Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Sağlık Türk kadını menopoza erken mi giriyor?

        BURSA / AHT

        Tıp dilinde kadının adetten kesilmesi ve doğurganlığının sona ermesi olarak tanımlanan ve yaşlılığın da başlangıcı kabul edilen menopozun türk kadınını daha erken yakaladığı, Türkiye'de menopoza girme yaşının 46 olmakla birlikte, dünya ortalaması 51 yaş olarak bildiriliyor. Farkın nedeni ise, kültürel, ırksal ve coğrafik farklılıklar.

        Acıbadem Bursa Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, kadınlarda menopoz süreci ile bilinmesi gerekenleri anlatırken, merak edilen konuları yanıtladı.Menopozun kadınlarda ergenlik çağı ile başlayan ve düzenli aralıklarla her ay tekrarlanan adet kanamalarının sona ermesi durumu olduğuna vurgu yapan Donat, menopoz dönemi öncesi ve sonrası ile birlikte bireyde farklılıklar görülebildiğini, Türkiye'de menopoza girme yaşının 46 olmakla birlikte dünyada ortalama yaşın 51 olduğuna dikkat çekti. Ebru Füsun Donat, bunun nedenini ise genetik yapı, kültürel, ırksal ve coğrafik farklılıklar olarak açıkladı.

        TÜRLÜ RAHATSIZLAKLAR MENOPZUN ESERİ

        Donat, menopozda östrojen eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan belirtileri ise adet kanamalarının kesilmesi, sıcak basmaları, gece terlemeleri, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik depresyon, cilt kuruluğu, cinsel isteksizlik, vajinal kuruluk, memelerde küçülme gibi değişiklikler. Kemiklerde erime (osteoporoz) ve buna bağlı olarak erken dönemlerde ortaya çıkan bel, eklem ve kas ağrıları ve daha ileri aşamalarında kemik kırıklarının görülmesi olarak sıraladı. Kadınların adetten kesilmesinin, östrojen ve progesteron salgılanmasının azalmasına, kişide fiziki ve psikolojik birçok değişikliğe neden olduğunu belirten Donat, şöyle dedi:

        "Çarpıntı, ürogenital sistemle ilgili vajinal kuruluk, ilişki esnasında ağrı, sık idrara çıkma hissi ya da idrar yaparken yanma, kemik ağrıları, kalple ilgili sorunlar meydana geliyor. Bunun dışında nörolojik birtakım semptomlarda oluyor. Ruh halinde değişiklikler, uyku düzeninde bozukluk, içe kapanıklık, sinirlilik, endişe hali, daha ileri boyutta olursa depresyon ortaya çıkabiliyor. Biz doktor olarak hastaya birincil tedavi olarak hormon replasmanı önermiyoruz. Çünkü riskleri fazla. Bu tür tedavilerin etkinliğini öngörmek, dozlarını hesaplamak mümkün değil, hangi hastada nasıl bir yan etki gösterebileceği önceden bilinemiyor. Hormon replasmanı ile bu alternatif doğal kaynaklı destekleyici tedavi arasındaki önemli bir diğer tedavi seçeneği antidepresanlardır. Hastanın psikolojik ve psikosomatik rahatsızlıkları varsa, antidepresanlar verilmeden fitoöstrojenlerin kullanımı öneriliyor"

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ