Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Ortadoğu İran son dakika... Meşhed'den Tahran'a İran ayakta: 'Dış mihraklar' mı, halk ayaklanması mı?

        Perşembe günü İran'da muhafazakarların kalesi olarak bilinen Meşhed kentinde sokağa dökülen yüzlerce kişi, ülkede başlayan geniş çaplı gösterilerin fitilini ateşledi.

        Meşhed'den başlayarak İran'ın birçok kentine hızla yayılan gösterilerin çıkış noktası işsizlik ve hayat pahalılığıydı. Ancak gösterilerin beşinci gününe girilirken, ekonomik talepler yerini rejim karşıtı sloganlara ve silah seslerine bıraktı.

        Gösterilerde şimdiye kadar20'den fazlakişi hayatını kaybetti. İran devlet televizyonu göstericilerin karakolları ve askeri üsleri ele geçirmeye çalıştığını bildirdi. Dün İsfahan'da göstericiler polisin üzerine ateş açtı. Geceden sabaha kadar ise dokuz göstericinin daha hayatını kaybettiği belirtildi.

        Giderek yükselen tansiyon, dünyanın gözünü İran'a çevirirken, ABD ve İsrail'den rejim karşıtı gösterilere açık destek geldi. Trump, 'İran için değişim zamanı' derken, Netanyahu 'Rejim devrildiğinde İranlılar ile İsrailliler yeniden arkadaş olacak' ifadelerini kullandı.

        Peki 1979'dan bu yana İslami rejimle yönetilen İran'da yaşananların arka planında ne var? İranlılar neden bu kadar öfkeli ve bu protestolar nereye kadar devam edecek? İşte İran'da yaşanan sürpriz olaylar hakkında 5 kritik soru ve bu sorulara verilen cevaplar ışığında Tahran yönetimini bekleyen olası senaryolar...

        1. OLAYLAR NEDEN BAŞLADI? SOKAKTA KİMLER VAR?

        İran'ı sarsan isyan dalgası, Perşembe günü Meşhed'deki gösterilerle başladı. İşsizlik oranının yüzde 12.4 olduğu ve son bir hafta içerisinde yumurta fiyatının iki kat arttığı İran'da sokağa çıkanlar kötüleşen ekonomik durumu protesto etmek amacıyla bir araya geldi.

        İran'ın ekonomik olarak darboğaza girmesinin temel nedenlerinden biri de ülkeye uygulanan ekonomik ambargoydu. İran, 2015'te imzaladığı nükleer anlaşmanın karşılığında ekonomik yaptırımların kaldırılması sözünü aldı. Ancak finans, enerji ve ulaştırma sektöründeki yaptırımlar kalkarken, İran şirketleri kara listelerden çıkamadı.

        Konuyu CNN'e değerlendiren Ulusal İran Amerikan Konseyi Başkanı Trita Parsi nükleer anlaşmanın, bugünkü olaylara etkisini şu sözlerle özetliyor: Nükleer anlaşma İran halkı tarafından ezici bir çoğunlukla desteklendi. Ancak daha fazla ekonomik gelişim olacağı yönünde beklenti vardı.

        İran'da ekonomik darboğaza karşı sokağa çıkanlar 2009'da yaşanan olayların aksine şehirli İranlılar değil, taşralı muhafazakarlar olarak görülüyor. Bu durum rejimin asıl gücünü aldığı kesimlerin rejime karşı bir pozisyona geçebileceğini göstermesi bakımından önemli olarak kabul ediliyor. Göstericiler işleyişin tamamen değişmesini, yolsuzlukların engellenmesini ve askeri harcamaların azaltılmasını istiyor. Hareketin bir siyasi söylem birliği veya lideri bulunmuyor.

        İran'da olayların başladıktan bir gün sonra, 4 bin kadar rejim taraftarı Tahran'da sokağa çıkarak rejime destek gösterisi düzenledi.

        2. KONU GERÇEKTEN ARTAN FİYATLAR VE İŞSİZLİK Mİ?

        İran'daki protestoların ekonomik taleplere başladığı bir gerçek. Ancak ülkede uzun yıllardır geniş kitlelerce desteklenen bir reform arayışı olduğu da sır değil.

        Cumhurbaşkanı ve Dini Lider tarafından iki başlı bir şekilde yönetilen ülkede Mayıs ayında yapılan seçimlerde yüzde 57 alan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani reform vaatleriyle göreve gelen bir lider. Ancak Ruhani'nin yapmayı planladığı reformların, muhafazakar kanadı ve mollaları rahatsız ettiği biliniyor. Öyle ki olaylar başlamadan birkaç gün önce alınan, başı açık kadınlara verilen hapis cezalarının kaldırılması dahi mollalar arasında rahatsızlık yaratmış ve eleştirilere neden olmuştu.

        Cumhurbaşkanı Ruhani ve dini lider Hamaney arasındaki bu soğuk savaş sürerken, gösterilerin başladığı Meşhed kentinin Ruhani'nin seçimlerdeki önemli rakiplerinin güç merkezi olduğu da hesaba katılınca, olayların Ruhani'ye karşı muhafazakar kanadın desteklediği bir kalkışma olabileceği ihtimali dillendirilmişti.

        Ancak günler ilerledikçe, protestolar rejim karşıtı bir hal aldı. 'Halk yalvarıyor, din adamları Allah gibi davranıyor', 'İslami Cumhuriyet istemiyoruz' gibi sloganlarla birlikte dini lider Hamaney de hedef tahtasına konulan isimlerden biri oldu.

        İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney

        Benzer bir noktaya dikkat çeken Independent'ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Peter Cockburn olaylarla ilgili yazısında, "Bu muhafazakârlar, geçen yıl küçük bir farkla yeniden seçilen, ılımlı olarak görülen Ruhani'yi zayıflatmak için gösterileri başlatmış veya bunlara müsamaha göstermiş olabilir. Eğer öyleyse, gösteriler hızlı bir şekilde muhafazakârların kontrolünden çıktı demektir." ifadelerini kullandı.

        Yumurta fiyatlarındaki artışla birlikte başlayan protestoları İran'daki ikili siyasi yapı ekseninde değerlendiren İran Allame Tabatabai Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Öğretim Üyesi Muhammed Goli Yusufi ise şu ifadeleri kullandı:

        "Kimsenin sorumluluk üstlenmediği birçok sorun var. Son günlerdeki gösterilere bakıldığında, 'Muhafazakârlar, reformcular, artık bitti bu macera' sloganlarını duyar oluyoruz. Halk, iktidardaki her iki kanadın siyaseti arasında bir ayrım olmadığının farkında. Ülkede var olan yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık ve yolsuzlukların sorumlusu olarak her iki kanadı da gösterebiliriz."

        BBC Farsça Servisi'nden Kasra Naji ise olaylara ilişkin analizinde protestocuların, ülkenin dış politikasına yönelik eleştirilere dikkat çekiyor: "Birçokları kamu bütçesinin, Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar yerine kendi hayat şartlarının iyileştirilmesi için kullanılması gerektiğini düşünüyor. Bütçenin büyük bir kısmı da Şii İslam'ın dünya geneline yayılması amaçlı propaganda için kullanılıyor."

        Washington merkezli RAND Ortaklığı'nda İran araştırmacısı olarak görev yapan Alireza Nader ise gösterilerde kadınların oynadığı rolün altını çiziyor: "İran'daki kadınlar yüksek eğitimli. Ortadoğu'daki her ülkeden daha fazla iş gücüne katılıyorlar ancak sürekli olarak bastırılıyorlar. Bu onların özgürlük ve haklarını kazanmak için verdikleri savaşın bir parçası."

        3. İRAN HÜKÜMETİ OLAYLARA NASIL TEPKİ VERDİ?

        2009 yılındaki tartışmalı seçim sonuçlarının ardından patlak veren isyan dalgası İran Devrim Muhafızları tarafından çok sert bir biçimde bastırılmıştı.

        2009'dan bu yana İran, en sıcak günlerinden geçerken ilk aşamada Cumhurbaşkanı Ruhani olaya temkinli ve sakin yaklaşarak, ülkedeki herkesin gösteri hakkı olduğunu ancak eleştirilerin 'ülkenin düşmanlarına karşı' uyanık olunarak ve İslami cumhuriyetin iyiliği için yapılması gerektiğini belirtti. Dini lider Hamaney ise ilk açıklamasında, "Düşmanlarımız ülkede isyan çıkarttı. Savaş çıkartmaya çalışıyorlar. İsyan çıkartmak için para silah ve ajanları kullanıyorlar" sözlerini kullandı.

        İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani: Anayasaya göre halkın eleştiri ve protesto yapma hakkı vardır. Hükümet yasal eleştirilere ve protestolara alan sağlamalı. Ama eleştiri ve protestoların ülkenin ve halkın durumunu iyileştirmesi için çaba harcamalıyız. Hükümet vandallık yapan ve çevreye zarar veren gruplara tolerans göstermeyecektir. Bazı sorunlarımızı çözmek zaman alıyor ve hükümet ile halk bu sorunları aşmak için el ele vermeli.

        Patrick Cockburn'e göre Ruhani, protestoların nasıl karşılanacağı konusunda bir ikilem içerisinde olabilir. Cockburn Ruhani'nin içinde bulunduğu durumu, "Hükümet açık olarak, gösterilerin dineceğini umuyor. Ancak şu ana kadar bunun tam tersi yaşanıyor gibi görünüyor. Gözaltına alınanların sayısı hâlâ düşük. Ancak Ruhani, zayıf görünmemek için baskı altında olmalı. Sonunda gösterileri sert bir şekilde bastırabilir ama iyi bir şekilde duyurusu yapılan baskı, İran'daki gösterilere desteği artırabilir ve ABD ile Batı Avrupalıları, Yemen gibi ülkelerde göstermedikleri tarzdaki bir hevesle, ülkedeki insan haklarını korumaya itebilir." sözleriyle özetliyor.

        İran Allame Tabatabai Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Öğretim Üyesi Muhammed Goli Yusufi ise İranlı liderleri sokağın sesine kulaklarını kapatmakla eleştirdi. Anadolu Ajansı'na bir mülakat veren Yusufi, "Uzun yıllar boyu ülkedeki ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların birikmesi, halkın her fırsatta sesini yükseltmeye çalışmasına yol açtı. Devlet yetkililerimiz, halkın itirazlarını duydukları halde sorunların çözümüne yönelik adım atmıyor. Sorun da şurada: Madem vaatlerde bulunuyorsunuz, o zaman halkın itirazlarını dikkate almalısınız." ifadelerini kullandı.

        2009'da neler yaşanmıştı? Yeşil Hareket nedir? İran’da son yıllara damgasını vuran en büyük toplumsal olay, dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 2009 yılında ikinci dönem için seçilmesiyle patlak veren ve “Yeşil Hareket” olarak anılan olaylardır. Reformcu aday Musavi'nin seçilmesinin engellendiği iddiasıyla başlayan olaylar uzun bir süre devam etti ancak rejim güçleri tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Bu olaylarda, reformist Hatemi ya da Mir Hüseyin Musevi’yi destekleyen kitleler genelde siyasi nedenlerle gösterilere başlamış ve ülkedeki müesses nizamı hedef alan eylem ve söylemler geliştirmişlerdi.

        4. ULUSLARARASI AKTÖRLER OLAYLARA NASIL YAKLAŞIYOR?

        İran'daki olaylar henüz daha yeni başlamışken, kartlarını açık oynayan ve göstericilere açık destek veren bir isim vardı; ABD Başkanı Donald Trump. İran gibi rejimin medya üzerinde tekel kurduğu bir ülkeden gelen ilk haberlerin hemen ardından, göstericilere desteğini açık bir şekilde açıklayan Trump, bu açıklamasıyla İranlı liderlerin hedef tahtasına da oturdu.

        Trump, 'İran için değişim vakti' ifadesini kullanırken Ruhani, İran halkına 'terörist' diyen Trump'ın onları savunmaya hakkı olmadığını söyledi.

        Trump'ın açık desteği, İran'da rejim güçlerinin 'dış güçlerin' ülkede karışıklık çıkarmaya çalıştığı yönündeki tezine de dayanak oluşturdu. CNN'e konuşan Ulusal İran Amerikan Konseyi Araştırma Direktörü Reza Marashi'ye göre de Trump'ın konuya yaklaşımı göstericilerin faydasına değil. Gösterilerin İran kökenli olduğunu ve sonunun da İranlı olacağını belirten Marashi, "Bu Trump ile alakalı değil, Trump'ın bu konuya girmesi faydalı değil. Çünkü onun İran'da hiçbir kredibilitesi yok." ifadelerini kullandı.

        Washington Post'ta Michael Singh imzasıyla yayınlanan 'İran'daki protestocuların Washington'dan gelecek gerçek yardıma ihtiyacı var' başlıklı yazıda ise 2009'daki protestolar sırasında Obama yönetiminin tutunduğu kararsız tutuma dikkat çekiliyor. Singh yazısında, "Birleşik Devletler ve müttefikleri, açıklamalar, özel mesajlar, BM tasarıları ve başka araçlarla İranlıların gösteri hakkına olan desteğini açık bir şekilde ortaya koymalı. Gsöterilerin vahşice bastırılması ihtimaline karşılık İranlı yetkililer uyarılmalı. Eğer rejim yine de şiddet yolunu seçerse, uluslararası toplum diplomatik izolasyon yoluna gitmeli" ifadelerinini kullanıyor.

        ABD ve İsrail'den gelen açıklamaların, rejimin göstericiler üzerinde baskı oluşturmasına fırsat sunduğunu düşünenler de az değil. AA için konuyla ilgili bir yazı kaleme alan İran Araştırmaları Merkezi'nden Serhan Afacan bu durumu ülkede siyasetindeki 'dış mihrak geleneğine bağlıyor:

        "İran'ın 19. yy'da Ruslar, 20. yy'ın başlarında Ruslar ve İngilizler ve yüzyılın devamında Amerikalılardan aldığı büyük darbeler, ülkenin siyasi hafızasına dış mihrakları, bir düşman olarak yansıtmıştır. 1979 Devrimi sonrasında ise ABD ve İsrail'in hayati düşmanlar olarak ilan edilmesi de İran'da bu dış mihrak kaygısını artırmıştır. Yıllar içerisinde bu iki ülkenin İran'ı hedef alan hasmane açıklamaları da bu kaygıyı tetiklemiştir. Sonuçta, geride kalan yaklaşık kırk yıllık İran İslam Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen hemen her toplumsal olayın arkasında dış mihrakların olduğu iddia edilmiştir. Yaşanan son protestolara ilişkin ABD makamlarından gelen açıklamalar ve ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin İran aleyhtarı tutumu ise bekleneceği üzere İranlı siyasi elitlerin, protestoların fitilinin dış güçler tarafından ateşlendiği değerlendirmelerine neden olmuştur. İran'ı yakından takip edenler açısından ise bazı dış güçlerin İran'ı istikrarsızlaştırıp ülkenin mevcut rejimini değiştirme hayalleri gütmesi kadar, ülkede her an patlamaya neden olabilecek toplumsal şikayetlerin varlığı da aşikardır."

        5. OLAYLAR NEREYE KADAR GİDECEK? SIRADA NE VAR?

        Suriye ve Yemen'de yıllardır devam eden kanlı iç savaşlar, İsrail'in yıkıcı Filistin politikası, Suudi Arabistan'da yaşanan keskin değişim, Körfez'de ablukaya alınan Katar, her an yeni bir istikrarsızlık modeline dönüşebilecek potansiyeldeki Lübnan'ın bulunduğu Ortadoğu coğrafyasına bakınca İran'daki olayların hangi noktaya kadar gidebileceğini söylemek güç.

        Washington merkezli Carniege Endow isimli düşünce kuruluşunda görev yapan Karim Sadjadpour CNN yaptığı değerlendirmede yaşananları 1979 devrimiyle kıyaslıyor: "1979'da, İranlılar demokrasisiz bir devrimi deneyimledi. Şimdi ise devrimsiz bir demokrasi peşindeler"

        İranlıların Suriye veya Mısır'daki gibi toptan bir devrim peşinde olmadığını belirten Sadjadpour, protestolar son bulsa bile bunun bir son olmayacağı görüşünü paylaşıyor. Sadjadpour, "Rejime karşı olan kırgınlık devam edecek ve eninde sonunda yeniden yüzeye çıkacak" ifadelerini kullanıyor.

        Serhan Afacan'a göre ise yaşanan olaylar İran'da kalıcı bir dönüşüme neden olma potansiyeli taşıyor. Afacan olaylarınn gidişatıyla ilgili görüşlerini şu ifadelerle açıklıyor:

        "Hükümet kanadından halkın taleplerinin önemsendiği yönünde gelen açıklamaların ya da güvenlik önlemlerinin artmasıyla olayların bir aşamada sakinleşeceği öngörülebilir. Geriye ise iki önemli soru kalacaktır. İlk soru, Ruhani hükümetinin ülkedeki kötü ekonomik gidişatı nasıl önleyeceğine ilişkindir. Hameney’in ifadesiyle, nükleer anlaşmayla çok fazla “vakit kaybeden” Ruhani’nin, ekonomide amaçlanan büyümeyi sağlamak için ülkeye yabancı yatırım çekmek dışında bir planının olup olmadığı henüz net değil. İran’da giderek büyüyen bir kitlenin meşru siyaset sahnesinde kendisine yer bulup bulamayacağı da soruların ikincisidir. Hala birinci ve ikinci devrimci nesillerin tahakkümünde olan İran siyasetiyle genç nüfus arasındaki mesafe açılmaktadır. Bu durumda, genç bir liderin yakın gelecekte kamuya mal olması zor olacağı için söz konusu kitle ya daha fazla radikalleşecek ya da İran siyasetinde mevcut kartlar yeniden karılacaktır. Her halükarda, kısa vadeli sonuçlarını kolaylıkla kestiremeyeceğimiz son gelişmelerin da İran’ı orta ve uzun vadede bekleyen önemli dönüşümlerin habercisi olduğu söylenebilir."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ