Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'dan Habertürk'e açıklamalar

        AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı.

        Yazıcı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

        Bütün seçim mevzuatının esası, amacı, hedefi seçmenin en temel haklarından birisi olan seçme hakkını istediği şekilde kullanmasını sağlayacak ve kullandığı oyun istediği şekilde sonuç vermesini hedeflemek. Vatandaş oyunu kullanarak siyasi parti tercihini yapıyor. 2018'de yeni Anayasa değişikliğinden sonra partilerin ittifak kurabileceklerine ilişkin düzenleme yapıldı. İttifak oluşturan partilerin şu veya bu seçim bölgesinde oyları bir torbaya toparlandı, sonra bütün partilerin oyları esas almak suretiyle dont uygulaması yapılmıştı. Vatandaşın kullandığı oyun sandıkta sonuç vermesi iradesinin sapmasına yol açıyordu. İttifaklar vatandaşın oy kullanmasının başkalaştırmanın aracı olmaması lazımdı. Burada bir yanlışlık vardı; bunu düzelttik. Hem seçime katılım hem de verilen oyun milletvekili çıkarmasına yarayacak sonuca değişmesidir sonuç itibariyle.

        REKLAM

        "İTTİFAK DIŞI BARAJ YÜZDE 7 OLARAK DEVAM EDECEK"

        Muhalefetin itiraz ettiği, ittifak oluşturan partilerin oyları bir torbada toparlansın. Oyların sayısı dont hesaplamasıyla yapılsın. Biz dedik ki, 'Siyasi partiler niye var? Farklı görüşler farklı programları var'. Ha ittifakların ortak hedefleri olur. Türkiye'de yüzde 10 olan barajı 7'ye indirdik. Baraj hesabı ittifakın total oyuna göre hesaplanır. İttifakın toplamı barajı aşmışsa o partiler de barajı aşmış sayılıyor. Oy hesaplamasına sıra gelince her parti kendi oyuyla meydana çıkıyor. Onunla milletvekili dağılımı oluyor. Bu çok partili demokratik sistemin doğası böyle. Aksi halde iki parti olacak dersiniz. Parti kurmanın önünde bir engel yok Türkiye'de. Koşulları yerine getiren her vatandaş parti kurabilir. Yönetime talip olurlar, iktidara gelebilirler. İttifak barajı sonlandırıyor. İttifak dışında baraj yüzde 7 olarak devam edecek. Baraj bir disiplindir. Siyasi partiler ve siyasetle meşgul olanlar baraj oranlarına göre kendilerini konumlandırıyor. Buna göre birliktelik oluşturabiliyorlar. Baraj yüksek dendi, talep vardı, yüzde 7'ye indirdik. Oyların kaybolması, Meclis'te temsile yansımamasını sorun olarak görüyorduk. Barajın çok düşük olması 60 milyonluk seçmenin değişik partilere dağılımı suretiyle Meclis'e yansımalarına ilişkin oran azalabilir. Ülkemizin farklı özellikleri var süreçler itibariyle. Barajı yüzde 10'dan yüzde 7'ye indirmek suretiyle bir rahatlamayı hedefledik. Çalışmaya katılan arkadaşlar, oluşum sürecinde özgürce konuları tartıştık. Dünya örneklerini değerlendirdik. Sonuçta yüzde 7'yi ittifak içinde bulunduğumuz MHP ile değerlendirdik. Yüzde 5 olsun diyenler vardı, hiç değişmesin diyenler, yüzde 3 olsun diyenler vardı. Değişik verileri değerlendirmek suretiyle yüzde 7'nin Türkiye için uygun olacağını düşündük. Meclis genel kurulu da bunu kabul etti, yasalaştırdık.

        "DİNİ İNANCI SEBEBİYLE BAŞINI ÖRTEN" İFADESİNİN ÇIKARILMASINI İSTEDİLER "

        Türkiye'de gerçekten yıllardan bu yana başörtüsüyle alakalı yapılan uygulamalar büyük travmalara yol açmıştır. Türkiye bu konudaki uygulamalar sebebiyle toplumsal hayatında, aile ölçeğinde, bireylerin yaşam tarzında haksız uygulamaların sergilendiği ülke olmuş. Vatandaşımız bu yasaklara karşı tepkisini yıllardır koydu. Anayasada, yasalarda, kanun ve anayasa düzeyinde herhangi bir düzenleme olmamasına rağmen fiili durum olarak bu yasak uygulandı. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi dikleşmeden, dik durarak bu haksızlıklarla mücadele ettik. Bu konuyu Türkiye'nin gündeminden çıkardık. YÖK, devlet memurları yönetmeliğinde yapılmış olan değişiklikleri yürürlükten kaldırdık. Artık inancı gereği başını örten vatandaşlarımızın kamusal alanda faaliyette bulunmasının önünü açtık. Bu sorun halledilmiş durumdaydı. Birden nasıl olduysa CHP bu alanı yasayla düzenlemek suretiyle gündeme taşıdı. Bu şunu çağrıştırdı; başörtüsü konusundaki bütün uygulamaların özünde fiili durum, hukuk dışı duruşlar, laiklik bahane edilmiştir. Danıştay, AYM, YÖK ve kimi üniversiteler öyle yaptı. Bu teklifle yeniden gündeme taşındı. Bu alanı kanunla düzenleyelim şeklindeki teklif. İleride gelecek zamanlarda daha önce yaşanmışa benzer fiili durumlar avdet edebilir kaygısına yol açtı. Bunun yer alacağı düzey Anayasa olması lazım. Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğünün uzantısıdır. Hak ve özgürlükler katalog olarak Anayasa'da yer alır. O halde bunu Anayasa'da düzenleyelim dedik. Çalışmalar yapıldı, Anayasa'nın 24. maddesinde başörtüsü, din ve vicdan özgürlüğünü tahkim ederek, 41. maddede aile yapısıyla ilgili teklif hazırladık. Teklif hazırlama süreçlerinde arzu ettik ki bu Meclis bunca zamandır birlikte, iktidarıyla, muhalefetiyle düzenleme yapabilmiş değil. Bütün bu karmaşa ortamına, keskin siyasi rekabete rağmen bu noktada birlikteliği sağlayalım, bunu arzu ettik. Ama kabul görmedi. Teklifimizle alakalı muhalefet partileri değişiklik önergesi verdi. 24. madddede din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili iki maddede, 'dini inancı sebebiyle başını örten' ifadesi vardı. Bu ifadenin buradan çıkartılmasını istediler. Neden çıksın? Gerekçe ne?

        "GETİRDİKLERİ DÜZENLEME ÖNERİSİ BAŞÖRTÜSÜ PROBLEMİNİ ÇÖZMÜYOR"

        Zaten dini inancı gereği olarak başını örtüyor. Vatandaş bunu böyle ifade ediyor ve kabul görüyor. Devletin kural koyma yetkisinin sınırı var, sizin hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmaması gerekir. Muhalefet partileri teklifimizi başkalaştıracak, varoluş sebebini ortadan kaldıracak değişiklikle geldiler. Getirdikleri teklif bizim teklifimizde değişiklik içeren teklifti. Sorunu bağlamından kopartan bir teklif. Başörtüsü düzenlemesini niçin yapıyoruz? Başını örtmek din ve vicdan özgürlüğünün devamı. Bu dini inancı ibaresini metinden çıkartılmasını talep ediyorlardı. Bizim teklifimizde başörtülü veya başı açığa devlet müdahale edemez şeklindeydi. Muhalefetin getirdiği öneri başörtüsü problemini çözmüyor, başkalaştırıyordu. Başörtüsüne ilişkin düzenleme nereden neşet ediyor? Din ve vicdan özgürlüğün gereğidir. Böyle bir gerek olmasa biz de düzenleme yapmayız. Metinde 'dini inancı gereği' ifadesi bu konuya vurgu yapmak için yer alıyor. Onlar bu ibarenin metinden çıkarılmasını istedi. Baş örtüyü sosyal davranış biçimi olarak düzenleme öneriyorlar. Dolayısıyla kabul görmedi. Bu dini kuralları esas alarak düzenleme olur, Anayasa Mahkemesi iptal eder, laiklik diye argümanlar kullanılıyor. Laiklik dini değerlerin düşmanı bir araç değil. Din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olan bir kavram. Dini inancı gereği başını örtmenin anayasal güvenceye kavuşturulmasının laikliğe aykırı şekilde yorumlanabileceğini zannetmiyorum.

        "TÜRKİYE BİR DAHA TRAVMATİK SÜREÇLERİ YAŞAMAMALIDIR"

        İşi doğru yapmak lazım. Doğruyu farklılaştırırsanız ileride teamüle dönüşür. Biz doğru olan yerde durduk, muhalefet bunu kabul etmedi, komisyonu terk ettiler. Biz Meclis'e taşıyacağız. Genel kurulda oylama gizli yapılacak. Milletvekilleri vicdanlarına danışarak bunun Türkiye için doğru olup, olmadığını düşünerek oy verecek veya vermeyecek. Biz gücümüz kadar iş yapmakla yükümlüyüz. Şayet kabul edilmezse biz bunu millete taşırız. Bu yaşanmış süreç olacak. Seçim kampanya platformlarında tartışılır. Biz yaptığımızın doğru olduğuna inanıyoruz. Bize siyasi katkısı olmanın ötesinde Türkiye için doğrudur yaptığımız. Türkiye, travmatik, hukuk dışı süreçleri yaşamamalıdır. Başarabilirsek gücümüz bu, başaramasak da bu ülkenin sahibi aziz millettir.

        "VATANDAŞLARA AYRIMCILIK YAPILAMAZ" DEDİK"

        Türk milletinin en önemli ünitelerinden birisi ailedir. Aile yapımızı deforme edecek, başkalaştıracak, dönüştürecek bir şekle girmesine bizim müsaade etmemiz sözkonusu değiltir. LGBT gibi faaliyetler var. Bunları görüyoruz, eylemlerini, hedeflerini, icraatlarını görüyoruz. Belki de bunların bir kısmı aynı cins insanların evlilik aktinin yapılması için müracaat örnekler olduğu söyleniyor. Bu alanları korumak amacıyla Anayasa'nın 41. maddesinde evlenme kadın ve erkekten oluşur şeklinde düzenlenir. Muhalefet farklı bir öneri getirmişti. 41. madde ile ilgili düzenlemeye tamamen karşı oldukları şeklinde. Sonuçta anayasa değişikliği 2 maddelik bir pakettir. 'Dini inancı gereği başını örten vatandaşlara karşı ayrımcılık yapan vatandaşlara ayrımcılık yapılamaz' diyoruz. İkinci fıkrada devlet kimi mesleklerle ilgili farklı üniforma gibi giyisiler öngörebilir, bu düzenlemeyi yaparken başörtüsüne müdahale etmemek şartıyla bunları yapar diye öneri getirdik. Dini inancı gereği başörtüsü Türkiye'nin yıllardır gündeminde olan bir konu. Tarihi süreç içerisinde geliş seyrine dair çalışma yaptık. 1949 yılından bu yana var. Kimi zaman artmış, kimi zaman azalmış. Rahmetli Turgut Özal, ilk defa başörtüsü kullanmayı temin etmek amacıyla YÖK kanununu yasalaştırmış, AYM'ye taşınmış, iptal edilmiş. Bu alandaki uygulamalar hem kişiler üzerinde travmatik sorunlara yol açmış, hak ve özgürlük yoksunluklarına sebebiyet vermiş hem de kurumlar bu alanlarda yarış içerisine girmişcesine uygulamaları ihlal etmişlerdir.

        "İTTİFAK YAPACAĞIZ DİYE YANLIŞA YANLIŞ DEMEYİZ"

        CHP bu alanda kolaylık sağlayıcı düzenlemeleri yargıya, AYM'ye taşımış partidir. Teklif vermesi sevindiricidir. Ama bu anayasaya taşınmalıydı. Biz istesek de istemesek de bu işin doğası gereği gündemde. Arzu ederdik ki, hep birlikte 600'e yakın ittifakla anayasa değişikliğini gerçekleştirip, bununla gurur duysak. Biz ittifak edeceğiz diye yanlış olan bir şeye evet demeyiz.

        "3 DÖNEM KURALI SAYIN GENEL BAŞKANIMIZIN HUZURUNDA DEĞERLENDİRELECEKTİR"

        3 dönem kuralı bizim tüzüğümüzün 132. maddesinde yer alır. Buna takılan 50 küsur dolayında arkadaşımız var. Ben takılmıyorum. Sayın Binali Yıldırım da takılmıyor. Tüzüğümüze göre 3 dönem peşpeşe milletvekili olamaz. Ama üç dönem sonra ara verdikten sonra yeniden aday olabilir. Biz ara vermişiz. Dolayısıyla 2. dönem milletvekiliyiz biz. Biz 3 dönem kapsamına girmiyoruz. 25. dönem milletvekili değildik, ara vermiştik. Tüzüğümüzdeki kural önemli. Elbette ki partimizin politikaları, siyaseti, teşkilat yapımız, siyaset tarzımız itibariyle bu konuda dogmatik derecede katılığımız yok. Biz de tüzüğümüzde MKYK görev ve yetkilerine ilişkin 2018'de bir madde ilave ettik. Kanunların amir hükümleri dışında tüzükle düzenlenmiş sürelere, kurallara ilişkin istisnaları ortadan kaldırabilir, uygulamayabilir. MKYK bu konuları değerlendirip, ona göre rota çizeceğine dair esnek davranışımız var. Genel başkanımızın huzurunda bu konular değerlendirilecektir.

        "DEĞİŞİM OLMUYOR, KADROLAR YENİLENMİYOR DİYE BU KURALI KOYDUK"

        Parti kurulurken bu kural konulmuştu. Uzun süredir insanlar politikada devam ediyor. Değişim olmuyor, kadroların yenilenmesi gibi mülahazalarla sınırlamayı koyduk. Bu belediye başkanları için de geçerliydi. Bugüne kadar uyguladık. Bir tek geçen seçimde uygulanmadı. Bu seçimde inşallah değerlendirilmesi yapılacaktır. Esneme yolunda mı olur, sertleşme yolunda mı olur, bilmiyorum. İnsanların becerileri, kapasiteleri, hafızaları, konumları itibariyle değerlendirme oluyor. Esas olan kişileri koruyarak, gözeterek değil, partinin ve dolayısıyla ülkenin çıkarlarını önlemek suretiyle bu kararları almak olur esas olan.

        "KURUMLARIN TARTIŞMASINI SAĞLIKLI BULMUYORUM"

        Anayasa Mahkemesi'ne anayasa değişikliğiyle bireysel başvuru hakkının verilmiş olması, Anayasa'nın 148. maddesinde, Türkiye açısından önemlidir. Bu uygulama hem insanlarımız AİHM'e gitmesini azaltmış hem de kurumların süreçleri daha dikkatli yönetmelerine vesile olmuş. AYM bireysel başvuruları gündemine alıyor. Kanuni bütün yollar, istinat, temyiz yolarının tıkanmış olması şartına bağlı. Hukuksal alanlar matematik gibi değil. Farklı yorum, bakış açısı sizi farklı yöne götürebilir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay önemlidir. Kurumlar arasında görev alanlarını aşkın uygulamaları varsa arzu ederiz ki bir araya gelip konuşsunlar. Kanuni düzenleme gerekiyorsa konuşalım, çerçeveyi çizelim. Kurumların tartışmalarını sağlıklı bulmuyorum. Önerim gerekirse sempozyum yapmak suretiyle bu alandaki sorunları analiz edip varsa tasfiye etmesi gerekir diye düşünüyorum.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ