Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Keşfet 293 yıl önce bugün: Patrona Halil İsyanı

        17. yüzyılın son bölümünde Batı’da birçok devletle savaşan ve mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Karlofça Anlaşması ile büyük toprak kaybı yaşadı. 1703 yılında III. Ahmet’in başa gelmesiyle kaybettiği toprakları geri almak için harekete geçen Osmanlı, Prut Savaşı’yla Rusya’ya üstünlük kursa da, Avusturya’ya Sırbistan’ı kaybetmesiyle 1718’de Pasarofça Anlaşması’nı imzaladı.

        Yıllardır süren savaşlardan bıkan Osmanlı, bir ıslahat dönemine, Batılılaşma sürecinin eşiklerinden birine giriş yaptı: Lale Devri. Devlet yönetimi tarafından başlatılan bu barış dönemi; savaşlar, depremler, yangınlarla harap olmuş İstanbul’un yeniden imar edilmesine sahne oldu.

        REKLAM

        DÖNEMİN SİMGESEL ADAMI: YİRMİSEKİZ MEHMET ÇELEBİ

        Yirmisekiz Mehmet Çelebi
        Yirmisekiz Mehmet Çelebi

        Bu dönemde Avrupa’ya, bugünkü sisteme benzer şekilde, uzun dönem kalacak elçiler gönderildi. Bunlardan biri, Paris’e atanan Yirmisekiz Mehmet Çelebi. Osmanlı ve Avrupa’nın birbirini daha yakından tanıdığı bir dönem olan Lale Devri’nin en karakteristik özelliklerinden biri de sarayların ve köşklerin inşa edildiği büyük bir ‘eğlence’ furyasının oluşması. Öyle ki, İstanbul’da kahvehanelerin, meyhanelerin sayısında önemli bir artış görülür.

        Bu dönemin en kritik gelişmelerinden biri, İbrahim Müteferrika tarafından matbaanın ülkeye getirilmesidir. Paris elçisi olan Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin oğlu Mehmet Said Efendi ile arkadaş olan İbrahim Müteferrika, Paris’te gördüğü matbaayı Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın da destekleriyle İstanbul’a getirir. Matbaanın açılmasına ancak dinî olmayan eserler basmak şartı ile izin verilir.

        "İSTANBUL'UN BAHÇELERİ BABİL'İN ASMA BAHÇELERİNDEN GÜZEL"

        Ve tabii ki lale… Lale Devri sadece Batılılaşma ve yenilik dönemi değil; aynı zamanda mimari ve kültürel gelişmeleri de içinde barındıran bir dönem. Bu dönemin yaratıcısı da, III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa. Lale Devri pek çok saray, yalı, kasır, çeşme, sebil, su bendlerinin ve önemli bahçe özelliklerinin yapıldığı dönemdir. Tüketim kültürünün ön plana çıkmaya başladığı İstanbul adeta bir bahçeler şehrine dönüşmüştür. Öyle ki, bir Fransız gezi yazısında ‘III. Ahmet zamanındaki bahçelerin Babil’in Asma Bahçeleri ile boy ölçüşecek güzellikte’ olduğu bile yazılır. Hatta lale soğanının fiyatı o kadar yükselir ki, Sadrazam İbrahim Paşa müdahale etmek zorunda kalır.

        REKLAM

        12 yıl süren bu döneme genel olarak baktığımızda, bu dönemin sadece zevk, sefa dönemi olduğu düşünülse de; önemli toplumsal, kültürel ve siyasi gelişmelerin olduğu, bir yeniden yapılanma sürecinin ilk adımlarının yaşandığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Ülkede yaşanan kültürel dönüşüm, destekleyeni kadar uyum sağlamak istemeyeni de içinde barındırıyordu. Savaşların ardından bozulan toprak sistemi, göç hareketlerini de beraberinde getiriyordu. Bunların yanında barış döneminin İran’la çıkan savaşla bozulması, ki Osmanlı tarihine bakıldığında İran seferleri kazanılsa da kaybedilse de genelde yıpratıcı süreçler olmuştur, darbeye giden yolları açıyor.

        28 EYLÜL, İSYAN BAŞLIYOR

        Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Fransız elçisini kabul ediyor
        Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Fransız elçisini kabul ediyor

        Tarih, 28 Eylül 1730. Bir süredir arkadaşlarıyla isyan hazırlığında olan Arnavut Yeniçeri Halil, Kapalıçarşı’ya gider, kılıcını çeker ve herkesi şeriata davet eder. Ulemanın bir kısmını da arkasına alan Patrona Halil, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın da belirttiği gibi, ‘cahil önderlerle’ isyanı yönetir. Dönemden memnuniyetsiz olan herkes, makam isteyen her yeniçeri bu isyana katılır. Doğuya sefer hazırlığı için Üsküdar’da olan Sultan III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, isyanın büyüdüğü haberini geç alır. Hızla Topkapı Sarayı’na dönen devlet erkanı, isyancılarla pazarlık yapmak için Kaptan-ı Derya Abdi Paşa’yı isyancılara gönderir, ancak Patrona Halil, Sadrazam dahil 37 devlet adamının kellesini ister. Sonuç alınamaz. Bu arada isyan sırasında Lale Devri’nin en önemli temsilcilerinden Şair Nedimi de hayatını kaybeder.

        REKLAM

        Padişah III. Ahmet, Sadrazamını isyancılara vermek istemez. Ancak Saray uleması, asilerin Sultan’ın canına kast etmemesi için bunu kabul etmesi gerektiğine Sultan’ı ikna eder. III. Ahmet Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı ve onun iki damadı: Kethüda Mehmed Efendi ve Kapudan Kaymakam Mustafa Paşa’yı boğdurur, ölü bedenlerini isyancılara gönderir. Fakat Patrona Halil Sadrazam’ı linç etmek için sağ istemektedir. “Bu ölüler onlar değil. Bunlar sünnetsiz. Dirisini gönderin” diyerek isyanı büyütür. Şehirde yağma artar. III. Ahmet yeniden istekleri öğrenmek için elçi gönderir. Bu sefer Patrona Halil, ““Ba ‘de’lyevm Sultan Ahmed’ün hilafetini tutmazuz Sultan Mahmud Han Hazretleri’ni isterüz” der. Okun ucunda artık III. Ahmet vardır.

        PADİŞAHTAN YEĞENİNE ÖĞÜT: İDAREYİ BAŞKASINA BIRAKMA

        Sultan III. Ahmet
        Sultan III. Ahmet

        Divan’ı toplayan Padişah III. Ahmet, isyanın son bulması için tahtını yeğeni Şehzade Mahmut’a bırakmayı kabul eder. Rivayete göre Şehzade Mahmut’un odasına gider, “Aklını başına cem’ ve her kim ki vezirin olursa ol şahsa benü gibi zebün ve sakalını eline virme. Oğlum; devlet işlerini baban (II. Mustafa) Feyzullah Efendi'ye ve ben veziriazama (Nevşehirli Damat İbrahim Paşa) bıraktığımızdan bu haller başımıza geldi; sen bizzat idareyi ele al” nasihatini verir. Biat eder ve köşesine çekilir.

        I. Mahmut’un tahta çıkmasının ardından isyanın ateşi düşer. Patrona Halil devlette güçlü bir konuma gelir. Çevresindeki asi takımını devletin önemli pozisyonlarına atar, hatta parasız olduğu dönemde kendisine bedava et veren Yanaki adlı bir Rum kasap, Boğdan Voyvodalığına atanır. Ancak Patrona Halil, resmi bir görev almak istemez.

        Padişah değişikliğini takip eden iki aylık sürede Patrona Halil taleplerini giderek büyütür. Köşkleri yakar, ağaçları keser. “Bana dokunursanız İstanbul’daki onlarca Arnavut bu kenti başınıza yıkar” tehdidini de savurur. Ancak talepler o kadar fazlalaşır ki, Patrona Halil Yeniçeri Ocağı’nın da desteğini giderek kaybetmeye başlar.

        OKUMA YAZMA BİLMEYEN İSYAN LİDERİ

        Patrona Halil İsyanı
        Patrona Halil İsyanı

        İsyandan iki ay sonra, 25 Kasım’da düğmeye basılır. Saray, Patrona Halil’in başında olduğu 26 kişilik asi takımını bir ‘savaş meselesi’ olduğunu öne sürerek Bağdat Köşkü’ne toplantıya çağırır. Suikast planları yapılmıştır. Bostancılar gizlenir. Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun aktardığına göre, görüşmenin hemen öncesinde 1. Avlu’da Patrona Halil’e bir pusula gelir. İstanbul Kadı Vekili Kutsizade’den. Ancak Patrona Halil okuma yazma bilmediğinden pusulayı kuşağının arasına koyar. Çevresindekiler okutalım neymiş dese de Patrona Halil, “Kutsizade makam istiyordur” cevabını verir. Pusulada şu yazar: Seni öldürecekler, Saray’a gelme.

        Hiçbir şeyden haberi olmayan Patrona Halil, adamlarıyla beraber bir baskınla orada idam edilir. I. Mahmut üstündeki gölgeyi kaldırır. Ve bir dönem, bu şekilde son bulur.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ