Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Hilmi Özkök Silivri'de, ERGENEKON DAVASI, HİLMİ ÖZKÖK

        AHT MUHABİRİ ZÜLFİKAR ALİ AYDIN SİLİVRİ'DEN BİLDİRİYOR

        Ergenekon Davası dün tarihi bir 'tanıklığa' sahne oldu. 2002-2006 tarihleri arasında görev yapan eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, AK Parti Hükümeti'ne yönelik darbe girişimiyle ilgili 65'i tutuklu 273 sanığın yargılandığı davada tanık olarak ifade verdi. 2003-2004 yılları arasında hazırlandığı öne sürülen darbe planlarıyla ilgili bilgisine başvurulan Özkök, AK Parti'nin iktirada gelmesinin ardından kendisi de dahil TSK'da bir tedirginlik olduğunu ifade ederek, 2003 yılında Ankara'da orgenerallerin katıldığı toplantıda 'muhtıra' kelimesinin geçtiğini ancak bunun resmi bir teklif olmadığını ifade etti. Özkök, "Beyin fırtanısı sırasında söylenmişti" dedi. Özkök, Başbakan'a 'Genç subaylar tedirgin değil' dediği iddiasının doğru olmadığını ifade ederek, "Aksine tedirginlik olduğunu anlattım" diye konuştu. Büyük

        İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tanık olarak ifade vermesi için davet edilen Özkök, saat 09.00 sıralarında davanın görüldüğü Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ne geldi. Resmi jandarma eskortunun eşliğinde iki sivil koruma aracıyla, gelen Özkök, hakim ve savcuların kullandığı kapıdan içeri giriş yaptı. Ardından da 213'nci duruşmanın görüldüğü büyük salona alındı.

        YEMİN ETTİ, BİLGİM DAHİLİNDE CEVAP VERECEĞİM DEDİ

        Duruşmada Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, tanıklardan emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün hazır olduğunu bildirerek, kürsüye çağırdı. Başkan Özese, KÜRSkimlik tespiti yapılan Hilmi Özkök'e tanıklar için belirlenen yasal haklarını hatırlatarak, yeminini yaptırdı. Özkök, Özese'nin soruları üzerine sanıklarla bir akrabalığı olmadığını söyledi.Kürsüde oturarak konuşabileceğinin söylenmesi üzerine Özkök, yanındaki sandalyeye oturdu.Askerliğiyle ilgili şahit olduğu şeyleri anlatacağını ve sorulan sorulara bilgisi dahilinde cevap vereceğini söyledi. Mahkeme Başkanı Özese, tanık Özkök'e "Sizden gerçekleri söylemenizi bekliyoruz" diyerek bildiklerini anlatmasını istedi.

        AK PARTİ İKTİDARA GELİNCE BEN DE DAHİL BİR TEDİRGİNLİK OLUŞTU

        2002 yılının Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine atandığını, görevine başlamasından kısa bir süre sonra AK Parti'nin iktidara geldiğini anlatan Hilmi Özkök, "2002 yılında, şu anki parti iktidara geldi. Ben de dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluştu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman 'acaba bir geriye dönüş olur mu?' veya 'ülkenin bölünmez bütünlüğü ile bağımsızlığına bir zarar gelebilecek bir ortam gelir mi?' diye endişe ettik. Bu konuda toplantılar yaptık. TSK'daki toplantılarda herkes görüşlerini özgürce dile getirir. Ancak komutanın verdiği emir neyse o uygulanır. Söz konusu toplantılarda da görüşler ifade edildi. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Ben bunu normal karşılarım" şeklinde konuştu.

        YAKAMOZ VE AYIŞIĞI, ÖNÜME SUNUM OLARAK GELDİ

        Özkök, o dönemde yoğun bir gündemin olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Bana 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldi. Bunun içindeki sunumlar 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' olduğu iddia edilen sunumlardı. Nasıl geldiğini bilmiyorum.Bunları ilk kez görüyordum. Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. Bu nedenle astlarımla bile paylaşmadım. Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bazen bir fıkra, bazen bir espri, bazen de açıkça, bu konulardan haberdar olduğumu ifade ettim. Bulunduğumuz makamlar çok önemli makamlar. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrinde 300 bin kişi var. Meşru olmayan, gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Bu astlardan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Ben cesur olduğumdan mı? Onların eğitimlerine güven duyduğumu belirtmek için yaptım. 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' meşru bir belge olmadığından işlem yapmadım.''

        Daha sonradan bazı kişilerin emekli olduğunu, bazılarının kaldığını aktaran Özkök, bu konuların kendisinin emekliliğinden sonra yeniden gündeme geldiğini söyledi.

        TOPLANTIDA MUHTIRA KELİMESİ GEÇTİ

        Özkök'ün söyleyeceklerini tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Hilmi Özkök, soruşturma aşamasında 25 Nisan 2009 tarihinde Özkök'ün Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadesini okumaya başladı. Özese, savcılık ifadesinin bir kısmında Özkök'e, "Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?" şeklinde soru yöneltildiğini hatırlattı. Özese, Özkök'ün de, "Ben 2002 yılı Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim. Kısa bir süre sonra iktidar partisi değişti. Şura toplantıları öncesinde adet gereği Orgeneraller Ankara'ya gelir ve orada çeşitli toplantılar yapılır ve bu toplantılarda şura konuşulacak konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alış-verişi yapılır ve kendi aramızda müzakere edilir. İktidara gelen yeni partinin yetkilerinin geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanlar toplantıda açık açık görüşlerini beyan ettiler. Usül olarak en kıdemsizden başladığını söyledim. Herkesin şahsi görüşünün yanında kimse benim yanımda muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamaz. Ben de böyle bir şeye fırsat vermem. Görevde bulunduğum daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmemiştir" diye cevap verdiğini hatırlattı. Bu sırada bir düzeltme yapmak istediğini belirten Özkök, "Geçen bir gazeteci bir röportajıma atıfta bulunarak (Duruşmada tanık olarak dinlenen Alper Görmüş'ü işaret ederek) 'Teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım da başka olurdu' dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunum yaparlar. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet orada böyle bir söz (Muhtıra) söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi" dedi.

        "MİT MÜSTEŞARI 2003 YILINDA ERGENEKON ŞEMASINI BANA GÖSTERDİ"

        Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, MİT tarafından Genelkurmay Başkanı ve Başbakan'a gönderilen ''Ergenekon'' şeması ve belgelerini sordu. Özese, MİT'in mahkemeye gönderdiği yazıda, ''3 Temmuz 2003 tarihli isimsiz bir yazı ve ekinde 'Ergenekon' lobi belgesi çerçevesinde hazırlanan şema ve kitapçığın 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı'na intikal ettirildiğini, aynı kapsamdaki bilgi notunun da 26 Mayıs 2006'da Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na gönderildiğinin'' yer aldığını hatırlattı. Ardından da dosyada bulunan ''Ergenekon'' şeması ve ekindeki belgeleri Özkök'e gösterdi. Özkök, şemanın kendisine 2003 yılında dönemin MİT Müsteşarı Şansal Atasagun tarafından gösterildiğini, şemada ciddi tutarsızlıklar gördüğünü bu nedenle işlem yapmadığını anlatarak, şemayı Generkurmay İstihbarat Başkanlığı'na gönderdiğini bildirdi. MİT tarafından verilen belgenin üzerinde makam, tarih ve imza olmadığını belirten Özkök, ''Hala üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olarak düşünmüyorum'' dedi. Savcı Pekgüzel de ''Ömrünüzü askerlikle geçirmişiniz. 'Ergenekon' adını, ilk sanıklardan Erol Mütercimler kamuoyuna duyurdu. Bugün İtalya, Yunanistan gibi NATO ülkelerinde bu tür gizli örgütlenmelerin olduğuna kimse itiraz etmiyor. 'Ergenekon' örgütünün varlığı konusunda bilginiz var mı?'' diye sordu. ''Ergenekon'' adını ilk kez MİT'in belgesinde gördüğünü ifade eden Özkök, ''O zaman tutarsız olarak değerlendirdiğim belge dışında bilgim yok'' yanıtını verdi. ''Ergenekon, yazılı ve görsel basında yer aldı. İçinde askerlerin olduğu belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından bunlarla ilgili bir şey yapıldı mı?'' sorusuna da kendi döneminde bilgisi dahilinde böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi.

        ERGENEKON BELGELERİNDE BÜYÜK TUTARSIZLIK VARDI

        Özkök, Pekgüzel'in ''Bu belgenin arşivlenecek mahiyette olmadığını söylüyorsunuz. Size MİT tarafından yapılan arzın nasıl olduğu, içeriği konusunda detaylı bilgi verir misiniz?'' sorusuna ise ''Ergenekon belgesinde büyük tutarsızlık vardı. Askeri yönden olmayan bir mantık hatası vardı. Şemada kıdemsiz komutanlar kıdemlilerin üstünde yer alıyordu. Ben belgeyi İstihbarat Başkanı'na gönderdim. İnceler, ciddi bir durum olursa bana bildirir. Ancak böyle bir şey olmadı. Belgeler makamında, MİT müsteşarı tarafından kağıt şeklinde verildi'' yanıtını verdi. Pekgüzel, 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na da gönderilen MİT belgesini Genelkurmay Başkanlığı'na sorduklarını, ancak bunlara rastlanmadığının bildirildiğini söyledi.Özkök de bunun 2006 yılında kendisine gelmediğini belirterek, o dönemdeki istihbarat başkanını da hatırlamadığını kaydetti.

        BAŞBAKANA 'GENÇ SUBAYLAR TEDİRGİN DEĞİL DEMEDİM

        Savcı Pekgüzel, Özkök'e 2004 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde Ergenekon Davası sanığı Mustafa Balbay'ın yazdığı "Genç Subaylar Tedirgin" haberini sordu. Pekgüzel, Mustafa Balbay'dan çıkan bazı notlarda bu haberle ilgili MİT Müsteşarlığı'nda bir yemek yenildiğini yemeğe MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Yardımcısı Miktad Alpay ile hayatını kaybeden gazeteci İlhan Selçuk, Gazeteci İbrahim Yıldız ve Mustafa Balbay'ın katıldığını söyledi. Bu notlara göre Atasagun'un, "Haberin Cumhuriyette yayınlanması büyük etki yarattı. Kaynağınızı bilmiyorum ama 1. Ordu Komutanlığı'nda ihtilal hazırlığı var. Haberden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çatlak oluştu" denildiğini anlatan Savcı Pekgüzel, "Bu konuda bilginiz var mı?" diye sordu. Özkök ise "Benim bu konuşmadan bilgim yok yalnız bu haberle ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. Benim bu haberden sonra Genelkurmay Başkanı olarak Başbakan'a gidip 'Genç Subaylar Tedirgin değil' dediğim iddia edildi. Biz Sayın Başbakan'la başbaşa görüştük. Kimse de yoktu. Ben kendilerine 'Genç subaylar tedirgin değil' demedim. Aksine tedirginlik olduğunu anlattım. Biz de bu tip görüşler vardı ve ben bu konuda sayın Başbakan'a görüşlerimi anlattım. Ben bu görüşlerimi anlattıktan sonra da bu haberden sonra da Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir çatlak olduğunu görmedim"diye konuştu.

        YASADIŞI DİNLEMELERLE İLGİLİ JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI'NI UYARDIM

        Savcı Pekgüzel, Özkök'e Hurşit Tolon ile ilgili bir ses kaydı olduğunu belirterek, Tolon'un bu ses kayıtlarında dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın İstanbul'dan Ankara'ya gelmesinden söz ettiğini söyledi. Pekgüzel'in sorusuna avukat Celal Ülgen, "Bu soruya itirazım var. Çetin Doğan Balyoz Davası sanığıdır. Bu soru o dava için delil toplamak amacıyla sorulmaktadır" dedi. Ancak Mahkeme, Özkök'ün soruyu yanıtlamasına izin verdi. Özkök de "Çetin Doğan'ın Ankara'ya gelmesi askeri teammüller açısından mümkün değildi. Çünkü bekleme süresinin sonundaydı" dedi. Hilmi Özkök, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde yasadışı dinleme yapıldığı, siyasetçilerin dinlendiği iddialarıyla ilgili bir soruya da, "Bu konuda Jandarma Genel Komutanlığı'nı uyardım. İmkan ve kabiliyetlerinizi başka yollar için kullanmayın' dedim, yapılıyorsa engellemeyi düşündüm" diye konuştu. "İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ile Teknik Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur'a dinleme işlemlerinin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek kendilerini uyardım. 'Dinleme konusunda kanundan sapmayın' dedim" dedi.

        ZEHİRLENME İDDİASI EFSANEDİR

        Hlmi Özkök, Savcı Pekgüzel'in Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerden bir bölüm okuyarak, "Günlüklerde yer alan Yaşar Büyükanıt'ın zehirlenmesinin düşünüldüğü konusunda bilgisinin olup olmadığını sorusu üzerine "Zehirlenme bir efsanedir. Benimle ilgili de söylendi. Karargaha sefertası ile yemek götürmemin sağlık nedeniyle olduğunu defalarca söyledim. Birlikleri geziyorum, oralarda yemek yiyorum beni karargahta mı zehirleyecekler? Bu Ayışığı ve Yakamoz'da 'etkisiz hale getirmek'ten, 'pasifize' etmekten bahsedildiği için böyle bir şey hayal etmiş olmalılar" diye cevap verdi. Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde darbe girişimini engellediği için zehirlenebileceği iddia edilmişti.

        "HAKKIMDA BÜYÜK YIPRATMA KAPMANYASI YAPILDI"

        Önemli bir gazetenin tanınmış yazarının kendisi hakkında '18 yıl yurtdışında kaldığı ve ülke gerçeklerinden haberdar değil' şeklinde yazı yazdığını söyleyen Özkök konuşmasını söyle sürdürdü: "Söz konusu gazeteci bana 'Haber kaynağım çok sağlam. Yüksek rütbeli biri verdi bu bilgileri. Benim hakkımdaki bilgilere Vikipedi üzerinden bile ulaşabilirsin. Bu bilgi doğru değil". Özkök, "Hakkımda büyük yıpratma kampanyası yapıldı. Bu kampanyalar sadece basının kafasından uydurduğu şeyler değildi belli mihraklar tarafından kurgulandığını düşünüyorum. Burada çok karmaşık bir şey vardı. Mahkemenize bunu özellikle arz ediyorum" dedi.

        HİLAFETİN KALDIRILMASIYLA İLGİLİ TOPLANTI SORULDU

        Savcı Pekgüzel, Özkök'e 3 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret Odası'nda yapıldığı iddia edilen hilafetin kaldırılmasıyla ilgili toplantıyı sordu. Toplantının yapıldığı tarihte yurtdışında olduğunu anlatan Özkök "Konferansla ilgili bilgi verilmedi. Benim yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız oldum. 'Keşke gitmeseydiniz, gitmeseydiniz iyi olurdu' dedim. Toplantıyı kimin organize ettiğini bilmiyorum. Ancak katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim'" dedi. Özkök sorular üzerine "Gayri resmi yollardan, imzasız mektup, CD ve benzeri şekilde Genelkurmay Başkanlığı'na çok sayıda ihbar gelir. Bunların özel kalemim tarafından seçilerek bana sunulur. Hatta bazıları Genelkurmay 2. Başkanı'na danışılarak bana sunulurdu. İmzalı olmayan bu belgelerle hukuki bir işlem yapmayız. Ancak, ileri ki çalışmalarımızda bunları dikkate alırız" diye konuştu.

        BAŞBUĞ SUSTU, AVUKATI O TELEFON GÖRÜŞMESİNİ SORDU

        Ergenekon Davası'nda tanık olarak dinlenen Hilmi Özkök'e sanık olarak yargılanan İlker Başbuğ soru sormadı. Ancak Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, "İlker Başbuğ'un 2003-2005 yılları arasında ikinci başkanı ve kara kuvvetleri komutanı olarak atanması yönünde sizin talebiniz oldu mu?" sorusunu yöneltti. Özkök de "Evet ben istedim" yanıtını verdi. Bunun üzerine avukat Sezer, "Görev yaptığınız süre boyunca Anayasal düzenin aleyhine herhangi bir teklifi ima yoluyla bile olmuş mudur" diye sordu. Özkök de 'Hayır' dedi.

        Sezer son olarak ise İlker Başbuğ'un kendisine dinletilmek istenilmesi üzerine duruşma salonunu terk ettiği telefon görüşmesiyle ilgili bir soru yöneltti:"Daha önceki duruşmalarda Fatma Cengiz ve İbrahim Şahin arasında sizin de adınızın geçtiği konuşma müvekkilime dinletildi. Bu konuşmada bu iki kişinin sizden 'dede' diye bahsettikleri anlaşılıyor. Bununla ilgili bilginiz var mı?"

        Bu soru Özkök ile mahkemeden söz alan Fatma Şahin arasında şu diyaloğun yaşanmasına neden oldu:

        Özkök: ibrahim Şahin'i basından tanırım. Kendisiyle hiçbir konuşmam olmadı. Fatma Cengiz'i tanımıyorum.

        Cengiz: Efendim Kayseri'ye geldiğimde korumanız benden İbrahim Şahin'in telefonunu istemişti. Hatırladınız mı?

        Özkök: Hayır öyle bir telefon istemedim. Sizi tanımıyorum. Genelkurmay Karargahı'nda beni tanımadığım kişilerle konuşturmazlar. Bu konuda ciddi bir gayret vardır. İbrahim Şahin ile telefonla bile olsa hiç konuşmadım.

        Hilmi Ökök'ün ifade verdiği duruşma sona erdi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ