Son dakika... Bölgede tansiyon yükseliyor! İdlib’te gergin bekleyiş!
Suriye rejimi Astana anlaşmasının şartlarını ihlal ederek silahsızlardan arındırılmış bölgelere doğru adım adım ilerliyor. Rejim için sembolik anlamdan önemli olan Han Şeyhun kentinin düşmesiyle Suriyeli muhalifleri ve siviller Türkiye sınırına doğru göç ediyor. Rejimin hava saldırılarına ve Astana'yı ihlaline rağmen uluslararası camiadan tok bir ses çıkmıyor. Artık İdlib'te dahi güvende hissetmeyen sivillerin gergin ve tedirgin bekleyişi sürüyor
Habertürt'ten Çetiner Çetin'in haberine göre Suriye muhalefetinin kontrol ettiği yegane merkez olarak bilinen İdlib merkezi ve kırsalında yaklaşık 3 milyon 700 bin sivil yaşıyor. Özellikle Hama hattına yakın olan bölgelerin Suriye rejimi ordusunun hava saldırılarına maruz kalındı.
Rejim ve Rusya güvenlik birimleri haziran ayından bu yana başlattığı operasyonlarla adım adım kente yaklaşıyor. Suriyeliler tedirgin. Operasyon alanlarından hali hazırda 150 bini aşkın sivil kentin kuzeyindeki kırsal alanlara geçti. Rejimin kendilerini katledeceğini düşünen kent merkezi sakinlerinin ise tek umudu Türkiye.
İDLİB’TE KAYNAKLAR YETMİYOR
Hayat pahalılığı almış başını gidiyor. Kentte elektrik sadece mahalle aralarına kurulan jeneratörlerle sağlanabiliyor. Okulların açılması beklenirken eylül ayı için bir takvim verilmiş değil. Esnaf ise aradan geçen bayrama rağmen siftahsız geçen günler olduğundan şikayetçi.
Başta Halep, Hama ve Humus olmak üzere Suriye’nin birçok bölgesinden İdlib’e tahliyeler gerçekleştirildi. Yoğun göç alan İdlib merkezinde yaşayan insanların en az bir milyonu kendi geçimlerini bugüne değin rahatlıkla sağlayabiliyordu. Geri kalan 2 buçuk milyon sivil ise Türkiye’den gelen yardımlarla hayata tutunmuş vaziyetteydi. Her geçen gün yardım bekleyen insan sayısı tırmanıyor.
KAPASİTE ÜZERİNDE GÖÇ ALDI
Şehirde yoğun nüfus nedeniyle arz-talep ilişkisi karşılık buluyordu. Ancak son 20 günden bu yana durum artık eskisi kadar parlak değil. İdlib kent merkezinde maddi imkânları genel itibariyle iyi gözüken aileler yaşarken kent merkezinin dışında kalan bölgeler yerli göçmelerle dolup taşmış vaziyette.
HALKIN TEDİRGİNLİĞİ ÜST SEVİYEDE
Şehir, muhalif gruplar ile yapılan mutabakat sonucu tüm grupların temsil edildiği bir “Sivil Konsey” tarafından yönetiliyor. Buyönetişim şekli şehir sakinlerini nispeten rahatlatırken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bölgeye gelmesiyle halk derin bir nefes almıştı.
Bugün ise operasyonların ağır ağır kentin kuzeyine doğru seyretmesi ve dahası Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 9 no’lu Morek gözlem noktasının etrafının Suriye rejim güçlerinin kontrolüne geçmesi ile birlikte halkın tedirginliği üst seviyede.
SİVİLLER ENKAZLARIN ARASINDA
Kırsalda ise Hama hattına yakın olan bölgelere hâlâ Suriye rejimi tarafından hava saldırısı düzenleniyor. Bu saldırılar sonucu birçok bölge enkaz yığınına dönüşmüş. Şehir merkezi ve yakınında yaşayanlar için bir nebze de olsa hayat normale dönüş emaresi taşırken, kırsal bölgelerde tedirgin bekleyiş sürüyor. İdlib kırsalının Hama, Hanşeyhun, Morik ve Latamni hattına yakın noktada bulunan siviller enkazlar arasından kaçmaya çalışıyor.
TÜRK STK’LARI TEK UMUTLARI
Büyük Halep savaşı sonrası İdlib çok ciddi göç alan ve bir anda nüfus patlaması yaşayan bir bölge olmuştu. Resmi rakamlara göre kırsalda ve çevre bölgelerde üç buçuk milyon insanın yaşadığı düşünülüyor. Resmi olmayan rakamlar ise dört milyon insanın varlığına işaret ediyor.
700 BİN SURİYELİYE SINIRDA YARDIM
Halk TSK’nın varlığı sayesinde ikinci bir Halep sendromu yaşanmayacağını ümit ediyor. Ancak bölgedeki gelişmeler farklı bir durum ortaya koyuyor. Suriye’nin Halep, Hama, Humus ve Şam şehirlerinden göç eden yaklaşık 700 bin Suriyeli Türkiye sınırına yakın çadır kentlerde ve mülteci kamplarında hayata tutunmaya çalışıyor. Türkiye sınırına yakın konumda bulunan kamplar AFAD ve İHH tarafından kuruluyor. Tüm desteklerde Hatay Valiliği’nin büyük fedakarlığı ve koordinasyonunda bölgeye ulaştırılmaya çalışılıyor. Kampların işletim masrafları yine bu kurumlar tarafından karşılanıyor. Her geçen gün katlanan maliyetlere rağmen gönül elçilerimiz Suriyelilerin tek umut kapısı.
Bu kamplarla bölgelerde insani bir baraj oluşturulduğu ve yaklaşık 1 milyon insanın Türkiye’ye göç etmesini engellediği belirtiliyor. Ancak bu kamplardaki nüfus her gün artıyor.
ULUSLARARASI YARDIM KURLUŞLARI ORTADA YOK
Kamplardaki yetişkin bireylerin hayatlarını idame ettirebilmesi amacıyla meslek edindirme kursları veriliyor. Bunun haricinde meslek sahibi uzman kişiler ise desteklenerek geçimini sağlayabileceği iş imkânlarına sahip oluyor.Çadır kentlerin bulunduğu bölgelerin uçuşa yasak bölge olması nedeniyle siviller bir nebze olsun ölüm korkusundan uzaklaşabiliyorlar.
Türk STK’ları ve hayırseverleri Suriye’de geleceğin eğitimli bireyler tarafından inşa edileceğinden hareketle bölgedeki eğitim faaliyetlerine ciddi mali destek veriyorlar. Okulların açılması için bir tarih verilemiyor. Zira okulların binaları hiç de iç açıcı değil. Sadece son iki yılda 8 kez müfredat değişmiş. Onun dışında kaygılar, korkular ise cabası. Okul binaları sağlıklı değil. Özellikle hijyen sorunu büyük. Okulların yüzde 82’sinde su sağlanamıyor. Kentin hali hazırda ihtiyacı olan 42 okul yapımı için ise kısa ve orta vadede bir umut yok. Çünkü uluslararası yardım kurumlarının ajandasında İdlib yer almıyor.
İSTİKRARLI TEK YARDIM TÜRKİYE’DEN
İdlib’teki yerel hükümet Sözcüsü Sami El Yosuf, “Dünya insanlık dramına sessiz. On binler kentin güneyinden göç ediyor. Bu dram karşında çaresiziz. Her gün on binlerce insan göç ediyor. Gücümüzün çok üstünde bir göç dalgası var. Ve biz yardımlar konusunda eksik kalıyoruz. Yetmiyoruz. Eksiğiz. Yetişmiyor. İnsanların koordinasyonunu sağlamakta bile zorlanıyoruz. Çocuklara yetişemiyoruz. Aşırı sıcaklarla birlikte kadınlar ve çocukların ölümlerinde çok artış var. Türkiye dışında hiçbir ülkeden sürekli ve sağlıklı yardımlar ulaşmıyor. AFAD’a ve yöneticilerine teşekkür ediyoruz. Türkiye kardeşlik hukukunu her zaman gösteriyor,” dedi.
“DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE ÖLÜYORUZ”
Tepkiler çığ gibi. Kadir İmad isimli Suriyeli şöyle konuştu: “Rejim nefes almamızı bile istemiyor. Ama bütün dünyanın gözlerinin önünde ölümle yaşama arasındayız. Dünya televizyonda bizi seyredip inşallah ölmezler diyor…. Ey insanlık ey dünya haberiniz var mı biz burada her an ölebiliriz. Her gece çocuklarıma sarılarak sabaha kadar karanlıkta yaşıyorum. Usandım. Ben kendi hayatımdan vazgeçtim. Ama çocuklarımızı da kurban verdim. Yeter. Ey Esad düş yakamızdan yoklukla sefaletle bizi test ettin kazanamadın. Şimdi ölümle bizi test etme.”
ESAD’IN AJANLARI KENTE GİRDİ SÖYLENTİSİ….
Muhammed Muhammed ise muhaberat korkusunu ensesinde hissediyor. “Savaş kapımıza dayandı. Artık dayanma gücümüz burada kırılırsa ölümle baş başa kalacağız. Nefes aldığımız tek yer İdlib kaldı ama şimdi dünyanın gözlerinin önünde ölüyoruz. Sağlık koşullarımız çok kötü. Elektrik yok. Hayat her yerde öldü. Esad şimdi kentte yavaş yavaş ajanlarını sokmaya başladı söylentileri bizi daha çok korkutuyor.”