Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul Doç. Dr. Ferhat Aslan’ın 500 yıl geriye giderek yaptığı araştırmalar sonucu yazdığı İstanbul Efsaneleri kitabı, Kültür A.Ş işbirliğiyle piyasaya çıktı

        Aslı ÖZTÜRK / HT GAZETE

        İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Aslan’ın 500 yıl geriye giderek yaptığı araştırmalar sonucu yazdığı İstanbul Efsaneleri kitabı, Kültür A.Ş işbirliğiyle piyasaya çıktı. Kitapta şehirde yüzyıllardır yaşanan efsaneler mitolojik tarihten kuruluş efsanelerine, semt hikâyelerinden tılsımlı olduğu iddia edilen sütunlara kadar farklılık gösteren 10 ana başlık altında inceleniyor. Kitapta İstanbul Boğazı’nın 700 bin insanın beden gücüyle açıldığına ya da Galata’dan uçan ilk Türk’ün Hezarfen Çelebi olmadığına dair hepimizin ilgisini çekecek birçok efsane mevcut. Efsaneleri, hikâyelerdeki gerçeklik payını ve insanların inanışlarını Aslan’la konuştuk.

        Efsaneler arasında ispatlı olanlar var mı?

        Efsanelerin kendi içerisinde bir mantığının ve kurgusunun olduğunu, insanoğlunun efsaneler vasıtasıyla kendisini, çevresini, toplumu ve tabiatı sembolik bir dille açıklamaya çalıştığını, efsanelerin inanç unsurları barındırmalarına rağmen “kutsal metin”, tarihî gerçeklikleri barındırmalarına rağmen bire bir “tarih”, kökenlerinde bu gerçeklikler olmasına rağmen de mutlak “gerçek” olmadığını bilmeliyiz.

        Efsaneleri nasıl derlediniz?

        Bu çalışmanın temeli on yıl öncesine dayanıyor. İstanbul efsanelerine yer veren Latin harfli Türkçe eser Ferhatleri, Osmanlıca yani eski harfli matbu eserleri tespit ettim ve derledim. Daha da geriye giderek bir kısım el yazması eserlerde var olan efsaneleri de kitaba aldım. Böylece günümüzden en az 500 yıl kadar öncesinde yazılmış eserleri bile taramış oldum. Tabii sözlü kaynakları da derledim.

        Fotoğrafları da siz çekmişsiniz.

        İstanbul’a ait tarihî gravürlerden, haritalardan, fotoğraf ve kartpostallardan faydalandım. Ayrıca bir ay boyunca İstanbul’da gezerek eserde bahsi geçen yerlerin fotoğraflarını çektim ve kitapta yer alan uygun efsaneleri görselleştirdim.

        İstanbul Boğazı’nın oluşumuyla ilgili size daha inandırıcı görünen bir efsane var mı?

        Günümüzdeki bilimsel yaklaşımlar bu efsanelere inanmamızı engelliyor. Ancak biz halk bilimciler mitoloji olmasaydı felsefe, efsane olmasaydı bilim, masal olmasaydı edebiyat olmazdı diyoruz. Ancak şöyle de bir şey var insanoğlunun; 700 bin askerle İstanbul Boğazı’nı oluşturma “düşüncesi” ve bu düşünceyi dile getiren “efsanesi” olmasaydı bugün İstanbul Kanalı Projesi’ni konuşuyor olmazdık.

        İstanbul’un kuruluşundaki martı efsanesinin dayanağı var mı?

        Martıların birçok efsanede yer almasının sebebi; İstanbul’un denizlerle çevrili olması dolayısıyla bu şehirde martıların çok görülmesi.

        İstanbul’un sonuyla ilgili efsanelerden hangisi daha gerçekçi?

        En yaygın inanış İstanbul’un deprem sonucu yok olacağı inanışı. Çünkü bunun tarihsel ve bilimsel bir temeli var. Çağlar boyunca bu şehirde yaşamış olan İstanbullular sayısız defa depremle yüz yüze gelmiş. O sebeple depreme eski İstanbullular “küçük kıyamet” denmişler.

        Bir de tılsımlı sütunlardan bahsediliyor. Aralarından hâla varlığını sürdüren var mı?

        Çoğu yıkılmış. Ancak bu sütunların bir kısmı hâlâ ayakta. Belki pek çoğumuz her gün yanından geçiyoruz. Ama efsanelerini bilmediğimiz için bir zamanlar ne gibi şeyler ifade ettiğini bilmiyoruz. Mesela Fatih’teki Kıztaşı, semtine adını veren Çemberlitaş, Sultanhamet Meydanı’ndaki Dikilitaş bunlardan birkaçı.

        Küçükçekmece Gölü’nün kenarındaki Garip Dede Türbesi Aleviler için çok önemli bir ibadethane. Kitaptaki efsaneyle onların inanışı arasında fark var mı?

        Efsane; “Yardıma muhtaç olan kişiyi yüz üstü bırakma, ona Allah rızası için yardım et” mesajını veriyor. Bunun gerektiği gibi davranmak bizim hem milli hem de İslami bir vazifemiz. Bu yüzden “muhtaç olana yardım etmek” ister Sünni olsun ister Alevi tüm Müslümanların hatta tüm insanların ortak değeri olmalıdır.

        Kitapta en çok ilgimi çeken efsane 12. yüzyılda Hezarfen Ahmet Çelebi’den önce bir Türk’ün Galata Kulesi’nden uçma denemesiydi...

        Aslında bu efsane Türklerin bilime ve teknolojiye ne kadar da önem verdiğini gösteriyor. O devirler Türklerin hayallerinin, ufuklarının ne derece geniş olduğuna işaret ediyor. Bu ufkun günümüz gençlerinde de olması çağımızda yaşanan uzay rekabetinde öne çıkmamıza katkı sağlayacaktır.

        SÖYLEŞİDE BAHSİ GEÇEN EFSANELER

        Küçükçekmece Gölü ve Garip Dede

        Ak sakallı, garip bir dede bütün köyü dolaşmasına rağmen bir lokma ekmek bulamaz. Son umut bir kapıyı çalar ve kapıyı açan kadın dedenin karnını doyurur. Dede, evden ayrılırken kadına, “Çocuklarını al ve bu köyden uzaklaş. Uzaklaşırken de arkana bakma” der. Kadın kendine söyleneni yapar ama merakına yenilip arkasına dönüp bakar. Baktığındaysa köyün çöktüğünü görür ve “Köy çöktü” diye bağırır. Böylece çöken köyün olduğu yerin adı önce “Çökmece” zamanla da “Çekmece Gölü” olur.

        İstanbul’un tılsımlı sütunları

        İstanbul’la ilgili efsanelerin birçoğunda şehirde, farklı etkileri olan, değişik motif ve biçimlerde tılsımlı sütunların olduğu söylenir. Bu sütunlarda veba, ateş, karıncalardan korunmak ve sevgililer için yapdığı iddia edilen birçok tılsımın varlığından bahsedilir.

        İstanbul’un kuruluşu ve martılar

        Başkentini arayan Konstantinus önce Asya yakasını seçmiş. Ancak gökyüzündeki martılar işçilerin küçük inşaat taşlarını sürekli çalıp öteki yakaya, bugün Büyük Saray’ın olduğu sahile taşımışlar. İmparator bunun ilahi bir işaret olduğunu anlamış ve şehrin Tarihi Yarımada’da kurulmasına karar vermiş.

        Galata Kulesi ve ilk uçan Türk

        12.yüzyılda Anadolu Selçuklu Sultanı ve heyeti, Bizans İmparatoru tarafından İstanbul’a davet edilir. Şenlikler ve gösteriler düzenlenir. Gösteriler sırasında Bizans imparatoru “Sizde böyle gösteriler yapabilen insanlar var mı” diye sorar. Bunun üzerine uçma konusunda yeteneği ve ihtiyaç duyulan kıyafetlere sahip olan bir kişi getirilir. Adam Galata Kulesi’nden uçmak için hamle yapar fakat rüzgârın yetersiz olması sebebiyle düşer ve ölür.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ