Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Neslihan Yeldan: Repertuvarımda birçok kadın var - Magazin haberleri
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        * Ortaoyuncular...

        * Kent Tiyatrosu

        * Dormen Tiyatrosu...

        * BKM...

        Oyuncuların tedrisatından geçmeyi hayal ettiği ülkemizin köklü tiyatro toplulukları.

        * Haldun Dormen...

        * Yıldız Kenter...

        * Ferhan Şensoy...

        * Münir Özkul...

        * Erol Günaydın...

        * Yılmaz Erdoğan...

        * Demet Akbağ...

        Oyuncuların tedrisatlarından geçmeyi hayal ettiği, karşılıklı rol almayı arzuladığı üstatlar.

        O hayale, o arzulara nail olmuş kişilerden biri Neslihan Yeldan...

        SHOW TV'nin fenomen dizisi 'Gelsin Hayat Bildiği Gibi'de 'Asuman'ı canlandıran Neslihan Yeldan, Habertürk HT Stüdyo'da konuğumuz oldu. Yeldan, dizinin kadrosuna dâhil olma sürecinden İngiltere'de tek kişilik oyun sahneleme çalışmaları hakkında birçok konuda açıklamalarda bulundu.

        • Neslihan Hanım, SHOW TV’de yayınlanan ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’ adlı diziye girdiniz. Teklif geldiği zaman ne hissettiniz?

        Uzunca süre bir rolü oynadıktan sonra bir sonraki sezonun rolünü hayal etmeye başlarım. 1 - 1.5 yıl kadar ara verdim. Oğlum, yurt dışına taşınınca bir ayağım orada oldu. Gidip gelmelerim çok olunca bir dizide oynayamayacağımı biliyordum. Bir ara vermiştim ama hayalim bir sonraki işin kötü kadın karakteri olmasıydı ve tak diye 'Asuman' rolü geldi. Genelde öyle oluyor… Bir şeyi oynuyorum, bir karakter yaratıyorum sonra onun tam ters köşe karakterini oynamak istiyorum. Ruhumu da oyunculuğumu da parlatmak, bileyletmek, mücadele etmek için istiyorum. Çok şükür geliyor bir şekilde.

        REKLAM

        • O halde ‘Asuman’; bir hayli istediğiniz, hayal ettiğiniz karakterdi…

        Çizmedim tabii ama sadece biraz kötü ruhlu olsun istedim. Ne zamandır kötü bir karakter oynamıyordum. Öyle bir rol geldi.

        • Fenomen olmuş bir dizinin kadrosuna sonradan dâhil olmak avantaj mıdır yoksa zorlayıcı mıdır?

        Zorlayıcı… Biraz zor ama benim hayatımı kolaylaştıran; teknik ekiple, rejiyle, yönetmenimle daha önce iki sezon çalışmış olmamdı. O yüzden sete girince yüzde seksenini tanıyordum. Oyunculardan da bazılarını tanıyordum. Ertan (Saban) ve Özge (Özberk) gibi daha önce çalıştığım oyuncular vardı. İkisi de arkadaşım. Onlar işimi kolaylaştırdı. Yoksa oturmuş bir diziye sıfırdan, kimseyi tanımadan girince biraz çekinirim, konservatuvar öğrencisi gibi kalırım. Çünkü beraber kurmak daha kolaydır, daha zevklidir. Sonradan girip de onların çizgisine, diline ayak uydurmak o kadar kolay değil. Neyse ki galiba bir bölümünü tanıyarak paçayı kurtardım.

        • Sizce ‘Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin fenomen olmasının, izleyicilerden büyük ilgi görmesinin ana etmenleri nelerdir?

        Galiba gençlik hikâyeleri olması… Gençler kendilerini anlatan hikâyeleri seviyorlar. Onların hayal kırıklıkları, aşkları, mücadeleleri… “Bunu ben de yaşıyorum” demeleri hoşlarına gidiyor. Lisedeki gençlerin hikâyelerinden oluştuğu için onların anneleri, babaları, öğretmenleri de olduğu için böyle bir sarmal onların hoşuna gitti.

        REKLAM

        • Kariyerinizde 6 sinema filmi, 25 televizyon dizisi bulunuyor. Kariyerinizin bu döneminde neler hissediyorsunuz?

        Artık biraz belli rolleri oynama yaşına geldim. Bunun bana gelecek olan rollerin sayısını biraz azalttığını düşünüyorum ama oyunculuk ölene kadar yapılan bir meslek. Sağlıklı olduğunuz sürece; zihin ve vücut sağlığım yerindeyse ölene kadar yapacağım. Çok şanslıyım ki sevdiği işi yapan bir insanım. Tabii anne rollerini çok istemiyorum ama yaş oraya geldi. Bazı şeyleri geride bıraktım gibi. Özellikle Türkiye’de böyle. Benim yaşımda, bu kategoride hemen kocaman bir adamın annesi olma rolü veriliyor ama bazen tiyatroda ya da bazı dijital yapımlarda daha çok seçim yapma şansı, daha geniş rol skalası var ama ulusal kanallarda hep belli başlı roller geliyor.

        • Bu durum Türkiye’deki sektörün kaderi midir? Böyle olmak zorunda mıdır?

        İki kere iki dört... Böyle bir formülle gidiliyor. Dijitaller farklı işler yaparak bunu biraz kırdı. Çünkü herhangi bir engelleri yok, sansürleri yok, rahatlar, özgürler. Diledikleri gibi çalışabiliyorlar. Tabii ki yapımın ve onları yayınlayacak platformun izniyle ama ulusal kanalların, ‘şunlar olsun, şunlar olmasın’ diye bazı çizgileri var. Zaten görüyoruz, bir kurum onlara diyor ki; ‘bunu yapmalısın, bunu yapmamalısın, bunu göstermemelisin bunu şöyle oynamamalısın.’ Orada engeller olunca biz de ulusal kanallarda bazı formüller üzerinden ilerlemek zorunda kalıyoruz ama mesela bu gelen rolde öyle bir değişiklik vardı. Son bir iki yıldır hep birilerinin teyzesi, annesiydim ama bu karakter çok da birilerine bağlı olmadan tek başına girdi. Kendi planını uygulayan bir kadın oldu. Bu da benim pek hoşuma gitti.

        REKLAM

        • 'Asuman' karakterine hazırlanırken neler yaptınız? 'Asuman' için esinlendiğiniz belli bir kişi var mı yoksa birçok kişinin bileşkesinden mi oluşuyor?

        Öyle bir esinlenmem yok. “Gözümün önünde şu vardı, onu oynayayım ya da şu tarz gideyim” demedim. Benim repertuvarımda birçok kadın var. 18 yaşından beri oyunculuk yapan biri olarak hepsi beni etkiliyor. Sokakta gördüğüm bir kadın da beni etkiliyor, annem de… Annemin bir arkadaşı da etkiliyor ama şu kadınların birleşimi olayım demiyorum. O zaten benim cebimde oluyor. Gani Müjde ile başta biraz konuştuk; “Bunu böyle yapmak istiyorum ne dersin? Şöyle bir fikrim var sana olur mu?” dedim. Oyuncunun yorumu da çok önemli ama bir yerden sonra da tabii onun çizgisinden çıkmak çok istemedim. Bir yerde öyle fena çıktım ki zannediyorum onun da hoşuna gitti. Çünkü benim yarattığım çizginin üzerinde yazmaya başladı. Aslında o öyle istemiyordu.

        • Gani Bey’in işini oldukça rahatlatmış olmalısınız…

        Bana, “Şunu şöyle yapma” dedi. “Ama öyle olursa daha güzel olacak” dedim. “Yapmasan iyi olur” dedi ama ben onu küçük küçük yapmaya başladım. Baktım ki sonra gelen senaryolarda o yaptığım şey yazar tayfası tarafından büyütülmüş. “Tamam” dedim bu onay aldı ki oldu. Öyle olması daha doğru olacaktı bence. Sonra zaten yapımcımız gelip beni tebrik etti.

        • Ortaoyuncular’dan sonra konservatuvara girdiniz. Sonrasında da Kent Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, BKM… Maşallah, ülkemizin kalburüstü bütün tiyatrolarında yer almışsınız. Bunun böyle olmasını sağlayan etkenler nelerdir?

        Aslında tamamen tesadüfen oyuncu olmuş biriyim. Üniversite sınavında Ankara Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandıktan sonra annemle babam beni Ankara’ya göndermek istemediklerini söyledi. Boş bir yılım vardı. O boş yılımda üniversite sınavına hazırlanacaktım ama artık okul olmadığı için bir şekilde doldurmak istedim. Bir gün gazetede bir haber gördüm; Ortaoyuncular amatör oyuncular arıyor... Gittim, Ferhan Şensoy’un karşısına çıktım. Ortaoyuncular’ın, o tiyatronun bir kokusu vardır, oraya girdim ve bir daha tiyatrodan vazgeçemedim. Hatta rahmetli Ferhan Şensoy konservatuvarlı oyunculara karşı olmasına rağmen ben orada 4 yıl boyunca çalıştım. Münir Özkul, Erol Günaydın, Rasim Öztekin hepsi rahmetli oldular, ışıklarda olsunlar... Ferhan usta bana, “Konservatuvara girme, oyunculuğunun tarzını değiştirme” diyordu. Ben onu dinlemedim ve konservatuvara girdim. Konservatuvara girdiğimde zaten 4 yıllık küçücük de olsa deneyimim vardı. Ortaoyuncular’a girdiğimde 18 yaşımdaydım, 22 yaşımda da konservatuvara girdim. Hatta beni sınava Okan Bayülgen hazırladı. Konservatuvara girmeseydim New York’a gidip orada yaşamayı planlıyordum. Konservatuvara girdim. Biraz bilgi ve tecrübe ve işimi çok sevmenin de etkisiyle Yıldız Hoca (Kenter) birinci sınıfta beni hemen tiyatrosuna aldı. Üçüncü sınıftayken de Haldun Dormen, tiyatrosuna aldı. Öyle öyle gitti.

        REKLAM

        • Hocalarınız kendilerinden ayrılıp diğerine gitmenize bozulmuyor muydu?

        Hayır, birinde projem bitiyor, Haldun Hoca “Bitti mi orası? Şimdi gel bende bir oyun oyna” diyor. Hepsinde farklı oyunlar oynuyorum. Böylece her tiyatronun kendi içeriğinden, çizgisinden, havasından, aurasından bir şeyler ala ala bu günlere geldim zannediyorum. Ben okulun çok başarılı öğrencisiydim. Çok iyiydim. En yüksek notları alan öğrenciydim. Çok hırslıydım, çok seviyordum. 80 alamazdım, en düşük 90 almalıydım. 100 aldığım da çok olmuştur. Herhalde hocalar da “Gel sen de bizimle oyna” dediler.

        • Ortaoyuncular’da çalışıyordunuz, Ferhan Şensoy, konservatuvara “Gitme” dedi ama gittiniz. Neden?

        Okulunu okumak, üniversiteli olmak istedim. Çünkü lise mezunu olarak alaylı bir öğrenci olmak istemedim. Üniversiteli, konservatuvarlı bir öğrenci olmak istedim. Yıldız Kenter ya da Müşfik Kenter’in de öğrencisi olmak için yanıp tutuşuyordum. Çok şükür ki Yıldız Kenter ile 5 yılı beraber geçirdim. Hayatımın en güzel 5 yılıydı. Yani Yıldız Hoca olmasa ben şu an Neslihan Yeldan olamayabilirdim. Herkesin etkisi vardır ama Yıldız Hoca ile 5 tam yıl beraberdik. Ondan çok şey öğrendim. Tabii ki çalıştığım herkesten çok şey öğrendim. Demet Akbağ’dan da çok şey öğrendim, Yılmaz Erdoğan’dan da Ferhan Şensoy’dan da…

        • Haldun Dormen hakkında neler söylemek istersiniz?

        İyi ki hayatımda var, iyi ki hocam, iyi ki patronum, iyi ki karşımda oyun arkadaşım oldu. İyi ki Afife Tiyatro Ödülleri’ni kurdu. Ben bir ara Afife Tiyatro Ödülleri'nin jürisiydim, oradan da çok şey öğrendim. Ben oraya biraz da öğrenmeye girdim. Afife Tiyatro Ödülleri’nde aday oldum. Craft’taki ‘Yen’ oyunuyla en iyi yardımcı kadın oyuncu adayıydım. Biraz öyle girdim aslında ve jüri olmanın ne demek olduğunu öğrenmek istedim. Onu da iyi ki yapmışım.

        REKLAM

        • Haldun Dormen’in birçok özelliği var. En fazla hayranı olduğum yanı çalışma aşkı. Hâlâ büyük bir çalışma arzusu içinde olması herkese örnek olmalı.

        İnanılmaz. Koca çınarımız o bizim, maşallah. Tabii ki ilham aldığımız biri.

        • ‘Zorla Güzellik Olmaz' adlı oyununuz büyük ilgi gördü. Sizce bu kadar büyük ilgi görmesinin nedeni nedir?

        BKM’deki oyunumuzla ilgili o kadar az şey söyleyebilirim ki… Çünkü söyleyeceğim her şey oyunun sürprizini bozar diye çok korkarım. Şimdi oyuna kısa bir ara verdik. İnşallah haziran gibi yine devam edeceğiz. Henüz belli değil ama yaz turnelerimiz de olacak. Kadınların söz söylemesi üzerine, kadınların özgürlüğü, bireysel ve hep beraber bir kelimesi bir cümlesi olması üzerine bir oyun. O yüzden ben oyunun tanıtımını da yaparken ülkemizdeki bütün kadınlara, “Sesiniz, sözünüz olmaya çalışıyoruz, bekliyoruz.” dedim. İnşallah oyunumuz devam edecek. Birkaç sezon daha oynarız diye düşünüyorum.

        'Zorla Güzellik Olmaz'
        'Zorla Güzellik Olmaz'

        • Bugün okudum, meslektaşlarınızdan biri, “Oyuncuların kategorileştirilmesine karşıyım. Tiyatro oyuncusu, dizi oyuncusu, sinema oyuncusu diye ayrım yapılmasına karşıyım” demiş. Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?

        Ben karşı değilim.

        REKLAM

        • Neden öyle düşünüyorsunuz? Oyuncu, her alanda oyuncu değil midir?

        Hayır, ne yazık ki öyle olmuyor. Tiyatro oyunculuğuyla dizi oyunculuğu kesinlikle aynı değil. Kıyaslanamaz ama kendini tiyatroda kanıtlamış biri dizide oynayabilir. Sadece dizide oynamış birinin tiyatro sahnesine çıkması zordur. Bu kategorileştirmek değildir. İkisinin eğitimi farklıdır, ikisinin tekniği farklıdır. Dizide bir mikrofonunuz var ve sessiz konuşsanız bile duyulur ama tiyatroda 700 kişiye 500 kişiye sesinizi duyurmak zorundasınız. Hatta benim 1200 kişiye bile oynadığım oldu. Bazen mikrofon takılır ama aynı şey değil. yine de arkada yirminci, otuzuncu sırada oturan kişiye hikâyenizi anlatmak ve inandırmak zorundasınız. Dizide çok yakına kadar giriyorlar. Siz onu bir göz hareketiyle ya da bir hafif mimikle de gösterirsiniz ama mesela orada da tiyatrodaki kadar büyük oynamamanız gerekir. Benim çıkış noktam tiyatro olduğu için beni bazen setlerde bazı yönetmenlerim “Biraz teatral oldu. Birazcık küçült oyununu” derler. Bazen onu kaçırıyorum ama bu kategorileştirmek değil. İkisinin tekniği çok farklı.

        • Bir de televizyon dizisi ya da sinema filminde tekrar etme şansınız var.

        Aynen… Tiyatroda bunu yanlış yaptıysan, tamam, bitti, rezil oldun. Unutmak gibi sürçmek gibi küçük rezilliklerimiz oluyor tabii. Olmaması lazım çünkü ben başıma gelse üzülürüm. Niye öyle oldu, diye bir içim yanar. Geçenlerde bir oyunda benden pürüzlü bir ses çıktı. “Neden böyle oldu?” dedim. Temiz çıkmasını isterim. Tabii ki tertemiz bir fonetikle konuşmak isterim. Lafı unutmak istemem. Unuttuğum oluyor, herkes unutabilir ama hemen orada çeviririm başka bir cümle bulmaya çalışırım ama fenalık geçiririm. İçimde küçük bir sinir krizi geçiririm ama seyirciye belli etmem, korkarım tabii.

        • Bugüne kadar hayat ve mesleğinizi göz önünde bulunduracak olursak hayat ve mesleğiniz adına edindiğiniz en önemli öğreti ne olmuştur?

        İkisini ayırmak zor çünkü 18 yaşımdan beri mesleğimle iç içeyim ve hiç kopmadım.

        REKLAM

        • Aslında mesleğiniz, hayatınız olmuş.

        Öyle oldu. Allah’tan ki seviyorum. Sevdiğim için hayatım ama tiyatroya gidince ya da sete gidince kendi hayatımdan da çıkmıyorum ve “Gösteri devam etmeli” sözüne de çok inanmıyorum. Geçenlerde çok kötü bir haber aldım ve sete gittim. Bence yüzde yüz performansla oynayamadım. Nasıl oynayayım? Yine de elimden geleni yaptım. Bu bazen oluyor. Neyse. Konudan uzaklaşmayalım. Bir sanatçının özgür olması gerektiğini düşünüyorum. Anneyim, sanatçıyım, vatandaşım. Bu üçü değişmeyecek. Üçünün de bana verdiği avantajlarla üçünün de bana verdiği haklarla hayatıma devam ediyorum. Bunların önüne bir şey geldiği anda, biri beni trollemek ya da blokaj koymak istediği anda üçünde de ben bir şaşalıyorum. O yüzden hayatımda yaptığım her şeyi özgürce, insanlara sevgi ve saygı göstererek yapma düsturum var. Bana da öyle yapılsın istiyorum. Anneliğimde de oyunculuğumda da hata yapmışımdır, hatalarım olmuştur. Hatalarımdan ders alarak yola devam etmişimdir. Düşmüşümdür, kalkmışımdır ama önüm açık ve aydınlık olsun ve kimse taş koymasın isterim. Özellikle bir sanatçı olarak, mesleğini yapan bir insan olarak... Hayattaki gidişte de öyle herkes özgür olmak istiyor. Herkes kelebek gibi uçmak istiyor. Tabii ki toplum kurallarını asla yerlere atmayacağız. Ben size saygı duyacağım, siz bana saygı duyacaksınız. Metroya, otobüse sırayla bineceğiz. Bakkaldan ekmek alırken birisi elini sokup, bana da ver demeyecek. Önce benim işim bitecek, gibi toplum kurallarına uyarak özgür ve birbirimize saygı duyarak ilerlemek istiyorum. Ben hayatı öyle yaşamak istiyorum bana da öyle davranılsın isterim.

        • Bunların dışında neler yapıyorsunuz?

        Onun dışında bir markam var. Zaten beni tanıyanlar, sosyal medyadan takip edenler biliyorlar. İki yıldır bir markam var. Aslında bu tamamen tesadüfen çıkan bir marka oldu. Bana bir eşarp firmasından ipek eşarplar, fularlar gelmişti. Ben de teşekkür ederek paylaşmıştım. Markanın satışları arttı. Onlar da bana “Sizin isminizin yazılı olduğu fularlar yapalım, satalım mı?” dediler. “Bu bir iş teklifi mi?” dedim. “Biz öyle düşünmedik, size de anı olur” dediler. “Neden anı olsun, ben bundan para kazanayım.” dedim. Ben onlara fular tasarlamaya başladım. Böyle bir ortaklığa girdik ve ben kendi adımı koydum çünkü sonra onlar ayrıldı. Ben başka şeyler koymaya çalıştım. Tekstil koymak istedim, parfüm koymak istedim, kozmetik koymak istedim. Onlar ayrıldı ben tek başıma kendi ismimin sahibi oldum. İki yılı devirdim şu an hatta geçenlerde Türkiye’nin ilk duş yağını çıkarttım. Türkiye’de duş yağının ne olduğu çok bilinmiyor. Ben de şimdi insanlara anlatıyorum. Duş yağı aslında cildinizi kurutmadan duş jeli gibi kullanacağınız bir ürün. Türkiye’de ilk ben çıkarttım o yüzden de mutluyum ve gururluyum. Çok da güzel bir ürün çıktı.

        REKLAM

        • O halde sizde ticari zekâ da var...

        Bence yok. Ticareti öğreniyorum diyeyim. Çünkü ben çok duygusal çok yaratıcı biriyim ama ticaret daha matematik ve strateji isteyen bir şey. Ben balık burcuyum, kafam o kadar basmıyor ama öğreniyorum. El yordamıyla öğreniyorum. Bu süreç de benim için güzel oldu. Başta çok zorluk çektim. “Bugün kaç ürün satıldı?” deyip duruyordum. Şimdi çok şükür, insanlar markayı tanıdı, benim ne yaptığımı gördüler. Şimdi “Ne çıkartsanız alırız.” diyorlar. Çünkü bana güveniyorlar. Benim de odağım, hedefim müşteriyi memnun etmek. Müşteri demek de hoşuma gitmiyor, alıcılarım. Para hesabı çok yapmadığım için o ürün geldiği zaman “Ne güzel kokuyor. Ne güzel sarılmış. Ne güzel paket yapılmış. Ürün ne kadar güzel.” deniyor. O da ürünlerin satışını artırıyor çok şükür. Ben bu markayı oğlum için kurdum. Bir gün oyunculuk yapamazsam diye çünkü yapamadığımız zamanlar oluyor. Bizim mesleğimizde bir garanti yok. Ticari markanın oğluma ve bana bakması lazım ama sevdiğim bir şeye dönüştü. Sadece ilk önce kendi kullanabileceğim ürünleri yapıyorum. Piyasada kullanılır veya insanlar kullanır diye hiçbir ürün yapmıyorum. Her şeyi kendime yapıyorum. Galiba o yüzden de bir güven duygusu oluştu. Hep ben kullanıyorum zaten.

        • Oğlunuz Londra’da okuyor, siz de sık sık gidip geliyorsunuz. Zor olmuyor mu?

        Çok zor… Maddi olarak çok zor oluyor ama orada da yavaş yavaş bir hayat kurmak istiyorum. Bir ayağım orada olsun istiyorum. Türkiye’ye gidip gelmeli bir hayat planım var. Oğlum orada olduğu sürece hem ticareti orada yapmak isterim hem de oyun da oynamak isterim. Hatta tek kişilik bir oyun projem de var. Orada üst yazıyla yabancılara ve tabii ki Türklere oynamak istediğim tek kişilik bir oyunum var.

        • Hazır mı?

        Hazır. Provalara da başladık. Bir iki teknik aksaklığımız var. Onları da halledince inşallah Londra’da oynayacağım.

        • Burada neden sahnelenmesin?

        Burada sahnelenecek zaten. Londra’da da oynayacağım. Burada tabii ki sahnelenecek, burası benim memleketim. Burada Türkiye’nin her yerinde oynayacağım ama orada da oynayacağım. Tek kişilik olduğu için kolay. Bir bavulla oyunumu götüreceğim şekilde oynayacağım ve patron da ben olmak istiyorum.

        • Siz mi yazdınız?

        Hayır, bir arkadaşıma yazdırdım. Bir kadın hikâyesi. Benimle alakası yok.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ