HT Gastro
Seyahat

Urla'daki Karantina adası yakında müze olacak

Yaklaşık 150 yıl boyunca Osmanlı'daki salgın hastalıklara karşı karantina uygulamalarına ev sahipliği yapan İzmir Urla'daki Karantina Adası'nın müze olması sosyal medyanın gündeminde... Adadaki 'Tahaffuzhane' adı verilen ana bina müze haline dönüştürülecek.

Giriş: 07.04.2024 - 21:21 Güncelleme: 16.04.2024 - 18:27
Haberler Gastro Seyahat Urla'daki Karantina adası yakında müze olacak
1

Osmanlı Devleti'nin tüm dünyada bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu yıllarda topraklarını deniz yoluyla gelecek hastalıklardan korumak için İzmir'in Urla ilçesine bağlı Karantina Adası'nda inşa ettiği tahaffuzhane, o dönemden bugüne kalan teçhizatlarıyla canlı bir tarihi gözler önüne seriyor.

2

Karanti adası yaklaşık 150 yıl boyunca veba, tifo, tifus, kolera gibi ölümcül hastalıkların Osmanlı topraklarına girişini önleyerek Anadolu insanının sağlığını korumada önemli bir görev üslendi.

3

Misafirler banyolarda temizlenir, kıyafetleri ve eşyaları da buharlı kazanlarda sterilize edilirdi.

4

Dünyada tescillenmiş 3 karantina adası bulunuyor: Bunlar biri ABD'deki Elisa Adası, diğeri Hırvatistan Dubrovnik Zupa Dubrovacka Adası ve sonuncusu Urla Karantina Adası.

5

Urla Karantina Adası

6

Hırvatistan Dubrovnik Zupa Dubrovacka Adası

7

ABD'deki Elisa Adası

8

Bu 3 ada içerisinde en iyi durumda olan Urla Karantina Adası'ndaki karantina tesisleri, sağlık müzesi olma yolunda restore ediliyor.

9

Osmanlı Dönemi’nde geçmişin salgın hastalıkları ile mücadele amacıyla Fransız mimarlar tarafından 1865 yılında inşa edilen karantina tesisleri (tahaffuzhane) ilk kurulduğu dönemde çoğunlukla uluslararası seyahat ve ticaretin zarar görmemesi adına limana gelen gemilerdeki yolcu ve mürettebatların sağlık kontrolü yapılıyor, eşyaları yüksek derece buharlı makinelerde dezenfekte ediliyor, riskli görünen kişiler ise 1-2 hafta adada konaklatılıyordu.

10

Urla Tahaffuzhanesi 1865'ten 1950’li yıllara kadar faaliyetini sürdürdü. Şimdi ise sağlık müzesi olması için restorasyon çalışmaları devam ediyor.

11

Adada bulunan ve hepsi geçmişteki salgınlar için inşa edilmiş karantina yapıları ziyaretçilere hem geçmişi hem bugünü ve insanlık tarihinin salgınlarla mücadelede geliştirdiği yöntemleri yeniden hatırlatacak.

12

Karantina Ada'sı Müdürü Turgut Yılmaz'dan aldığımız bilgiye göre restorasyon tam olarak bitmediği için müzenin açılış tarihi net değil.

13

Yılmaz, 20-30 kişilik gruplar halinde adayı ve tesisi gezmek isteyen okul gruplarına, üniversitelere, turlara yardımcı olduklarını, bir rehber verip ücretsiz olarak adayı ve müzeyi gezdirdiklerini anlatıyor.

14

O dönem kullanılan buharlı makinelerden duş kabinlerine kadar her şeyi müzede görebiliyorsunuz. Tedhirhane'de 3 adet buhar kazanı (otoklav makinesi) mevcuttur (resimde görülüyor). Birinci kazanda çamarşırlar yıkanırken 2. kazanda kıyafetler yıkanırdı. 3. kazanda ise ipekli kıyafetler yıkanırdı, çünkü 110 derecelik buhar ipeğe zarar verdiği için ve bu yolcuları mağdur edebileceği için, Osmanlı Devleti bir kazan daha koydurarak burada çeşitli ilaçlarla ipekli kumaşların bozulmasını önlemiştir.

15

323 bin metrekarelik bir alana yayılan Karantina Adası’nda bulunan ve "Korunması Gereken Kültür Varlığı" olarak tescil edilen mevcut 16 yapı şu anda restore edliyor.

16

600 kişilik kapasitesi olan bu yapılar 1865-1869 yılları arasında karantina uygulamaları için yoğun olarak kullanılmış ve sonrasında Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar da faaliyet hâlinde olmuşlar.

17

Kurulduğu döneme göre oldukça ileri bir teknoloji kullanarak oluşturulan yapılar ve içinde yer alan malzemeler bugüne de ışık tutacak nitelikte.

18

Büyük İskender tarafından yaptırılan ince bir yolla anakaraya bağlantısı sağlanan adadaki en önemli yapı Tahaffuzhane diye isimlendirilen bina.

19

Dezenfekte işleminin gerçekleştirildiği binaya o dönem Tedbirhane (dezenfeksiyon odası), ana binaya ise Tahaffuzhane deniyormuş.

20

Aynı zamanda büyük limanlarda kurulan sağlık merkezi anlamını taşıyan Tahaffuzhane, müzeye dönüştürülecek olan ana yapı konumunda.

21

Tahaffuzhane; sefer sırasında, yolcu ve çalışanların arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların iyileştirilmeleri için büyük limanlara yakın kıyılara kurulmuş sağlık kuruluşlarına verilen isim anlamına geliyor.

22

Tamamı birinci derecede arkeolojik sit alanı olan Karantina adasındaki tahaffuzhanenin müze olmasıyla birlikte yerli ve yabancı turistlere açılarak Osmanlı döneminde de sağlığa ne kadar önem verildiğini göstermesi açısından önem taşıyor.

23

Sistem şu şekilde işliyordu: O zaman için önemli bir liman şehri olan Urla'daki Karantina Adasına yanaşan gemiden indirilen yolcular (ve gerektiği durumlarda gemi personeli), ilk olarak soyunma odasına alınıyor ve burada kıyafetlerini çıkartıp özel filelerin içerisine koyuyorlardı.

24

Soyunma yerindeki dönen dolap sistemiyle odanın diğer tarafında bulunan görevliler bu kıyafetleri alarak 360 derece dönen ve sıcak hava içeren dolaplara yerleştirip dezenfeksiyon işlemine başlarlardı.

25

Sadece peştemal ve takunya giyen yolcular özel duş odalarına alınır, burada sabunla ve özel dezenfektanlarla duş yaptırılırdı.

26

Giyinen yolcular doktor muayenesinden geçtikten sonra, sağlam olanlar yollarına devam eder hasta olanlar ise tedavi edilmek amacıyla özel bölmelerde kontrol altında tutulurlardı. Bu sırada vefat edenler sönmüş kireç dökülmüş mezarlara ve mümkün olduğunca derine gömülerek izole edilmeye çalışılırdı.

27

Eşyaların mikroplardan arındırılması sırasında kıyafetler 120 derecede buharla sterilize edildiği için ıslanmıyor ve yolcuların tekrar giyilmesine olanak veriliyordu. Yolcuların kıyafetleri bu sterilizasyon sırasında ipekli ve normal olarak ikiye ayrılır. İpekli olanların zarar görmemesi için ayrı ve özel olarak bu işleme tabi tutulurdu.

28

Bu binalar kapsamlı bir restorasyona tarihi boyunca hiç girmemiş. Her daim lokal müdahaleler yapılmış. Şu an tüm yapılar restorasyon görüyor. Sistem oturtuluyor, malzemeler taşınıyor. Tarihi doku korunarak uzmanların gözetiminde binalar restore ediliyor.

29

Adada antik Klazomenai kenti kalıntıları bulunuyor.

30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İşte haftanın kültür sanat ajandası
Bu hafta vizyona giren dikkat çeken filmlerinin başında Dublör (The Fall Guy) yer alıyor. Eğlenceli bir aksiyon filmi izleme fırsatı veren Dublör'de, dublörlüğe geri dönen ve bir yandan kayıp yıldızı aramaya koyulan Colt Seavers'ın hikâyesini anlatıyor. Bu haftanın bir diğer dikkat çeken filmi Rekabet (Challengers). Luca Guadagnino yönetmenliğindedeki filmde, tenisi bırakmak zorunda kalınca koçluk kariyerine başlayan ve bu süreçte kendisini bir aşk üçgeninin içerisinde bulan Tashi’nin hikayesini konu ediniyor. Yerli korku filmleri arasında ise, yönetmenliğini ve senaristliğini Erman Bostan’ın üstlendiği Cadı filmi öne çıkıyor. Bir diğer yerli korku filmi de Zah-Har "Cin Ahalisi". Çocukların ve animasyon tutkunlarının ilgisini çekecek Küçük Don Kişot’un Maceraları (Giants of la Mancha), kasabasını korumaya çalışırken kendisini heyecan dolu bir maceranın içerisinde bulan bir çocuğun hikayesini konu ediniyor. Bu haftanın tiyatro oyunu ise yeni sahnelenmeye başlanan Kardeşlerimi Arıyorum oldu. 28 Nisan'a kadar devam edecek olan Artweeks İstanbul'da Türkiye'nin önde gelen sanat galerilerinin yanı sıra, kurumsal ve özel koleksiyonlarından, müze koleksiyonlarından eserler sanatseverlerle buluşuyor. Dünya Dans Günü kapsamında İBB Kültür tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen Uluslararası İstanbul Dans Günleri, 2 Mayıs Perşembe günü sona erecek. Haftanın kültür sanat ajandasını Haberturk.com Yazı İşleri Koordinatörü Kadir Kaymakçı, HT Mikrofon'da Helin Genç'e değerlendirdi.