Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Çetin Akdeniz ve Ahmet Koç,'İki Gözümün Çiçeği' hakkında konuştular

        Hoş geldiniz. Sizi tanıyalım biraz. Bize kendinizden, çalışmalarınızdan, müzikle nasıl tanıştığınızdan ve bu ikilinin nasıl bir araya geldiğinden biraz bahseder misiniz?

        Ahmet Koç: 1970'li yıllarda Çetin ve ben, İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı'nda birlikte okuduk ve müzik eğitimi aldık. Bu eğitim sürecinde, enstrüman çalmanın yanı sıra birçok sanatçıya eşlik etme fırsatımız oldu. Ben aranjör-yönetmenlik alanında ilerledim ve 400'ün üzerinde albüm yönettim. Çetin'le birlikte birçok projede yer aldık. 2012'de 'Renkli Türkçe' albümümde Kibariye, Betül Demir, Göksel, Gripin gibi isimlerle düet yaptım ve sonrasında kendim gibi enstrümanist olan dünyaca ünlü klarnet ustası Vasilis Saleas ile 'Daphne' adında bir albüm çıkardım. Bu projeyi kafamda oluşturmuştum. Çetin'le uzun süredir birlikte bir proje yapma fikri zaten vardı ve sonunda bu albüm için bir araya geldik.

        REKLAM

        "ÜSTATLARIN BACAKLARININ ARASINDA BÜYÜDÜM"

        Çetin Akdeniz: Ahmet'le konservatuvar sürecinde başlayan bir arkadaşlığımız var. İlginç bir tesadüf olarak, babalarımız da meslektaşlar. Benim rahmetli babam, enstrüman yapım ustası Ragıp Akdeniz'di. Ahmet'in babası İsa Koç ise tanınmış bir tar ustası. Ben, babamın atölyesinde birbirinden değerli üstatların bacakların arasında büyüdüm diyebilirim. Kocaman kocaman adamlar, şu basit şeyleri nasıl yapamazlar diye düşünürdüm. En sonunda alırdım sazı, amca versene şu sazını derdim. Beni kovarlardılar yanlarından. Moralimizi bozma diye. Konservatuvar eğitimimden sonra müzik piyasasında aktif olarak yer aldım ve birçok sanatçıya refakat ettim. Ahmet gibi yoğun yönetmenlik denemelerim olmadı, ama enstrümanist olarak birçok albümde yer aldım. Albüm sayısını hatırlamıyorum. 5000'den fazla olduğunu düşünüyorum. Öğrencilere yol gösterme amacıyla arşivlik albümler yapmaya çalıştım ve bağlama ile farklı şeylerin yapılabileceğini göstermeye çalıştım. Bağlama, müzik piyasasında genellikle hor görülürdü ama bunun yanlış olduğunu ispatlamaya çalıştım. bir baktım arkamda 'Çetin Akdeniz' ordusu oluştu. Şu anda Medipol Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyim. Benim eşim de müzisyen bas gitar çalıyor, vokal yapıyor. Oğlum gitar çalıyor. Aynı zamanda sosyal medyada aktif bir şekilde müzikle ilgili içerikler paylaşıyorum. Ailecek müzikle ilgileniyoruz ve hatta Yeşilçam film müzikleriyle ilgili bir albüm yapma fikri vardı aklımda. İşte Ahmet'le ortak bir proje yapma fikri de bu şekilde ortaya çıktı.

        Yakın zamanda çıkmış 'İki Gözümün Çiçeği' adlı bir albüm çalışmanız var peki bu albümün fikri nasıl ortaya çıktı?

        "BU KONUDA ÇETİNLE ÇALIŞMAK HİÇ ZOR DEĞİL"

        Ahmet Koç: Çetin ve ben, albümlerimizde film müziklerine de yer vermiştik ancak herhangi bir konsept veya proje oluşturamamıştık. Her şey o kadar çabuk şekillendi ki kafamda. Bir gün Eşimle oturuyorduk, eşim de sağ olsun hep fikir verir bu tarz projelerde. Benim kafamda bu tarz bir proje var, aklımda da Çetin var dedim. "Harika" dedi. Ortak bir albüm yapmaya karar verdik ve albümde kendi şarkılarımızı seslendirecektik. Ancak dinleyicilerin birlikte bir eser beklediğini düşünerek 'Fidayda' türküsünü birlikte seslendirmeye karar verdik. Paylaşmak önemliydi ve müzikte özellikle önem taşıyordu. İki kişi olarak albüm yapmak, grup gibi olmak anlamına geliyordu ve aynı müzikalite ve anlayışta buluşmak gerekiyordu. Bu konularda Çetin'le çalışmak zor değil. Yapımcımız ve prodüktörümüz Deniz Erdem, projeye sıcak baktılar. Bu proje, ortak bir vizyon ve anlayışla doğdu.

        REKLAM

        Çetin Akdeniz: Ahmet'in iş bitiriciliği beni gerçekten hayran bırakıyor. Ben ise, biraz daha itelemesi gereken bir sanatıçıyım. Ahmet, bu süreçte bana büyük yardımlar sağladı. Stüdyo tarihlerini, çalınacak parçaları, çekilecek klipleri belirleyip her detayı planladı. Ben sadece onay verdim ve gittim. Hem sanatçı hem de menajer gibi çalışıyor, nasıl tarif edileceğini bilemiyorum. Çok disiplinli bir şekilde çalışıyor ve gerçekten işi bitiriyor. Projeyi güzel buluyorum ve öncelikle 'her çeşit film müziği mi olsun, nasıl olsun?' diye düşündük. Sonra Kemal Sunal filmlerinin müziklerini örnek almayı kararlaştırdık. Şöyle bir ilginç bir tesadüf oldu. Aslında bir tane eser var. 'Gurbet' Özdemir Erdoğan'ın bestesi. 'Çöpçüler Kralı' filminin müziğidir. Normalde onu Ahmet çalacaktı. Sonra şöyle bir şey oldu. "Gurbeti' sen çalar mısın?" dedi. Çünkü onu ben daha önce çaldım. Ben başka bir eser çalacağım" dedi. Seve seve çalarım dedim. Ben, Çöpçüler Kralı 'Gurbeti' çalmaya karar verdiğim gün Ayrıca, bir ev arayaşımız vardı ve eşim bana Kemal Sunal'ın 'Çöpçüler Kralı' filminin çekildiği sokakta bir apartman fotoğrafı gönderdi, orayı kiraladık. Bu, gerçekten büyük bir tesadüf oldu.

        REKLAM

        Albüm için nasıl bir hazırlık süreci yürüttünüz?

        "ÇOK İDDİALIYIZ"

        Ahmet Koç: Albümün yapım süreci, proje oluşturma süreci iki günde oldu, bitti. Biz Çetinle görüştük, anlaştık. Geldik stüdyoya. Bazı sanatçılar, "Biz bu çalışmayı 900 saatte yaptık" bana göre doğru bir çalışma sistemi değil. 900 saat stüdyoda çalışılmaz. Önceden hazırlanırsınız. Her şeyinizi evde hazırlarsınız, notaları yazarsınız, stüdyoda müzisyene hazır nota ile gelirsiniz. Ondan sonra stüdyodaki müzisyenden, Onu virtözlüğünden, onun ustalığından faydalanırsınız. Ben, bir günde girdim stüdyoya, hatta yarım günde, kendi tarafımdaki bağlamaları çaldım. Çok iddialıyız. Yarım günde de Çetin çaldı. Biz bir haftada albüm yaptık. Bu arada her şey akustik oldu. Davuldan perküsyonuna kadar her şeyin canlı olduğu bir albüm olmasına rağmen bitirdik. Repertuvarı yaparken öyle eserler seçtik ki bu eserler hepinizin zihninde muhakkak bir köşesinde var. Kemal Sunal, filminde bu müzikleri duymamanız mümkün değil. O yüzden ama burada şöyle bir tehlike var. Kemal Sunal'ın, filmlerinin bestesini yapan ustalar var. Mesela 'Zafer Dilek Orkestrası' çoğunu o yapmıştır ismi çok fazla bilinmez ama Zafer Dilek çok büyük bir ustadır. O işlerin aranjelerini o yapmıştır. Özer Şenay ve Arif Sağ bağlamalarını çalmıştır. Çok değerli albümlerdir bunlar. Ve canlı çalınmıştır. Abartmadan ve özünden uzaklaşmadan parçalara yaklaştık.

        REKLAM

        Çetin Akdeniz: 'Tımbıllı' adlı eseri çaldım. Dışarıdan basit görünse de aslında oldukça zor bir eser. 'Kapıcılar Kralı' filminin müziği olan bu eser, geleneksel bir türkü gibi görünse de nefes almanın zor olduğu bir yapıya sahip. Parmağın sürekli çalışması gerekiyor. Bu parçayı çalmaya çalışan birçok arkadaşım, 'Ben bağlama çaldığımı zannederdim, ancak bu eseri çalmaya çalışınca dilim dışarıya düştü' şeklinde geri dönüşler aldım. Özünü korumaya özen gösterdik. O dönemde hücum kayıtlar moda idi, ancak şimdiki gibi dijital olanaklar yoktu. Ben o dönemde yaşamak isterdim çünkü canlı çalmayı çok seven bir yapıya sahibim. Keşke o hücum kayıtlara ben de katılsaydım. Biz, o hücum kayıt havasını dijitalde yansıtmaya çalıştık. Bu gerçekten kolay bir şey değil, o atmosferi yakalayabilmek için çaba sarf ettik.

        REKLAM

        Albümün adını nasıl buldunuz?

        Ahmet Koç: Aklımıza öyle isimler geliyor ki. Film ismini koysak da olmaz, fakat onu da yansıtmamız gerekiyor. Başta şey düşündük. 'Nayır Nolamaz' kulağa güzel gelmişti. Bu arada en büyük derdimiz isim oldu. Dedim ki Çetin, 'Nayır Nolamaz' olsun. İlk gün bu isimde karar kıldık. Sonra Çetin, "Ahmet, çok güzel ama biz Kemal Sunal filmi konsepti yapıyoruz, 'Nayır Nolamaz'la onun alakası yok" dedi. Çok haklısın dedim. O ismi orada sildik."

        REKLAM

        Çetin Akdeniz: Birden, 'Parka gidecekmiş iki gözlümün çiçeği' repliği geldi aklıma. Ahmet, "Bir dakika dur" dedi. Sonra hemen eşi Elif'i aradı. Elif, "Çok uzun. Yani bunu kısaltalım" dedi. İşte 'İki Gözlümün Çiçeği' böyle ortaya çıktı.

        İki bağlama virtüözünün birlikte çalışmasının avantajları neler oldu?

        "BİRBİRİNİN KALBİNİ KIRMAMASI LÂZIM İNSANLARIN"

        Çetin Akdeniz: Burada hepsinden önemlisi bir kere güçler birleşiyor. Ahmet'in çok ciddi bir kitlesi var. Benim de çok ciddi bir kitlem var. Bir kere, siz otomatikman bu kitleleri de birleştirmiş oluyorsunuz. Çünkü, üzülerek söylüyorum bunu, birçok enstrüman ya da enstrümanisti takip eden hayranları fanatiklik oluyor. O kadar saçma bir karşılaştırma ki bu. Çünkü her enstrümanistin kendine göre bir çizgisi vardır. Mesela Ahmet Koç, başkasına benzemediği için Ahmet Koç'tur, kendi tarzı olduğu için. Ben kimseye benzemediğim için, kendi tarzım olduğum için Çetin Akdeniz'im. Birbirlerinin kalbini kırmaması lazım insanların. Bu anlamda da aslında biz burada da bir hizmetler bulunduk. Bizim kitlelerimiz o kadar mutlular ki, ve bunun devamını da bekleyecek insanlar. Keşke bu örnek olsa. Diğer üstadlar da bir araya gelsinler, çalışmalar yapsınlar."

        REKLAM

        "BİR ARAYA GELECEĞİMİZE KİMSE İNANMIYORDU"

        Ahmet Koç: Çetin Akdeniz ve Ahmet Koç'un bir albümde solo olarak bir araya geleceğine kimse inanmıyordu. Biz bunu başardık. Daha önce de aslında bizim örnek aldığımız üstatlardan, Orhan Gencebay ve Arif Sağ vardı. Aslında 70'li yıllarda birlikte çalıyorlardı. İnsanlar bu ikiliyi bir albümde görmek isterdi. Düşünsenize öyle bir albüm Orhan Gencebay ve Arif Sağ. Bu güzel bir şey olurdu, demek ki olmadı, ama biz bunu başardık. Sanatçı egolarımız vardır. Egosu olmayan sanatçı yoktur. Çünkü egomuz olmasa böyle albümler yapmayız. Sanatçının egoları vardır. Normal mi? Normal. Abartmadığı, zarar vermediği müddetçe. Şimdi en önemli olay burada egoların devreye girmemesi. Buraya girdiğimizde ben Ahmet Koç değilim, sen de Çetin Akdeniz değilsin. 'İki Gözümün Çiçeği' albümünü yaptık. İkimiz de böyle bir karar aldık. Egolarımızı yarıştırmıyoruz. Dikkat edin, birçok müzik grubundan hep dağılmalar oluyor. Siz farkına varmıyorsunuz, gitarcısı gitmiş, arkada belki öndeki solist değişiyor. Burada o egolar devreye girince sorun çıkıyor. Biz böyle bir sorun asla yaşamayız inşallah. Çünkü biz kardeşiz zaten.

        REKLAM

        Çetin Akdeniz: Saygı çok önemli. Evet, ben çok kıymetli bir sanatçıyım ama karşımdaki de çok kıymetli bir sanatçı. Birimiz diğerimize 'Ben şuyum, ben buyum' gibi bir tavır içine girerse, zaten orada birliktelik olmaz. O yüzden de Ahmet'e katılıyorum. Gerçekten her sanatçının kendine göre bir egosu vardır. bir sanatçı bende ego yok derse inanmam. Burada insanları mutlu etmek istiyoruz, dinleyenleri de. Ve bence bu bir hizmettir. Güzel bir hizmettir. İnsanlar bunu dinlediklerinde mutlu olsunlar. Bizim amacımız bu. O nostalji, o filmlerdeki o karelerin gözlerinin önünden bir geçmesini istiyoruz.

        Albümünüzde 11 tane Kemal Sunal filminden şarkı var. Bize hangi Kemal Sunal filmlerinden beslendiğinizi söyler misiniz?

        Tabii albümde; 'Zühtü', 'Garip', 'Yaylalar', 'Gurbet', 'En Büyük Şaban', 'Tımbıllı', 'Yekte', 'Öğretmen', 'Çiçekler Ekiliyor', 'Süpürgesi Yoncadan' ve 'Fidayda' gibi şarkıları mevcut.

        REKLAM

        Yeşilçamı'ın usta isimlerinden rahmetli Kemal Sunal hakkındaki düşünceleriniz neler?

        "BARIŞ MANÇO VE KEMAL SUNAL'İ İDOL ALIYORUM"

        Ahmet Koç: Bence Kemal Sunal, dünyanın en önemli aktörlerinden biri. Türkiye'nin zaten tartışılmaz büyük bir artisti, sanatçısı. Ben hayatımda kendisiyle bir kere sohbet ettim. O şansı yakaladım. Son derece normal, kendi halinde, kendi dünyasında bir insan. Kemal Sunal, sadece bir komedi sanatçısı değil. Benim müziğimde kullandığım 'En Büyük Şaban', bana göre çok önemli bir dram filmi. Ben müziği koyduğumda herkes hemen "Aaa o filmde çok ağlamıştık" diyor. Benim iki tane idolüm vardır. Biri Barış Manço, diğeri Kemal Sunal'dır. Barış Manço, bana göre Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük sanatçısı. İdolüm Barış Manço'ydu. Ustayla zaten tanışıyorduk. İkincisi, işte Kemal Sunal'dı.

        Çetin Akdeniz: Ben bir dakikada olsa görmek için neler vermezdim. Hiç karşılaşamadım kendisiyle. Bu konuda da Ahmet'le aynı fikirdeyiz. Sinema sektöründe Kemal Sunal, müzikte de Barış Manço benim de idolümdür. Hatta Barış Manço'nun eserlerini bağlamayı da çalarım, icra ederim. Kemal Sunal'ı zaten anlatmaya gerek yok. Ben, Kemal Sunal'ı sevmiyorum diyen biri olamaz. Böyle bir şey mümkün değil. Hep Kemal Sunal filmi deyince gülmek aklımıza geliyor ama. Mesela Ahmet'in örnek verdiği 'En Büyük Şaban' film müziği bestecisi sevgili Oğuz Abadan, diğer eserlerin hepsi geleneksel ezgileri aslında bahsettikleriniz. Benim de çaldığım iki tane beste var. Bir tanesi Kemal Sunal'ın 'Öğretmen' filmi, bir diğeri de 'Garip' filmiydi. İkisinin de bestesi Cahit Berkay'a aittir. Ben de bunları icra ettim. Aslında o iki film de güldürüyor ama ağlatıyor da aynı zamanda. Bu da ustanın her rolün hakkını verdiğini gösteriyor.

        Çevrenizden yeni albümünüz ile ilgili nasıl dönüşler alıyorsunuz?

        "ÇOK GÜZEL GERİ DÖNÜŞLER ALIYORUZ"

        Çetin Akdeniz: Şimdi oturduğumuz yere göre insan profilleri değişebiliyor. Ben sizi işte kanalda gördüm, ben sizi şurada gördüm, burada gördüm diyenler de var. Cihangir'de, Beyoğlu'nda, Taksim'de üstadım merhabalar diyenlerde. Yani insanlar farkında sizin ne yaptığınızın. Cihangir'deki bütün esnaf, "Hocam Tımbıllı'da nasıl döktürmüşsün, o nedir ya? Hocam 'Öğretmen' klibini ağlayarak izledim" şeklinde konuşmalarımız oluyor. Bir kere kendi çevremden başlayarak anlatmak isterim. Çok güzel, çok olumlu geri dönüşler alıyoruz.

        Ahmet Koç: Bu klipler şu an dünyanın bütün ülkelerindeki bütün insanlara açık. Neden mi? Giriyorsunuz sosyal medyaya, hemen önünüze çıkıyor. Dinleyicilerimiz eleştirme hakkına sahipler. Eleştirebilirler. Eleştiriler bizi gerçekten daha da geliştirir, daha güzel işler yapmamıza sebep olabilir. Yorumlara bakıyorum, hiçbirini silmiyoruz. Herkese açık sosyal medya hesaplarımız var. Yani kötü bir eleştiri duymadık. Dün Bursa'da konserdeydim, orada bile kaç kişi geldi, "Ağabey, albümünüzü dinledik. Harikaydı" dediler. Bunlar güzel şeyler. Demek ki kitlelerle bir şekilde buluştuk. Daha çok yeni tabii. Şimdi 'İki Gözümün Çiçeği' konserlerimiz olacak inşallah. Onların hazırlığı içindeyiz.

        Bu tür çalışmalarınızın devamı gelecek mi? Devam edecekse hangi film müziklerini projelendirmeyi düşünüyorsunuz?

        "BUNU DAHA DA BÜYÜTEBİLİRİZ"

        Ahmet Koç: Kafamızda o kadar çok proje var ki aslında. O kadar çok birikim var ki. Belki de film müzikleri yapmayacağız. Belki başka bir şey yapacağız. Daha önce senfonik eserler yapmıştım mesela. Klasik batı müziği. Belki klasik batı müziği çalacağız, belki başka şeyler yapacağız, belki bu konuyu daha başka yerlere, sahnede farklı yerlere taşıyıp bambaşka projelerle çıkaracağız. Yani sadece ikimizin projesi olmaktan çıkarıp, katılımlarla bunu daha da büyütebiliriz. Ülkemizde sazını, enstrümanını çok iyi çalan o kadar çok güzel müzisyen kardeşlerimiz, arkadaşlarımız var ki, dikkat ediyorum, hepsi de bize açık, "Ağabey, çok güzel, tam böyle düşündüğümüz, yani size yakışır bir albüm" diyorlar. Ben de onlara, "Sizde aynen böyle çalışmalar yapacaksınız." Bizde dediğim gibi proje tükenmiyor. Belki uluslararası bir proje yapabiliriz. Belki başka ustalarla da bir şeyler yapabiliriz. Ama öncelikle şimdi bu albümle ilgili konserler.

        Çetin Akdeniz: Zaten 'İki Gözümün Çiçeği' daha dumanı üstünde, çok yeni bir albüm. Sabırsızlıkla beklediğimiz bir de plak çıktı. Çünkü koleksiyonerler için çok önemli bu. bana sürekli CD yok mu?, CD yok mu? diyorlar. CD üretilmiyor artık yani her şey dijitalde. CD yok. İnsanlar böyle kalıcı, arşivlik bir şey bekliyorlar.

        Günümüzde bağlama sanatına duyulan ilgi ne ölçüdedir. Sizler ilginin artması için neler yapıyorsunuz?

        "ÖĞRENCİ YETİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİM"

        Çetin Akdeniz: Bağlamaya olan ilgi hiçbir zaman azalmayacak, hatta artacak diyebilirim. Yaptıklarımla birçok genç kardeşimizi bağlamaya heveslendirerek, bugün bağlamacıların sayısının artmaya başladığını görebiliyorum. Hele kızlarımızın elinde bağlama gördüğüm zaman inanılmaz mutlu oluyorum. Çok yakıştırıyorum gerçekten. Öğrenci yetiştirmeye devam edeceğim, bağlamayı aşılamaya devam edeceğim. Ancak hâlâ şunun üzüntüsünü yaşıyorum: "Bağlamayı biz uluslararası alana nasıl tanıtabiliriz?" diye düşündüğümüzde, aslında öncelikle bağlamayı ülkemizde yeterince tanıtabildik mi? Yeteri kadar biliniyor mu? sorusuna cevap vermemiz gerekiyor.

        "BAĞLAMAYA OLAN BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRDİK"

        Ahmet Koç: Bağlama, Çetin'in de söylediği gibi milli bir enstrümandır. Bunu biz ulusal olarak zaten yaygınlaştırdık. Ustalar da bunu yaptı. Biz de bayrağı biraz daha ileri taşıdık. Ulusal anlamda yapacaklarımızı tabii ki bitirmedik, ama güzel şeyler yaptık. Mesela 2006'da yaptığım işte Paradox albümünden yabancı şarkılar, 'Sting' şarkıları, 'Elton John' şarkıları oldukça ilgi gördü. Aslında bağlamanın biraz daha boyutunu değiştirmiş olduk. Bağlamayla bunların da çalınabiliyormuş dedirttik. 1997'de Eurovision'a Şebnem Paker'le birlikte katıldık. Bakın, iddia ediyorum, o şarkı bana göre zaten başlık atmışlardı gazetelerde, 'Bağlamanın Zaferi', 'Darbukanın Zaferi', 'Neyin Zaferi', her manşette farklıydı. Niye? Çünkü ilk defa kendi kültürel enstrümanımızla katıldık ve eser de kendi kültürümüzü yansıtıyordu. Şebnem de muhteşem bir şekilde eseri seslendirdi. Çok güzel örtüştü. Bağlama, Şebnem, Türkçe eser.

        Çetin Akdeniz: Atölye çalışmaları yapıyoruz. Konserler veriyorum. Uluslararası anlamda ödüller aldım. Yani yurt dışında gerçekten tanınıyoruz. Ahmet'e katılıyorum. Biz bunu kırdık. Ama daha da kırmamız lazım. Biz üzerinize düşeni yapıyoruz ama açıkçası bununla ilgili destek de bekliyoruz. Çünkü biz bunu tek başımıza, kendi imkanlarımızla bir yere kadar yapabiliriz. Ama destek görürsek uluslararası alanda ya da Bir Kültür Yolu Festivali'nde mutlu oluruz.

        Sizin eklemek istediğiniz, söylemek istediğiniz bir şey var mı?

        Ahmet Koç: Aslında farkında olmadan, anlattıklarımızla birçok sorunun ve ekstra soruların cevaplarını vermiş olduğumuzu düşünüyorum. Şu an zaten klipler yayınlanıyor. Tüm sosyal mecralarda izleyebilir dinleyicilerimiz. Plak çıktı. Koleksiyoncular için bu çok önemli bir şey. Bundan da biz mutluluk duyuyoruz. Bu alanda sağ olsun plak yapım şirketimiz Avrupa Müzik hemen bu projeye gerekli desteği verdi. Aynı zamanda plakın çıkması, mesela, büyük bir prestij bizim için. Bu arada herkese yapılmıyor. Bu da çok büyük bir mutluluk. İşte bu, çok büyük bir destek tanıtım anlamında. O yüzden mutluyuz, heyecanlıyız. Biz heyecanımızı yitirmeyiz. Bu heyecanla da bizim yapamayacağımız şey yok.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ