Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Tek yol erken seçim

        Ergenekon davası dolayısıyla, İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek'in gözaltına alınması, şok bir gelişme. Türkiye'de, yargıya o kadar güven kalmadı ki, birçok kişi, bu işin içinde bir şeyler olabileceğini düşünüyor. Acaba, iktidar gündem mi değiştirmek istedi? Ve hatta, iktidara rağmen, polis ve yargıdaki Fethullahçı örgütlenme mi, bu gelişmenin önünü açtı? Sorular birbirini takip ediyor. Yargı öylesine siyasallaştı ki, ben, nasıl AK Parti aleyhindeki kapatma davasını "hukuk darbesi" olarak değerlendiriyorsam, pekâla, "laikçi-Kemalist kesim" de Ergenekon operasyonunun, Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu'na kadar uzanmasını şüphe ve derin bir kaygıyla karşılayabilir. Son gelişmelerle, gerginliğin daha da artacağı görülüyor. Öyleyse ne yapılmalı? İki imkân var: 1) Anayasa değişikliği ile parti kapatma zorlaştırılabilir. Almanya'da, İspanya'da kapatma davaları parlamento kararına bağlı. Siyasi bir mahiyet taşıdığı gerekçesiyle, Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinden dava açılması için Adalet Bakanı'nın izin vermesi isteniyor. Kapatma davalarında, doğuracağı siyasi neticeler de göz önüne alınarak, TBMM'nin müdahalede bulunabilmesi imkânı niçin yaratılmasın? Ama bu yasal düzenlemelerin şimdi yapılması gerginlik ve tartışmayı arttıracaktır. 2) Bence doğru çözüm, sine-i millet . Tayyip Erdoğan, derhal genel seçimleri ilân etsin ve halkın karşısına çıktığında, 12 Eylül rejimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde yeni bir anayasa için destek istesin. Böylece, Deniz Baykal'ın "Bu Meclis, Kurucu Meclis gibi çalışamaz. Çünkü 22 Temmuz seçimlerinde halktan böyle bir yetki alınmamıştır" itirazı da ortadan kalkar. Herkes "sinei millet" dedi, ama kimse seçimi göze alamadı. Tayyip Erdoğan göze alırsa, Türkiye'de bir ilk gerçekleşmiş olacak.

        Ergenekon

        Ergenekon ciddi bir olay. Örgütün amacı, ülkede istikrarsızlık yaratarak, darbeye zemin hazırlamaktı. Ümraniye'de ele geçen bombaların birkaçının Alparslan Arslan tarafından Cumhuriyet gazetesine atıldığı, Arslan'ın daha sonra Danıştay'a saldırı düzenlediği ve böylece, "laiklik elden gidiyor" mitinglerinin fitilini ateşlediği biliniyor. Bu kişinin, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, Kuvvayi Milliye Derneği'nde yandaşlarına ettirdiği "ölüm yeminiyle" tanınan emekli albay Fikri Karadağ, Susurluk'taki kazayla ön plana çıkan emekli tuğgeneral Veli Küçük ile irtibatı bulunduğu ileri sürülüyor. Mahkeme, iddiaları ciddiye almış olacak ki, adı geçenlerin tutukluluk halleri devam ediyor. Ama, Ergenekon'a İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek gibi isimler eklemlenebilir mi? Amaç benzerliği olsa dahi, bu şahısların o işlere karışmadığını düşünüyorum; ümit ediyorum. Türkiye'de sivillerin cuntalarla işbirliğine girdiği görülmemiş bir hadise değil elbette. 12 Mart öncesi, Madanoğlu cuntası içinde bazı siviller yer almadı mı? Doğan Avcıoğlu ve Devrim gazetesi çevresinde kümelenen bir kısım aydının -ki buna İlhan Selçuk da dahildir-"cici demokrasinin" yıkılması, darbeyle devrimin önünün açılması hayallerini gördüğünü unutabilir miyiz? (Hasan Cemal "Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım" kitabında, İlhan Selçuk'un şu cümlesini aktarıyor: "9 Mart başarılı olsaydı, 27 Mayıs'ın devamı olacaktı." ) Ama tekrar edeyim, şu an o irtibat bana inandırıcı gelmiyor. İpler gerildikçe geriliyor; hükûmetten ciddi bir açıklama bekliyoruz.

        Sabah

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ