Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan: Güvenli bölge konusunda kendi yolumuza devam etmekten başka...

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yeni yasama yılının başlangıcında bir konuşma yapıyor.

        Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

        600 yıllık bir çınarın yerine dikilen genç Türkiye Cumhuriyeti fidanı 4 yıl sonra, bir asırı geride bırakacaktır. Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleri olan devletlere baktığımızda 2200 yıllık bir mirasa sahip olduğumuzu görüyoruz. Bu süreklilik bizim hiçbir zaman esareti kabul etmediğimizi gösteriyor. Türkiye'yi sınırları cetvelle çizilmiş, müesseseleri suni bir şekilde kurulmuş toplumlar ve devletçiklerlekarıştıranlar oluyor.

        "MİLLİ MESELELERDE AYNI ORTAK PAYDADA BULUŞMAYA DAVET EDİYORUZ"

        TBMM'nin, İstiklal Harbini yönetirken de 15 Temmuz'da darbecilerin karşısına cesaretle dikilirken de milletin adına tarihte eşine az rastlanır bir mücadele verdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

        "İnşallah gelecekte de bu kutlu çatı altında aynı mücadele kararlılıkla verilmeye devam edecektir. Siyaset yaparken de Meclis çalışmalarını yürütürken de hepimiz önce bu ülkeye ve millete karşı sorumlu olduğumuzu unutmayacağız. 'Önce milletim, önce memleketim' demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Türkiye'nin en büyük gücü, milletiyle ve onu temsil eden kurumlarıyla sergilediği birliktir, beraberliktir, dayanışmadır. Bu öyle bir güçtür ki ne parayla ne teknolojiyle ne de diğer imkanlarla kıyas kabul eder.

        İşte bunun için her fırsatta bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz. İşte bunun için terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Bu hissiyatla hareket eden herkesle ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın tüm meselelerini konuşmaya, görüşmeye, birlikte hareket etmeye hazırız. Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı ve yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız. Yeter ki siyasi konulardaki rekabetimizi ve farklılıklarımızı, ülkemize ve milletimize karşı olan sorumluluklarımızın önüne geçirmeyelim. İnşallah önümüzdeki yasama dönemi, Meclis çatısı altında bu yönde örnek bir iş birliği sergileyeceğimiz bir devir olarak tarihe geçecektir."

        Bir asır önce hasta adam diyerek gömmeye hazırlandıkları bu millet, İstiklal Savaşı'yla bağımsızlığını tekrar kazanmıştır.

        REKLAM

        "YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ SORUNLARI ÇÖZECEK"

        Geriye dönüp baktığımızda demokraside, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, her alanda uzunca bir süre milletimizin oldukça düşük standartlara mahkum edildiğini görüyoruz. Yaklaşık 18 yıl önce Türkiye'nin yönetimine geldiğimizde, siyasetin üslubu ve tarzını değiştirerek işe başladık. Biz ülkemize inandık, milletimize inandık. Kendimize ve politikalarımıza inandık. TBMM'nin sorunları çözme iradesinin büyüklüğüne inandık.

        Demokrasilerde iktidar kadar muhalefetin de önemine inandığımız için bu başarıyı tüm meclisimize ait görüyorum. Cumhuriyet tarihinin en önemli atılımında emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin demokraside geldiği yer hepimizin ortak zaferidir. Meclisimin gayreti, milletimizin takdiriyle hayata geçen yeni hükümet sistemimiz, sorunlarımızı çözebileceğimizin ispatıdır.

        Kadim bir medeniyet ve tarih birikiminin varisi olmak milletimize görevler yüklüyor. Türkiye, sadece komşularının değil birlikte olduğu tüm kardeşlerinin meseleleriyle ilgilenmek zorundadır.

        Kıbrıs'taki Bulgaristan'daki soydaşlarımızın haklarını korumak nasıl vazifemizse, tüm Balkanlar için aynı şey geçerlidir.

        Sınırlarımız dışındaki hiçbir faaliyetimiz işgal, ilhak, istismar amaçlı değildir. Birileri sınırlarından binlerce kilometre öteye kaynakları sömürmek için gidiyor olabilir. Biz ise yardım etmek, yaşatmak ve imkan varsa birlikte kazanmak için bakınıyoruz. Ne bedel ödersek ödeyelim, insani duruşumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

        "TÜRKİYE'NİN KAYBEDECEK TEK BİR GÜNÜ YOKTUR"

        Bugün ülkemizde yaklaşık 5 milyon yabancı bulunuyor. Bundan 30 yıl önce Bulgaristan'dan yüzbinlerce soydaşımız Türkiye'ye geldiğinde kapıları kapamayı düşünmedik. Dostlarımızı daima bağrımıza bastık. Son olarak Suriyeli kardeşlerimiz rejimin baskısındankaçınca onlara gönüllerimizi açtık. Suriye krizi uzağı için 3.6 milyon misafirimizin bize getirdiği sınamaların farkındayız.

        BM zirvesinde Suriye'de bir güvenli bölge oluşturup, sığınmacıları buraya yerleştirmeyi teklif etti. Maalesef hiçbir ülke elini taşın altına koymadı.

        Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarını bu anlayışla gerçekleştirdik.

        Şimdiye kadar güvenli hale getirdiğimiz yerlere yerleştirdiğimiz sığınmacıların sayısı 360 bini buldu. Fırat'ın doğusu olarak ifade ettiğimiz bölge ile ilgili uzun ve zahmetli bir süreç yaşadık.

        Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Biz asla savaştan, çatışmadan, kan dökülmesinden yana değiliz. Hem kendimiz, hem de tüm Suriye halkı için huzurlu bir gelecek istiyoruz.

        "KENDİ YOLUMUZU AÇMAYA ZORLARIZ"

        Türkiye masa başında yazılan senaryoların figüranlığını yapacak kadar köksüz bir ülke midir? Şayet böyle olduğunu düşünenler varsa, hiç kusura bakmasın. Milletimizide bizi de tanımıyor demektir. Millet olarak gerekirse ser veririz ama istiklalimizden ödün vermeyiz.

        Özellikle Fırat'ın doğusunda arzu ettiğimiz neticelere ulaşamadık. Türkiye'nin kendi yolunda devam etmekten başka çaresi kalmamıştır.

        Türkiye, kendi güvenliğini ve kardeşlerinin geleceğini, bölgede hesabı olan güçlerin keyfine terk edecek değildir. Birlikte çalışma imkanlarını sonuna kadar zorlarız. Bu mümkün değilse kendi yolumuzu açmaya zorlarız.

        TBMM'nin tüm vekilleri ve gruplarıyla bu süreçte güvenlik güçlerimizin yanında yer alacağına inanıyorum.

        "IMF DEFTERİNİ AÇILMAMAK ÜZERE KAPATTIK"

        Bugünün Türkiye'si, ekonomide de 2000 öncesi Türkiye'sideğildir. Ticaret savaşlarının yıkıcı sonuçlarıyla Türkiye'ye yönelik saldırıların etkisini artırmıştır. Geçtiğimiz Ağustos'tan itibaren finans sistemimizi hedef alan saldırılar doğal değildir. Dövizdeki yükselişle başlayan finansal dalgalanma, büyümenin negatife dönmesinden işsizliğe kadar birçok sonuca yol açtı. Ekonomi yönetimimiz bunlarla mücadele etmiştir. Döviz kuru istikrarlı bir çizgiye oturtulmuştur. Faizin kademeli olarak aşağıya inmesi için adımlar atılmıştır. Bankacılık sistemimiz güçlü yapısını koruyor. Faizler, bir önceki yıl sonuna göre gerilemiştir. Faizlerin düşmesiyle birlikte konut başta olmak üzere piyasalarda bir canlanma gözlenmiştir. Önümüzdeki günlerde yeni verilerin açıklanmasıyla enflasyonun yeniden tek haneli seviyeye ineceğine inanıyorum.

        Bir dönem epeyce gerilemiş olan Merkez Bankamızın döviz rezervleri 100 milyar doların üzerine çıktı. Biz bu rakamlara alışığız. Şu sıralar 103 milyar dolar seviyesine ulaştı. Cari işlemler dengesinde tarihte ilk defa 4.4 milyar dolar artıya geçtik. Türkiye diğer alanlarda olduğu gibi ekonomide de dimdik ayakta kalmayı başarmıştır. Perde gerisinden ülkeleri yönetmeye kalkan IMF defterini, tekrar açılmamak üzere Mayıs 2013'te kapattık. Mali disiplinden asla taviz vermiyoruz.

        2023 hedeflerimize uygun yeni stratejileri ve reformları sürdürmekte kararlıyız. Önümüzdeki seçimsiz 4 yılı en iyi şekilde değerlendireceğiz. Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirene kadar çalışmaya devam edeceğiz.

        Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta BM Genel Kurulu'nda adalet teması etrafında dünya meselelerinin genel bir değerlendirmesini yaptık. Nisan ayında paylaştığımız yargı reformu stratejisinin ilk bölümünü tamamladık. Böyle önemli konunun mecliste geniş katılımla kabul edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Gerek komisyonlarda gerekse genel kurulda, bu reform paketinin yapıcı bir anlayışla tartışılacağını temenni ediyorum. Meclisin görevi en ideal hukuk düzenlemelerini yapmak, kanunlarımızı da devamlı yenilemek zorundayız.

        Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız olmaları, Cumhurbaşkanı'nın öncülüğünde işbirliği içerisinde çalışmasına engel değildir. Kuvvetler ayrılığı makul bir denge içinde aynı hedefler doğrultusunda faaliyetlerini yürütmeleri demektir. İdeolojik saplantılar, günlük siyasi çıkarlarla hareket edenler, ülkeye ve devlete zarar verdiklerini bilmeliler.

        Milletimize de, dünyaya da sözümüzü öyle kapalı kapılar ardından değil, meydanlarda, kürsülerde söylemeye devam edeceğiz.

        DEPREM TARTIŞMALARI

        Geçtiğimiz hafta İstanbul'daki deprem bizekarşı karşıya bulunduğumuz tehlikeyi hatırlatmıştır. Ülkemizin yüzde 70'inin birinci veya ikinci derece deprem bölgesi olduğu ifade ediliyor. Yakın dönemde 1999 yılında İstanbul, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Düzce ve Bolu'da can kayıplarına yol açan depremlerin acı hatıraları hafızalarımızda duruyor.

        2011'de Van'da, 1998'de Adana, 1975'te Lice'de, 1971'de Bingöl'de yaşanan depremleri de son 50 yılın büyük acıları olarak hatırlıyoruz. Bu depremlerde de on binlercevatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

        Türkiye'de inşaat faaliyetleri çok uzun yıllar boyunca, tabi afet faktörü gözetilmeden özensizce yürütülmüştür. TOKİ'nin öncülüğünde başlattığımız projelerle, depreme dayanıklı yapı stoku oluşturmaya başladık. Belediyelerimizle birlikte ülke genelinde 6.7 milyon yapının dönüşümünü hedefleyen bir sürece girdik. Ayrıca projeden, malzemeye, yapı denetimine kadar inşaat sürecine ilişkin denetlemeyi yaptık.

        Önümüzde yaklaşık 1.5 milyon acil dönüşüm bekleyen yapı var. 5 yılda da bu yapıları yenilemeyi planlıyoruz. Kentsel dönüşümün hızlı ve gönüllülük esaslı yürütülmesi şart.

        Ülkemizde bugün depremden, sele, yangından, heyelana kadar tüm afet çalışmaları, 2009'da kurduğumuz AFAD tarafından sevk ve idare edilmektedir. Hem kriz hem de risk yönetimini birlikte yürüten bir sistemle 81 ilin tamamında afetlere yönelik hazırlıklarımızı yapıyor, müdahale ediyoruz.

        Bugün Türkiye'nin 17 yıl öncesinde göre afetlere daha hazır olduğu bir gerçektir. Biz bu doğrultuda üzerimize düşenleri yapmaya devam edeceğiz. Deprem gibi meselelerin siyaset üstü olduğuna, bu şekilde konuşulması, çalışılması gerektiğine inanıyoruz.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gazetecilerin sorularını cevapladı.

        "BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ"

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Fırat'ın doğusunda operasyonla ilgili olarak 'Bir gece ansızın gelebiliriz' dedi.

        "MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGELERİ AÇIKLANAMAZ"

        Erdoğan, milli güvenlik siyaset belgesiyle ilgili bir soru üzerine, ""Milli güvenlik siyaset belgeleri açıklanmaz" cevap verdi.

        "1 SENE ÖNCE MİLLET ONAY VERDİ, YORMAYALIM"

        Erdoğan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili '1 yıl önce millet onay verdi, milleti yormayalım" dedi.

        Erdoğan bir gazetecinin"eski bakanlardan Faruk Çelik'in ortaya attığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘Yüzde 50+1' zorunluluğunun ortadan kaldırılmasına yönelik tartışmalarının Kızılcahamam kampında konuşulacak mı?" hatırlatması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, olasılık olarak değil ama izlenecek yöntem olarak bu konuda bir çalışma yaparak Meclis'e getirilebileceğini söyledi. Erdoğan konuyla ilgili kendi görüşlerini ise "'1 yıl önce millet onay verdi, milleti yormayalım" dedi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ