Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Melatonin radyoterapi gören baş-boyun kanserli hastaların yan etkilerini azaltabilir mi?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kanser, vücudumuzdaki hücre düzeyinde meydana gelen kontrolsüz hücre bölünmesi olarak tanımlanıyor. Her yıl yaklaşık 14 milyon yeni kanser vakasının yaklaşık 8 milyonu ölümle sonuçlanıyor. Ölümlerin yüzde 70’inin orta ve düşük gelirli ülkelerde görüldüğü belirtiliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de her 5 ölümden biri kanser nedeniyle meydana geliyor ve ülkemizde günlük ortalama 450 kişiye kanser teşhisi konuyor.

        100’DEN FAZLA ÇEŞİDİ VAR

        Kanserin altında hem genetik yatkınlıklar hem de dışarıdan gelen ve mevcut genetik yapıyı (DNA) bozan virüs, radyasyon, kansorojen maddeler ve sigara metabolitleri bulunuyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Aras, “Hastalığın vücudumuzun çeşitli bölgelerinde hücrelerin kontrolsüz çoğalmalarıyla oluşan 100’den fazla çeşidi bulunuyor. Kanser rutin olarak anne babadan çocuklara geçen bir hastalık olarak değerlendirilmiyor. Normalde genlerimizin bir kısmı hücrelerin çoğalması, bir kısmı da durdurulması veya bastırılması emri veriyor. Hücrelerin çoğalması veya durdurulma mekanizması arasındaki dengenin bozulması kanser oluşumuyla sonuçlanıyor. Örneğin binlerce genden biri olan tümör baskılayıcı ‘p53 geni’ hücrelere, ‘büyüme’ veya ‘kendini sınırlandır’ diyen bir gen olarak biliniyor. Bu genin aktivitesinin azalması yani mutasyona uğrayıp bu mutasyon sonucunda çoğalmaya “dur!” deme yeteneğini kaybetmesi durumunda kanser oluşuyor” diyor.

        P53 GENİNE DİKKAT!

        Bazı insanlarda akciğer kanseri gelişirken bazı insanlarda gelişememesinin nedenlerinden birinin p53 geni olduğu belirtiliyor. Bu gen aktif ve baskınsa kişi sigara içse bile akciğer kanseri olmuyor. Yeterince aktif değilse sigara içmese bile akciğer kanserine yakalanabiliyor. Buna karşın kanserin sadece genetik faktörlere değil UV, asbest, radyasyon, beslenme koşulları gibi çevresel faktörlere de bağlı olduğu belirtiliyor.

        KANSER TEDAVİSİNDE RADYOTERAPİNİN ROLÜ

        Radyoterapi on yıllardır kanser tedavisinde etkili şekilde uygulanan bir tedavi yöntemi olarak değerlendiriliyor. Kanser tedavisi gören hastaların yüzde 60-70’inin tedavi aşamalarının bir kısmında radyoterapiye ihtiyaç duydukları belirtiliyor. Radyoterapi tıpkı cerrahi gibi lokal bir tedavi yöntemi olarak değerlendiriliyor.

        Bu tedavi iki gruba ayrılıyor;

        Küratif tedavi, tümör gücünü X-ışınları ile lokal bölgesel tümörleri yok etmek, hastalığın tekrar nüks riskini azaltmak ve dolaylı olarak uzak metastazları engellemek için uygulanıyor.

        Palyatif tedavi ise semptomları iyileştirmek, tümörün küçülmesi ve bazı etkilerinin kaldırılması ile metastaz, ağrı, kanama, nefes darlığı gibi semptomları düzeltmek için gerçekleştiriliyor.

        RADYOTERAPİ HER KANSER TÜRÜNE UYGULANIR MI?

        Doç. Dr. Serhat Aras, “Radyoterapi birçok kanser tedavisinde kemoterapi ve cerrahiyle kombine ya da tek başına uygulanabilir. Genellikle kanser tedavilerinde son adım olduğu düşünülse de lokal tümör tedavisinde cerrahi kadar güçlü bir basamak olarak güçlü lokal etkiye sahiptir. Örneğin prostat kanserinin tüm evrelerinde radyoterapi uygulamasının çok etkili sonuçları vardır. Özellikle erken evre prostat kanserlerinde radyoterapi cerrahi ile aynı sağ kalım etkisine sahiptir. Bu da ameliyata gerek kalmadığının göstergesi olarak değerlendirilir. Radyoterapi günümüzde akciğer, beyin, baş ve boyun tümörlerinde de etkili şekilde uygulanmaktadır” diyor.

        RADYASYONUN YAN ETKİLERİ

        Gelişen teknolojiye bağlı olarak geliştirilen radyoterapi tedavi cihazları sayesinde, tümör hacmine en yüksek radyasyon dozu verilirken sağlıklı dokular üzerinde hasarın en düşük seviyede tutulması hedefleniyor. Doç. Dr. Serhat Aras, “Buna karşın ‘sıfır etki’ diye bir şey yoktur. Tedavi hacmi, uygulanan radyasyon dozu ve tekniği gibi faktörler nedeniyle radyoterapinin yol açtığı olası yan etkiler görülebilir” diyor. Radyoterapi baş boyun kanserlerinin neredeyse tüm evrelerinde bir tedavi yöntemi olarak önemli rol oynarken ciddi yan etkilere de neden olabiliyor. Baş ve boyunda bulunan birçok organ, radyasyondan etkileniyor ve fonksiyonlarında ortaya çıkan bozukluklar radyasyonun yan etkileri olarak tanımlanıyor. Örneğin, yüksek enerjili iyonize radyasyonun kullanıldığı baş-boyun kanser radyoterapisi, hastaların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ağız kuruluğu (xerostomia), yutma güçlüğü, konuşma zorluğu, tat alma değişimi, diş çürüme riski ve tükürük bezi fonksiyon bozuklukları gibi oral kavite üzerinde istenmeyen şiddette olumsuz etkilere neden olabiliyor.

        YAN ETKİLER AZALTILABİLİR Mİ?

        Antioksidanlar ise iyonize radyasyon tarafından üretilen serbest radikalleri ve diğer toksik maddeleri temizliyor. Antioksidanların iyonize radyasyonun neden olduğu istenmeyen toksiklere karşı makromoleküler hücreleri koruma üzerinde de önemli etkisi bulunuyor. Farklı radyoterapi uygulamalarında ışın maruziyetine bağlı olarak kullanılan antioksidanlar, hastaların yaşam kalitesini artırmakla kalmayıp radyasyon toksisitesine karşı dokuları da önemli oranda koruyor.

        MELATONİNİN KORUYUCU ETKİSİ VAR MI?

        Baş ve boyun radyoterapisinde iyonize radyasyonun neden olduğu doku hasarlarına karşı kullanılan melatonin, radyoterapinin neden olduğu serbest radikalleri temizleyen güçlü bir antioksidan olarak değerlendiriliyor. Baş ve boyun radyoterapisinin dışında, literatürde üriner, mesane, akciğer ve kan dolaşımı gibi vücudun değişik organ ve sistemlerinde radyasyonla ilişkili doku hasarlarını koruduğuna yönelik birçok çalışma bulunduğuna da dikkat çekiliyor.

        GÜÇLÜ RADYOKORUYUCU

        Doç. Dr. Serhat Aras, “Baş-boyun radyoterapisinde tükürük bezi hasarlarına karşı melatoninin radyokoruyucu etkisi” üzerinde yaptıkları çalışmayla hastaları yan etkilerden korumayı ve yaşam kalitelerini artırmayı amaçladıklarını söyleyerek devam ediyor; Sıçanlar üzerinde radyoterapiye bağlı tükürük bezi hasarlarına karşı melatoninin radyokoruyucu etkisini sintigrafi bulgular kullanarak göstermeyi hedefliyoruz. Çalışma, radyasyon onkolojisi ve nükleer tıp bilim dallarının ortaklığıyla gerçekleştirildi. Bu amaçla deneysel sıçan modelleri kullanarak önce radyoterapi ile tükürük bezi hasarları oluşturduk ardından melatonin ile tedavi ederek bu hasarların iyileşmesini sintigrafik bulgular ışığında gözlemledik. Çalışmamızın sonuçları, güçlü bir antioksidan olan melatoninin, baş ve boyun radyoterapisinden sonra güçlü bir radyokoruyucu etkiye sahip olduğunu gösterdi” diyor.

        İYİLEŞTİRİCİ ANTİOKSİDAN

        Radyoterapi sonrası ağız kuruluğu gibi sorunlar yaşayan hastaların yaşam konforunu doğrudan etkileyen ciddi yan etkilerin melatonin gibi antioksidanlar kullanılarak iyileşeceğini düşündüklerini söyleyen Doç. Dr. Serhat Aras devam ediyor; “Kanser tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirdiği için radyoterapi, kemoterapi veya cerrahinin dışında böylesi koruyucu ek tedavilerle hastaların olası yan etkilerinin en aza indirgenebileceğini öngörebiliriz. Hedefimiz melatoninin, sıçanlar üzerinde gösterdiğimiz bu olumlu etkisinin, prospektif çalışmalar yaparak insanlar üzerinde de tedavi edici etkiye sahip olup olmadığını göstermek.”

        ÖDÜLLÜ ARAŞTIRMA

        Araştırmanın, “Radiation Physics and Chemistry” dergisinde uluslararası makale olarak yayınlandığı ve Radyasyon Onkolojisi alanında “2023 uluslararası en iyi araştırma ödülüne” (İnternational Best Researcher Award) layık görüldüğü belirtiliyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ