Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Veda Yurtsever: Farkındalığı en yüksek oyuncu en iyi oyuncudur - Son dakika magazin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SHOW TV'de ekranlara gelen Ay Yapım imzalı 'Alev Alev'in bugün 19'uncu bölümü yayınlanacak. İzleyicileri, yeni gelişmeleriyle 'Alev Alev'i yine soluksuz izleyecek.

        Yönetmenliğini Ahmet Katıksız'ın üstlendiği, senaryosunu Burcu Görgün'ün yazdığı dizinin kadrosunda başarılı oyuncular Demet Evgar, Hazar Ergüçlü, Dilan Çiçek Deniz, Cem Bender, Berkay Ateş, Cihangir Ceyhan, Berker Güven, Toprak Can Adıgüzel ile usta oyuncu Zuhal Olcay buluşuyor.

        'Alev Alev'de 'Hanım' karakterini canlandıran Veda Yurtsever, Habertürk'ün sorularını cevapladı.

        'İSMİMİ ÇOK SEVEREK TAŞIYORUM'

        Adınıza çok sık rastlanmıyor. Adınıza sahip olma hikâyenizi paylaşabilir misiniz?

        Adımın kulakta çınladığı kadar romantik bir hikâyesi yok. Annemin yaşayan beşinci, doğurduğu onuncu çocuğum. Babam okuyan bir adamdı. Demek ki Songül, Yeter, İmdat yerine bunu uygun buldu. Ben de ismimi çok severek taşıyorum.

        REKLAM

        'KADIN HAKLARI KONUSUNDA GEÇ KALDIK'

        'Alev Alev'i size ve izleyiciye özel kılan etmenler nelerdir?

        Tabii ki meseleye kadın ekseninden bakan bir derdi olması. Biz kadın hakları konusunda geç kaldık ve maalesef hamlelerimiz yeterince cesur değil. Ben küçükken 'Küçük Ev' diye bir dizi vardı. Türkiye onu izlerdi. Geçenlerde bir kanalda denk geldim ve oturup baktım. Aman Tanrım! Kadını ne kadar da ikinci sınıf gösteren bir diziymiş. Biz yıllarca bunlara maruz kalmışız. Gelişmiş toplumlar daha erken fark etti bu gidişatı. Ya da cesur kadınlar tarafından mücadeleyle fark ettirildiler. Yoksa erkekler oturdukları yerden bu hakları onlara vermezdi. Ama biz hâlâ o bakış açısıyla yol almaya devam ediyoruz. Kadını malı gibi gören eril bir düzene mahkûm edildik.

        'YÜKÜ YARASINDAN DA AĞIR'

        Canlandırdığınız 'Hanım' karakterini analiz edebilir misiniz?

        O kalın kabuğunun altında çok büyük yara almış bir kadın var. Yükü yarasından da ağır. Hayatına devam edebilmek için mi bir öfkeye tutunmuş, yoksa öfkeye tutunabildiği için mi hayatta kalmış? Bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Yavaş yavaş hikâyesi de açılıyor zaten.

        'TİYATROYLA SİNEMA DÜNYASI AYRI VARLIK ALANLARIDIR'

        Gördükleri ilgiden dolayı özellikle son 10 yılda sinema filmlerinin ve TV dizilerinin artması tiyatro dünyasını nasıl etkiledi?

        Öncelikle film, dizi ve tiyatroyu karşılaştırmak hem harcanan insan gücü hem de hitap ettikleri kitle bakımından doğru bir yaklaşım olmaz. Öyle ki sinema veya dizi için topluma ulaşmak tiyatro gibi özel alan ihtiyacı doğurmamaktadır. Daha doğrusu sinema ve diziye ulaşım, tiyatroya olduğu kadar zor değildir. Kişi, gündelik yaşam içerisinde vereceği en ufak bir zaman aralığında diziye veya sinemaya ulaşırken, tiyatro için özel zaman gerekmektedir. Bu bakımdan son 10 yılda sinema ve dizilerin artmasıyla tiyatro arasında temel bir bağ yok. Genel olarak 'dizi ve sinema dünyası' genişledi diyerek tiyatronun seyirci kaybına uğradığını söyleyemeyiz. Bu durumun aksi de düşünülebilir. Tiyatronun yükselişinde dizi ve sinema izleyici kaybetmez. Her ne kadar bu durumun kırılması gerektiğini düşünsem de tiyatro seyircisiyle dizi izleyicisi arasındaki farkı göz ardı etmemek gerekir. Tabii ki burada nitelikli veya niteliksiz gibi bir ayrım yapmıyorum. Ancak tiyatro seyircisi, akşam 20'de başlayacak olan oyun için zaman ayırmalı, özel bir mesai harcamalıdır. Dizi ve sinemada bu durum günümüzde teknolojinin gelişmesiyle ortadan kalkmış durumda. Kişi, metrobüs kullanırken bile dizi veya film izleyebilmektedir. Bu nedenle şunu söyleyebilirim ki tiyatroyla sinema dünyası ayrı varlık alanlarıdır. İkisi de ayrı kişilere, kişiliklere ve yaşam pratiklerine hizmet eder. Sanat olarak birbirlerine katkıları vardır ancak gerçekleştikleri alanlar birbirlerinden taban tabana zıttır.

        REKLAM

        'O ZAMANDAN BERİ İŞİMİ AŞKLA YAPIYORUM'

        Oyunculuğa çocuk yaşlarda yöneldiğinizi okumuştum. Sizi çocuk yaştan itibaren oyunculuğa yönlendiren etmenler nelerdi? Oyunculuk aşkının kaynağı nedir?

        Oyunculuk hevesim çocukluğuma dayanmaz. Diyarbakır'da Devlet Tiyatrosu açılana kadar oyun ve oyunculuğun tanımını yapamayacak kadar cahildim. İlk gençliğime gelir tanışıklığım ancak bu bile zihnime oyuncu olabileceğim fikrini yerleştirmedi. Ta ki yengem, çocuklara çok güzel masal anlattığımı ve bir yeteneğim olduğunu fark edip beni Mersin Halk Eğitim Merkezi'nin nakış kursu yerine tiyatro bölümüne yazdırmasına kadar. O zamandan beri işimi aşkla yapıyorum.

        'ZAMAN OYUNCUNUN LEHİNE İŞLER'

        Yıllar, oyunculuğa bakış açısını ve icra edilme şeklini değiştiriyor mu?

        Tabii ki zamanla oyunculuk arasında bir bağ kurmak, mümkün. Birçok işin aksine zaman oyuncunun lehine işler. Oyunculuk hafızası hikâyelerle dolar, karakter tahlilleri daha hızlı ve isabetli olur. Oyuncu ustalaşır. Evet, bedeni biraz zayıflar, eski enerjisine ulaşamayabilir ama ustalık da az emekle çok iş yapmak değil midir?

        'OYUNCU, KURAMLA OYNAMAZ'

        Eğitmenliğinizde öğrencilerinize oyunculuk adına verdiğiniz en önemli salık nedir? Oyunculuk eğitimi alan birinin eğitim sırasında edinmesi şart olan bilgiler nelerdir?

        Farkındalık... Oyunculuk kuramları ve yaklaşımları günümüzde birçok açıdan değişkenlik göstermektedir. Ancak çoğunun temelinde aynı ilke ve davranışlar söz konusu. Yani bakıldığında temelde aralarında hiçbir fark yok. Bu ortak noktalardan biri olarak da farkındalık ön plana çıkmakta. Nedir bu farkındalık? Bireyin yani sadece oyuncunun değil, her bireyin, yaşama dönük her alanda olmasa bile maruz kaldığı pratiklerde çok yönlü düşünebilmesi. Bir oyuncunun niteliği veya başarı farkındalığı ölçüsünde değer kazanmaktadır. Farkındalığı en yüksek oyuncu, en iyi oyuncudur. Bu nedenle gerek oyunculara gerekse her bireye tavsiyem, bakış açılarını sürekli değiştirmeleri, düzenli olarak farklı zihin ve bedenlerin dertlerini düşünmeleridir. Öte yandan şart olan bilgiler ise asla kuramlar değildir. Oyuncu, kuramla oynamaz. Oyuncunun mutlak edinmesi gereken bilgi türü, özbenliğidir. Şahsının sınırlarını bilmeyen, kendi varlığını gerçekleştirme kaygısı duymayan birinin oyunculuk için yolu uzundur. Başka bir ifade ile bir oyuncunun bilmesi gereken şey, kendi gerçekliğinden toplum gerçeğine doğru göstergeler ortaya koymaktır. Öğrenmesi gereken bilgi türü de budur.

        REKLAM

        'KİMSE KENDİNİ KANDIRMASIN'

        Özel oyunculuk okullarıyla resmî oyunculuk okulları arasında oyunculuğun nasıl yapılması gerektiği konusunda farklar var mı?

        Bu o kadar uzun ve çetrefilli bir konu ki neresinden tutsak elimizde kalır. Günümüzde okuyucuların da malumu olduğu üzere, nitelikli ve niteliksiz ayrımı ortadan kalktı. Artık biri bir şey yapıyor; nedeni, niçini sorgulanmadan yaptığı şey kabul görüyor veya talep ediliyor. Bunu sosyal mecralarda daha çok görmemiz mümkün. Aynı şey oyunculuk ve eğitimi için de geçerli. Şimdi özel okulların varlığıyla ortaya çıkan bir rahatlık söz konusu. Artık birçok kişi hayalini gerçekleştirmek adına buralara gidiyor. Peki sonra? İşte esas mesele burada başlıyor, insanlar aldıkları eğitimleri pratik alanlarda kullanmayacak ise neden alıyorlar? Kullanamayacaklarını bildikleri halde neden alıyorlar? Bu işin bir de eğitmen boyutu var tabii ki. Zira sorun biraz da eğitimcilerde, İstanbul'da adım başı olan atölyelerde verilen eğitimlerle tiyatroya pompalanan onca kişi şimdi nerede ve ne yapıyor? Bir noktada eğitimciler tiyatroya ihanet ediyor. Burada resmi veya özel okul arasında bir oyunculuk eğitim farkı belirlemek zor. Öyle resmi kurumlar var ki yetkin eğitmenleri siyasi sebeplerle okuldan uzaklaştırılmış. Öyle özel okullar var ki eğitim verilecek yer yok. O nedenle genel bir şey söylemek zor. Ancak burada şunu belirtmek gerekir, günümüz ekonomi modeli içerisinde özel okulların varlığı kaçınılmaz, önemli nokta bireyin ne aldığı ve ne talep ettiği... Tek tavsiyem şu olacaktır, kimse kendini kandırmasın.

        'MESLEĞİNİ KUTSALLAŞTIRMAYAN OYUNCULARDANIM'

        Oyunculuk size ne ifade ediyor?

        Ben mesleğini kutsallaştırmayan oyunculardanım. Bu yüzden romantik söylemlerden uzak ve rasyonel bir şekilde tanımlamam gerekirse benim için arabuluculuk, aracılıktır. Hem yazıp, hem yönetip, hem oynayan meslektaşlarımı tenzih ederek söyleyebilirim ki sadece bir iştir, derdi, tasası olan bir iş.

        'Alev Alev'in 19'uncu Bölümü'nde Neler Olacak?

        'Cemre', 'Çelebi' ile olan mücadelesini, aynı evin içinde, kocasıyla dip dibe sürdürmeye başlar. 'Ali', 'Çiçek'e son bir şans vermek için eve döndüğünde, şok olacağı bir tablo ile karşılaşır. Birbirlerine tutkuyla bağlı olan 'Ömer' ve 'Rüya', ilişkilerinde bir sınavdan geçmek üzeredir. 'Çelebi'ye karşı dışardan mücadele veren 'Ozan', 'Ömer' ve 'Altan'ın yardımcısı 'Cemre' olacaktır.

         "Alev Alev harika"
        "Alev Alev harika" Haberi Görüntüle
         O hayatları izlemek umut veriyor
        O hayatları izlemek umut veriyor Haberi Görüntüle

        #mansethaberresim#2976851-#

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ