Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Denize girerken kulaklarınızı kollayın

        Doç. Dr. Erkhan Genç, tuzlu suyun kulak yolunda asit-baz dengesini olumsuz etkileyerek dış kulak yolunda enfeksiyon oluşmasına neden olduğuna dikkat çekerek, denize gireceklere uyarılarda bulundu.

        Doç. Dr. Erkhan Genç, tatil yaparak dinlenmenin ana unsuru olan denize girme sırasında karşılaşılabilecek olumsuzlara karşı vatandaşları uyardı. Tuzlu suyun kulak yolunda asit-baz dengesi üzerinde olumsuz bir etki yaparak dış kulak yolunda enfeksiyon oluşmasına neden olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Erkhan Genç, "Ayrıca kulak yolumuzda bulunabilecek olası bir kirin daha ileriye kulak zarına doğru hareketlenerek veya su ile şişerek kulağımızın tıkanmasına ve çok

        keyifsiz hissetmemize yol açabilir. Ama asıl tehlike biz yüzerken değil, eğer dalarsak karşımıza çıkabilir" dedi.

        Dalma sırasında karşılaşılabilecek sağlık problemlerine de değinen Doç. Dr. Erkhan Genç, şöyle devam etti:

        "Bu sporda bizi bekleyen tehlikeyi hiçbirimiz ilk bakışta göremeyiz. Sadece vücudumuza uyguladığı kuvveti hissedebiliriz. Bu kuvvetin adı da su basıncıdır. Vücut boşluklarımız ve damarlarımızdaki kan içindeki çeşitli gazların basıncı ile suyun derinliğine göre değişen basıncı o kadar hassas bir dengede olmadır ki biz dalarken başımıza kötü bir şeyler gelmesin. Bunu ayarlamaksa her zaman o kadar kolay değildir. İyi bir basınç denge ayarının yapılamaması sonucu kulakta basıncın dengelenmesine bağlı olarak oluşabilecek olumsuz durumlardan başlıcaları kulak yolunda kanama ve kan oturmaları, kulak zarında kanama, kan oturması veya yırtıklar, orta kulakta kanamalar veya sıvı toplanması, iç kulakta hava baloncuklarının oluşması, baş dönmesi, ani işitme kayıpları olarak özetlenebilir".

        Doç. Dr. Erkhan Genç, kulak yolunda olduğu gibi kulak zarında da kanama, kan oturması gibi durumlarda ağrı kesiciler ve antibiyotikler kullanılabileceğini söyledi.

        Kulak zarı yırtıklarında izlenebilecek yolun, yırtığın büyüklüğü ile değişebildiğini anlatan Genç, "Küçük deliklerde antibiyotikli kulak damlası kullanılabilir ve kendi kendisine kapanması beklenebilirken nadiren doktorunuz tarafından zardaki delik üzerine sigara kağıdı uygulaması yapılarak delik kapatılabilir. Büyük deliklerin ise cerrahi yoldan onarılması gerekir. Orta kulakta toplanan kan veya sıvıların birkaç hafta içerisinde antibiyotik ve dekonjestan tedavisi ile gerilemesi veya kaybolması beklenir. Uzun süre sonrasında kendi kendisine çözülmeyen ve tedaviye dirençli kan toplanmaları veya sıvı birikmelerinde kulak zarı kontrollü olarak delinip sıvı veya kan boşaltılabilir. Hatta östaki borusunun iyi çalışmadığı yönünde bir şüphe varsa kulak zarına tüp takmak gerekir. İç kulakta oluşabilecek hava kabarcıkları hastanın tekrar basınç odasında indiği derinliğe yakın basınç altında uzun süre kalması ile geçebilir. Bu kabarcıklar baş dönmesi ve işitme kayıpları ile kendisini gösterirler. Tedavi edilmezlerse kalıcı hasar oluştururlar. Bazen nadir olarak kendi kendilerine kaybolabilirler. Baş dönmesi ani basınç değişikliklerine bağlı olarak iç kulakta hava kabarcıklarının oluşması ile kendisini gösterebilirken iç kulakta çeşitli yerlerdeki veya iç kulağın orta kulak komşuluğundaki zarların yırtılmasına da sebep olabilir. Bu gibi bir

        durumda iç kulaktaki zarların birbirinden ayırdığı hassas sıvılar birbirine karışacağı için işitme kaybı ve baş dönmesi olur. İşitme kayıpları geri dönüşsüz olabilir" ifadelerini kullandı.

        Orta kulak iç kulak arasındaki zarın yırtılması durumunda iç kulak sıvısının orta kulağa akmasıyla ani işitme kayıpları olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Erkhan Genç, bu durumda hastanın ameliyata alınarak orta kulak ile iç kulak arasındaki zarın gözlenip kaçak yapan yerin bulunması ve onarım yapılmasının işitme kaybını ve baş dönmesini engelleyebildiğini dile getirdi. Doç. Dr. Erkhan Genç, açıklamalarını şöyle tamamladı:

        "En önemli tehlike dalma derinliğinin artması ile kanımıza karışan azotun aniden derinlik azalmasında damarlar içerisinde bir anda gaz haline geçerek bloncuklar oluşturması ve buna bağlı olarak baloncuklarla tıkanan, kalp, beyin, akciğer gibi hayati organların kan ile beslenmesidir. Bu durum ölümcül olabilir. Derhal önlem alınması gerekir".

        İHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ