Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Şahan Gökbakar: '8 ay beklememize değdi'

        Şahan Gökbakar, kardeşi Togan Gökbakar ile birlikte 'Recep İvedik'i aralarında izleyici rekorlarının da olduğu 22 kategoride Türk sinemasının rekortmeni yaptı.

        'Recep İvedik' serisinin 6'ncı filmi yeni rekorlar kıracak mı?

        Bunu bilemeyiz.

        Ne var ki bilinen şu; yeni filminin gösterimine günler kala tıpkı öncekilerde olduğu gibi yine üzerine karışıklık yağdırıldı.

        Peki Şahan Gökbakar, üzerine yağdırılan karışıklıktan ne ölçüde etkileniyor?

        Röportajda söylediklerinden anladığım şu; 'Önemli olan ne söylendiği değil, kimin söylediğidir' felsefesini benimsemiş.

        Şahan Gökbakar, Habertürk HT Stüdyo için Mehmet Çalışkan ile yaptığı röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

        Yeni film öncesi ruh halin nasıl?

        Her filmimde olduğu gibi yine heyecanlıyım. Rahatlama, gala gecesi salondan çıkınca başlıyor. İzleyicinin ilk tepkisini gördüğüm yer gala gecesi olduğu için oraya kadar heyecanım devam ediyor. Bir de bayağı uzun bir zaman oldu. 'Recep İvedik 6'yı 8 ay gibi bir süre erteledik. Düğünü ertelemek gibi oldu. Dolayısıyla heyecanla bekliyorum.

        Aradan geçen 8 ayda neler hissettin? Ertelemek zorunda kalmak ve beklemek manevi açıdan nasıl bir etki oluşturdu?

        Şirket olarak sinema yasasıyla ilgili bir karar almıştık. Bu yasayla biraz ilgilendik ve mesai yaptık. Sen de biliyorsun, böyle detaylı olarak çeşitli toplantılar yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile de görüşüldü. Muvaffakiyet sağlanınca, o süreç '8 ay beklememize değdi' diyebileceğim bir şekilde sonuçlandı. Bakalım, şimdilik heyecanla beklemeye devam ediyoruz.

        YENİ SİNEMA YASASI'NDA NELER BULUNUYOR?

        * Bakanlık tarafından hazırlanan ve ülke genelinde satılan tüm biletlerin bilgilerinin eş zamanlı toplandığı uygulama, sektör paydaşlarının kullanımına açık olacak.

        * Fragman gösterimi 3, reklam gösterimi 10 dakikayı aşamayacak.

        * İsteyen yapımcı ve sinema salonu işletmecisi, 'Halk Günü'nü 1'den 2'ye çıkarabilecek.

        * Aralarında yapılan sözleşmelerle yapımcı ve sinema salonu işletmecisi, 'Belirli yaş ve üzeri bileti', 'Engelli bileti', 'Şehit yakını ve gazi bileti', 'İnternet bileti', 'Kamu meslek grubu bileti', 'Öğrenci bileti' ve 'Sabah seansı bileti' başlıklarıyla indirim yapabilecek.

        * Yaş sınıfları, 'Genel İzleyici', '6A', '6+', '10A', '10+', '13A', '13+', '16+' ve '18+' şeklinde olacak.

        * Fragmanlar da sinema filmleri gibi yaş sınıfına tabii tutulacak.

        * Filmler, gösterimlerinin sona ermesinden en az 5 ay sonra ücretli dijital platformlarda yayınlanabilecek.

        8 aylık bekleyiş maddi bir zarar meydana getirdi mi?

        Şöyle diyebilirim; 'Recep İvedik 6'yı tamamen kendimiz yaptık. Yapımcısı olarak filmin maddi yatırımını biz üstlendik. Filme yaklaşık 10 - 15 milyon ₺ arasında para harcadık. 8 aylık gecikmenin maddi karşılığını karşılayabildik. Kimseye borcumuz yok. O yüzden de çok da önemli değil.

        REKLAM

        İzleyicinin ertelemeye tepkisi ne oldu?

        'Hani şubat ayındaydı, niye çıkmıyor?' diye yorumlar aldık. Ama onlar da gecikmenin yeni sinema yasasıyla ilgili olduğunu anlayınca sağ olsunlar anlayış gösterdiler. Sorun, yeni sinema yasasıyla temmuzda çözülünce önce Cem Yılmaz filmini gösterime çıkardı. Biz 8 Kasım'da çıkacağız. Bizden sonra ise Mahsun Kırmızıgül filmini çıkaracak. Bu sezon için planlanan filmler vardı. Takvim biraz dağıldı. 2019, Türk filmleri açısından çok kötü başladı. Özellikle sen bunun birkaç kere haberini yaptın. İlk 6 - 7 ayın izleyici sayısıyla resmen 5 yıl geriye gidildi. Şimdi yeniden kendini bulacağını düşünüyorum.

        Ertelemelerden dolayı izleyici sayıları oldukça düştü. Bu nedenle de 'İzleyici, sinemaya küstü' şeklinde yorumlar yapıldı. O dönem neler hissettin?

        Türkiye'deki izleyicilerimiz bir filmi, bir projeyi özellikle bekliyor. Biz ne zaman bir 'Recep İvedik' projesi çıkarsak o yıl izleyici sayılarında yukarıya doğru bir hareketlilik görülüyor. 'Recep İvedik 6'nın ertelenmesiyle izleyici oranlarının düşeceğini biliyordum. Bunu söyledim de zaten. Bunu sinema salonu işletmecilerine de söyledim; 'Gelin bakın bunu böyle yapmayalım, siz bir adım atın' dedim ama onlar pek oralı olmayınca ben kendi adıma böyle bir yol izlemek zorunda kaldım. Şimdi bekleyen projelerin yeniden vizyona girmesiyle izleyicinin tekrar sinemaya keyifle gideceğini düşünüyorum.

        Avrupa'da kendi filmlerini yabancı filmlerden daha çok izleyen ülkelerin başında Türkiye var. Sence bu durumun alt yapısını neler oluşturuyor?

        Dediğin gibi Türkiye'de Türk filmleri, yabancı filmlerden daha çok izleniyor. Bu durumun yerli yapımcılar için hem bir avantajı hem de dezavantajı oluyor. Dezavantajı şu; 'Nasıl olsa herkes Türk filmi izliyor' diye saçma filmler üretmemek lazım. Avantajı ise şu; eğer gerçekten iyi bir proje üretiliyorsa ve izleyici olumlu cevap veriyorsa sadık bir izleyici kitlesi oluşuyor. Bunun sonucunda çekilen film, sinemada karşılık buluyor. Bu da yapımcılar için güzel bir şey. Bu işlere hem büyük paralar harcanıyor, hem büyük emek veriliyor. Ve de elbette büyük bir zaman da harcanıyor. Bütün bunların geri dönüşümünün olması gerekir. Ama yabancı filmlerin de Türkiye'de izlenme oranları çok kötü değil. Genelde Avrupa'da izlenme konusunda bir düşüş var. Amerikan filmleri kendini biraz tekrar eder oldu. Amerika'da kapitalizm daha ağır ve net. Hangi proje ticari olarak daha fazla çalışıyorsa onun varyasyonlarını üretiyorlar. Aynı şeyleri farklı işlermiş gibi tekrar sunuyorlar. Bizde daha çok aile komedileri, tatlı hikâyeler iş yapıyor. Eskiden ABD'de çok güzel romantik komediler ve duygusal filmler oluyordu ama algılar ve tüketim değişiyor. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle alışkanlıklar değişiklik gösteriyor.

        'Recep İvedik 6'nın macerası ya Uzak Doğu'da ya da Afrika'da geçecekti. Afrika'da karar kılmana neden olan etkenler nelerdi?

        Bu projeye 'Haydi başlayalım' dediğimizde Afrika macerasına daha çok yükseldik. Bu konuyla ilgili daha fazla fikir geldi. Ama Uzak Doğu fikrini de cebimde tutuyorum. Belki 7'inci filmimizin macerası Uzak Doğu'da yaşanabilir. Onunla da ilgili aklımızda birkaç fikir var. Paylaşıyorum Togan ile... O da bir şeyler yazıp çiziyor. Onu da yapacağız gibi duruyor.

        'Recep İvedik' 12 yaşında. İlk filmden 6'ncıya gelene kadar geçen süreç için bir analiz yapmışsındır. Ortaya çıkan en belirgin sonuç nedir?

        'Recep İvedik'in ilk senaryosunu 2007'de yazdık. O yılın yaz aylarında da filmi çektik. 2008'in şubat ayında ise gösterime girdi. Biz projeye başladığımızdan beri dediğin gibi tam 12 yıl olmuş. 12 yılda 6 filmlik bir seri oluştu. Aynı zamanda da merakla beklenen bir halk kahramanı haline geldi. Bizim için "Recep İvedik, bu sefer ne yapsın, nereye gitsin, hangi maceraların içine dalsın?" şeklinde kafamızda bir matematik oluştu. 'Recep İvedik' karakterini artık hep öyle düşünmeye başladık. Çünkü öyle bir karakter ki nereye koyarsan koy orada bir şeyler yapabiliyor. 'Recep İvedik'i kış olimpiyatlarında müthiş bir şekilde kayak yaparken de düşünebilirsin veya bir kraliyet ailesi davetinde beyaz eldivenler ve frak içinde etrafına bakarken de hayal edebilirsin. Hayal edince her şey olabiliyor. 'Recep İvedik', öyle bir karakter. O yüzden bizim içimizde onu üretme ve hayal etme şevki bitmiyor. İlk filmimiz rekor kırdı, 2'inci filmimiz onun rekorunu, 4'üncü film hepsinin rekorunu kırdı. 5'inci filmimiz ise topyekun rekor kırdı. Rekor kıra kıra gidiyor. Bakalım nereye kadar gidecek ben de merak ediyorum.

        Rekorlar bir baskı oluşturuyor mu?

        Tabii ki baskı oluşturuyor. 'Recep İvedik 6', 5'inci filmden daha az izlenirse 'Gördün mü bak izlenmedi' denilecek. Gişesi iyi olsa bile rakamlar birbiriyle kıyaslanınca 'Az izlendi' yorumları yapılacak. 5 milyon, 6 milyon gibi rakamlara üzülelim mi?

        'Recep İvedik 6', diyelim ki 5 - 6 milyon kişi tarafından izlendi. Neler hissedersin?

        Hiçbir şey hissetmem. Artık hepsi de birbirinin rekorunu kırınca önemi kalmıyor, bıkıyorsun. Rekor olmasa da olur. Güzel olsun, eğlenceli olsun. İlk 10'da zaten 3 filmim var bu da benim için yeterli. Yıllardır böyle. Biraz da böyle aile babası olunca üzerime bir mülayimlik geldi. O yüzden dediğim gibi inşallah insanlar salonlardan mutlu bir şekilde ayrılır. Artık rekor kırmış ya da kırmamış önemli değil. Çünkü kırsa da yine ben kırmış olacağım. Kırmaması halinde 5'inci filmin rekoruyla rekortmen olmaya devam edeceğim için bir sorun olmayacaktır. Bu, kendi kendine futbol maçı yapmak gibi bir şey.

        'Recep İvedik'in ilk hayranları şimdi büyüdü, iş hayatına atıldı. Bazıları evlenip baba veya anne oldu. İzleyici portföyüne baktığımız zaman onların filmin izleyici kitlesinin içinde yer almaya devam ettiğini görüyoruz. Bu durum sana ne anlatıyor?

        Ben de öyleydim. Mesela Kemal Sunal, Metin Akpınar - Zeki Alasya, Şener Şen... Bunları izleyerek büyüdük. Ve hâlâ onların hayranıyız. Çocukluktan gelen bu şey hiçbir zaman sona ermiyor. Benim en çok mutlu olduğum konulardan biri çocukların bana olan ilgisi. Ve büyüyünce de beni sevmeye devam etmeleri. Yaptığım projelerde de bu durum çok fazla kişiye nasip olmaz. Bu yüzden çok fazla mutluyum.

        Bilimsel araştırmalarda gülmenin insan sağlığına 2 önemli faydası olduğu ortaya çıkıyor. Biri, vücuttaki enfeksiyonla savaşan antikor düzeyinin yükselmesi. Diğeri ise bağışıklık hücrelerinin seviyesinin artması. 'Recep İvedik' sence bu faydayı ne ölçüde sağlıyordur?

        Gülmek tabii ki insanları mutlu eden bir eylem. Sen gülüyorsun etrafındaki insanlar da seninle beraber gülüyor. Ve etkilerini vücudunda hissediyordur. Hep gülelim Mehmet. Allah, inşallah hep yüzümüzü güldürür.

        Yeni filmin öncesi yine saldırı altındasın. Ne oluyor?

        Önceki filmlerde de öyleydi. Yine bu film özelinde de eleştiriler başladı. Her filmin öncesinde oluyor böyle şeyler. Bir gündem yaratılmaya çalışılıyor ama hiçbir zaman kötü, negatif ve mutsuzluk yaratan şeylerle ilgilenmiyoruz. Genel desturumuz bu yönde. Negatif, aşağı çekmeye çalışılan hakaretler, küfürlerin hiçbiri, hiçbir zaman benim gündemimde olmuyor. Ben sosyal medyayı da o kadar önemsemiyor ve hayatımın merkezine koymuyorum. Daha önce de yaratılan bu havayı çok fazla önemsememiştim. Ama maalesef oluyor. Büyük başın derdi büyük oluyor.

        Sence üzerine yağdırılan karışıklığın alt metninde ne var? Üzerine neden bir karışıklık yağdırılmaya çalışıyor?

        Bilemiyorum, bunun birçok sebebi olabilir. Belki bakıyorlardır ortada bir başarı var. Ve bununla ilgili dertleniyorlardır. Belli bir grup belki beni kendinden görmüyordur ve öteki olarak algılıyordur. Bilmiyorum, herkesin kendi algısı ve dünyaya bakış açısı. Ben hayatımda kimseye böyle bir şey yapmam, başkalarına yapılanları da tasvip etmem. Hayatıma da gündemime de sokmam. '39 yaşına geldim. Allah ömür verirse bir bu kadar daha kaldı' düşüncesi gelişti. Bunlarla niye vakit kaybedeyim? Böyle negatif, kötü, hakaretler içeren ve çoğunun da aslında sahte hesaplardan gelen sosyal dünyayı niye ciddiye alayım? Hiç öyle bir gündemim olmadı. 'Senaryoyu bizden çaldınız?' gibi söylemler her filmde ortaya atılıyor. Sırf benle ilgili değil, her şeyle, herkesle ilgili bir negatif üretme ve aşağı çekme çabası oluyor. Ama biz de izleyicimiz de hiç birine kulak asmadık. Söylenen sözlerin, atılan iftiraların hepsinin sahibinin söyleyenler olduğunu düşünüyorum. Benim kim olduğum, ne yaptığım yıllardır belli. Gözler önünde olan bir insanım. Bu ülke yıllardır birçok olay yaşadı. Yaşadığı birçok olaya verdiğim tepkiler, söylediğim sözler ve durduğum nokta bellidir. Dolayısıyla da izleyicimiz bunu çok net takdir eden ve bilen insanlardan oluşuyor. Bu oluşturulmuş sanal gündemler, benim hayatımda da izleyicimizin gündeminde hiçbir şey ifade etmiyor.

        Barış Pınarı Harekatı ile ilgili ilk günden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne başarı diledin. Yine de başarı dilemediğin yönünde bazı kişiler tarafından defalarca suçlandın. Yeni sinema yasası için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ettiğin teşekkürü ise 'Filmi için pazarlama yapıyor' şeklinde yorumlayanlar oldu. O günlerde neler hissettin?

        Bunları dikte edeni, bunları hayatımıza getirmeye çalışanı ne kadar kaale alıyoruz? Oradan yola çıkabiliriz. Ben kendi adıma ne yaptığını, nerede durduğunu ve nasıl hissettiğini iyi bilen biri olduğum, bir maskenin arkasında yaşamadığım için öz fikirlerimi ortaya atmaktan hiçbir zaman çekinmedim. Doğru bildiğim fikirlerimi paylaştım ve yazdım. Bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğim. Aksini düşünenler sosyal medya hesaplarıma girip bakarlar. Ne zaman, neyi paylaştığım bellidir. Bununla ilgili başka bir açıklamam da yok. Sinema yasasıyla ilgili bir sıkıntı olduğunu devlet yetkililerine aktardık. Devlet yetkilileri de bu konuyu ciddiye aldı ve bununla ilgili bir mesai harcadılar. En sonunda da Cumhurbaşkanımız yeni sinema yasasını imzaladı ve yasa yürürlüğe girdi. Bunun için ben teşekkür ederim. İyi ki yaptılar böyle bir şey.

        Yeni sinema yasasının yönetmeliği Resmi Gazete'de 22 Ekim'de yayımlandı. Filmin ise gösterime 8 Kasım'da giriyor. 'Ben şimdi teşekkür etmeyeyim. Yanlış yorumlanır? mı diye düşünmeliydin?

        Evet, 22 Ekim'de yeni sinema yasasının yönetmeliği yayınlandı. Ben de emeği geçen herkese bir teşekkür ettim. Ve yine ederim. Teşekkür etmemi farklı algılıyorlarsa herkesin kendi algısıdır. Bir şey yapamam, kimsenin kafasındaki düşünceyi değiştiremezsin. Herkes nasıl algılıyorsa öyle algılasın. Ama dediğim gibi benim birçok olayda olduğu gibi duruşum çok net. Dolayısıyla bana atılan iftiralar, çamurlar benim üzerimde durmaz. Çünkü benim çok net bir duruşum var. Arada derede bir yerde değil kendime özgü bir duruşum var.

        Yeni sinema yasasının sektöre en net faydası ne olmuştur?

        Sektörde özellikle içerik üreten, sinema salonunda perdeye yansıtılan ürünleri üreten insanların çok net ve çok açık bir şekilde emekleri çalınıyordu. Sinema yasası bunu tamamen engelledi. Çünkü çeşitli ayak oyunları ve dümenlerle izleyicinin filmi izlemek için ödediği ücreti, yapımcının hakkı olan bölümüne müdahale edilerek ve yok edilerek cebe indirilme dönemi vardı. Sağ olsunlar, yeni sinema yasası bunu yok etti.

        Yasa çıkmadan önceki dönemde olan zararınız hesaplanabiliyor mu?

        Hesaplanabiliyor tabii ki. 'Kaç yıl boyunca bu şekilde yapıldı?' diye düşünürsek ne kadar oranda bir kayıp yaşandığı hesaplanılabilir. Yapımcının hakkından alınan % 35'lere yakın bir zarar olmuştur. Sadece benim değil bütün sinema sektörünün daha fazla hasılat elde etmesi gerekiyordu. Çünkü bu daha çok net bir şekilde belli. Bir sinema biletinin gelirinin yarısı sinema salonu işletmecisinin, yarısı ise yapımcının. Bu yarı yarıya paylaşım maalesef bu şekilde olmuyordu. Çünkü bilete mısır ekliyorlardı. Atıyorum, 20 ₺'ye mısırlı bir bilet satıyorlardı ve sinema salonu işletmecisi yapımcıya diyordu ki; 'Bileti 5'₺'den sayıyorum. 15 ₺ ise mısır parası.' Mısır parasında bizim hakkımız yoktu ya, sinema salonu işletmecisi 15 ₺'yi kendine alıyordu. Kalan 5 ₺'yi de biz sinema salonu işletmecisiyle yarı yarıya bölüşüyorduk. Sinema yasası da bu farkı yok etti. O yüzden bütün içerik üreten, bu işe emek ve para harcayan yapımcıların hakkı korunmuş oldu.

        Yapımcıların hasılatlarını şeffaf olarak görebileceği yazılım, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bütün sinema salonlarına yüklendi. Sinema sektörü, yeni yazılımdan memnun mu?

        Her yapımcı kendi filminin hasılatını görebiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı da görebiliyor. Zaten bunun çok daha önce yapılması gerekiyordu. Hem Maliye Bakanlığı için hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı için olmazsa olmaz bir uygulama. Çünkü hem oluşan gelirin doğru vergilendirilmesi söz konusu hem de bir filmi kaç kişinin izlediği hakkaniyetli bir şekilde görülüyor. Buradan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy'a da çok teşekkür ediyorum. Çok güzel yaptılar bu işi, tebrik ediyorum.

        Yeni yazılımdan önce izleyici sayıları olduğundan daha mı az görünüyordu?

        Bir zamanlar şöyle şeyler yaşıyorduk. Atıyorum bir sinema salonu zinciri şöyle diyordu; 'Filmi 15 bin kişi izledi, 12 bini biletli 3 bini ise davetli.' Davetliler benim davetlim değil, sinema salonu işletmecisinin davetlisi. Öyle olunca ne oluyordu? Daveti ben veriyorum, mısırı da ben ısmarlıyorum ama bunlardan benim haberim yok. Davet edilen o 3 bin kişinin sadece benim filmime gelip gelmediğini de bilmiyorum. Bilet kesilip kesilmediğini de bilmiyordum. Yeni sinema yasasıyla çok doğru bir sistem getirildi. Bu şekilde üretim artacaktır. Çünkü yapımcılar artık film çekemez hale gelmişti. Çünkü gelirleri giderlerini bile karşılamıyordu. Giderlerin karşılanması için bir filmin en az 2 milyon kişi tarafından izlenmesi gerekiyordu. Böyle bir dünya tabii ki olamazdı.

        Bir yıl içerisinde 180 film çekilmesini nasıl değerlendiriyorsun? Sence bu rakam iyi midir yoksa fazla mıdır?

        Dediğim gibi filmi yapmış olmak için yapmamak lazım. Zaten bu ticari bir durum. Çok riskli bir kumar da denilebilir. Böyle bir yatırım yapıyorsun ve karşılığını alıp almayacağın belli değil. İzleyici sevip izlerse, film gişe yaparsa bir karşılık alıyorsun. Ne kadar risk aldığınla da alakalı. Zaman içinde bu sayının bir karşılık bulacağına eminim. Dolayısıyla üretim güzel bir şey.

        Komedyenler hakkında şöyle bir algı var; 'Sen sadece komediden mi anlıyorsun, sadece komedi filmi mi çekebilirsin?' Üzerinde böyle bir baskı hissediyor musun?

        Öyle yaklaşımlar oluyor tabii ki. Komedyenin kendi içinde 'Daha ne kadar komiklik yapacağız' şeklinde bir düşünce de olabiliyor. Yaş ile birlikte insana bir ağırlık da geliyor. Ne var ki şunu unutmamak gerek. Komedi yapmak dramdan daha zordur. Ağlatmak biraz daha kolay. Çünkü duygusal belirli damarlar var. Onlara hizmet eden filmler yaparsan insanlar duygulanır ve ağlar. Güldürmek biraz daha zordur. Düşünmek ve işin içine biraz daha fazla şey katmak gerekiyor. Daha zordur ama komedi hafife alınıyor.

        Başka bir türde film çekme derdin var mı ?

        Kendimi eğlendirmek ve kendimle bir deneyim yaşamak için öyle bir film çekebilirim. Çünkü tiyatro mezunuyum, komediye yönelik bir eğitim almadım. Belki bundan sonra kendime bir oyun alanı yaratabilirim. Deneyebilirim, neden olmasın? Hayatımızda her şeyi denemek lazım. Öyle bir tür de deneyebilirim.

        Kariyerinin 25'inci yılına geldiğini hayal edelim. O ana kadar neler yapmış olmayı dilersin?

        Kariyerim benim kontrolümden çıktı. Kariyerime bir televizyon kanalında skeç programıyla başlamıştım. Ondan sonra ise hayat beni kardeşimin sinemacı olmasıyla birlikte sinemaya sürükledi. Sinema filmleri yapmaya başladık. Kariyerimde de rekortmen seri oluştu. Ben kendi adıma eğlenebildiğim, gülebildiğim, keyif alabildiğim ve kafamdaki mizahı sinemaya aktarabildiğim işler yapmak istiyorum. Dediğim gibi dram yapacaksam onu da layıkıyla yapmış olmak isterim. Bir yandan da işin kamera arkası ve yapımcılık tarafında da başarılı işler yapmış olmak istiyorum. Yani kariyerimin başarılarla dolu olmasını istiyorum. İnşallah öyle devam eder.

        Yeterince takdir edildiğini düşünüyor musun?

        Filmlerimin izlenme oranlarına bakacak olursak takdir edildiğimi düşünüyorum. Onun dışında da özel hayatımda da takdir edilmenin ölçüsü iyi insan olmaktan geçiyor. Orada da takdir edildiğimi düşünüyorum. Aslında bu soruyu etrafımdaki insanlara sorman gerekiyor. 'Recep İvedik' filmlerini beğenmeyen ve izlemeyen tabii ki var. Mesela filmi izlemeyip beni aile yaşantımdan dolayı takdir edip, seven insanlar da oluyor. İlla herkes filmi izleyecek diye bir kaide yok. Beğenenlerin sayısı daha fazla olduğu için zaten rekor kırıyor.

        22 Ekim'de 39 yaşına girdin. O gün ne hissettin?

        Psikolojik olarak biraz melankoliktim. Çünkü hiç 39 yaşıma gireceğimi hayal etmiyordum. Benim için 39 yaş, 'Ne oluyoruz yahu?' dedirtti. Kendimi o yaşlarda hissetmiyorum. Sadece 2 tane evladım olunca babalık ve bir ağırlık hissediyorsun. Zamanın çok hızlı geçtiğini fark ettim. 39 yıl o kadar hızlı geçti ki... Her şey dün yaşanmış gibi geliyor. 'Demek ki bundan sonraki yıllar da böyle hızlı geçecek' diyorum. Bana yük, külfet olan, modumu, her anımı bozan herhangi bir mutsuzluk ve kötülüğü hayatımdan uzaklaştırıyorum. Ailemle yaşayabildiğim kadar mutlu yaşamalıyım. Kariyerimde olabildiğince başarılı olmalıyım. Bolca mutlu anlar biriktirmeliyim, dünyayı gezmeli, yeni yerler keşfetmeliyim. Yeni projeler üretmeliyim. 39 yaşıma girdiğim gün bütün bunlar gözümün önünden geçti ve kendime 'Her anın tadını çıkararak yaşamaya özen göster' dedim. Öyle yapmaya çalışıyorum.

        Hayatta kaçırdığın neler vardır?

        Bir şey kaçırdığımı düşünmüyorum ama 'Keşke bazı şeyleri daha erken yapsaydım' dediğim oluyor. 35 yaşında baba oldum, keşke daha erken baba olsaydım.

        Yönetmenlik de yapmaya başladın. Bu kararı neden aldın?

        Evet, 'Zengo'yu çektim. Bundan sonra yönetmenlik yapacağımı düşünmüyorum. Çünkü yönetmenlik çok stresli ve yorucu bir işmiş. Sette herkes bir şey soruyor. Herkes senin ağzına bakıyor, her şeye sen karar vermek zorundasın. Yönetmenlik, oyunculuktan çok daha zor. Şimdi kardeşimi gördüğüm zaman önünde düğmelerimi ilikleme duygusu oluşuyor.

        Çamaşırhane Film olarak başka kişilere de film çekmeyi planlıyor musunuz?

        Evet, başka komedyenlerin, oyuncuların da yapımcılığını yapabilmeyi hep istiyorduk. İlk olarak Yasemin Sakallıoğlu'na kısmet oldu. Yasemin, çok başarılı bir komedyen. Şu anda çektiği videolarla tanınıyor. Sinemada da kendini izleteceğini düşünüyorum. İnşallah yolu açık olur. Onun gibi böyle yetenekli insanları izleyiciyle buluşturmayı çok istiyoruz. Kariyerine yeni başlayacak kişilere destek olup, izleyicilerle buluşmalarına yardımcı olabiliriz. O anlamda hem maddi hem de manevi imkanlarımız var. Onların hayatına böyle bir katkımız olursa bundan mutluluk duyarız. İnsanlar üretimde bulunuyorsa desteklemek lazım. İyi ya da kötü olduğuna zaten izleyici karar verir.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ