Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "Aliya bilgeliği çağımıza reçete olabilir"

        Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, ömrü boyunca Bosna Hersek’in bağımsızlığı ve Bosnalı Müslümanların refahı için mücadele etti. “Bilge Kral” olarak da adlandırılan Aliya’nın destansı mücadelesi bütün dünyada da geniş yankı bulurken, hayatı da birçok esere konu oldu. Aliya’nın hayatına dair önemli bir çalışma da Dr. Osman Arslan tarafından kaleme alındı. Arslan, “Bilge Aliya” isimli eserinde; “kırıksız hayatı ve çarpıcı fikirleriyle ihtişamını tevazuundan alan yer yüzü yıldızı Aliya’nın anlamlı hikayesi”ni etkileyici bir şekilde okurlarına aktarıyor. Eserini dair Habertürk’e konuşan Arslan, “Aliya bilgeliği çağımıza reçete olabilir” dedi.

        Dr. Osman Arslan’ın Habertürk’ün eserine dair sorularına verdiği yanıtlar şöyle;

        “ALİYA BİLGELİĞİ ÇAĞIMIZA REÇETE OLABİLİR”

        Sayın Arslan Aliya İzzetbegoviç’in kişisel ve entelektüel biyografisi niteliğinde bir esere imza attınız. Kitaptan söz eder misiniz biraz. Neden Aliya?

        “Bazı insanların düşünceleri ilaç, yaşamları reçetedir. Yaşadıkları hayat yoğunlaştırılmış bir eğitim parkuru gibi besleyicidir. Aliya da böyle biri. Bir yeryüzü yıldızı olarak aramızdan geçmiş, adeta Platon’un “Ya filozoflar kral olmalı ya da filozoflar kral!” ütopyasını bir anlamda gerçekleştirmiştir. Üstelik çağımızın insanı. Bizimle aynı sorunları yaşamış, bu sorunlara felsefi temelde çözümler üretmiş ve bunun pratiğini de göstermiş. Böylesi rol model şahsiyetleri tanımak seviye yükseltir, unutmak ise kaybettirir. Kitap bu düşüncelerden yola çıkarak hazırlandı. Ancak Bilge Kral’ı anlatmak elbette kolay değildi. Çünkü Aliya demek iki bin sayfalık eserlerde yeni baştan imbikten süzülerek yazılmış bir iman atlası demektir. Aliya demek, bizler Nilüfer’in “Bosna’da bıraktım kalbimi çocuklara!” ağıtıyla hislenirken dünyanın göz yumduğu Sırp ve Hırvat dişlerinin arasında öğütülen Bosna’yı ikinci Endülüs olmaktan kurtaran cesaret demektir. Aliya demek çağın felsefesinde yoğurduğu düşünceleri vasıtasıyla medeniyetimizin güncel değerini gösteren evlad-ı fatihan demektir. Bilge Aliya’yı sade bir dille anlatmak zordu. Ama böyle önemli bir karakteri yeni kuşaklara aktarmak da gerekliydi. Bir Aliya panoraması niteliğindeki bu eser böylece ortaya çıktı. Kitap önce Aliya’nın “Hayat Yolculuğu”nu ele alıyor. Ardından “Aliya’yı Tanımak” ve “Aliya’yı Anlamak” başlıklarını taşıyan üç ana bölümden oluşuyor. Olumlu tepkiler alıyoruz. Şu anda kitap on bin okura, üçüncü baskıya doğru gidiyor.”

        “ÖZGÜRLÜK YOKSA BARIŞ VE MUTLULUK DA YOKTUR”

        Düşünceleri için ilaç nitelemesi yaptınız, kitabınıza dair bir açılım da olması bakımından sormak istiyoruz, hangi sorunlarımızın çözümü var Aliya İzzetbegoviç’de?

        İnsanın anlam arayışı sorunu örneğin. Varlığı anlamlandırma bakımından materyalist ve idealist din ve felsefelere yönelik analizleri sonrasında üçüncü yol çözümü çarpıcıdır. Dram ve ütopya kavramlarına yüklediği yeni anlamlarla; insanı koruyan ‘dram’a doğru ilerleme, insanı bozan ‘ütopya’lardansa kaçma önerisi modern hayat kurgusunu yeniden ele aldırtacak güçtedir. Karşı karşıya konumlandırdığı fiziki ve ahlaki gücün “iki kutuplu birliği” olan hukukun, otoritenin sınırlandırılmasıyla başladığını söyler. Adalete “en yüksek emir” önceliğini vermesiyle de çareyi işaretler. Aliya bilgeliğinin önemli bir mihveri de özgürlük anlayışıdır.

        İnsanın her şeyi yapabileceğini ama “özgürlüğü” yapamayacağını söyler. Der ki, özgürlüğü sadece Allah yaratabilir. Öyleyse özgürlük tanrılığın alamet-i farikasıdır. Özgürlüğünden feragat eden aslında Allah’a karşı saygısızlık etmektedir. Bu açılımla bizi şuraya götürüyor: Özgür olmayanın dini olamaz, özgür olmayan birisinin ahlakı olduğundan söz edilemez ve özgür olmayan birisi asla adil olamaz. Yani özgürlük yoksa barış ve mutluluk da yoktur. Öyleyse temel sağlayacağımız değer özgürlük olmalıdır. Bu anlayışla özgürlüğü tanımak beraberinde çoğulculuğa da kucak açar. O, tek tipçiliği anlatan “birlik” kelimesini sevmez. Çoğulcu “beraberlik” yaklaşımı çözüm önerisidir. Despotizmin her türlüsünden nefret etmesi de bundandır. “Bütün günahların yasak olduğu bir baskıcı rejimdense, bütün günahların serbest olduğu demokratik özgür bir düzeni tercih ederim.” der. Hayatın her alanına dokunan felsefesi sadece analiz değil temelde çözüm odaklıdır. Gerçekten Aliya bilgeliği çağımıza reçete olabilir.”

        “ALİYA DÜŞMANLARINDAN BİLE OY ALABİLEN BİR BİLGEDİR”

        Felsefesini pratiğe döktüğünü ifade ettiniz. Aliya’nın siyasal kimliği de var, bir devlet başkanıydı. Zindanda geçen yılları oldu. Savaş yıllarında komutandı. Nasıl bir bilgelik yansıması görüyorsunuz İzzetbegoviç’in hayatında?

        Osman Arslan: Bilgelik tutarlı bir felsefeye sahip olmak kadar vazettiği erdemleri her şartta hayata geçirebilmeyi de gerektirir. Mesela özgürlük anlayışının tezahürünü, 12 yıllık hapis cezasından kurtulması için çocuklarının iktidardan getirdikleri “düşüncelerini açıklamaktan vazgeçeceği” yönündeki taahhüt metnini imzalamayı reddetmesinde görmek mümkündür. Halkının mezar taşına kazıdığı Bosna direnişinin sloganı olan “Allah’a yemin olsun ki asla köle olmayacağız” sözü özgürlük felsefesinin bir başka yansıma biçimiydi. Boşnak kadınlara sistematik tecavüz uygulayan, çocuk, yaşlı demeden öldüren, fırsatı geldiğinde soykırım uygulayan Sırplara karşı Bosna güçleri üstünlük sağlandığında aynı muameleleri Sırp halkına yapmak isteyen, intikam arayan Boşnaklara: “Sırplar sizin öğretmeniniz değil.” “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” diyebilecek düzeyde hukukun ve insan haklarının her durumda taşıyıcısı olabilen kaç örnek vardır? Savaşın ortasında bile “Eğer adaletten vazgeçeceksek savaşı kaybedelim daha iyi” savaş bitince de “Düşmanlarımıza adaletten başka borcumuz yok” diyebilmek kuşkusuz erdemdir. Bosna halkı ona boş yere “Bilge Kral” dememiştir. Partisinin kongresinde resimlerinin asılmasına izin vermeyerek “Hep beraber yaptık, niçin beni öne çıkartıyorsunuz” diyecek kadar demokrasiyi sindirmiş, doğal yaşayan biridir. Hırvat komutan havaalanında tutukladığı Aliya’yı serbest bırakmaya mecbur kaldığında en yüksek tepeye diktikleri haçı göstererek “çabanız nafile” demişti. O ise, “Ne kadar yükseğe dikerseniz dikin o haçı, her akşam üstünde parlayan hilali göreceksiniz” cevabı inancının gücü kadar psikolojik savaşta üstünlük sağlama kabiliyetini de ortaya koyar. Kitapta başkaca bilgece eylem ve söylemleri de yer alıyor. Burada anlatmakla bitirebileceğimi sanmıyorum. Bosna’da Boşnaklar yüzde 40 düzeyinde nüfusa sahipken girdiği her seçimde Aliya yüzde altmıştan fazla oy almış. Sırp ve Hırvat halktan, yani düşmanlarından bile oy alması bilgeliğinin bir tezahürü değil midir zaten?

        “ALİYA’NIN EMANETİ DE DURDUKÇA DEĞERLENEN BİR BİLGELİK HAZİNESİDİR”

        Peki sizce hak ettiği ilgiyi görüyor mu İzzetbegoviç?

        Hayır, ama bunun sebepleri var. 90’lı yıllar onun meşru mücadelesi ve erdemli duruşuyla adının saygın şekilde duyulduğu yıllardı. Batı o yıllarda bu Avrupalı bilge Müslümanı gizlemeyi, Arabistanlı radikal Usame Bin Ladin’i gözlere sokmayı tercih etti. İslam bir tane ama farklı Müslümanlıklar var. Aliya tipi Müslümanlık çok cazip olabilirdi. Bu algı yönetimini ve amacını şüphesiz herkes anlıyor. Ne kadar üstü örtülmek istense de değerler asla metalar gibi değildir. Eskidikçe kıymetlenirler. Aliya’nın emaneti de durdukça değerlenen bir bilgelik hazinesidir ve er geç fark edilerek bu birikimin faydaya dönüşeceğine inanıyorum. Vefatından on dokuz yıl sonra onu konuşmamız da bunun habercisi olabilir.”

        “BİR DERYADAN BAHSEDİYORUZ”

        Kitabınızda Aliya’nın eserlerini de tanıtıyorsunuz. Okuyucularımız için Aliya’nın kitaplarından söz edebilir misiniz?

        REKLAM

        Bilge Aliya kitabını hazırlarken denize götüren bir nehir gibi olsun, okuru İzzetbegoviç’in eserlerine taşısın istedim. Bir deryadan bahsediyoruz, her yaprağı nitelikli iki bin sayfalık eserlerden söz ediyoruz. Onun “Aliya’nın Dörtlüsü” diye anılan dört temel eseri var. Aliya’nın Manifestosu olan İslam Deklarasyonu kitabı Müslümanların içine düştüğü zilleti sergiler ve çare olarak “Yeniden İslamlaşma ve İslam Rönesansı” çağrısı yapar. İslami Yeniden Doğuşun Sorunları, İslam toplumlarının geri kalma nedenlerini cesur eleştirilerle ele aldığı kitabıdır. 70’li yıllardaki bu eserleri nedeniyle on yıla yakın hapis yatmıştır. Doğu Batı Arasında İslam ise Aliya’yı “bilge” yapan dev eseri olmuştur. Bu eserde doğu ve batının ikisine birlikte ait olmanın verdiği duyguyla bir denge çizgisi geliştirmiş, İslam’ın bu orta yolu temsil ettiğini ifade eden ünlü “üçüncü yol” tezini ortaya atmıştır. Kitapları arasında kişisel favorim ise edindiği evrensel birikimi İslami tefekkürüne harç yaptığı “Zindandan Notlar-Özgürlüğe Kaçışım-“ kitabı. Aforizmalarla doludur eser. Öte yandan kendi adına oluşturulan eserler de bulunuyor. Bunlardan Tarihe Tanıklığım, ikinci Endülüs’e geçit vermeyen Bilge Adam’ın gözünden yaşananları anlatır. Köle Olmayacağız, savaş yıllarındaki destansı mücadeleyi “Bosna Bosnalılarındır” fikriyle işler. Konuşmalar ve söyleşiler hangi meselelere kafa yorduğunu, neyi dert edinip neyle mücadele ettiğini anlamak için ideal bir kitap. Bu kadarı okuyucuya işaret levhası olarak yeterlidir sanırım.”

        “BATI ÇÜRÜMEDİ…”

        Kitabınız okuyucuyla nasıl buluştu

        “Yayınevi belirli kitabevlerine dağıtımını yaptı. Online kitap satış sitelerinden de ulaşılabilir durumda. Ayrıca kitap üniversitelerde yaptığımız konuşmacı olduğum panellerde de katılımcılara sunuluyor. İmza programları oluyor…Her üniversitede konuşmacı hocalarımızla Aliya hakkında sunumlar yaptık. Gittiğimiz her panelde o şehrin sosyal ve kültürel dokusuna hitap eden bir yönüyle Aliya’yı işlemeye çalıştım. Bursa şehri yurtlarından edilmiş insanların, göçmenlerin şehri olduğu için Aliya’nın “öteki ile ilişki” yaklaşımını, Konya’nın İslam duyarlılığı nedeniyle “Rahman Suresinden doğan bilgelik” başlığını işledim. Amasya şehzadeler şehriydi, “Evlad-ı Fatihan Aliya ve Bosna” konusunu ele almak uygun geldi. Mardin çok sayıda farklı etnik ve dini kimliği barındırdığından “Özgürlük ve çoğulculuk” düşüncesinin oraya hitap edeceğini düşündüm. Kırşehir ahiliğin merkeziydi, ahilik de önce ahlak demekti; Aliya’da ahlak düşüncesini işledim. Edirne Balkanları medeniyetimize kattığımız yerdi Aliya’nın kültür ve medeniyet düşüncesini işlemek uygun geldi. Bu şekilde devam etmeyi de düşünüyorum. Böylelikle şunun fark edilmesini umuyorum: Aliya’nın düşünceleri çok yönlü ve kuşatıcı niteliğiyle bir medeniyetin yeniden inşasında güncel değeri yüksek bir referans olabilir…Bu mülakat için teşekkür ederim. Kitap zaten Aliya’yı anlattığı için O’na ilişkin sözlerle bitirmeyi tercih ederim. Bizi kaba söylemlerden gerçekçiliğe çağırır o. Batıya çürümüş diyen doğuya hitap ederek der ki: “Açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir… Batı çürümüş değil; güçlü, örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. İnsan hakları düzeyi yüksek ve sosyal yardım konusunda daha örgütlü. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler…Hakikat, İslam en iyisi! Ama biz en iyisi değiliz. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an bize bunu emretmiyor mu: Hayırlı işlerde yarışın.” Aliya “Bacon’dan beri Batı’nın sahip olduğu değişmez güç kaynağı eleştirel düşüncedir.” “Elimde olsa bütün doğunun okullarına eleştirel düşünme dersleri koyardım.” der. Aliya bilgeliğinin reçetesini oluşturan gerçekçi, dengeli, özgürlükçü, uzlaşmacı, ahlaklı ve adaletli bir yaklaşım daha güzel bir dünyaya hizmet edebilir. Yine son sözü ona bırakmak isterim. Der ki, “Söylenmesi gereken her sözün söylendiğinden eminim ama hepsinin duyulduğundan emin değilim.”

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ