda tüm sevimliliğiyle duruyordu Emir Berke. “Hoş geldiniz” diyerek elimi tuttu ve “Size anlatacaklarım var” dedi. Sette bir pedagog ve iki oyuncu koçuyla çalışan Emir Berke’yle başladık koyu bir muhabbete...

        • Bana ne anlatmak istiyorsun?

        Ben hayatta balıkları her şeyden çok seviyorum. Herkesin de balıkları sevmesini istiyorum. Bunu yazar mısınız?

        • Yazarım... Peki, şimdi oyunculuk yapıyorsun. Büyüyünce de oyuncu mu olacaksın?

        Hayır, ben büyüyünce köpekbalığı bakıcısı olacağım. Onlarla oynayacağım.

        • Bu diziye nasıl girdin?

        Ben zaten reklamlarda oynadım. (Burada sözü annesi alıyor) Emir Berke’nin babası manken. Oğlumuzu iki yaşında bir ajansa yazdırdık ve pek çok reklam filminde rol aldı. Bugüne kadar da gittiğimiz her deneme çekiminde yönetmen görüşmesine kaldık. Oğlumuzun yeteneğinin farkındayız. (Emir Berke annesinin sözünü kesiyor) Ben 200 kişi arasından bu diziye seçildim. Annemle ezber yaptık. Ben de çekime ezberimi çok iyi yaparak geldiğim için kazandım. Mimiklerimi iyi kullanıyorum.

        • Sette en çok kiminle anlaşıyorsun? Aras ağabeyimi çok seviyorum, onunla maç da yapıyoruz. Erkan ağabeyle de oyun oynuyorum.

        • Sokakta insanlar seni görünce ne yapıyorlar?

        Yanıma gelip öpmek istiyorlar. Fotoğraf çektiriyorum. Konuşmak isteyenler de oluyor. Sorularına cevap veriyorum. Balıkları anlatıyorum.

        • Osman ve Emir Berke’yi birbirine karıştırıyor musun?

        Anlamadım! (Burada sözü pedagogu alıyor) Emir Berke çok yetenekli ve sosyal bir çocuk. Onunla sette özel olarak ilgileniyoruz. Hem çekilen sahnelerden hem de ilgiden dolayı psikolojisi bozulmasın diye sürekli konuşuyoruz. Şu ana kadar hiçbir farklılık yaşamadık. O dizide oyun oynadığının çok farkında. Sette Emir Berke, ekranda Osman. Akıllı bir çocuk ilgi de onu şımartmadı

        Binlerce arkadaşlık isteği geldi (ARAS BULUT İYNEMLİ)

        Ağabeyi tiyatrocu, ablası ses sanatçısı olunca Mete karakterini canlandıran Aras Bulut İynemli’nin ailesi onun uçak mühendisi olmasını istemiş. O da ailesini kırmamış ama oyunculuğu hobi olarak yapmaya başlamış. Bir GSM operatörünün reklamında İtalyan futbolcuyu taklit edince de, yönetmen Zeynep Günay Tan’ın ilgisini çekmiş ve Öyle Bir geçer Zaman ki dizisine dahil olmuş. Dizideki performansıyla eleştirmenlerden tam not alan İynemli, “İlk bölümün yayınlandığı gece Facebook’tan 426 kişi arkadaşlık isteği gönderdi. Bir haftanın sonunda bine ulaştı. Kızların bana olan ilgisi arttı. (Gülüyor) Farah Zeynep ve Yıldız’la çok iyi arkadaş olduk. Sürekli beraberiz. Gerçekten kardeş gibiyiz. Erkan Petekkaya ve Ayça Bingöl oyunculuğum adına bana çok yardımcı oluyorlar. Ama anneme okulumu bitireceğime söz verdim. Bu işten sonra oyunculuk yapmayabilirim” diyor

        Evlilikten korkuyorum (YILDIZ ÇAĞRI ATİKSOY)

        Berrin karakteri şüphesiz dizinin en cefakâr çocuğu. Annesinin yanından hiç ayrılmıyor, kardeşlerine annelik yapıyor ve en çok Ali’ye kızıyor. Ona hayat veren Yıldız Çağrı Atiksoy, diziyi izlerken çok etkilendiğini de itiraf ediyor. 13 yaşında oyunculuğa kafayı takan, Ege Sanat Merkezi, Müjdat Gezen ve Plato Film’de oyunculuk eğitimi alan Atiksoy, kısa sürede dizinin çok sevilmesinin nedenini gerçekçi senaryoya bağlıyor: “Anne babaların ortada bir çocuk varsa birbirlerine katlanmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü olan hep çocuklara oluyor. Evli bir erkeğin aldatmasına şiddetle karşı çıkıyorum. Dizide Ali’ye kızıyorum. Çünkü sırf başka bir hayat gördüğü için, karısından, çocuklarından vazgeçebiliyor. O nedenle ben evlilikten korkuyorum. Çünkü evlendikten sonra çocuğum olursa kötü şeyler yaşasam da kolaylıkla ayrılamam.”

        İnsanlar beni tanımıyor (FERAH ZEYNEP ABDULLAH)

        Dizide hovarda Aylin karakterini canlandıran, 21 yaşındaki Ferah Zeynep Abdullah’ın babası Iraklı, annesi Boşnak. İngiltere’de Fransızca ve tiyatro eğitimi alırken, İstanbul’a tatile gelen Abdullah dönmesine üç gün kala “Öyle Bir Geçer Zaman ki” nin deneme çekimlerine katılmış ama sonucunu ancak döndükten sonra öğrenmiş. Kent Üniversitesi’ndeyken seçildiği haberini alan Zeynep, okulunu dondurup soluğu sette almış. Hayatın keskin dönüşlerden ibaret olduğuna inanan genç oyuncu, “Sete geldim ve inanılmaz samimi bir ortama girdim. Kardeşlerimi oynayan Aras ve Yıldız’la çok eğleniyoruz. İnsanlar Aylin için ‘gıcık’ diyorlar ama onun hikâyesini de zamanla izleyeceğiz. Şimdilik insanlar beni tanımakta zorlanıyorlar. Saçlarım normalde kıvırcık ve makyajı silince yüzüm çok değişiyor. İstanbul’da rahat geziyorum” diyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ