Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Eski ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Sol Parti'yi anlattı

        Habertürk'te Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan eski ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, kuruluş çalışmalarında bulunduğu Sol Parti'yle ilgili açıklamalarda bulundu. "Ben burayaSol Parti içinde çalışan birisi olarak geldim, eski ÖDP Genel Başkanı olarak geldim" diye konuşan Taş, 2020'nin Mayıs-Haziran ayları içerisinde kongrelerin tamamlayacağını belirtti.

        Taş'ın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

        "SOL PARTİ KADIN VE GENÇ AĞIRLIKLI OLACAK"

        Siyasetin neresinde durduğumuza dair son derece yalın yanıt. İsim değişikliğiyle tek başına ele alınabilecek bir şey değil. Yeni bir döneme ve yönelime giriyoruz. İsim değişliği bir başlangıç. Programı, örgütsel yapılanmamızı, kültürümüzü, tarzımızı, anlayışımızı değiştireceğiz. Bu düzeni ve bu rejimi değiştirmek için gireceğiz, önce kendimizi değiştirerek bunu değiştireceğiz. Mayıs-Haziran ayı sürecinde kongrede yeni arkadaşlar, genç, kadın arkadaşlar sürece dahil olacak. Biz zaten tek kişiye bağlı parti değildik. Bitmemiş bir süreçten söz ediyoruz. Önümüzdeki dönem Sol Parti daha çok genç ve kadınlardan oluşacak.Tarihsel sürecimiz var. Eşitlik, özgürlük, sınıfsız, sınırsız bir dünya özleminin taşıyıcılarıyız. Program, örgütsel değişiklik bunu tamamlayacak. Bizi bu değişikliye iten 1996'da kurduğumuz ÖDP'yi anlamlandıran, dünya değiştiği için, Türkiye değiştiği için. ÖDP bir dönemin ihtiyacına yanıt verdi. Fazlasıyla dünyanın kapitalizmin egemenliği vardı, sola ve sosyalizme dair değerler tu kaka ediliyordu. O dönemin ürünü olarak ÖDP kendi yolunu çizmeye çalıştı. Şimdi 2019 dünyasında konjonktür değişti, artık sorgulanan kapitalizm. Kapitalizm bir çare olamadı, sola ait değerlerin arandığı bir dünyadayız.

        "KAPİTALİZM MANEVİ VE AHLAKİ KRİZ ÜRETTİ"

        Solu bütünüyle oyla ölçmek doğru değil. Biz insanları ortak bir yürüyüşe, ortak bir tarihe, demokrasiye davet ediyoruz. Elbette ki bu konuda eksikliğimiz ve zayıflığımız var ki dünya ve Türkiye böyle bir noktada. Bu noktada sosyal hayatı, toplumsal hayatta insanları özne olarak kurabilmedir sol anlayış. Sol zayıf ki, dünya bu kadar acımasız. Sol olmadığı için, gerçek manada güçlü bir sol olamadığımız, maddi manada olamadığımız için insanlar bugün intihar ediyor. Büyük bir manevi, ekolojikyıkım var. Kapitalizmin yarattığı uygarlık kriz var, manevi, ahlaki, sosyal bir kriz. 2008'den itibaren kapitalist sistem krize girdi ve Türkiye'de siyasal İslamcı olan AK Parti artık yolun sonuna geldi. Eski ölüyor ama yeniyi tam olarak inşa edebilmiş değiliz. İşte ÖDP'nin attığı bir hamle yeniyi yaratmaya dair bir çaba. Bu memleketi sağ bu hale getirdi. Bu memlekete sol lazım. Bu iddiayla ortaya çıkmak lazım. Sol emektir, sağ sermayedir. Sol barıştır, sağ savaştır. Sağ özelleştirmeciliktir, sol kamuculuktur. Bunları sağa oy veren yurttaşlara istinaden söylemiyorum. Sağa oy veren insanlar bizim insanlarımızdır.Dünyada isyanlar var. Şili, Bolivya, Irak, Lübnan. Bunlar sandığa yansımıyor. Neoliberalizm dönem 2008'den bu yana kriz yaratıyor. Maalesef bu krize tepkisel olarak ırkçı milliyetçi hareketler oluyor. Bu zaten problem. Sol niye seçim sandıklarında başarılı olamıyor? İngiltere'de oyların dağılımına baktığımızda özellikle Londra'da Corby'nin temsil ettiği geleceği temsil ediyor. Yabancı düşmanlığı yapsaydı seçimi kazanırdı. Sol insanları dönüştürmek, hayatlarına anlam katabilmektir. Biz de din istismarcılığı, mezhep istismarcılığı yapsaydık, sağ budur. Milliyetçilik, mezhepçilik, dincilik, piyasacılıkla Türkiye Türkiye olmaktan, dünya dünya olmaktan çıktı. Bu toplumu sağın değerleri mi birleştirecek? Dindarlık demiyorum, dincilik mi birleştirecek?

        "DİNDAR YURTTAŞLARIMIZLA SORUNUMUZ YOK"

        Bizim din ve dindarlarla ilişkimiz çok önemli. Sol dine karşı, dinsizlik olarak, ideolojik bir hücum veren bir anlayış olarak ifade edildi. Bizim bu memleketin dindar yurttaşlarıyla hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Bizim iktidarımızda din kendi gerçek zeminine kavuşacak. Din siyasal İslamcılartarafından ticarileştiriliyor, sömürülüyor, istismar ediliyor. Bizim iktidarımızda din doğal seyrine, insanların vicdanlarına ve kalbindeki yöne dönecek. Din insanın vicdanı hale gelecek. Bizim halkımızın dinini istismar eden siyasal İslamcılarlameselemiz var. Kadınları kendi giyimleri kuşamları kendilerine aittir. Bizim tartıştığımız kadınlar üzerinden geliştirilmeye çalışılan gericilik, din istismarıdır. Gericilik eşittir dindarlık diye bir düşüncemiz yok. Tarihsel olarak ülkenin, insanlığın kazanımlarını geriye çevirmeye çalışan ideolojinin kendisidir. 21. yüzyılı Ortaçağ'a çevirmeye çalışan ideolojidir. İnsana ait hiçbir şey bize yabancı değildir. Biz insanların dinine, imanına bakmayız. Biz insanların eziliyor mu, sömürülüyor mu oradan bakarız. Biz seçim çalışmamızda bir sürü türbanlı kadın arkadaşlarımız vardı. Siyasal İslamcıların dinciliğinden memnun olan gerçek dindar görmüyorum. Şimdi değerler yere vurmuş durumda. Değerleri tükettiler. Sol Parti halkımızın maddi yoksulluğu kadar manevi yoksulluğuna da bir yanıt verme zorundadır. Hayatı yeniden anlamlandırmamız lazım. Solun ve sosyalizmin işi zordur. Sağ ve kapitalizmin işi kolaydır. Sol insanı ne düzeyde zenginleştiriyor ve geliştirir. Sağ ve kapitalizm insanı çürütüyor.

        "İMAMOĞLU KEŞKE BİZE DE TEŞEKKÜR ETSEYDİ"

        Arkadaş sorduğu için içimde kaldığı için söyledim. İmamoğlu'nun kazanmasına da sevindik, AKP, MHP yenildiği için. Başarılı olmasını da istiyoruz. Şunu söylemek istiyorum bir büyükşehir belediye başkanı, sol olduğunu ifade eden partinin büyükşehir belediye başkan adayı seçim sonrası herkese teşekkür eder ve bu seçim süreci içerisinde büyük özveriyle çalışmış, bütün partilere teşekkür edip bir tane 'bu memleketin sosyalistleri de sağ olsundemeliydi. İnsan bunu der. Bütün partileri ziyaret eder de bir tane sosyalist partiyi de ziyaret etmeliydi. Sosyalist partilerle ve solla duranlar kazanır. Biz Beyoğlu'nda aday olmasaydık, solun, sosyalist hareketin önemli bir kesimi seçimin içinde kendisini bulmayacaktı.Biz Beyoğlu'nda CHP ile ittifak yaptık. Kemal Bey bize adaylık teklif etti. Biz de oturduk değerlendirdik. Parti örgütüyle solun çeşitli kesimlerinden dostlara sorduk. Herkes 'girin' dedi. Kemal Bey'le oturup, konuştuk. 'Biz buraya aday olsak, kendi fikrimizi özgürce ifade edebilecek özgürlüğe sahip olacak mıyız' dedik. Ben CHP'nin adayıydım, sosyalist bir insan olduğumu da hiç saklamadım. Biz halkı kandırarak oy istemeyiz. Sosyalist bir yerel yönetim anlayışını anlattık. Kemal Bey, 'Bu konuda istediğiniz gibi fikrinizi söyleyebilirsiniz' dedi sağ olsun. Örneğin ben dindar insanlara saygılıyım, bir Cuma namazına gitseydim kazanabilecektim. Ekrem İmamoğlu inançlı bir insansa gidebilir. Bana çok teklif ettiler. Vatandaş diyor ki, 'Sen Cumaya görün'. Tamam da arkadaş, 'Ben bayram namazı kılarım' ama Cuma'ya gitmiyorum. Yapmadığımız bir şeyi halktan oy alacağız diye yapmak bize uymaz. Siyasette fikirlerimizle ve doğrularımızla kazanmalıyız.

        "NE KADAR ÇOK HASTA OLURSA O KADAR PARA"

        Kanal İstanbul İstanbul için büyük bir cinayettir. İstanbul büyük bir yükün altında. Yaşanamaz hale gelmiş, deprem tehlikesi kapıda, trafik felç. Zaten İstanbul'un üstünde ağır yük. Siz bunun üstüne yeni bir yerleşim açma çabası içinde oluyorsunuz. Beceri insanları İstanbul'a toplamak değil insanları doğduğu yerde yaşatmak. Niye insanlar buraya gelmek zorunda kalıyor. Anadolu'ya, işsizliğe yatırım yapın. Deprem kapıda bu paraları deprem için harcayın. İstanbul'u bütünüyle yok eden projelere imza atıyorsunuz. Bir ihtiyaçsa köprü yaparsınız. Tartışma şu; siz Türkiye'yi bütünlüklü olarak demokratik planlama içinde yönetiyor musunuz? Yoksa bir tarafı yoksullaştırarak bütün kaynakları oraya mı aktarıyorsunuz? İstanbul'a bu mantıkla 6 tane de köprü yapsanız bu işin sonu yok. Bu işin yolu Anadolu'yu kalkındırmaktan geçiyor. Marmaray'ı yaparsanız ikinci ihtiyaç olur, biz bunları tartışmıyoruz. Bunlar fabrika yapar gibi iş yapıyorlar, sonra 'bedelini öde' diyorlar, hani kamu hizmeti? Libya'ya asker gönderilmesini desteklemiyoruz. Libya'yı ne hale getirdik? Libya bir devletti. Demokratik bir devlet değildi. Kaddafi dönemini savunduğum için söylemiyorum, bugün Libya üçe bölünmüş durumda. Bunu kim getirdi? Emperyalizm. Fransa burayı bu hale getirdi diye, onların işi varsa bizim de işimiz olmalı dememek gerekiyor. Onların da orada işi yok, bizim de orada işimiz yok. Prim borçlarını ödeyememe sebebiyle 5 milyon yurttaşımız 31 Aralık'tan itibaren sağlık hakkından yararlanamayacak. Hastaneler paralı hale geldi. Kamu hastanelerinden şehir hastanelerine geldik. Hastane değil fabrika yapıyorlar. Ne kadar çok hasta olursa o kadar para kazanacaklar. Eğitim zaten bitmiş vaziyette.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ