Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Soma, soma maden faciası, maden faciası, gözde s. kadıoğlu, psiko-sosyal afet yönetimi, psiko-sosyal yönetim, Dr. Muzaffer Uyar, panik atak derneği, panik atak, soma kazazedeler, Soma işçiler, Soma'da yaşam, manisa soma, AFAD, afet yönetimi, Aile Bakanlığ

        Gözde S. KADIOĞLU / HABERTURK.COM

        Soma'daki maden faciası, şüphesiz Türkiye'nin en karanlık sayfalarından biri olarak tarihe geçti... Resmi rakamlarla 301 işçimizin hayatını kaybettiği, olayın ardından 3 günlük milli yas ilan edildiği Soma faciasında yetkililerin gerek kurtarma çalışmalarını, gerekse psikolojik yönetim konusunu gayet iyi yönettiği söylendi.

        Kurtarma çalışmaları sona erdi, işçilerimiz toprağa verildi... Peki geride kalanlar, kazazedeler, yakın çevre ve toplumun psikolojik durumu ne olacak? Bu süreçte psiko-sosyal yönetim gerçekten iyi idare edildi mi? En önemlisi psiko-sosyal yönetimin ne olduğunu, konunun uzmanı bir isimle konuştuk. Panik Atak Derneği kurucusu, Aile ve Toplum Psikolojisi Derneği Başkanı Dr. Muzaffer Uyar, psiko-sosyal yönetimin nasıl olması gerektiğini ve Soma faciasını haberturk.com için değerlendirdi.

        Soma'da yaşanan maden faciasını psiko-sosyal açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Kritik olaylar boyut boyuttur. Bazıları görece yönetilebilir olur, bazıları ise felaket boyutundadır. Felaket sadece olaya maruz kalan insanları değil, daha geniş çevreyi kapsayan olaylardır. Bu sadece fiziksel etkilenme değil, psikolojik etkilenme anlamına da gelir. Örneğin bir uçak kazası olup iki kişi hayatını kaybettiğinde, havacılıkta buna felaket denir. Çünkü insanlar etkilenir bu kazadan...

        Soma'da yaşanan, bir felaket, afettir. Bazı sektörler kritik olay ve felaketlere açıktır ve bunlar iş güvenliği yasasında sıralanmıştır. Bu sektörlerde, özellikle de madenlerde bir kriz yönetim planı olması gerekir. Örneğin bir yangın çıktığında şu bölüme gidilecek, şu vanalar kapatılacak gibi... Ve bu planların yılda en az iki defa tatbikatı yapılması gerekmekte -ki bu, kriz yönetiminin fiziki kısmı...

        Kriz yönetiminin bir de insan boyutu var, bu o kadar planlanamıyor. Çünkü felaket boyutunda bir kriz olduğu zaman insanların psikolojisi değişir; Yöneticiler yetersizleşir, genel bir kaos olur...Fakat bazı ön planlamalar, insan hazırlıkları ve eğitimler verilebilir. İnsan faktörü burada belirsiz faktördür, mesela bazı yöneticiler krizi büyütebilir. Bunu önlemenin yolu; psikososyal yönetim eğitimi almaktan geçiyor. Tek çare bu.

        Bugüne kadar Soma'da yapılan kriz yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Soma'daki felakette hem oradaki insanların psikolojisinin yönetilmesi, yani kazazedelerin, yakınlarının, yakın çevrenin hem de toplumun yönetilmesi söz konusu. Çünkü felaketlerden tüm toplum psikolojik bir travma edinir. Mesela buna '99 depremini örnek verebilirim. Deprem İzmit'te yaşandı ama İstanbul'da yaşayan insanların %10'u panik atak oldu, yeşil reçeteli ilaçlar kullandılar aylarca. Bunun sebebi de depremden çok, felaketin psikolojik yönetimiyle ilgiliydi. Medya da bunun bir parçası. Daha doğrusu; yöneticilerin medyaya verdiği mesaj, medyanın da halka verdiği mesaj... Ama asıl sorumlu yetkililer.

        "Orada bir kadın yetkili olmalı ve konuşmalıydı"

        Soma'da değilim, dışardan gördüğüm Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın bir olay yönetimi uyguladığıydı, 24 saat ekranlardaydı. Olumlu görünüyor, ama orada devlet adına bulunması gereken kişiler vardı. Mesela Aile Bakanlığından biri konuşabilirdi ve bu kişinin bir kadın olmasında fayda vardı. Çünkü ölenlerin yakınları kadınlar, yönetilmesi gereken onların sorunları... Bir kadın dili gerekiyor, onların dilinden anlayan, ruhlarına dokunabilecek bir kadın olmalıydı.

        Yaşanan facianın ardından milli yas ilan edilmesi doğru bir davranış, ancak bazı yetkililerin gördüğüm kadarıyla yerinde olmayan konuşmaları da olmadı değil. Konunun uzmanı olduğum için gözlemlediğim, İnsan faktörü ve insan psikolojisinin çok da dikkate alınmadığını düşündürten tavırlar oldu.

        "Psiko-sosyal yönetim konusunda büyük eksiklikler var"

        Sağlık Bakanlığı'nın dikkatimi çeken bir demeci oldu; konuşan bakan, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden ekip istediğini, bunun için de başhekimle konuştuğunu söyledi. İkinci bir şey daha söyledi "başhekim psikologları birkaç gün sonra gönderecek, çünkü insanların ilk gün acılarını yaşaması gerekiyormuş". Bir psikiyatrist olarak bunu ilk kez duyuyorum, keza doğru bile olsa, yani psikolog müdahalesi için böyle bir durum söz konusu olsa bile oradaki insanların psikiyatrik müdahaleye ihtiyacı var. İlaç kullanmaları, yaşadıkları krizlerin hafifletilmesi gibi... Çok derin problemler için anında bir psikolojik ekip gerekebilir. Ancak demece bakılırsa büyük eksiklikler var gibi görünüyor.

        Bundan sonra ne yapılması gerekiyor?

        Burada yapılacak psiko-sosyal yönetimler öncelikle bu tip bir olay öncesi eğitimler olmalı. Soma'da olay anında kitlenin veya etkilenenlerin iyi bir şekilde yönetilmesi gerekirdi , bunun sonrası daha da önemli. Çünkü facianın ardından yaşanacak olan süreç aylarca sürecek ve bu sürecin çok iyi yönetilmesi gerekiyor.

        Soma'daki insanların büyük bir kısmı post travmatik stres bozukluğuna girecek, depresyonlar olacak, fiziksel olarak yaralananların, hastalığa bağlı yaraya bağlı psikolojik problemleri olacak. Bu sorunlarla aylarca ilgilenilmeli, yani orada bir ekip belirlenmeli ve bu ekip sürekli olmalı.

        "Psikolojik zarar ve kayıplar bazen çok daha önemlidir"

        Olay geçer, insanlar üç gün sonra unutur ama devlet unutmamalı. Yani fiziki yardım bitebilir ama psikolojik yardım en az bir yıl sürdürülmeli. Psikolojik zarar ve kayıplar bazen çok daha önemlidir. Bunun planlanacağını ummak istiyoruz. Sadece çocuklar için pedagogların da içinde yer aldığı özel bir ekip olmalı. Çünkü geride kalanlar az önce de söylediğim gibi kadınlar ve çocuklar...

        Devletimiz bu anlayışa teorik olarak sahip görünüyor ama uygulama olarak çok yapılanmamış olduğu da görülüyor. İnsanların ruhsal ihtiyaçlarını, psiklojilerini dikkate almıyorsak bu geri kalmış bir toplum olduğumuzu gösterir...

        Türkiye'de psiko-sosyal felaket yönetimi ne durumda?

        Türkiye'de kriz yönetim hatalarına daha önce de şahit olduk. Örneğin Çernobil'de bakanın basın önünde çay içmesinden tutalım da yakın zamanda Afyon'da yaşanan askeri cephane patlamasının ardından valinin Genelkurmay Başkanı'na halı hediye etmesini, toplumda lider konumunda olan kişilerin çevreye verdiği ilginç mesajlara örnek olarak sayabiliriz. Hem yerel yönetim yetkilileri, hem kritik olayla uğraşan kişiler, hem de kritik olaylara gebe işletmelerin yöneticileri psiko-sosyal felaket yönetim eğitimini bu sebeple muhakkak almalı diye düşünüyorum.

        Eğitimi kimin vermesi lazım?

        Türkiye'de felaket durumlarında hizmet veren kurumlar var, mesela AFAD var, daha yerel olanlar da var. Ama bu kurumların bu eğitimi verecek uzmanlaşmış bir durumları maalesef yok.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ