Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘#nofilter cesaret ister’

        Gizem Sevinç Selvi / GAZETE HABERTÜRK

        Cool bir adam ve neredeyse benim yaşım kadar Beymen geçmişi var. Kendinden emin, hafif snob ama ne dediğini çok iyi biliyor. Beymen Club Artistik Direktörü Murat Türkili’yle buluştuk; sezonu, defileleri, herkesin stil ikonu kesilmesini, yaratıcılığı, “nofilter” akımını konuştuk. Hayran hayran dinledim, eminim okuyunca siz de aynı şeyi düşüneceksiniz

        Murat Bey, bir artistik direktör ne yapar?

        Yazıya döktüğünüz zaman çok didaktik belki ama aslında markayı oluşturan tüm değerlerin bir şekilde yaratıcı güç olarak kontrolünü sağlayan kişi denebilir. Burada markayı yaratan her türlü değer işin içerisine giriyor. Koleksiyonların oluşum aşamasından Beymen satış danışmanlarının giyeceği üniformaların belirlenmesine ve reklam kampanyalarına kadar uzanan birçok iş tanımına dahil oluyor.

        25 yıldır Beymen’desiniz, çok uzun bir süre bu. Kaç yaşındasınız?

        48 yaşındayım. Yok ya 48 miyim? Meltem, biz kaç yaşındayız? 47 diyelim. 22 yaşımdan beri Beymen ile çalışıyorum, aileden biri gibiyim artık. Sonuçta geriye dönük verdiğiniz her türlü servisin eğitimini de kurumda almış oluyorsunuz. Sizin çok büyük bir parçanız haline geliyor.

        Hiç kendi markanız olsun istemediniz mi?

        Benim yarattığım en büyük marka, kendi ismim. Hiç kendime ait bir ürünü piyasaya süreyim, ticarete dönüştüreyim gibi bir kaygım olmadı. Hep kendime yatırım yaptım.

        Kreatiflik ne demek sizce? Çöp poşeti giyip gezmek kreatiflik midir mesela?

        Ne için yarattığınıza bağlı. Kendinizi nasıl tanımladığınız ve nereye servis verdiğinizin yanıtı çok önemli. Eğer kreativiteyi bir artist edasıyla sadece kendinize ait birtakım ürünleri sergileyip hiç kimseye hesap vermeden yaptığınız bir sanat olarak görüyorsanız ve bunun bir alıcısı varsa, bu tabii ki okey. Ancak yaratıcılığınızı istediğiniz gibi kullandığınızda işinizi ticarete dökemiyorsanız bu noktada sorun var demektir. Bence profesyonel yaratıcılık, yaratıcılığı ticarete dönüştürebilme zekâsına sahip olabilmek demek. Sokakta çöp poşeti giyebilecek ve bunu son derece yaratıcı bir tavırla yapıp kabul ettirebilecek kimlikler de var dünyada. Attığınız taşın bir kuş vurması lazım. Yani abuk sınırlarda gezinmek ve “Ben aykırıyım, o halde yaratıcıyım” demekten de söz etmiyorum. Bunun ölçülebilir değerleri var.

        Beymen Club’da çok desenli, sofistike şeyler gördüm yine. Bu sezon böyle mi geçecek?

        Aslında modada çok katı birtakım öğretiler yok artık. Stilin önem kazandığı ve bunun nasıl bir araya getirildiğinin önemli olduğu, kendini güncelleştirmiş bir Beymen Club kombinasyonu var. Her ürünün birbiriyle çok kolay evrilebildiği bir dinamizm var. Aslında günümüz şehir hayatını ve yaşam şeklini kolaylaştıran ve size yardımcı olan bir ürün gamı sunuyoruz.

        Şehirde doğaya yakın olmak mümkün mü?

        Hayal ettiğimiz bu. Daha doğal, olduğu gibi bir hayat yaşamak. O yüzden #nofilter bizim için önemli bir kavram; like almak için değil kendin için yaşamak yani... Biz bize olduğumuz bir ortamda yaşamak. Bu amaçla Beymen Club, bu sene şehir ve fotoğraf tutkunlarını bir araya getiren “Filtresiz Şehir Fotoğrafları” yarışmasını düzenliyor. “Dışarı çık. Şehrin en doğal ışığını yakala. Filtre kullanma” mottosuyla düzenlenen Instagram fotoğraf yarışmasına katılmak için #nofilterclub hashtag’iyle şehrin doğal güzelliklerini çekip Instagram’dan paylaşmak yeterli oluyor. Yarışmanın dereceye giren eserlerinden de Beymen Club vitrinlerinde dijital bir sergi oluşturulacak.

        ‘MIŞ GİBİ YAŞIYORUZ’

        Filtrenin sakıncası ne?

        Filtrenin sakıncası değil de, dereceleri var. Yani filtre her zaman hayatı gördüğünüz gibi değil de görmek istediğiniz gibi bir ortama çeviriyor. Halbuki kişinin kendisi olması da güzel bir şey: Fazla uğraşılmamış, az etüt edilmiş...

        Bu arada etrafta çok fazla stylish görünme çabasında insan yok mu sizce de?

        Birtakım şeyler sizin de söylediğiniz gibi çok zorlama. İnsanlar kendisini FaceTone’da düzeltmeden, filtre kullanmadan post edemez hale geldi gönderilerini.Instagram’da gördüğünüz birini dışarıda gördüğünüzde şaşırıyorsunuz.. Benim çok başıma geldi. (Gülüyor.) Çok iyi tanıdığım, çok da ünlü arkadaşlarım var öyle olan. Ekranda gördüğünüz yüz kıyafeti, ışığı, makyajsız yüzüyle karşına geldiğinde “Ne, sen bu musun?” diyorsunuz... Bu belki moda ve ticaretin çok büyük etkilerinden biri. Dergide gördüğün modellerin, kendine ait bir sihri var, ancak sayfadan kopup 3 boyuta geçtiğinde öyle olmuyor. Satın alarak her şeyi bir şekilde tüketmek mümkün ama o tavrı ve stili yakalamak, parayla satın alabilmek çok zor. Bu yılların yatırımı. Eğitim kalitesi, aile hayatınız, çevreniz, arkadaşlarınız, izlediğiniz film gibi birçok başka değer var. İnsanlar bir günde değişip stil sahibi olmaya çalışıyor. Dünyada bunun bir örneğini görmüş değilim!

        Peki moda blogger’larını ciddiye almalı mıyız?

        Moda blogger’ı kavramı sektöre nispeten son birkaç yıldır yerleşti. Her işte olduğu gibi burada da iyi ve kötüler var. Bu olgunun kendi içinde hâlâ gelişme sürecinde olduğuna ve zamanla daha da profesyonelleşerek büyüyeceğine inanıyorum.

        Bu sene tatile giderken bavulumuzda mutlaka ne olsun?

        Beymen Club’ın yaz koleksiyonunda yer alan koton vual ağırlıklı elbiseleri ve gömlek elbiseleri... O yoksa bile “Erkek arkadaşınızın, eşinizin beyaz koton gömleğini plajda, havuz kenarında her şeyin üzerine çok rahat alıp giyebilirsiniz” derim hep. Çünkü insan her şeyden kurtulup vücuduna nerdeyse çok az dokunan, uçuşan ürünler giymek istiyor, bunu da koton ağırlıklı ürünler sağlıyor. O yüzden mesela koleksiyonumuzda çok özel, uzun elbiselerimiz var: Koton, fırfırlı...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ