Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem TSK - AKP - Anavatan

        Adım adım izleyip, tarihe not düştüğümüz ‘Post-Postmodern Süreç’ Türkiye’deki kurumların ve oluşumların da siyasi pozisyonlarını yeniden belirliyor.

        Bu iklim içinde birkaç siyasi kavramı birden içeren oluşumların, bu kavramlardan bazılarını ön plana çıkarttığını görüyoruz.

        Evvela Bülent Arınç ve AKP’nin Cumhurbaşkanlığı tutumundan başlayalım. Ve Bülent Arınç’a hiç sinirlenip kızmayalım. Çünkü Arınç, hiç de ikiyüzlü bir tutum sergilemeyerek AKP içindeki bir gücün inisiyatifini eğilip bükülmeden ortaya koymuş ve AKP liderliğini teslim almıştır.

        Bir ‘Janus tutumu’ sergileyen ise Bülent Arınç’a teslim olan AKP liderliğidir. Türkiye’nin postmodern anomali halinde, 28 Şubat sonrası AKP’ye yönelik olarak oluşan yüzde 30’a yakın teveccühü, Arınç’ın temsil ettiği yüzde 5’in inisiyatifine teslim edecek şekilde parti yapısını tesis eden AKP liderliğinin teslimiyeti de normaldir.

        Dolayısıyla, Arınç’a teslim olan AKP, bugünkü kimliği itibariyle OTORİTER İSLAMİST bir pozisyon almıştır. Elbette önümüzdeki dönemde kadrolarını yeni isimlerle tahkim ederek ‘demokrat’ bir pozisyon almaya çalışacaktır, ancak bugünkü resim bu kadar net.

        Bugün siyastten medyaya, birçok kurumun ‘milleti by-pass’ eden, göz önüne almayan tutumunu paylaşmayan tek kurum ise TSK olarak şekillendi.

        Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘Post-post modern süreç’ içindeki pozisyonu, halkın taleplerini göz önünde bulunduran tek kurum olmaklığıyla DEMOKRAT bir anlam aldı.

        TSK, siyasal sisteme müdahale etmeyerek, siyasetteki organizmaların ihmal ettiği millet duyarlılığını seslendirmeye başladı. Bu demokrat tutum, siyasette halkın hissiyatını tercüme etmeye meyilli bir oluşumun bulunmaması nedeniyle büyük teveccüh gördü.

        Dolayısıyla TSK siyasi haritada DEMOKRASİYİ temsil eden bir kurum olarak okunmaya başladı.

        Gelelim CHP’ye…

        CHP, Kemalist ideolojiyi sahiplenmeye çalışmasına rağmen, göstermiş olduğu ‘DAR KADROCU’ tutumuyla hem denklemin iktidara talip adayı pozisyonuna yerleşemiyor hem de bunca yıl AKP’yi iktidarda tutan diyalektiğin öbür yüzü olarak alımlanıyor.

        Türkiye’nin girdiği POST-POSTMODERN SÜREÇ’i en iyi okuyan ve yeni pozisyon almakta zorlanmayan siyasi oluşum ise ANAVATAN PARTİSİ oldu.

        ANAVATAN PARTİSİ’nin Cumhurbaşkanlığı oylamasına katılmayarak girdiği yeni yolda, birbiri ardına yaptığı demokrasiyi sahiplenen ve dindarlar ile laikleri bir araya getirmeye yönelik açıklamalar, yeni süreçte merkezde oluşan boşluğa bir vakum gibi bu partiyi çekmeye başladı.

        Demek ki, 28 Şubat Süreci’nde yaşanan ve AKP’nin hanesinde oya dönüşen ‘mağduriyet’ duygusunun POST-POSTMODERN dönemde yaşanmaması ve AKP’den akışın lideri AKP içinden çıkan ANAVATAN PARTİSİ’ne yönelmesi imkanı vardır. ANAVATAN bu pozisyonuyla MİLLİ LİBERAL bir kavramı tesis ediyor.

        28 Şubat’ta yepyeni bir ‘süreç’ ile karşılaştığını idrak edemeyen Refah Partisi kadroları, konjonktürü bildikleri ‘darbe formatı’ ile okudukları için siyasi arenanın marjlarına doğru yollanmışlardı.

        Bugün ise AKP kadroları ‘POST-POSTMODERN’ süreci 28 Şubat’ın postmodern sürecinin parametreleri ile okuma eğilimi gösteriyor.

        Abdullah Gül’ün ısrarı, Cemil Çiçek’in sert açıklaması, Hüseyin Çelik’in ‘ben stilist değilim’ şeklindeki magazin dili merakı bu yanlış okumanın sonucu.

        Medyanın azımsanmayacak bir kısmı ise, Marksist terminoloji ile söylersek, bir tür ‘yanlış bilinç’ içinde, TSK’nın geri çekildiğini düşünüyor.

        Oysa yeni sürecin doğası bu. Silahlı Kuvvetler müdahale etmiyor, demokratik fikrini beyan ediyor. Bu yüzden de, analist Ercan Çitlioğlu’nun da işaret ettiği gibi, ‘taktik’ sessizlik, ‘stratejik’ sonuç olarak algılanıyor.

        AKP’nin ve yandaş medyasının zafer edasıyla her ‘mağduriyet babalanışı’, TSK’nın kollamaya çalıştığı DEMOKRASİ’yi güçlendiriyor.

        Bu sefer ‘mağduriyet yalanı’nın tutmadığını, yalanın sırrının döküldüğünü POST-POSTMODERN SÜREÇ’in gelişiminde gözleyeceğiz.

        atilganbayar@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ