Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Kayıtdışılıkla mücadelede bir garip uygulama - İş-Yaşam Haberleri

        Kayıtdışı ile mücadele uzun yıllardır devlet politikası haline geldi. Hükümet programlarında, eylem planlarında, orta vadeli programlarda ve yıllık programlarda kayıtdışı ile mücadele konusunda kararlılık vurgulanırken, sigortasız çalıştırılan işçiler patronları hakkında dava açtığında, mahkeme salonunda işverenin yanı sıra devleti de karşılarında buluyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), işçilerin açtığı bu tür hizmet tespiti davalarında müdahil sıfatıyla işverenin yanında yer alıyor. Devlet politikası haline gelen kayıtdışı ile mücadele kararlılığıyla çelişen bu uygulamanın, yakında TBMM’ye sunulacak İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı da aynen devam etmesi öngörüldü. Türkiye’de 2002 yılında yüzde 52 düzeyinde bulunan kayıtdışı istihdam, uzun süren mücadeleler ve alınan tedbirler sonucu yüzde 34 oranına kadar düşürüldü. Buna rağmen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de hâlâ sigortasız çalıştırılan 9.2 milyon kişi bulunuyor.

        İŞÇİ VE SGK MAĞDUR

        Kayıtdışılık üç türlü gerçekleştiriliyor. İşçiler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) hiç bildirilmeyerek sigortasız çalıştırılıyor. Bu en bilinen yöntem. Kimi işveren ise sigortalı gösteriyor ama SGK’ya eksik gün bildiriyor. Örneğin ayda 30 gün çalıştırdığı işçiyi 22 gün çalışmış gösterebiliyor. Kimi işveren ise işçinin ücretini bordroda düşük göstererek SGK’ya daha az prim ödüyor. Sigortasız çalışma veya eksik prim yatırma öncelikle işçiyi mağdur ediyor. İşçi iş kazası ya da meslek hastalığı durumunda SGK’nın sağladığı haklardan yararlanamıyor. İşçinin hem emekliliği gecikiyor, hem de emekli olduğunda düşük aylık almaya mahkûm oluyor. Kayıtdışı istihdam, işçi kadar devleti de mağdur ediyor. Devlet hem vergi, hem de prim kaybına uğruyor.

        İşçiler, sigortasız çalıştırıldıklarında veya ücretleri bordroda gerçek rakamdan düşük gösterildiğinde eksik primlerin ödenmesi için hizmet tespit davası açıyorlar. Bir anlamda hem kendi çıkarlarını, hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çıkarlarını korumak için mahkemeye başvuruyorlar. Mahkeme salonuna girdiklerinde ise kendilerini bir sürpriz bekliyor. Çünkü, bu tür davalarda SGK işverenin yanında yer alıyor. İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca, SGK 2014 yılına kadar işçilerin açtığı hizmet tespiti davalarında işveren ile birlikte doğrudan davalı olarak görünüyordu. 2014’te yapılan değişiklikle hizmet tespiti davalarında SGK doğrudan davalı olmaktan çıkartılıp feri müdahil olarak kabul edildi. SGK feri müdahil olmakla, işverenin davayı kazanmasında hukuki yararı varmış gibi ona yardımcı olmak amacıyla mahkemede avukat bulunduruyor. Mahkeme işçiyi haklı bulup işverenin sigortasız çalıştırdığını kabul ettiğinde işveren temyiz başvurusunda bulunmasa dahi SGK mahkeme kararını temyiz edebiliyor. 2014 yılında yasada yapılan değişikliğin esas amacı ise SGK’nın işçilerin kazandığı davalarda mahkeme ve vekalet ücreti ödemesini önlemek.

        AYNI HÜKÜM YENİ TASLAKTA

        İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı da bu hüküm aynen korundu. SGK, davayı kazandığı takdirde işverenden prim geliri tahsil edecek olmasına rağmen mahkemelerde işçinin yanında değil işverenin yanında yer almaya devam edecek. İşçi mahkemeye başvurup “İşveren beni 3 yıl sigortasız çalıştırdı, bana 2 bin lira net ücret öderken, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bin lira ücret ödemiş göstererek düşük prim yatırdı” diye dava açtığında, SGK’yı yanında değil, karşısında bulacak.

        MAHKEMEYE YAZI DA SUNABİLİYOR

        Avukat Onur Can Keskin, SGK’nın avukatının mahkemeye sunduğu yazıyı paylaştı. 2013 yılında Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada işçi 2004 yılı ocak ayından 18 Ocak 2013 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, ancak işveren tarafından SGK’ya çalıştığı günlerinin eksik bildirildiğini, 2006 yılında 4 aylık prim yatırıldığını, 2008 yılından ayrıldığı tarihe kadar primlerinin ödendiğini, fakat 2004- 2008 yılları arasındaki 4 yıllık hizmetinin kuruma bildirilmediğini belirtti. SGK avukatının mahkemeye sunduğu yazıda ise “Davanın 506 ve 5510 sayılı kanunlara aykırı olduğu, Kurum kayıtlarında geçen çalışmalar bakımından hukuki yarar yokluğu bulunduğu, taraflar arasında hizmet akdi bulunması gerektiği, oysa 2008 yılı öncesine ait hiçbir belge ve kaydın Kurumda mevcut olmadığı, sigortalının geç başlatıldığını öğrenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddedilmesi” istendi. Mahkeme dosyaları SGK’nın bu tür cevaplarıyla dolu.

        İŞTE O MADDE

        İş Kanunu Tasarısı Taslağı’nın ‘4. maddesinin konuyla ilgili 2. fıkrası şöyle: “Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma re’sen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf (işveren) başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı, kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.”

        KAYITDIŞILIKTA TARIM VE İNŞAAT İLK SIRADA

        Türkiye’de kayıtdışılığın en yüksek olduğu sektörler tarım, inşaat, küçük çaplı işletmeler ve geçici-mevsimlik işler olarak sıralanıyor. Ancak diğer tüm sektörlerde de yüksek oranlı kayıtdışılık gözleniyor.

        KAYITDIŞININ MALİYETİ 70 MİLYAR TL

        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’de kayıtdışılığın iktidarları döneminde yüzde 52’den yüzde 34’e indiğini, bu sayede devletin yıllık 35-40 milyar lira kaynak sağladığını söylemişti. Müezzinoğlu, her 1 puanlık kayıtdışı istihdamın sisteme maliyetinin 1.9 milyar lira olduğuna dikkat çekerek yüzde 34 oranındaki kayıtdışı istihdamdan dolayı devletin yıllık kaybının 65-70 milyar lira seviyesinde olduğunu ifade etti. Müezzinoğlu, kayıtdışı istihdamın, kayıt altındaki işverenleri de mağdur ettiğini, tüm vergisini ve primini ödeyen işveren karşısında haksız rekabet avantajı elde ettiğini vurguladı.

        KAÇAK İŞÇİ İÇİN 67 BİN LİRAYA KADAR CEZA VAR

        Sigortasız işçi çalıştırmanın ağır yaptırımları bulunuyor. Bir işçiyi bir yıl boyunca sigortasız çalıştıran işveren, eğer bilanço esasına göre defter tutuyorsa 67 bin 545 TL (38 asgari ücret tutarında) idari para cezası ödemek zorunda. Ceza tutarı, defter tutmakla yükümlü olmayanlara ise 51 bin 548 lira (29 asgari ücret) olarak uygulanıyor. Bu işverenler ayrıca ödemeleri gereken primleri de gecikme cezasıyla birlikte ödemek zorunda oluyorlar.

        KAÇAK ÇALIŞTIRILAN ASGARİ ÜCRETLİ 1 İŞÇİNİN DEVLETE YILLIK MALİYETİ

        *Asgari ücretli bir işçiden devletin kaybı (TL)

        İŞ DAVALARININ SAYISI 500 BİNE YAKLAŞTI

        *İş davalarında ortalama karar çıkma süresi 450 günü buluyor

        Ahmet KIVANÇ - Tahsin AKÇA / GAZETE HABERTÜRK

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ