Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Babil Kulesi'nde ağır münazara..

        Hürriyet Gazetesi'nin iki duayen yazarı arasında müthiş polemik..

        Polemiği Ege Cansen29 Aralık tarihli yazısında, İlter Türkmen'e adını vermeden "Atatürk büyüktür, ama ondan büyük Tayyip Erdoğan var" mealinde yazı yazan paşa oğlu eski bir dışişleri bakanı" diye gönderme yaparak başlattı. Türkmen'in yanıtı ise gecikmedi..

        İşte,Ege Cansen'in 'Batı için büyük tehlike: Kemalizm' başlıklı yazısı..

        BU, yılın son yazısıdır. Ekonomik açıdan bazı yıllar veya devreler "kayıp" bazıları "kazanç" dönemleri olarak adlandırılır.

        Mesela 1980-1990 arası Türkiye için kazanç, buna mukabil 1990-2000 arası kayıp yıllardır denir. Aslında kazanç yıllarının gerisinde mutlaka kayıp yıllar, aynı şekilde kayıp yılların gerisinde de kazanç yılları vardır. 2007, şimdiden kayıp yıl olarak tescil edildi. Soru şu: Acaba 2007, 2002-2006 arasını kapsayan kazanç yıllarının sona erdiği ilk yıl mı? Yani yüz güldüren 5 yıldan sonra, yeniden bir kayıp yıllar devresine mi giriliyor? Olabilir. Bu ihtimali, önümüzdeki günlerde bu köşede irdeleyeceğim.

        * * *

        Bugün, bir süredir yazmayı düşündüğüm önemli bir konuyu işleyeceğim. Soru şu: Acaba Avrupalıların, yerli taşeronlara ihale ettiği "Türkiye'den Kemalizm'in kökünü kazıyın" projesi tamamlandı mı? Daha doğrusu, Kemalizm için sonun başlangıcı aşaması geçildi mi? Kemalizm'i, cumhuriyetçilik olarak da okuyabilirsiniz. Aslında kelimelerin anlamı yoktur. Ne anlam yüklenirse veya ne anlamda kullanırsa, o anlama gelir. Başınızı serin, ayağınızı sıcak tutun. Kafa karıştıranlara kulak asmayın.

        * * *

        Atatürk, Osmanlı Müslümanlarının, kendi kendilerini yönetebilecekleri bir vatan sahibi olmasını sağlayan istiklál harbinin mimarıdır. Atatürk'ün milliyetçiliği, ideolojik değil, pragmatiktir. Amaç Türkiye Cumhuriyeti'nin birlik ve bütünlüğünü korumaktır. İşin ilginç yanı Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı verilmesinden rahatsız gericiler, "onun soyadı Atatürk değil, Adıtürk'tür" diyerek, Türk olmadığını ileri sürmüştür. Atatürk'ün yurtdışına sürdüğü Halife Hanedanı ise Atatürkçü olmuştur. Çünkü onlar, Atatürk'ün verdiği milli mücadeleyi çok iyi anlamıştır. "Atatürk büyüktür, ama ondan büyük Tayyip Erdoğan var" mealinde yazı yazan paşa oğlu eski bir dışişleri bakanı niçin böyle konuşmaktadır? Günümüzde Türkiye'de yükselen en büyük tehlike milliyetçiliktir diye Avrupalı ağzıyla konuşan "ecnebi Türkler" niçin kafayı Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete takmıştır. Çünkü onların esas tezi, "Türkler, kendi kendini yönetemez; Türkleri, Batı yönetmelidir" anlamına gelen "manda idaresi"dir. Mandacı Türkler, Batı karşısında o kadar derin bir aşağılık duygusu içindedirler ki; kendileri laik olduğu halde, efendi belledikleri Avrupalılar tehlikeli gördü diye laik "Kemalizm"in can düşmanı olmuşlardır. Yine efendileri "ılımlı İslam, radikal İslam'ı engeller" diye düşündüğü için de laik mandacılar dinci yazarlar kümesine katılmakta hiçbir tutarsızlık görmemiştir.

        * * *

        Gelelim kötü (!) habere. Maalesef, 2007 yılında da Kemalizm'in kökü bu topraklardan kazınamamıştır. Hatta AKP'nin, ülke bütünlüğü söz konusu olduğunda sanıldığından daha fazla "cumhuriyetçi" olduğu ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeye katkıda bulunan, başta takıyye yapmayan Fransızlar olmak üzere, bize "Sen Şarklısın, Şarklı kal, Şark'ta kal; senin AB'de ne işin var? Sana şapka değil, türban ve takke yaraşır" diyerek "tarihimizle yüzleşmemizi" sağlayan Avrupalılara mutlu yıllar dilerim.

        Son Söz: Adam ol, Batılı ol; Batıcı olma!

        Ve işte İlter Türkmen'in Cansen'e yanıt verdiği bugünkü yazısı..

        'Oyunun Kuralı'

        YENİ yılın birinci günündeki bu yazımda 2008 için genel bir perspektif çizmeyi öngörüyordum. Fakat 29 Aralık’taki Hürriyet Gazetesi’nde Ege Cansen’in "Batı için büyük tehlike: Kemalizm" başlıklı, beni de hedef alan makalesini, bir arkadaşımın uyarısı üzerine okuyunca, çarnaçar sevimsiz bir konuda yazmak mecburiyetinde kaldım.

        Her şeyden önce şunu belirteyim ki köşe yazarlarının birbirleriyle kavgalarını hep yadırgarım. Fikir ayrılıklarının belirtilmesi kuşkusuz meşrudur, fakat işin karalama ve itham derecesine vardırılması bence meslek ahlakıyla bağdaşamaz.

        Ege Cansen’i pek tanımam, ona cevabım için Google’ı karıştırırken 1983’teki ilk makalesinin başlığının "Oyunun kuralı" olduğunu öğrendim. Bu başlığı ben de kullanıyorum; çünkü Cansen "oyunun kuralı"nı fena halde ihlal etmiştir.

        * * *

        Cansen’in yazısının ana teması, Avrupa’nın Kemalizm’i tasfiye etmek amacını gütmekte olduğudur. Sorduğu soru şöyle: "Acaba Avrupalıların, yerli taşeronlara ihale ettiği ’Türkiye’de Kemalizm’in kökünü kazıyın’ projesi tamamlandı mı?" İsmimi zikretmiyor, fakat yerli taşeronlar sınıfına beni de sokuyor: "’Atatürk büyüktür, ondan büyük Tayyip Erdoğan var’ mealinde yazı yazan paşa oğlu eski bir dışişleri bakanı niçin böyle konuşmaktadır?"

        Paşa oğlu dediğine göre kastettiği benim. Cansen, bana atfettiği düşünceyi yansıtmak için kullandığı kelimeleri de tırnak içine almış. Bu sözcükleri aynen benin kullandığım izlenimini vermek istiyor. Gazetecilik deontolojisine daha büyük saygısızlık olur mu?

        2002’den beri yüzlerce yazı yazdım. Bunlarda Tayyip Erdoğan’ı Atatürk’ün üstünde gördüğüme dair en ufak bir ifade veya ima gösterilemez. AKP’ye önyargısız yaklaşmak, Erdoğan’ın bazı icraatını takdir etmek, onu Atatürk’ten üstün tutmak anlamına mı gelir?

        Kaldı ki AKP’yi sık sık eleştirdim. Daha 30 Haziran 2007 tarihinde bakın ne yazmışım: "...AKP liderleri politik yaklaşımlarında ve değerlendirmelerinde din ekseninden kendilerini bir türlü tamamen sıyıramadılar. Dini dürtüler, iç ve dış gelişmeler hakkındaki algılamalarını zaman zaman aşırı derecede etkiledi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde gerçekçi davranmadılar, bir uzlaşmaya varmanın kaçınılmaz olduğunu, aksi halde çok kuvvetli bir kamuoyu tepkisi ve kurumsal muhalefetle karşılaşacaklarını göremediler."

        19 Mayıs 2007’de de şu saptamayı yapmıştım: "Türkiye’deki problemin temelinde bugün laikliğe meydan okuma olarak algılanan bireysel semboller ve davranışlar yatmıyor mu? Politikacıların bireysel eğilimleri, devletin siyasetini ve kurumlarının bünyesini hiç etkilemiyor mu?"

        Tabii ben Avrupa’nın Kemalizm’in kökünü kazımak istediğine inanmıyorum. AB değerlerinin Atatürk’ün bize miras bıraktığı değerlerlerle örtüştüğünü düşünüyorum. Atatürk’ün reformlarında ilham kaynağı hep Batı değil miydi?Niçin Latin alfabesini benimsedi? Niçin Batı giyim tarzını teşvik etti, parlamenter sistemi kabul etti, Batı kültürünü ve müziğini yaydı?

        AB niçin Türkiye’de Kemalizm’i yıkmak istesin, yerine en büyük tehdit olarak gördüğü tamamen İslamcı bir rejim geçsin ve bu suretle Ege’den Çin sınırına kadar İran’ı ve Pakistan’ı da içine alan köktendinci bir şeriat kuşağı kurulsun diye mi? Cansen’in zorlama vehimleri ile mantık bağdaşmıyor.

        * * *

        Cansen, "Atatürk’ün milliyetçiliği, ideolojik değil, pragmatiktir" diyor. Çok doğru da vardığı sonuçlar bu tespite uymuyor; çünkü Türkiye’nin Avrupa’ya sırt çevirmesini istiyor. Ben 18 Şubat 2006’da Atatürk’ün milliyetçiliğini şöyle tarif etmiştim:

        "Atatürk bize dünyaya açık, olgun bir vatanseverlik aşılamak istedi. Hırçın ve inzivacı bir milliyetçilik değil. Bunu unutmayalım."

        Özel sektörde uzun yıllar çalıştığına göre dünyaya açık bir piyasa ekonomisinin yararını bilmesi gereken Cansen şimdi Türkiye’yi niye inziva içinde görmek istiyor? Bir sebebi var mı? Yoksa o gün aklına ne eserse fütursuzca yazmak kolayına mı geliyor?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ