Gastronomi haritasında Türk lezzetleri: Yemeklerin benzersiz hikayeleri
Türk mutfağı zengin tarihi ve çeşitliliği ile dünya mutfakları arasında özel bir yere sahiptir. Binlerce yıllık geçmişiyle ve Anadolu topraklarında doğan kültürüyle her bir lezzetin arkasında derin hikayeler barındırır. İşte Türk yemeklerinin benzersiz hikayeleri
GÜLLAÇ'IN HİKAYESİ
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1400'lü yıllarında mısır nişastasından yapılan yufkalar depolanır, kurutulur daha sonra süt ve şekerle ıslatılıp tüketilirdi. Kastamonlu Ali usta ziyaretine gelen saray erkanına elinde kalan yufkaları şekerli süt ile ıslatıp servis etmiş ve böylece güllaç tatlısı bulunmuştur. Saray erkanı tarafından çok beğenilen bu tatlı Kastamonlu Ali ustanın şansı olmuştur. Ali usta böylece saraya tatlıcı başı olarak getirilmiştir.
MENEMEN'İN HİKAYESİ
Menemen ilk kez mübadele döneminde Menemen ilçesine gelen Girit Türkleri tarafından yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Menemen ilçesinin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı.
Girit Türkleri yemeklerinde çoğunlukla dağlardan topladıkları otları kullanırlardı. Otları suda haşladıktan sonra zeytinyağı döker ve üzerine yumurta kırarak yerlerdi. Ot yemeklerini Menemenlilere öğreten Giritli Türkler, Menemenlilerden "Etli domatesli güveç" tarifini öğrendi.
Giritli Türkler ekonomik şartlar nedeniyle güveç tarifini değiştirdi ve "Yumurtalı domates" yemeğini ortaya çıkardı. Zamanla bu yemek ilçenin en sevilen yemeği haline geldi.
HÜNKAR BEĞENDİ HİKAYESİ
Hünkar beğendi yemeği bir aşk hikayesine dayanır. Uzun yıllardan süregelen rivayetlere göre 1800'lü yıllarda Sultan Abdülaziz, Napolyon'u ziyaret eder ve o sırada kraliçeyi görünce aşık olur.
Daha sonra Napolyon'u kendi sarayına davet eder. Ancak davete katılamayan Napolyon kendisi yerine kraliçeyi gönderir. Bu esnada Hünkar heyecandan dolayı yapılan hiçbir yemeği beğenmez. Kraliçe ziyarete giderken yanında Fransız bir aşçı götürür. Aşçının Osmanlı mutfağına yaptığı beşamel sos Türk aşçının dikkatini çeker ve hazırladığı patlıcan közü ile karıştırır. Sultan bu yemeği çok beğenince o günden beri adının Hünkar beğendi olarak kaldığı söylenir. Aşkları ise kavuşmadan yarım kalır.
HÖŞMERİM HİKAYESİ
Peynir ve şeker ikilisinden oluşan tatlının birçok farklı çeşidi bulunur. Höşmerim tatlısının rivayet edilen hikayesine göre evin erkeği askere gider ve uzun bir zaman sonra geri döner. Eşi hemen mutfağa gider ancak evde hazır bir şeyler yoktur. Süzekte asılı taze peyniri pişirmeye başlar içine yumurta sarısı, şeker ve irmik katarak kavurur.
İlk defa yaptığı için eşine tattırır ve "Hoş mu erim?" diye sorar. Eşi ise "Hoş hoş" diye yanıtlar. Kulaktan kulağa yayılan bu rivayet tatlının adını daha sonra höşmerim olarak belirler.
ALİNAZİK HİKAYESİ
Alinazik yemeğinin ortaya çıkış hikayesi Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'e dayanır. Seferden dönen Yavuz Sultan Selim güzergahı üzerinde bulunan Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinde konaklar. Oranın sakinleri padişahı en iyi şekilde ağırlamak için ziyafet hazırlar. Kim olduğu bilinmeyen Anadolu kadını patlıcanı közler ve taze kuzu etini kavurur. Közlediği patlıcanları yoğurt ve sarımsakla karıştırır ve etle servis eder.
Padişah yemeği çok beğenir ve "Bu yemeği hangi eli nazik yaptı?" diye sorar. O günden sonra yemeğin adı "eli nazik"ten "Ali nazik"e dönüşmüştür.
ANALIKIZLI'NIN HİKAYESİ
Adana yöresine ait olan Analı kızlı çorbası içli köftenin farklı bir versiyonudur. Rivayetlere göre 7 erkek çocuğu olan anne hep bir kız çocuğu olsun istemiş. Uzun zaman sonra kız çocuğuna kavuşmuş ancak yıllar sonra kızını istemeye geldiklerinde annesi razı gelmemiştir.
Kızı ise birine aşık olup onunla kaçmıştır. Kısa süre sonra kızı geri dönmüş ve bunun üzerine 7 gün 7 gece ziyafet verilmiş. Verilen ziyafette kızına düşkünlüğü ile bilinen annenin elinden çıkan bu çorbadaki büyük köfteler anneyi, küçük köfteler ise kızı nitelendirmiştir.
