Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ: Asker ve devlet adamı Atatürk'ün insani boyutunu da anlatalım

        Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Cumhuriyetin 99. yılı münasebetiyle Habertürk'ün konuğu oldu. Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtlayan Başbuğ, Cumhuriyet ile Osmanlı arasındaki temel farklara dikkat çekti. Başbuğ, Atatürk'ün insani yönünün yeterince anlatılmadığını ifade ederek şöyle konuştu:

        Başbuğ'un konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

        "BİRİNİ SAVUNMAK İÇİN DİĞERİNİ KÖTÜLEMEK ŞART DEĞİL"

        Cumhuriyeti savunmak için Osmanlı İmparatorluğu'nu tümden ne kadar yanlışsa, Cumhuriyeti kötülemek için Osmanlı İmparatorluğu'nu övmek o kadar yanlış. Tümden kötüleme olmaz, ama elbette Vahdettin'in hatalarını anlatmayacak mıyız? Osmanlı'yı savunmak için Cumhuriyet'e, Cumhuriyet'i savunmak için Osmanlı'ya tümden karşı çıkmak bizi bir yere götürmek. Her dönemde hatalar, yanlışlar olmuştur. Mustafa Kemal 1921'de kuvvetler birliğini savunmuştur. Bugün olsa kesinlikle savunmaz. Bir kurtuluş savaşı veriyorsunuz, devrim yapıyorsunuz. Orada gerekçeleri çok sağlamdır; ama tartışılabilir. Bu soruyu soran birisine 'Sen Mustafa Kemal'i kötülüyorsun' demek de yanlış.

        "OSMANLI İMPARATORLUĞU TAM BİR ŞERİAT DEVLETİ OLMADI"

        REKLAM

        Osmanlı İmparatorlu'nda sultan, padişah var. Monarşi. Sultan padişah hem devletin başı, kamu düzeninin başı aynı zamanda dinin önderi halife olarak. İki niteliği var. Cumhuriyet ilk başta saltanatı kaldırıyor, daha sonra hilafeti kaldırıyor. Hukukta ne var? Osmanlı'da Mecelle var. Bu da bazılarının yanlış yorumladığı konu. Osmanlı İmparatorluğu'na tam bir şeriat devleti diyebilir miyiz? Dine dayanan Mecelle var bunun yanında bir de örfi hukuk var. Fatih döneminden. Mecelle ile örfi hukuk arasında birbirini değerlendirecek kişi şeyhülislam. Şeyhülislamı padişah atıyor.

        "II. ABDÜLHAMİT'İN YAPTIKLARINI GÖRMEZLİKTEN GELEMEYİZ"

        Çoklu hukuk var. Cumhuriyet medeni hukuku getiriyor 1926'da, tek hukuka geçiliyor. Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muhaberesi olmadan eğitim kongresini yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun eğitim sistemine baktığımızda III. Selim'le başlayan II.Mahmud'la devam eden bir süreç var. II. Abdülhamid'in rejimi tartışmasız istibdat rejimi; ama onun yanında eğitim alanında yaptıklarını görmezden gelemeyiz. Dolayısıyla tevhid-i tedrisatla tek eğitim sağlanıyor. Kimlik tanımı önemli kavram. Osmanlı İmparatorluğu'nda 'sen kimsin' dendiğinde 'Müslümanım' deniyor, ikinci kimlik hemen hemen yok.

        "OSMANLI'DA GÜÇLÜ OLAN NOKTALARDAN BİRİ KURUMSALLAŞMA"

        İslam dini çok önemli. Aynı zamanda bir sosyal kimlik. Müslüman, Osmanlı'da ümmet kavramı. Bunun karşılığında Cumhuriyet millet kavramı getirecek. Mustafa Kemal'in devrime başladığında dayandığı güç ne? Dünyada yaşanan ihtilallere bakalım. Fransız İhtilali'nin arkasında ne var? Halkı görüyoruz. İngiltere'de Magna Carta var. Kime karşı yapıyor? Orada aristokrasi sınıfı var. O sınıfla kim işbirliği yapıyor? Kral yapıyor. Kiliseye karşı yapıyor. Aristokrasi ile Kral birlikte hareket edip, kilisenin gücünü kırıyor. Devrimlerin arkasında ya aristokrat ya da burjuva sınıfı olması lazım. Osmanlı'da güçlü olan noktalardan bir tanesi kurumsallaşma.

        REKLAM

        "ERMENİ TEHCİRİNDE YEMEK ÜCRETLERİ BİLE KAYDEDİLMİŞ"

        Osmanlı'nın kurumsallaşması çok ciddi. Osmanlı'nın mülki, askeri bürokrasisi çok güçlü. Hatta bu günkünden daha güçlü. Kıbrıs Harekatı'nda yüzbaşıydım. Kayıtlara baktım. Ermeni tehcirindeki Osmanlı kayıtlarına baktım, müthiş. Ermeni tehcirinde her gün hangi yemek verilecek, ücreti ne, ona kadar yazılmış. II. Mahmud'u anmamız lazım. Son dönemin en parlak kişisi. Reformcu padişah. Hükümet Şurası'nı; yani Babıali'yi kuran II.Mahmut, Askeri Şura'yı kuran II. Mahmud Kurumsallaşmada II.Abdülhamid'i söylememiz lazım. Askeri yapılanmada, okulların açılmasında gerçekten önemli. Kurumsallaşma var ama kurumlar ve bürokratlar İstanbul'da.

        "CUMHURİYET'TE ÜMMET YAPISINDAN MİLLET'E GEÇİLİYOR"

        Devrimin amaçları olarak Nutuk'ta ilk başlarında Mustafa Kemal ifade ediyor. 'Efendiler bu vaziyet karşısında milli hakimiyete dayalı kayıtsız şartsız yeni Türk devleti kurmak'. Devrimin amacı bağımsız bir devlet. Ankara'da hukuk fakültesinin açılışında 1925 Kasım. Orada "Türk inkılabi milletin mevcudiyetini devam ettirmek için fertlerin arasındaki müşterek bağ dini ve mezhebi irtibat yerine Türk milleti bağıyla fertleri toplamak" diyor. Ümmet yapısından millet yapısına geçiyor. Yeni millet kavram bağlamında müşterek bağ Türk milleti. Bu bize ulus devleti gösteriyor.

        "DÜNYEVİ İHTİYAÇLAR DEĞİŞİNCE KANUNLAR DA DEĞİŞİR"

        Bütün kanunları ancak dünyevi ihtiyaçlardan ilham alan ve ihtiyacın değişmesi ve gelişmesiyle devamlı olarak değişimi, gelişimi esas alan dünyevi idareyi hayat sebebi saymıştır. Kanunlar dünyevi ihtiyaçlara odaklanacak. Dünyevi ihtiyaçlar değiştiğinde kanunu değiştireceksiniz. Dünyevi ihtiyaçlar deyince aklınıza ne gelir? Maslow en alta fizyolojik ihtiyacı koyuyor. İnsanın ilk ihtiyacı yeme, içme, giyinme, barınma. Onun için Lozan'dan evvel İzmir İktisat Kongrei'ni toplamıştır. Sonra güvenliği sağlayacaksınız, sevgi ve adalet ve itibar; yani insanların değer görmesi, diğeri de kendini gerçekleştirmesi.

        "YASAL DÜZENLEMELERİ KURUMLARLA UYGULAYABİLİRSİNİZ"

        REKLAM

        30 Ağustos 1925'te inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün mana ve şekilleriyle medeni toplum haline kavuşturmak. Çağdaşlaşma, medeniyet nerede 1920'lerde? Batı'daydı. Doğu'da olsaydı doğuya bakacaktınız. Çok kritik bir amaç ise, 1933'te söylüyor; Türk devrimi Türk milletini geride bırakan kurumları yıkarak, ilerlemesini temin edecek olan yeni kurumları kurmaktır. Çağdaş devletler kurumlarıyla varlıklarını devam ettirir. Yasal düzenlemeleri yaptınız, ama kiminle uygulayacaksınız, kurumlarıyla uygulayacaksınız. Cumhuriyet bu açıdan bir kurumsallaşmadır. Cumhuriyet yetenekli, dürüst ve erdemli kişileri o kurumlara atar.

        "MUSTAFA KEMAL, DEMOKRASİYE GEÇİŞ SÜRECİNİN LİDERİDİR"

        Cumhuriyet ve demokrasi konusunda Medeni Bilgiler kitabında açık ve net koymuştur. Demokrasi esas itibariyle siyasal niteliktedir, diyor. Devam ediyor; "bizim bildiğimiz demokrasinin amacı milleti yönetenler üzerindeki denetlemesi sayesinde siyasal hürriyetini güven altına almasıdır". Burada Meclis'i kast ediyor. Öyle bir denetim kuracaksınız ki, millet siyasal hürriyetini güvence altına alacak. İşte demokrasiden kastı bu. Yabancı yazarlar da bunu yazarlar, Mustafa Kemal'i demokrasiye geçiş sürecinin lideri olarak görürler. Arzusu odur. Demokrasiyi özünde bireyseldir, bu özellik vatandaşların egemenliğe insan sıfatıyla katılmasıdır, diyor.

        "MUSTAFA KEMAL'DE İNSAN ODAKLI BİR SİSTEM GÖRÜYORUZ"

        Şerif Mardin önemli bir sosyolog. Bazı fikirlerine katılmayabilirsiniz. Toplum ve Siyaset isimli kitabında, Türk devriminin derinliklerinde yatan fakat genellikle üzerinde durulmayan felsefenin temel taşı insanın kendi geleceğine hakim olma düşüncesidir, diyor. Şerif Mardin bunu Mustafa Kemal Atatürk'ün 28 Aralık 1919'da Ankara'da yaptığı konuşmadan çıkarıyor. Ne diyor orada; fertler, fikir sahibi olmadıkça, haklarını kavrayamadıkça, bu insanlar istenilen istikamete iyi veya fena istikamete yönlendirilebilir, diyor. Mustafa Kemal, kendini kurtarabilmek için her ferdin geleceğiyle bizzat ilgili olması lazım, diyor. İnsan odaklı bir yaklaşım sistemini görüyorsunuz.

        REKLAM

        "SAVAŞ MEYDANINI GEZERKEN ACI DUYMAKTAN KENDİNİ ALAMIYOR"

        Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk karşımıza çıkışı asker. İkincisi devlet adamı. Siyaset adamı ile devlet adamını birbirinden ayırmamız lazım. Üçüncü niteliği ise insan. Biz toplum olarak Mustafa Kemal'i asker olarak sorsak herşey bir şeyler söyler. Peki devlet adamı olarak anlat dediğinizde orada durur. Peki insan olarak Atatürk? Temel sorunumuz bu. Mustafa Kemal'in devlet adamlığı ve insan boyutunu anlamamız lazım. İnsan boyutunu bir örnekle anlatayım; Büyük Taarruz oldu, ertesi günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin cereyan ettiği bölgeyi dolaşıyor. Ne diyor biliyor musunuz dolaşırken. Bunu söyleyen başkomutan. "Gerçekten arkadaşlar savaş cephesini ertesi günü gezdiğim zaman acı duymaktan kendimi alamadım" diyor. Bunu Meclis'te söylüyor. Mustafa Kemal'in insani boyutunu daha nasıl anlatabiliriz?

        "ASKER KİMLİĞİNİ DEĞİL DEVLET ADAMLIĞINI ÖNE ÇIKARIYOR"

        Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra Meclis tarafından 'Gazi' unvanı ve 'Mareşal' rütbesi veriliyor. Mareşal rütbesine bir bakalım lütfen o kadar sade bir askeri üniforma göremezsiniz. Mustafa Kemal Atatürk'ü mareşal üniforması ile çok görüyor musunuz? Birkaç kez haricinde giymiyor. Devlet adamlığını ortaya çıkarmak istiyor. Ortalıkta Hitler, Mussolini gibi onbaşılıktan gelen insanlar var. Asker kimliğini değil de devlet adamı ve insan kimliğini öne çıkaran müthiş bir lider var.

        "BİZİM ATATÜRK'ÜN İNSANİ BOYUTUNU İYİ ANLAMAMIZ LAZIM"

        Cumhuriyetin kuruluşuun 99. yıldönümünü kutladık. Çok önemli. Bütün Türk milletinin Cumhuriyet Bayramını, cani gönülden kutluyorum. Bugün çok güzel kutlamalara şahit olduk. Ümit ediyorum, önümüzdeki yıl Cumuhuriyet'in 100. yıldönümüne yakışacak kapsamda ve anlamda olur. Bizim Atatürk'ün devlet adamlığını, insani boyutunu anlamamız lazım. Üniversiteler bu konularla ilgili konferans, seminerler, uluslararası bir şeyler yapmalı. Belediyeler yapıyorlar, şarkılar, marşlar, insanlara moral veriyor tamam ama biz esas bu karşımızdaki liderin düşünce yapısına girmemiz lazım.

        "ATATÜRK HEPİMİZE BÜYÜK BİR SORUMLULUK VERİYOR"

        Mustafa Kemal, Hamdullah Suphi Bey'e ne diyor? 12 Haziran 1925 yılında şunu diyor; "İki Mustafa Kemal vardır, biri karşınızda oturan ben, et ve kemik, fani Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal var, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem. O 'ben' değil 'biz' değil. O, burada oturan sizler, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat, yeni ülke uğruna çalışan, aydın ve bu ülküler adına savaşan bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum, benim girişimlerim onların özlemlerini karşılamaktadır. Fani olmayan, yaşaması ve başarılı olması alnında yazılı olan işte Mustafa Kemal odur". Bu hepimize büyük bir sorumluluk veriyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ