Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Erdoğan, vatan hainliği, aydın düşmanlığı!

        Miliyet Gazetesi yazarı Hasan Cemal'in yazısı...

        Bazen böyle olur. Her biri ayrı birer yazı konusu olabilecek konular bir anda birikir. Hepsini teker teker ele alıp yorumlamaya vakit kalmaz.

        O zaman çare belki aşağıdaki gibi bir yazı, yani her konuya şöyle bir değinip geçmek, parçalı bir köşeyle durumu bir günlüğüne kurtarmak olabilir.

        BAŞBAKAN ERDOĞAN...

        Bir haberi yakalayan gazeteciyi ve bunu yayımlayan gazete yöneticilerini vatana ihanet ile suçlamak...

        Olacak şey değil.

        Ama bizim ülkemizde rastlanabiliyor. Başbakan Erdoğan da bu kervana geçen hafta katıldı. Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'la ilgili olarak gazetemiz Milliyet'te çıkan bir haberden dolayı bize 'vatan hainliği' damgasını vurmaya kalkıştı.

        Ne yazık!

        Erdoğan'ın bu tutumu basın özgürlüğüne sığmıyor, aykırı düşüyor.

        Ayrıca Başbakan Erdoğan'ın, demokrasilerde özgür basının anlamı nedir ne değildir, demokrasilerde vatana ihanet nedir ne değildir gibi konularda ciddi bir brifinge ihtiyacı olduğu anlaşılıyor.

        Çünkü Erdoğan'ın bu tutumu, demokrasi kültürüyle kendi zihniyeti arasındaki mesafenin uzaklığını korumaya devam ettiğini de gösteriyor.

        Demokrasi kültürünü içine sindirmek ya da içselleştirmek, demek ki, hapisten geçip başbakanlık koltuğuna yükselsen bile kolay olmuyor.

        Ya da hiç olmuyor.

        Başbakan Erdoğan, bizleri vatan hainliğiyle suçlayacak yerde, böyle bir haberin MGK toplantısı öncesinde neden ve nasıl sızdırıldığına daha çok kafa yorsa belki daha iyi eder.

        Gazeteci milletini vatan haini ilan etmek kolaycı ama çıkmaz bir yoldur. Aynı zamanda siyasetçilere son tahlilde hayrı pek dokunmayan kötü bir alışkanlıktır.

        Geçmişte bunları çok gördük.

        Geçelim.

        ADALET BAKANI ÇİÇEK...

        Türkiye'de siyasal yelpazenin özellikle muhafazakâr ve milliyetçi kanadında aydın düşmanlığı hiç eksik olmadı. Bunun halk nezdinde ve seçim sandığında prim yaptığı düşünüldü.

        Onun için de bu çevrelerde demokrasiyi demokrasi yapan değerler genellikle göz ardı edildi.

        Şunu da unutmayın:

        Bu dünyadaki aydın düşmanlığı, aynı zamanda devletin demokrasi ve hukuku dışlayan değirmenine devamlı olarak su taşıdı.

        Bugün de taşıyor.

        Aydın düşmanlığı konusunda Adalet Bakanı Cemil Çiçek geçen gün çok çarpıcı bir örnek verdi. Sabah'ın pazar günkü manşetinde yer alan demecini okurken, bir kez daha düşündüm bu konuyu.

        Böylesine bir aydın düşmanlığı ile Türkiye ne demokrasiye gidebilir, ne de Avrupa Birliği yolunda yürüyebilir.

        Allah akıl versin Cemil Bey!

        DİYARBAKIR İL BAŞKANI...

        Allah akıl ihsan eylesin demek lazım gelen bir şahsiyet daha var: Demokratik Toplum Partisi(DTP) Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu.

        "Kerkük'e yapılacak bir saldırıyı Diyarbakır'a yapılmış olarak değerlendiririz" demiş bu yakınlarda...

        Hangi akla hizmet böyle bir laf etmiş bilemiyorum.

        O kadar yanlış ki.

        Diyarbakır'la Kerkük'ü aynı kaba koymak, birçok bakımdan Türkiye'de siyasetin sularını o kadar bulandıran, daha da bulandırabilecek olan bir çıkış ki, gerçekten Allah akıl versin.

        Bu kafanın, hiç kuşkunuz olmasın, Türklere de, Kürtlere de bir faydası dokunmaz.

        Bu kafa sadece Türkiye'de barışa gidebilecek yolları torpiller, ortalığı karıştırır, o kadar...

        Evet, Hilmi Aydoğdu'nun bu çıkışı birçok bakımdan yanlış.

        Ancak onu tutuklayıp içeri atmak da bir başka yanlış...

        Bu noktayı belirtmeden geçmek de hata olurdu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ