Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Eleştirmenlere göre 21. Yüzyıl’ın en iyi korku filmleri
        1

        Dracula: Pages from a Virgin's Diary (2002)

        Seyircilerin çok beğenmediği, Amerikalı ve İngiliz eleştirmenlerin ise övgülere boğduğu film, alışageldiğimiz tarzda bir korku filmi değil. Başlangıçta Bram Stoker’ın ‘Dracula’ romanının Royal Winnipeg Bale topluluğunun tarafından yapılan uyarlamasının televizyon için çekilecek bir tür belgeseli olarak planlanır. Yakın planları ve sıçramalı kurguyu kullanan, renklerle özgürce oynayan yönetmen Guy Maddin, sessiz film estetiğini devreye sokarak çok farklı bir denemeye imza atar. Üstelik sadece biçimsel bir deneme değildir. Maddin romanın ruhuna sadık kalmayı başarır ve metnin içindeki yabancı düşmanlığını öne çıkarır.

        2

        The Host (2006)
        (Gwoemul)

        ABD üssünün kirli atıklarının atıldığı nehirde ortaya çıkan bir canavarın hikâyesi... Canavarın amacı, bütün canlılar gibi beslenmek ve hayatta kalmak. Karada da hareket edebiliyor olması onu tam bir insan avcısı haline getiriyor. Türkiye'de İngilizce adıyla bilinen “The Host”, bir aileyle canavar arasındaki husumeti anlatıyor daha çok... “Parazit”le tüm dünyanın tanıdığı bir isim haline gelen Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho, Amerikan canavar filmi klişelerinin bazılarını kullanırken bazılarıyla da dalga geçiyor. Ama seyirciye sağlam bir canavar filmi seyrettirmeyi ihmal etmiyor. Canavarın gündüz vakti, nehirden çıkıp şehirdeki ilk saldırısını gerçekleştirdiği o harikulade sekansın bir benzerine rastlamak gerçekten zor. Amerikan canavar filmi geleneğinin nasıl yıkılıp yeniden yapılandırıldığını görmek isteyenler “The Host”u kaçırmasın. Korku gerilim filmi olarak da gayet iyi.

        3

        Gir Kanıma (2008)
        (Lat den ratte komma in)

        Vampir Eli, sarışın İskandinavların arasında, sonsuz bir ergenlik çağına mahkûm esmer bir kız. Bütün vampirler gibi, içinde beslemek zorunda olduğu yırtıcı bir hayvan var. Kendisi gibi mutsuz ve yalnız Oskar’a ilk karşılaşmalarında “Arkadaş olamayız” diyor ama aralarındaki sevgi giderek derinleşiyor. Oskar, Eli’de aradığı yakınlığı ve koruyucu meleği bulurken, Eli de onda her şeyiyle kabullenilmeyi ve sevgiyi buluyor. Karlar altındaki Stockholm banliyösünde geçen hüzünlü bir aşk hikâyesi. İsveçli Tomas Alfredson gelmiş geçmiş en duygusal vampir öykülerinden birine imza atıyor.

        4

        Kara Büyü (2009)
        (Drag Me to Hell)

        Yönetmen Sam Raimi’nin senaryosunu 2000’li yılların başlarında abisi Ivan ile birlikte yazdığı ama araya giren ‘Örümcek-Adam’ üçlemesi nedeniyle hayata geçirmekte geciktiği film, prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapar. Saturn Ödülleri’nde En İyi Korku Filmi seçilen ‘Kara Büyü’, 90.8 milyon dolarlık hasılatıyla yapımcılarını da mutlu eder. Sam Raimi’nin çizgi roman estetiğiyle çektiği ve yer yer ucuz B filmlerini akla getiren ‘Kara Büyü’, temelde ahlaki bir hikâye anlatır: Los Angeles’ta çalışan genç ve hırslı bankacı Christine (Alison Lohman), yöneticisinin gözüne girmek için yardıma ihtiyacı olan Mrs. Ganush adlı yaşlı kadın müşterisine merhamet göstermez ve borcun vadesini uzatmaz. Kadın ise beklemediği kadar sert bir tepki göstererek onu lanetler; 3 gün içinde cehenneme gideceğini söyler… O noktadan sonra Christine’in hayatı çılgın bir kâbusa döner…

        5

        Karabasan (2014)
        (The Babadook)

        Oğlunu tek başına büyüten bir annenin Babadook adlı canavarla mücadelesi... Babadook, ziyaretlerinin sayısını ve süresini giderek artırıyor, geceleri ortaya çıkıyor, bir türlü evden kovulamıyor. Babadook anne ile oğlun ortak korkularının bir yansıması gibi. Hatta filmi Babadook hiç yokmuş gibi değerlendirmek, her şeyi Amelia'nın hayalleri olarak görmek de mümkün. Yönetmen Jennifer Kent, bir süre sonra gerçeklik, rüya ve hayaller arasındaki geçişleri belirsizleştiriyor. Amelia hayatı üzerindeki kontrolünü kaybettikçe ve oğluyla kendini dış dünyadan izole ettikçe Babadook da güçlenip eve yerleşiyor. Babadook'un bir sahnede “inkâr beni güçlendirir” demesi boşuna değil. Final itibarıyla Jennifer Kent, “korkularımıza karşı ya sinip yorganın altına saklanacağız ya da yüzleşip onları kontrol edeceğiz” demeye getiriyor. Jennifer Kent, her an her köşeden bir şey çıkacakmış izlenimi veren yarı karanlık geniş ekran kadrajlarla, gölgelerin dahi rahatsız edici olduğu huzursuz bir ev atmosferi kuruyor.

        6

        Peşimdeki Şeytan (2014)
        (It Follows)

        Yönetmen David Robert Mitchell senaryoyu gençken gördüğü bir rüyadan esinlenerek yazmış: Aniden ortaya çıkan bir insan onu takip ediyor. Takipçinin kimliği değişse de amacı hep aynı: öldürmek. Rüya kuşkusuz ölüm korkusuyla ilgili. Ancak asıl önemli olan, rüyanın çocukların ebeveynlerin güvenlik çemberinden çıktığı, cinsellikle tanıştığı ve büyüme sancılarını derinden hissettiği bir dönemde görülmesi... “Peşimdeki Şeytan”, aile evinin dünyanın en güvenli yeri olmadığını anladığımız, artık canavar ya da yaratıklardan değil hayatın kendisinden korkmaya başladığımız gençlik dönemimizin endişelerinden yola çıkıyor. Çocukluk düşlerini ve masumiyeti kaybetmenin yanı sıra onları bekleyen gerçek hayat da korkutuyor gençleri. Her sabah erkenden kalkan, sürekli çalışan yorgun anne – babalar; terk edilmiş banliyö semtleri ve boş büyük binalarıyla ekonomik durgunluğu simgeleyen tekinsiz Detroit sokaklarını unutmayalım. David Robert Mitchell, büyük ölçekli genel planları tercih ediyor. Carpenter'ın “Halloween”deki geniş ekran karanlık çerçevelerinden ilham alan Mitchell, takipçilerin gündüz vakti uzaktan küçük figürler olarak belirdiği, alan derinliğine sahip planlarla filme özel bir görsel üslup kazandırıyor. Bir noktadan sonra çerçevede beliren her insandan kuşkulanmamızı istiyor. Sürükleyici hoş melodiler ile distorsiyon ve gürültü arasında gidip gelen, Disasterpeace imzalı elektronik müzikler de en az atmosfer kadar etkili.

        7

        The Witch: A New England Folktale (2015)

        Film, 1630'ların New England'ından bir dinsel fanatizm öyküsü anlatıyor. Dindar baba, ailesiyle bağlı bulunduğu cemaatten koparak tüm insanlardan uzakta, ormanın ıssızlığında yeni bir hayat kuruyor ama bir süre sonra uğursuzluklar başlıyor... Yönetmen Roger Eggers'in kurduğu gerilim atmosferine hayran kalmamak mümkün değil. Orman son derece tekinsiz bir dünya olarak çiziliyor: Sesler ürpertici ama neler olup bittiğini anlamak pek kolay değil... Filmin hangi noktasından itibaren olup bitenleri karakterlerin zihninin içinden algıladığımızı çözemiyoruz. Tek anladığımız, olayların giderek kontrolden çıktığı... Kötülüğün, tehdidin kaynağının belirsizliği giderek daha rahatsız edici bir hal alıyor... Alt metinleri itibarıyla, keskin bir püritanizm, dini fanatizm ve batıl itikat eleştirisi içeren film, çocukların bağnazlığın esiri olmasını anlatıyor aslında. Filmin olayları, çocukların algıladığı gibi yansıtması boğucu ve rahatsız edici. Son yılların en orijinal korku filmlerinden biri...

        8

        Under the Shadow (2016)

        Film, 1980'li yıllarda İran – Irak Savaşı sırasında, füze saldırısı altındaki Tahran'da bir apartmanda geçiyor. Solcu geçmişi nedeniyle tıp okuması yasaklanan Şide, kocasının orduya katılmasının ardından küçük kızıyla evinde yalnız kalır. Kızının çok sevdiği bebeğinin kaybolmasıyla evin içinde gerçek mi hayal mi olduğunu anlayamadığımız olaylar başlar... İran kökenli yönetmen Babak Anvari'nin Farsça olarak Ürdün'de çektiği düşük bütçeli film, sakin bir açılışın ardından giderek daha da ürpertici oluyor. Sadece pahalı özel efektler olmadan, babadan kalma eski usul tekniklerle de korku gerilim filmi çekilebileceğinin açık bir kanıtı... Hikâyenin giderek önemini kaybettiği, birbirine benzer korku filmi formatlarının ufak tefek değişikliklerle sürekli karşımıza çıktığı bir sinema ortamında mütevazı, anlamlı ve yaratıcı bir girişim...

        9

        Kapan (2017)
        (Get Out)

        Genç fotoğrafçı Chris, sevgilisi Rose'un ailesini ziyarete gider. Ailenin konukseverliği, sadece Chris'i değil, bizi de rahatlatmaz. Ormanın içinde, dış dünyadan izole edilmiş o büyük evde Chris, Armitage Ailesi'nin gücü karşısında kendini yalnız ve savunmasız hisseder. Ailenin liberal söylemi, derinlerdeki ırkçılığı örtbas edemez. Ayrıca Afrika kökenli bahçıvan ve hizmetçiyle birlikte bütün evde kölecilik dönemini hatırlatan bir ortam vardır. Annenin ipnotizmacı bir psikoterapist olması, Chris'i daha da rahatsız eder. Kendini güvende hissetmez. Üstelik ailesiz büyümüş, çocukken travma geçirmiş biridir. Tıpkı yolculuk sırasında kazaya kurban giden geyik gibi, olmaması gereken bir yerde olduğunu düşünür. Hikâye günümüz ABD'sindeki ırk ayrımcılığından ve beyazların Afrikalı Amerikalılar üzerindeki bedensel sömürülerinden kaynaklanan sorunlar üzerinden şekilleniyor. Jordan Peele, ilk yönetmenliğinde derinlerdeki korkuları açığa çıkarabilme ve filmin görsel malzemesi yapma konusunda gerçekten iyi iş çıkarıyor. ‘Kapan’ ince bir mizahla gerilimi iç içe geçirmeyi başarıyor.

        10

        Ayin (2018)
        (Hereditary)

        Film, ölümün geride bıraktığı bir kasvet duygusuyla açılıyor. Ev, tekinsizliğinden ziyade, ormanın içindeki yalnızlığı, büyüklüğü ve daha çok da taşıdığı geçmişle ürpertiyor. Annie'nin ölen annesinden kalan sandığı ve doğaüstü olaylarla ilgili kitapları kurcalamadan kapatması, “bazı şeyler”i geçmişte bırakmak isteğinin göstergesi... Ama odanın içinde karanlıkta bir anlığına beliren o silüet, bunun kolay olmadığını sezdiriyor. Asıl ürpertici olansa, Annie'nin grup terapi seansında düz cümlelerle özetlediği aile geçmişi... Yönetmen Ari Aster'in, kameranın Annie'ye yaklaştığı tek bir uzun planda çektiği bu sahnede doğaüstünün tekinsizliği değil, şizofreni, uyurgezerlik, travma ve acılar korkutuyor bizi. Evin küçük kızı Charlie'nin mutsuzluğu, ürpertici yalnızlığı da öyle... Ari Aster, aile dramını 1970'lerin korku filmleri gibi çekerek, karakterlerin depresyonunu bir karabasan haline getiriyor. Filmin üçte ikilik ilk bölümü, bir ailenin mutsuzluğunun içinde kilitli kalmanın kasvetiyle geçiyor. Öyle ki bazı durumlarda geçmişin ve kalıtsal olanın doğaüstünden çok daha korkunç olabileceğini düşünüyorsunuz. Ama son üçte birlik bölümünde film, tonunu ve yapısını değiştiriyor.

        11

        Mandy (2018)

        Dünya prömiyerini 2018’de Sundance Film Festivali’nde yapan ve çok olumlu eleştiriler alan ‘Mandy’ saykodelik bir korku – aksiyon filmi olarak niteleniyor. Panos Cosmatos’un yönettiği film, dağlık ormanlık bölgede insanlardan uzakta sakin ve mütevazı bir hayat sürdüren çiftin dini bir tarikat nedeniyle yaşadıkları korkunç deneyimlere odaklanıyor. Çılgın, tuhaf ve çok özgün bir korku filmi olarak görülen ‘Mandy’de Nicolas Cage, başrolü Andrea Riseborough ile paylaşıyor.

        12

        Sessiz Bir Yer (2018)
        (A Quiet Place)

        John Krasinski’nin yönettiği ve başrolünü Emily Blunt ile paylaştığı ‘Sessiz Bir Yer’ adlı gerilim, insanlar için ses çıkarmanın ölüm anlamına geldiği bir dünyada geçiyor. Film, kıyamet ortamında, rafların altüst edildiği büyük bir mağazada açılıyor. Daha ilk andan, yaşanan felaketin sesle ilgisi olduğu anlaşılıyor. Mağazayı terk eden üç çocuklu ailenin dönüş yolculuğunda, ses çıkarmanın neden ölüm anlamına geldiği netleşiyor: Ses çıkardığınız an, canavarlara yem olduğunuz bir dünya bu… ‘Sessiz Bir Yer’, sese duyarlı canavarların nereden ve nasıl geldiğiyle ilgilenmiyor. Dünyanın geri kalanında olup bitenler de görüş alanımızın dışında kalıyor. Bütün film, bir Amerikan ailesinin sessiz kalarak hayatta kalma mücadelesi üzerine kurulu… Senaryoya da katkıda bulunan yönetmen John Krasinski, sese duyarlı canavarlarla aile arasındaki mücadeleyi baştan sona ilgiyle izlenen bir korku gerilim filmine çevirmeyi başarıyor.

        13

        Azize (2019)
        (Saint Maud)

        Dinine bağlı bir Katolik olan Maud (Morfydd Clark), İngiltere’deki bir kıyı şehrinde bakıcı olarak çalışır. Yeni hastası Amanda (Jennifer Ehle), ABD kökenli eski bir dansçı ve koreograftır. Amanda, lenfoma hastalığının dördüncü aşamasındadır. Maud, Tanrı tarafından ateist Amanda’nın ruhunu kurtarmakla görevlendirildiğine inanır. Psikolojik olarak çok zor günler geçiren Amanda onun inancından etkilenir. Ama Maud, Amanda’nın ruhunu kurtarma konusunda giderek daha saplantılı davranmaya başlar… Rose Glass, senaryosunu da yazdığı ilk uzun konulu filmiyle önce Toronto Film Festivali’ne kabul edilir. Ülkesinde aldığı olumlu eleştirilerin ardından BAFTA ödüllerine iki dalda aday olur. Film, Glass’ın Douglas Hickox Ödülü’nü kazandığı İngiliz Bağımsız Film Ödüllerinde ise 17 adaylıkla rekor kırar. Pandemi dönemi nedeniyle birçok ülkede gösterime girememesine rağmen psikolojik korku türünün başarılı bir örneği olarak ses getirmeyi başarır.

        14

        Sator (2019)

        Hafıza kaybı sorunları yaşayan Nani, Sator adlı doğaüstü bir varlığın kendisiyle konuştuğuna ve bir şeyler yazdırdığına inanır. Nani’nin ailesinin ciddi sorunları vardır. Kızı gizemli şekilde kaybolur ve torunu Adam, Sator’u aramak üzere ıssız ormandaki bir kulübede köpeğiyle tek başına yaşamaya başlar. Adam, bölgedeki vahşi yaşamı kaydeden kamera görüntülerini izler. Erkek kardeşi Pete ara sıra onu ziyaret ederken kız kardeşi Deborah aileyi toparlamaya çalışır. Sator’un takipçilerinin kulübeye uğramasıyla olaylar gelişir… Jordan Graham’in yazıp yönettiği bu Amerikan bağımsız filmi, belirsizlikle dolu finaline rağmen özellikle görsel atmosferiyle eleştirmenlerden yüksek puanlar almayı başarır.

        15

        Soft & Quiet (2022)

        Anaokul öğretmeni Emily, ‘Aryan Birliği Kız Kardeşleri’ adı altında bir grup oluşturarak ilk toplantıyı organize eder. Sadece beyaz kadınların kabul edildiği grup, göçmenlere, azınlıklara, Yahudilere, feministlere ve ayrımcılık karşıtı her tür harekete karşıdır. Bir araya geldikleri kiliseden rahip tarafından kovulunca Emily, toplantıyı evinde sürdürmek ister. Eve giderken gruptaki kadınlardan birinin sahip olduğu markete uğrarlar. Emily orada karşılaştıkları Asya kökenli iki kız kardeşle aralarındaki gerilimi giderek tırmandırır ve olaylar hiç beklenmedik noktalara gelir… İlk uzun konulu filmini yazan, yöneten ve yapımcılığını üstlenen Beth de Araújo, popüler korku filmleriyle tanınan Blumhouse Productions şirketinin desteğini almayı başarmıştı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ