Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "Şantaj ve askeri casusluk" davası devam ediyor

        İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan ikinci duruşmaya, tutuklu sanıklar emekli Albay İbrahim Sezer ile Yücel Çipli'nin de aralarında bulunduğu 16 tutuklu sanık ile davanın konusu oluşturan eylemlere ilişkin ''Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen belgelere'' dair soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Binbaşı Kemalettin Yakar ve 17 tutuksuz sanık katıldı. 22 tutuksuz sanık ise duruşmaya gelmedi.

        ''Balyoz Planı'' davası kapsamında tutukluluğuna itiraz edilen 163 sanığın tutukluluk halinin devamı yönünde karara muhalefet şerhi koymasıyla gündeme gelen mahkeme başkanı Şeref Akçay'ın sağlık raporu alması ve 1 ay izinli olması nedeniyle mahkeme heyetine başkanlık eden üye hakim Metin Özçelik, tutuksuz sanıkların kimlik tespitini yaptı.

        ''Şantaj ve askeri casusluk'' iddialarıyla ilgili, emekli Albay İbrahim Sezer'in de aralarında bulunduğu 16'sı tutuklu, 1'i başka suçtan tutuklu 56 sanığın yargılandığı davada, Sezer'in avukatları savunmalarını yaptı.

        İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Şeref Akçay'ın raporlu olması nedeniyle üye hakim Metin Özçelik'in başkanlık yaptığı duruşmada, bugünkü oturuma katılan tutuksuz sanıklardan onunun kimlik tespiti yapıldı.

        Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Albay İbrahim Sezer'in avukatı Mahir Işıkay'ın müvekkiline ait olduğu iddia edilen evde yapılan 3 Ağustos 2010 tarihli aramadan Sezer'in haberdar edilmediğini, yapılan kamera kaydının da 6 aydır kendilerine verilmediğini söyledi.

        Arama sırasında dijital verilerin yedeklenmediğini, bütün verilerin olduğu iddia edilen siyah şifreli çantanın ise nerede olduğunun bilinmediğini ifade eden Işıkay, arama yapılan dairenin müvekkilinin evi olmadığını kaydetti.

        Müvekkilinin Kara Harp Okulu mezunu olduğunu, Deniz Kuvvetlerinde doğrudan görev yapmadığını, kara ve deniz kuvvetlerinin birlikte olduğu yerlerde çalıştığını dile getiren avukat Işıkay, Sezer'in 21 yıl piyade subayı olarak çalıştığını, Güneydoğu'da görev yaptığını, bunlardan dolayı üstün hizmet ödülü aldığını vurguladı.

        ''Müvekkilim ile ilgili bir tane somut delil çıksın ertesi gün avukatlığını bırakacağım'' diyen Işıkay, belgelerin üzerinde parmak izi alınmadığını, ıslak imzalı elle yazılan bir not dahi olmadığını kaydetti.

        Sezer'e ait olduğu iddia edilen telefon fihristinde Halil adlı kişinin karşısına ''kurye'' yazıldığını dile getiren Işıkay, ''Kurye olarak kullansa karşısına yazar mı? Fihristteki hiçbir harfin ona ait olmadığına eminiz'' diye konuştu.

        Avukat Işıkay, telefon kaydında ''Vika'' adlı Rus kadından söz edildiğinin yazıldığını belirterek, daha sonra incelenen bu görüşmeye ilişkin ses kaydında ''Vika'' kelimesinin yer almadığını tespit ettiklerini, savcıya durumun aktarınca bu kelimenin sehven yazıldığının bildirildiğini anlattı.

        Bu kelimenin sehven değil de kasten yazıldığına inandıkları için görevliler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını anlatan Işıkay, telefon görüşmelerinde Rus kadınlarla ilgili konuşmalara ilişkin de ''Bu salonda erkekler arasında Rus kadın esprisi yapmayan varsa elini kaldırsın'' dedi.

        Delillerin herhangi bir menfaat karşılığında başkasına verildiğine ilişkin bir belge ve bilginin olmadığını vurgulayan Işıkay, ''Böyle askeri casusluk olmaz. Böyle örgüt mü olur? KGB değil, CIA değil'' diye konuştu.

        Müvekkilinin soruşturma nedeniyle özel hayatının paramparça edildiğini ifade eden Işıkay, soruşturma süresince, görev yaptığı birliğine alınmadığını, üzerine gelinmesi nedeniyle Sezer'in emekliliğe ayrıldığını kaydetti.

        EL YAZISI REHBERDEKİYLE UYUŞMUYOR

        Sanıkların çok büyük iftira altında olduğunu, vebalı, cüzamlı muamelesi yapılan tutuksuz sanıkların durumunun tutuklu sanıklardan daha zor olduğunu belirten Işıkay, daha sonra salonda gösterdiği sunumla internetten indirilen bir program sayesinde dosyanın adının, oluşturulma tarihinin değiştirildiğini gösterdi.

        Sezer'in diğer avukatı Ali Ozan Açıkalın da müvekkilinden küçük harfle bazı yazılar yazmasını istedi.

        Önce Alp Kenanoğlu, alt satıra parantez içinde ''Kubilay'' yazmasını isteyen Açıkalın, Sezer'e alt alta sırasıyla ''müşteri'', ''Alpay Çakarca'', ''İçişleri Bakanlığı'', ''Sayıştay'', ve ''Eskort Alev'' yazdırdı.

        Daha sonra bu kağıt ile müvekkiline ait olduğu iddia edilen telefon rehberindeki sayfanın fotokopisini mahkeme heyetine sunan avukat Açıkalın, ''Bu sözde rehber, bu da gerçek el yazısı. Bir bakıp karşılaştırabilir misiniz? Hiç alakası var mı yazıların?'' diyerek, rehberin Sezer'e ait olmadığını ifade etti.

        Açıkalın, mahkemenin sanıkların hepsine yetki vererek, suça konu edilen belgeleri toplamasını istese bile sanıkların yetkileri olsa dahi bunları bir araya getiremeyeceklerini dile getirdi.

        İDDİANAMEDEN

        İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, soruşturmayı başlatan ihbara ve soruşturmanın gelişim aşamalarına yer verilerek, elde edilen tüm delillerden, şüpheliler İbrahim Sezer, Zeki Mesten, Tamer Zorlubaş, Mehmet Seyfettin Alevcan ve Yücel Çipli'nin, çevrelerine topladıkları diğer şüphelilerle birlikte suç örgütü kurdukları ve ayrı ayrı hücre yapılanmasına girdikleri, ancak örgüt kapsamındaki tüm faaliyetleri birlikte gerçekleştirdikleri belirtilerek şüpheliler Ali Sabri Sanal, Mehmet Kutlu, Mehmet Aygün, Şafak Yürekli, Fahri Can Yıldırım, Kemalettin Yakar ve Birdem Çetinkaya'nın örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettikleri ifade ediliyor.

        Suç örgütünün, yaklaşık 5 bin kişinin kişisel verilerini hukuka aykırı olarak kaydettiği ve sakladığı, çeşitli kurumlarda görev yapan binlerce kişi hakkında toplanan bu detaylı bilgilerin, ancak ciddi bir hiyerarşik yapılanmaya sahip, örgüt mensupları arasında eylem ve görev paylaşımı bulunan, azami ölçüde gizliliğe dikkat edilen bir suç örgütünce gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu belirtilen iddianamede, şöyle deniliyor:

        ''Örgüt mensuplarının, özellikle çalıştıkları kurumlardan elde ettikleri her türlü bilgi, belge ve materyalleri aynı zamanda örgütün arşivini de saklayan İbrahim Sezer'e gönderdikleri, örgüt mensuplarının özellikle şantaj amaçlı gizli görüntü elde edilmesi, casusluk faaliyetlerine yönelik gizli belge temin edilmesi, yine örgütün kullanmayı planladığı kişilere kadın ve yer temin edilmesi, örgüte düşman veya dost olan veya örgüt tarafından kullanılabilecek kişilerin belirlenmesi, ayrıca bu kişilerle ilgili kişisel verilerin kaydedilmesi işlemlerini yürüttükleri anlaşılmıştır.

        Şüphelilerden ele geçirilen dijital verilerde yer alan gizli belgelerin mahiyeti, sayısı, bu hususta örgütün talimatları ve özellikle elde edilen belgelere ilişkin tutulan notlar göz önüne alındığında, özellikle devletin stratejik kurumlarına sızan örgüt mensuplarının çalıştıkları kurumlardan elde ettikleri devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri bağlı bulundukları örgüt yöneticilerine ulaştırdıkları, kendilerine bu belgeyi getiren ancak örgüt üyesi olmayan kişilere ücret ödedikleri, özellikle TÜBİTAK tarafından TSK için yürütülen ve ülke yararına gerçekleştirilen projeleri durdurmaya, yavaşlatmaya veya engellemeye çalıştıkları, casusluk faaliyeti kapsamında elde ettikleri bazı belge veya projeleri yabancı ülkelere pazarlamayı planladıkları, eylem ve faaliyetlerine devam etmek amacıyla çalıştıkları kuruma alınacak elemanlar arasına örgüt mensuplarını veya örgüte yakın kişileri yerleştirmeye çalıştıkları anlaşılmıştır.''

        CEZA İSTEMLERİ

        İddianamede, tutuklu sanık İbrahim Sezer'in ''suç işlemek amacıyla örgüt kurma, 33 kez özel hayatın gizliliğini ihlal etme, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması, kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme, fuhşa teşvik etme, devletin gizliliğine ilişkin belgeleri yok etme, sahtecilik yapma veya çalma, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme, gizli belgeleri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etme ve yasaklanan bilgileri temin etme'' suçlarından toplam 60 yıl 8 ay ile 172,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

        Gözaltına alındığında TÜBİTAK'ta daire başkanı olan sanıklardan Yücel Çipli'nin ise ''suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme, devletin gizliliğine ilişkin belgeleri yok etme, sahtecilik yapma veya çalma, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme, yasaklanan bilgileri temin etme, gizli belgeleri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etme'' suçlarından toplam 31 ile 58 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, temin ettiği gizli belgeleri örgüt üyelerine verdiği iddia edilen Tuğamiral Şafak Yürekli'nin, ''örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, yasaklanan bilgileri temin etme'' suçlarından 2 ile 6 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor.

        ''Askeri okulda okuyan bazı öğrencilerin disiplin cezası almaması amacıyla örgütün talimatlarına uygun olarak aracı olduğu ve örgüt yöneticisi emekli Albay İbrahim Sezer'e elinde bulunan bazı belge ve bilgileri dijital ortama kaydedip ilettiği'' öne sürülen sanık Tuğamiral Fahri Can Yıldırım'ın da ''suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan 1 ile 3 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, Mehmet Seyfettin Alevcan, Zeki Mesten ve Tamer Zorlubaş'ın da aralarında bulunduğu 52 sanığın da 1 ile 115 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılması isteniyor.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ