Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para 2-3 büyük operasyon üzerindeyiz - Makro Ekonomi Haberleri

        Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, “90 milyar YTL’lik borcumuz silinmesine rağmen biz yaptığımız tahsilatları Hazine’ye aktarmaya devam edeceğiz” dedi. Habertürk Ekonomi Koordinatörü Güntay Şimşek ile Ekonomi Müdürü Melda Yücel’in sorularını canlı yayında yanıtlayan Ertürk, önemli mesajlar verdi. “Basında hala baş köşeleri işgal etmeye devam ediyoruz” diyen Ertürk, “Bugün 2-3 büyük operasyonla uğraşıyoruz. Bir kısmının dosyaları protokole bağlandığı halde yeniden o dosyaları açıp operasyon yaptığımız banka sahipleri var. Şu anda birkaç büyük işimiz var, bunlardan büyük kaynak girişi bekliyoruz” diye konuştu. Türk kamuoyuna hortumcuları unutturmayacaklarını da söyleyen Ertürk, Etibankı’ın eski patronu Dinç Bilgin ile ilgili protokolün tamamlanmak üzere olduğu mesajını verdi. Ertürk ayrıca, bankaların risk yapısına göre bir sigorta güvenci sistemi geliştirdiklerini, bu uygulamanın da 2009 yılında başlayacağını ifade etti. Güntey Şimşek ve Melda Yücel sordu Ertürk yanıtladı. İşte ‘Özel Röportaj’ın tam metni…

        VİDEO 1 İÇİN TIKLAYIN

        VİDEO 2 İÇİN TIKLAYIN

        Melda Yücel: Bütün gün boyunca siyasetin gündemiyle başladık sıcak gelişmeleriyle başladık AKP kapatma davasının görüşme tarihi 28 Temmuz da görüşme tarihi çıktı kapatma davasıyla ilgili bugünde Ergenekon'un 7.dalgasının izlerini hissettik siyaset hep öne geçiyor. Biz ne kadar ekonomi konuşmak istesek de siyaset ön plana çıkıyor. Bu günleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle bankacılık sektörü açısından değerlendirildiğinizde bunlar ne kadar satın alınıyor, ne kadar fiyatlara yansıyor? Ayrıca herkes telefonun dinlendiğimden şüphe ediyor.

        Ahmet Ertürk: Bende bu yoğun siyasi gündemin mağduruyum. Kaç sefer değişik televizyonlarla sözleştik ve o gün bir siyasi gelişme oldu ve program iptal edildi. Bugünde gündem yoğundu ama iyi ki program iptal olmadı. Siyasi gündem elbette ekonomiyi etkiliyor, bütün ekonomi birimleri siyasi gündemi takip ediyor. Türkiye hala siyasetin ekonomiyi etkilediği bir ülke. Bugüne kadar siyasi olarak inişli çıkışlı süreç yaşamamıza rağmen ekonomi bundan çok fazla etkilenmedi. Bazı olumsuz beklentiler vardı ama onlar gerçekleşmedi. İyi ki de gerçekleşmedi. Siyaset istikrarı ve fiyatları etkiliyor. Bunlar faiz olur, kur olur, enflasyon olur ekonominin temel bazı fiyatlar bu siyasi gelişmelerden etkileniyor. Geçmişte bu etkilere çok daha şiddetli yaşardık. Elbette fiyat hareketleri olacak. Yabancılar bu riskleri fiyatlarına dahil ediyorlar. Ancak son yıllardaki değişim ve uzun istikrar dönemi ekonominin daha sağlıklı bir yapıya kavuşmasını sağladı. Elbette fiyat hareketleri olacak ama korkulan olmadı. Ekonomi daha istikrarlı bir seyir izleyecek.

        Güntay Şimşek: Bu süreç sizin tahsilatlarınız ya da varlık fiyatlarını etkilediğimi, bu anlamda fiyatlarda bir gerilime var mı, gelişmelerden nasıl etkilendiniz?

        Ahmet Ertürk: Tabii ki etkilendik. Siyasi gelişmelerden daha önce uluslararası piyasalardan gelen türbülans Türkiye’yi etkiledi. Ancak 2004-2005-2006 yıllarında siyasi istikrardan para kazandık. Şirketleri, gayrimenkulleri beklediğimiz fiyatın üzerinde sattık. Bugün bazı ihalelerde alıcı çıkmadığını görüyoruz. Başta talep azaldı. Herkes bekle-gör politikası izliyor.

        Melda Yücel: Bir de faiz oranlarındaki yükseliş konusu var. 90 milyar YTL’lik borcunuz silindi. Siz ödüyorsunuz ama yüksek faiz nedeniyle borç katlanıyor. 90 milyar YTL’nin silinmesi nasıl algılanıyor. Türkiye’nin kredibilitesi açısından bir soru işareti oluşturuyor mu?

        TMSF tahsilat yapıyor ama borcunu kapatamıyor. Bu borcun silinmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Ahmet Ertürk: Biz borçluluk durumunu kabul etmiyoruz. Biz aslında borçlu değiliz. Biz aracılık rolü oynadık. Önceleri Hazine’den kamu bankalarına aktarılan kaynağa aracılık ettik. Şimdi tam tersini yapıyoruz. Batık bankalardan tahsilat yapıp Hazine’ye aktarıyoruz. İmar Bankası örneğini verelim. İmar Bankası’nın mevduatı 600 milyon dolardı. Oysa TMSF mudilere 5-6 milyar dolar ödedi. Normalde ödenmemesi gereken kayıt dışı bir mevduat vardı. Özel bir yasa ile bu ödenebilir hale getirildi. Biz burada borçlu çıktık. Böyle bir borçluluk olmaz.

        Güntay Şimşek: Benzeri bir durum Sabah –atv’de var Orada da mağdur olan küçük hissedarlar ve hak sahipleri var.

        Ahmet Ertürk: O farklı. Ben özellikle Hazine’ye borç ilişkisini teknik olarak ekonomik olarak borç ilişkisi olmadığını söylemek istiyorum. Dünyada böyle bir uygulama yok. Bize benzeyen mevduat sigorta kuruluşları tamamen kendi kaynaklarından ya da kamu kaynağını aktararak sistemin çökmesini engelliyor. Bütün kriz yaşamışı ülkelerde bu kamuya olan bir maliyettir. Ama Türkiye de biraz daha işin kurnazlığına sapılmış. Bunu bir kamu maliyeti yazmak yerine bize borç yazılmış, bir de bizden talep edilen faiz piyasanın en yüksek faiz oranları. Hazine’ye 9.2 milyar dolar kaynak aktardık. Teslim’de dikkat alınırsa toplam 15 milyar dolara yakın kamuya bir kaynak aktardık, ama borcumuz da hızla artıyor. Ben göreve geldiğimde 45-46 milyar dolar borcumuz vardı, şimdi 75 milyar dolar borç rakamına ulaştık. Böyle bir borç yok. Uluslararası finansal kuruluşlar ve aktörler tahsil edilemeyen kamu alacığının ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Türkiye’ye yatırım yapan yabancı kuruluşlar da olmayan alacak kalemini kayıtlardan çıkarılması istiyor. Bu nihayet bir yasayla gerçekleşti. Bilançomuz bundan olumsuz etkileniyordu, artık etkilenmeyecek. 90 milyar YTL borcumuz görünüyordu ve kur farkıyla bilançomuz olumsuz etkileniyordu. Şimdi bu düzenlemenin hayata geçirilmesini bekliyoruz. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı’nın önerisiyle Maliye Bakanı tarafından silinecek. Bu şu anlama gelmiyor; TMSF’ni Hazine’ye kaynak aktarma zorunluluğu sona eriyor. Biz tahsil ettiğimiz tüm parayı Hazine’ye aktaracağız.

        Güntay Şimşek: 2003 yılında TMSF hortumcularla ilgili farklı bir profil çiziyordu. Hortumcular hedefteydi ve ekonomik krizin sorumlusu olarak da batan bankaları gösteriyordunuz. Ancak bugünlere geldiğimizde böyle bir hortumcu profili yokmuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Burada bir değişim mi, var yoksa biz mi öyle algılıyoruz?

        Ahmet Ertürk: Basında hala baş köşeleri işgal etmeye devam ediyoruz. Biz unutmadık, unutmuyoruz. Bunu kamuoyu da unutmamalı. Bugün 2-3 büyük operasyonla uğraşmaya devam ediyoruz. Bir kısmının dosyaları protokole bağlandığı halde yeniden o dosyaları açıp operasyon yaptığımız banka sahipleri var. Şu anda birkaç büyük işimiz var, bunlardan büyük kaynak girişi bekliyoruz. Böyle bir gözlemi açıkçası ben paylaşmıyorum. Türk kamuoyu biraz unutkan ama bizim çabalarımız bunu unutturmamak..

        Melda Yücel : Geçtiğimiz günlerde ilginç bir çıkışınız var. ‘İlgi alanımıza girmek isteyenler var’ uyarısıyla kimlere seslendiniz? Bu uyarı bankacılık sektöründe tedirginlik yarattı algılandı.

        Ahmet Ertürk: Burada çok spesifik bir tarafı, hedef alarak konuşmadım. TMSF’nin çalışmalarını banka sektörünün olumsuz etkilediği yönünde izlenim var, bu doğru değil. Aksine biz alanı temizleyen bir işlev görüyoruz. Bankacılıkta demokrasini kılıcı gibiyiz. Banka kaynaklarını kendi hesaplarına aktarmayı düşünen insanlar TMSF’yi unutmamalı bir gün onlara hesap soracağımız bilinmeli. Yabancı bankaların bundan rahatsız olduğu gibi bir efsane var. Türkiye’ye gelen yabancı bankaları merkezlerini olduğu ülkelerde daha ağır yaptırımlar var. Dolayısıyla yabancıların böyle bir rahatsızlığının olduğunu düşünmemek lazım. Burada geçmiş alışkanlıklarını terk etmeyen Türk bankalarını rahatsızlığı olabilir. Hırsızlığa cezayı artıran bir yasa çıkıyorsa, böyle bir şeyi düşünmeyen insanı rahatsız eder mi? Herkes bir gün bizim de başımıza gelebilir diye düşünmeli.

        Güntay Şimşek: Bankalar Kanunu'nda yapılan değişiklikle siz daha özerk, dokunulmaz hatta bazı noktalarda hukuka aykırı olmasına rağmen kamuoyu desteğiyle TMSF'nin başına geçtiniz. O dönemde Başbakan bankalarına el konulanların keçilerine, tavuklarına kadar el konulacağını söyledi. 2003'ten 2008'e kadar 5 yılda keçileri bırakın hala büyük şirketlere el konuluyor. Bu yavaş işleyişi neye bağlıyorsunuz? TMSF bu konumunu terk edip asıl işlevine ne zaman dönecek? Kamuoyunda, ‘TMSF ne iş yapıyor’ dediğiniz zaman ‘icra takibi yapıyor’ gibi bir hava oluşuyor.

        Ahmet Ertürk: Hukuka aykırılık saptamasına katılmıyorum. Hiçbir hukuk düzeni hırsızlığa, yolsuzluğa müsaade etmez. Türkiye'deki şöyle bir anlayış oluştu; hukuktan bir boşluk bulur yine biz istediğimizi yaparız. Hiçbir hukuk buna iyi niyetle yaklaşmaz. Türk hukukunun bankacılıktaki ince hırsızlıkları koruduğuna yönelik anlayış Türk hukukuna yapılmış bir saldırıdır. Bunu kabul etmiyorum, hukuk mekanizmalarının da buna itirazı olacaktır. Dünyada, özellikle ABD, İngiltere, Almanya gibi bankacılık sisteminin çok gelişmiş olduğu ülkelerde bizim uyguladığımız yaptırımların benzeri hatta daha ağırı var. Hatta ABD'de federal mevduat sigorta kuruluşunun bir bankaya el koymasından sonra bu tasfiye sürecini engelleyici bir mahkeme kararı verilemez gibi yasada açık hüküm var. Oysa bizim çalışmalarımızı engelleyen mahkeme kararlarıyla karşılaşıyoruz. Biz buna bir şey demiyoruz, Türkiye'de hukuk böyle ve böyle devam edecek.

        Güntay Şimşek: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi fon kurulunun kararlarını etkilemek amacıyla emir veya talimat veremez diye hüküm var.

        Ahmet Ertürk: Evet, hüküm var. Birçok kararımız yargı konusu oluyor ve önemli ölçüde lehimize karar çıkıyor çünkü haklıyız ve somut verilere göre iş yapıyoruz. Aleyhimize karar çıktığı durumlarda oldu. Yargı kararlarını uyguladık. Buna söyleyecek bir şeyimiz yok. Demirel, olayı bu konuda tipik bir örnektir. Şevket Demirel ve şirketleriyle ilgili kararımız mahkemeden döndü. Karşı tarafla belirli ilkeler üzerinde anlaştık ve biz oradan çıktık. Sürecin yavaş işlediği görüşünü de paylaşmıyorum. 4,5 yıl oldu göreve başlayalı. Bunun 6 ayı kurumu yeniden yapılandırmayla geçti. Bu bir hukuk süreci öncelikle. Siz bir hukuksal işlem yaptığınızda karşı tarafın yargısal hakları var. Yargıya gitme, yürütmeyi durdurma gibi.. Bu hukuk sürecinin belli etaplarına saygı duymak zorundasınız. İkincisi veri toplama ve benim arkeolojik kazı dediğim bir iş. Veri toplama zaman alıyor. Bizim göreve başladığımızda belli bir veri stokuyla, database ile karşılaştık ama biz bunu daha ileri noktalara götürdük. Son 4 yıl içerisinde elde edilen verilerle çok sayıda operasyon yaptık. Tabii ki bu da zaman alıyor. Üçüncüsü, 4,5 yıl içerisinde 17.5 milyar dolarlık bir tahsilat düzeyine ulaştık. Bu çok hızlı çalıştığımızın ve beklenenden de daha hızlı tahsilat gerçekleştirdiğimizin kanıtı.

        Melda Yücel: İsim değişikliğiniz de kimlik değişikliğini göstergesi olarak algılanabilir mi? Türkiye Mevduat Sigorta Fonu'na dönüşüm işlevinizin sonuna geldiği ve yeni bir kimliğe büründüğünüz anlamına gelir mi?

        Ahmet Ertürk: İlginç bir gözlem. Gerçekten onun bir sembolik anlamı da var. Bizim artık işimizi bitirmeye yaklaştığımızın ve yeni bir sayfa açmanın simgesi olacaktır. Asli işlevimizi aynı zamanda yapıyoruz ve bu kamuoyunun çok fazla ilgisini çekmediği için gündem oluşturmuyor. Asli işlevimiz mevduat sigortacılığı. Yani bankaların tasarruf mevduatı bizim sigortamız altında. Risk bazlı yeni bir sigorta sistemi geliştirdik. 2009 yılının başında bu yeni sistem yürürlüğe girecek. Burada bankaların prim yükümlülüğü bankaların risk profiline göre değişecek. Şu anda uyguladığımız sistemde neredeyse sabit bir prim oranı vardı. Yeni sistemde prim oranını farklılaştıracağız. Bu çok önemli bir reform.

        Güntay Şimşek: Farklılaşmış derken değişik yatırım enstrümanlarına göre mi?

        Ahmet Ertürk: Yok. Orada tasarruf mevduatı tamamıyla sigortaya tabidir. Bankaların taşıdığı riske göre esnek bir yapı oluşturuyoruz. Resmi Gazete'de yayınlandı ve 2009'un başında yürürlüğe girecek. Mevduat sigortacılığıyla ilgili başka işlevlerimizde devam ediyor, özellikle risk yönetimi bizim içinde çok önemli. Mevduat sigortacılığı finansal sisteme olan güveni sağlamakta çok önemli bir işlev görüyor. Son 1-1,5 yılda uluslararası piyasalarda yaşadığımız türbülans finansal sistemin istikarının ne kadar kritik olduğunu bize gösterdi. Sigortacılıkla banka otoritesi arasında uyumlu bir çalışmanın, koordinasyonun çok önemli olduğu bütün dünya tarafından biliniyor, kabul ediliyor. Bizde de bu var. Son dönemlerde BDDK ve diğer finansal kuruluşlarla ilişkimizi sıklaştırdık. Diyalogumuzu eşgüdüm toplantılarıyla sıklaştırdık. Türkiye Mevduat Sigorta Fonu konusunun iki amacı var. Birincisi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu sadece tasarruf mevduatının sigorta kapsamında olduğunu söylüyor. Dünyada bir trend var. Hatta AB'de tasarruf mevduatı dışındaki mevduat kalemlerinin de sigortana bileceği yönünde bir gelişme var. AB bu yönde bir uyumlaştırması çalışmasında. Bizim AB uyum çalışmaları çerçevesinde ileride bir çalışmamız olacaktır. Buna bir hazırlık amacıyla. İkincisi, üye olduğumuz bir birlik var, icra kurulundayız. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu denilince hangi ülkeni sigorta fonu anlatmıyor. Neredeyse bütün ülkelerde o ülkenin ismi geçiyor. Bizde Türkiye ismini kullanarak bu eksikliği gidereceğiz. Hem de TMSF kısaltması değişmemiş olacak.

        Güntay Şimşek: Hortumcuların borçlarını ödemesi, sizle ilişkisini esmesi onların hortumcu olduğunu ortadan kaldırır mı? Dürüst adam, iyi adam gibi tekrar piyasaya girmelerine imkan verir mi? Uzan, Çukurova, Bilgin, Aksoy ve Demirel ailesiyle ilişkileriniz ne durumda?

        Ahmet Ertürk: Batık bankaların yöneticileri ve hissedarlarıyla ilgili olarak, borçlarını ödeseler bile devam eden yaptırımlar söz konusu. Ceza davaları bizim dışımızda devam ediyor. Bir kısmı zaman aşımı, bir kısmı beraat ile sonuçlanabilir ama... Bizim dışımızda ceza hukukuyla ilgili bir süreç var. Bankalar kanunu bankasına el konulan bir sermayedarın yeniden banka ve finans kuruluşlarına hissedar olmasına engel teşkil eden maddesi var. Orada da güvenlik mekanizmaları çalışıyor. Bize olan borçlarını ödemeleri yaptırımları ortadan kaldırmıyor.

        Güntay Şimşek: Hortumcu denilince 2003 öncesi hortumcular akla geliyor. Beş yıllık süreçte size yeni hortumcular geldi mi BDDK'dan?

        Ahmet Ertürk: 2003 yılında İmar Bankası en son fona devredildi ve tasfiye sürecine girildi. O günden beri böyle bir olay meydana gelmedi. Şu anda da sistem daha sağlıklı işliyor. Fona devredilen bankaların birbiriyle ilişkileri, back-to-back krediler yoluyla ya da üçüncü şahıslar üzerinden banka sahibinin banka kaynağını kendisine aktarmasıyla ilgili yeni verilere ulaştığımızda ilgi alanımıza yeni oyuncuların, borçluların, müşterilerin girdiğini kamuoyu biliyor. Bu bizim tarafımızdan yeni kaynak demektir, yeni tahsilat anlamına geliyor.

        Melda Yücel: Algılarımız açık diyorsunuz. Yabancı bankaların rahatsızlığı konusunda da dikkat çekici oldu. Küresel kriz denilince bankaların ne kadar sağlam olduğu, sağlam kalemiz olarak adlandırılıyor. Sağlam görüyorum dediniz. Kurtarma operasyonları yapılıyor, kamulaştırma operasyonları yapılıyor. Siz bu anlamda oradaki operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz, geç mi kaldılar yoksa aktif mi oldular? Sizin bu konuda tecrübelisiniz.

        Ahmet Ertürk: Teşekkür ederim Türkiye geçmişte çok olumsuz süreçler yaşadı ve olumsuz dönemler yaşadı ben şöyle bir tanımlama yapıyorum Türkiye'nin artık yeni bir hata yapma ihtimali yok çünkü mevcut bütün hataları yaptı. Türkiye yeni bir hata yapma durumu onun için söz konusu değil, ama eski hatalardan ders almalıyız, eski sorunlardan eski aksaklıklardan ders almamız gerekiyor. Bu anlamda banka otoritesi işi sıkı tutuyor, sermaye yeterliliği bankalar için söz gelişi çok önemli bir kriterdir önemli bir göstergedir. BDDK bankacılık otoritesi. Sermaye yeterlilik rasyosu ve diğer sağlık göstergelerine bankanın sağlığıyla ilgili bankaların etkinliğiyle gücüyle ilgili başka parametrelerde var bu parametreler sürekli gerek BDDK gerek bizim tarafımızdan gözleniyor o anlamda bir sorun yok. Amerika'da başlayıp bütün finansal piyasaları etki altına alan ve son günlerde Amerika'da bir bankanın oradaki fon tarafından el konulmasıyla gelişen olaylarda da aslında bir mevduat sahibinin bir kamuyu söz konusu değil daha çok banka bilançolarının son bankanın aktifinde olan varlıkların değer bulduğundan dolayı bilançoların zarar görmesi. Oradaki fon, Amerikan sigorta mevduat fonu bu konuda mevduat sahiplerinin yükümlülüğünü zaten karşılıyor. O anlamda bir panik söz konusu değil ve zaten şu an itibari ile çok büyük bir oyun büyük oyuncular banka sisteminde sorun yaşamıyor, yaşayanlar son 2008 yılında 5 tane banka fon tarafından tasfiyeye alındı. 2007 yılında da 3 tane banka bu anlamda aynı akıbete uğradı. Yani şu anda banka sistemi Amerikan bankacılık sistemi 8 tane bankayı kaybetti ve toplamda 13 trilyon dolarlık bir banka sisteminin aktif büyüklüğünü düşünürseniz endişeye kapılmak için ben bir sebep görmüyorum.

        Güntay Şimşek: TMSF sık sık bankaları tasfiye ediyor ama bu bankaların kriz yaşamasına sebep olan bürokrasi cephesinin bu işleri denetleyenler tarafından hiçbir şey yapılmadı. Geçmişe olarak belki bir şey yapılmaz ama sizin söylemlerinizden artık bürokrasi cephesinin bankaları çok iyi denetlediğini sistemin sağlıklı işlediğini anlıyoruz yanılıyor muyum?

        Ahmet Ertürk: Evet, tabi o konuda bir sorun yok, gerçekten bu anlamda geçmişteki aksaklıklar ve eksikliklerden ve hatta kasıtlı bazı ihmallerden ders alındı ama geçmişte inanın bize devredilen fonun tasfiye ile uğraştığı ve yada bir kısmının tasfiye edildiği 20 bankanın o duruma düşmesinde banka otoritesinin o dönemdeki kamu otoritesinin çok önemli olumsuz bir rolü var ben orda üçlü bir belirleme yapıyorum üçlü bir teşhis yapıyorum kamu yöneticileri banka sisteminin gözetimiyle uğraşan kamu yöneticilerinin hataları veya kusurları yada suçları ikincisi politikacılar üçüncü gurupta bankaların kaynak aktarımını gerçekleştiren banka sahipleri yani ahlaksız yatırımcılar, vurguncular bunlara yatırımcı demekte doğru değil. Çünkü baştan cebinizden bir kuruş çıkmadan bankaya sahip oluyorsunuz ve o bir kuruş ödemeden sahip olduğunuz bankanın kaynağını çok çeşitli yollarla kendinize aktarıyorsunuz. Burada tamamen bir suçluluk durumu var.

        Güntay Şimşek: Geçenlerde yaptığınız röportajda sabah ATV ile ilgili olayı bitireceğinizi ve o defteri kapatacağınızı söylemiştiniz, henüz bir açıklama yapılmadı. Bu defter ne zaman kapatılacak? İkincisi halen daha o bir noktaya milyar dolardan dış bilginin borcunun ne olduğunu yani ne kadar bir rakam hesap ettiğinizi bilmiyoruz?

        Ahmet Ertürk: Şimdi o çalışma devam ediyor, orda bizim satış gelirini dağıtmamızın bir yasal süreci var bizden önce yani fon alacaklardan öncelikli olan bazı alacaklar var. kamu vergi alacağı SSK alacağı ve diğer öncelikli alacaklar. Bunlarla ilgili süreç tam olarak sonuçlanmadığı için sıra cetveli tam olarak çıkartılamadı. Alacak rakamımız belli ama bu dağıtım cetvelini çıkartmadan mahsuplaşmayı yapamıyoruz. Bu konuda çalışmamız devam ediyor. Satış gelirinin dağıtımıyla ilgili cetvel belli olmadığı belli olan rakam kesinleşmedi. Bunu da 1-2 hafta içerisinde tamamlayacağımızı düşünüyorum.

        Güntay Şimşek: Bankalar Kanunu'nda yapılan değişiklikle siz daha özerk, dokunulmaz hatta bazı noktalarda hukuka aykırı olmasına rağmen kamuoyu desteğiyle çünkü çok sayıda batırılan banka hakim ortakların bankalara olan müdahaleleri nedeniyle kamuoyu desteğiyle TMSF'nin başına geçtiniz. O dönemde Başbakan bankalarına el konulanların keçilerine, tavuklarına kadar el konulacağını söyledi. 2003'ten 2008'e kadar 5 yılda keçileri bırakın hala büyük şirketlere elkonuluyor. Bu yavaş işleyişi neye bağlıyorsunuz? TMSF bu konumunu terkedip asıl işlevine ne zaman dönecek? Kamuyounda TMSF ne iş yapıyor dediğiniz zaman icra takibi yapıyor gibi bir hava oluşuyor.

        Ahmet Ertürk: Hukuka aykırılık saptamasına katılmıyorum. Hiçbir hukuk düzeni hırsızlığa, yolsuzluğa müsade etmez. Türkiye'deki şöyle bir anlayış oluştu: Hukuktan bir boşluk bulur yine biz istediğimizi yaparız. Hiçbir hukuk buna iyi niyetle yaklaşmaz. Türk hukukunun bankacılıktaki ince hırsızlıkları koruduğuna yönelik anlayış Türk hukukuna yapılmış bir saldırıdır. Bunu kabul etmiyorum, hukuk mekanizmalarının da buna itirazı olacaktır. Dünyada, özellikle ABD, İngiltere, Almanya gibi bankacılık sisteminin çok gelişmiş olduğu ülkelerde bizim uyguladığımız yaptırımların benzeri hatta daha ağırı var. Hatta ABD'de federal mevduat sigorta kuruluşunun bir bankaya elkoymasından sonra bu tasfiye sürecini engelleyici bir mahkeme kararı verilemez gibi yasada açık hüküm var. Oysa bizim çalışmalarımızı engelleyen mahkeme kararlarıyla karşılaşıyoruz. Biz buna birşey demiyoruz, Türkiye'de hukuk böyle ve böyle devam edecek.

        Güntay Şimşek: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi fon kurulunun kararlarını etkilemek amacıyla emir veya talimat veremez diye hüküm var.

        Ahmet Ertürk: Evet, hüküm var. Birçok kararımız yargı konusu oluyor ve önemli ölçüde lehimize karar çıkıyor çünkü haklıyız ve somut verilere göre iş yapıyoruz. Aleyhimize karar çıktığı durumlarda oldu. Yargı kararlarını uyguladık. Buna söyleyecek birşeyimiz yok. Demirel olayı bu konuda tipik bir örnektir. Şevket Demirel ve şirketleriyle ilgili kararımız mahkemeden döndü. Karşı tarafla belirli ilkeler üzerinde anlaştık ve biz oradan çıktık. Sürecin yavaş işlediği görüşünü de paylaşmıyorum. 4,5 yıl oldu göreve başlayalı. Bunun 6 ayı kurumu yeniden yapılandırmayla geçti. Bu bir hukuk süreci öncelikle. Siz bir hukuksal işlem yaptığınızda karşı tarafın yargısal hakları var. Yargıya gitme, yürütmeyi durdurma gibi.. Bu hukuk sürecinin belli etaplarına saygı duymak zorundasınız. İkincisi veri toplama ve benim arkeolojik kazı dediğim bir iş. Veri toplama zaman alıyor. Bizim göreve başladığımızda belli bir veri stokuyla, database ile karşılaştık ama biz bunu daha ileri noktalara götürdük. Son 4 yıl içerisinde elde edilen verilerle çok sayıda operasyon yaptık. Tabii ki bu da zaman alıyor. Üçüncüsü, 4,5 yıl içerisinde 17.5 milyar dolarlık bir tahsilat düzeyine ulaştık. Bu çok hızlı çalıştığımızın ve beklenenden de daha hızlı tahsilat gerçekleştirdiğimizin kanıtı. Asli işlevimize ne zaman döneceğimiz sorunuza gelince..

        Melda Yücel: İsim değişikliğiniz de kimlik göstergenizin göstergesi olarak algılanabilir mi? Türkiye Mevduat Sigorta Fonu'na dönüşüm işlevinizin sonuna geldiği ve yeni bir kimliğe büründüğünüz anlamına gelir mi?

        Ahmet Ertürk: İlginç bir gözlem. Gerçekten onun bir sembolik anlamı da var.Bizim artık işimizi bitirmeye yaklaştığımzıın ve yeni bir sayfa açmanın simgesi olacaktır. Asli işlevimizi aynı zamanda yapıyoruz ve bu kamuoyunun çok fazla ilgisini çekmediği için gündem oluşturmayor. Asli işlevimiz mevduat sigortacılığı. Yani bankaların tasarruf mevduatı bizim sigortamız altında. Risk bazlı yeni bir sigorta sistemi geliştirdik. 2009 yılının başında bu yeni sistem yürürlüğe girecek. Burada bankaların prim yükümlülüğü bankaların risk profiline göre değişecek. Şu anda uyguladığımız sistemde neredeyse sabit bir prim oranı vardı. Yeni sistemde prim oranını farklılaştıracağız. Bu çok önemli bir reform.

        Güntay Şimşek: Farklılaşmış derken değişik yatırım enstrümanlarına göre mi?

        Ahmet Ertürk: Yok. Orada tasarruf mevduatı tamamıyle sigortaya tabidir. Bankaların taşıdığı riske göre esnek bir yapı oluşturuyoruz. Resmi Gazete'de yayınlandı ve 2009'un başında yürürlüğe girecek. Mevduat sigortacılığıyla ilgili başka işlevlerimizde devam ediyor, özellikle risk yönetimi bizim içinde çok önemli. Mevduat sigortacılığı finansal sisteme olan güveni sağlamakta çok önemli bir işlev görüyor. Son 1-1,5 yılda uluslararası piyasalarda yaşadığımız türbülans finansal sistemin istikarının ne kadar kritik olduğunu bize gösterdi. Sigortacılıkla banka otoritesi arasında uyumlu bir çalışmanın, koordinasyonun çok önemli olduğu bütün dünya tarafından biliniyor, kabul adiliyor. Bizde de bu var. Son dönemlerde BDDK ve diğer finansal kuruluşlarla ilişkimizi sıklaştırdık. Diyaloğumuzu eşgüdüm toplantılarıyla sıklaştırdık. Türkiye Mevduat Sigorta Fonu konusunun iki amacı var. Birincisi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu sadece tasarruf mevduatının sigorta kapsamında olduğunu söylüyor. Dünyada bir trend var. Hatta AB'de tasarrruf mevduatı dışındaki mevduat kalemlerinin de sigortanabileceği yönünde bir gelişme var. AB bu yönde bir uyumlaştırması çalışmasında. Bizim AB uyum çalışmaları çerçevesinde ileride bir çalışmamız olacaktır. Buna bir hazırlık amacıyla. İkincisi, üye olduğumuz bir birlik var, icra kurulundayız. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu denilince hangi ülkeni sigorta fonu anlatmıyor. Neredeyse bütün ülkelerde o ülkenin ismi geçiyor. Bizde Türkiye ismini kullanarak bu eksikliği gidereceğiz. Hem de TMSF kısaltması değişmemiş olacak.

        Güntay Şimşek: Hortumcuların borçlarını ödemesi, sizle ilişkisini esmesi onların hortumcu olduğunu ortadan kaldırır mı? Dürüst adam, iyi adam gibi tekrar piyasaya girmelerine imkan verir mi? Uzan, Çukurova, Bilgin, Aksoy ve Demirel ailesiyle ilişkileriniz ne durumda?

        Ahmet Ertürk: Batık bankaların yöneticileri ve hissedarlarıyla ilgili olarak, borçlarını ödeseler bile devam eden yaptırımlar sözkonusu. Ceza davaları bizim dışımızda devam ediyor. Bir kısmı zaman aşımı, bir kısmı beraatle sonuçlanabilir ama... Bizim dışımızda ceza hukukuyla ilgili bir süreç var. Bankalar kanunu bankasına elkonulan bir sermeyadarın yeniden banka ve finans kuruluşlarına hissedar olmasına engel teşkil eden maddesi var. Orada da güvenlik mekanizmaları çalışıyor. Bize olan borçlarını ödemeleri yaptırımları ortadan kaldırmıyor.

        Güntay Şimşek: Hortumcu denilince 2003 öncesi hortumcular akla geliyor. Beş yıllık süreçte size yeni hortumcular geldi mi BDDK'dan?

        Ahmet Ertürk: 2003 yılında İmar Bankası en son fona devresildi ve tasfiye sürecine girildi. O günden beri böyle bir olay meydana gelmedi. Şu anda da sistem daha sağlıklı işliyor. Fona devredilen bankaların biribiriyle ilişkileri, back-to-backkrediler yoluyla ya da üçüncü şahıslar üzerinden banka sahibinin banka kaynağını kendisine aktarmasıyla ilgili yeni verilere ulaştığımızda ilgi alanımıza yeni oyuncuların, borçluların, müşterilerin girdiğini kamuoyu biliyor. Bu bizim tarafımızdan yeni kaynak demektir, yeni tahsilat anlamına geliyor.

        Melda Yücel: Algılarımız açık diyorsunuz. Yabancı bankaların rahatsızlığı konusunda da dikkat çekici oldu. Küresel kriz denilince bankaların ne kadar sağlam olduğu, sağlam kalemiz olarak adlandırılıyor. Sağlam görüyorum dediniz. Kurtarma operasyonları yapılıyor, kamulaştırma operasyonları yapılıyor. Siz bu anlamda oradaki operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz, geç mi kaldılar yoksa aktif mi oldular? Sizin bu konuda tecrübelisiniz.

        Ahmet Ertürk: Teşekkür ederim Türkiye geçmişte çok olumsuz süreçler yaşadı ve olumsuz dönemler yaşadı ben şöyle bir tanımlama yapıyorum Türkiye'nin artık yeni bir hata yapma ihtimali yok çünkü mevcut bütün hataları yaptı. Türkiye yeni bir hata yapma durumu onun için söz konusu değil, ama eski hatalardan ders almalıyız, eski sorunlardan eski aksaklıklardan ders almamız gerekiyor. Bu anlamda banka otoritesi işi sıkı tutuyor, sermaye yeterliliği bankalar için söz gelişi çok önemli bir kriterdir önemli bir göstergedir. BDDK bankacılık otoritesi. Sermaye yeterlilik rasyosu ve diğer sağlık göstergelerine bankanın sağlığıyla ilgili bankaların etkinliğiyle gücüyle ilgili başka parametrelerde var bu parametreler sürekli gerek BDDK gerek bizim tarafımızdan gözleniyor o anlamda bir sorun yok. Amerika'da başlayıp bütün finansal piyasaları etki altına alan ve son günlerde Amerika'da bir bankanın oradaki fon tarafından el konulmasıyla gelişen olaylarda da aslında bir mevduat sahibinin bir kamuyu söz konusu değil daha çok banka bilançolarının son bankanın aktifinde olan varlıkların değer bulduğundan dolayı bilançoların zarar görmesi. Oradaki fon, Amerikan sigorta mevduat fonu bu konuda mevduat sahiplerinin yükümlülüğünü zaten karşılıyor. O anlamda bir panik söz konusu değil ve zaten şu an itibari ile çok büyük bir oyun büyük oyuncular banka sisteminde sorun yaşamıyor, yaşayanlar son 2008 yılında 5 tane banka fon tarafından tasfiyeye alındı. 2007 yılında da 3 tane banka bu anlamda aynı akıbete uğradı. Yani şu anda banka sistemi Amerikan bankacılık sistemi 8 tane bankayı kaybetti ve toplamda 13 trilyon dolarlık bir banka sisteminin aktif büyüklüğünü düşünürseniz endişeye kapılmak için ben bir sebep görmüyorum.

        Güntay Şimşek: TMSF sık sık bankaları tasfiye ediyor ama bu bankaların kriz yaşamasına sebep olan bürokrasi cephesinin bu işleri denetleyenler tarafından hiçbir şey yapılmadı. Geçmişe olarak belki bir şey yapılmaz ama sizin söylemlerinizden artık bürokrasi cephesinin bankaları çok iyi denetlediğini sistemin sağlıklı işlediğini anlıyoruz yanılıyor muyum?

        Ahmet Ertürk: Evet, tabi o konuda bir sorun yok, gerçekten bu anlamda geçmişteki aksaklıklar ve eksikliklerden ve hatta kasıtlı bazı ihmallerden ders alındı ama geçmişte inanın bize devredilen fonun tasfiye ile uğraştığı ve yada bir kısmının tasfiye edildiği 20 bankanın o duruma düşmesinde banka otoritesinin o dönemdeki kamu otoritesinin çok önemli olumsuz bir rolü var ben orda üçlü bir belirleme yapıyorum üçlü bir teşhis yapıyorum kamu yöneticileri banka sisteminin gözetimiyle uğraşan kamu yöneticilerinin hataları veya kusurları yada suçları ikincisi politikacılar üçüncü gurupta bankaların kaynak aktarımını gerçekleştiren banka sahipleri yani ahlaksız yatırımcılar, vurguncular bunlara yatırımcı demekte doğru değil. Çünkü baştan cebinizden bir kuruş çıkmadan bankaya sahip oluyorsunuz ve o bir kuruş ödemeden sahip olduğunuz bankanın kaynağını çok çeşitli yollarla kendinize aktarıyorsunuz. Burada tamamen bir suçluluk durumu var.

        Güntay Şimşek: Geçenlerde yaptığınız röportajda sabah ATV ile ilgili olayı bitireceğinizi ve o defteri kapatacağınızı söylemiştiniz, henüz bir açıklama yapılmadı. Bu defter ne zaman kapatılacak? İkincisi halen daha o bir noktaya milyar dolardan dış bilginin borcunun ne olduğunu yani ne kadar bir rakam hesap ettiğinizi bilmiyoruz?

        Ahmet Ertürk: Şimdi o çalışma devam ediyor, orda bizim satış gelirini dağıtmamızın bir yasal süreci var bizden önce yani fon alacaklardan öncelikli olan bazı alacaklar var. kamu vergi alacağı SSK alacağı ve diğer öncelikli alacaklar. Bunlarla ilgili süreç tam olarak sonuçlanmadığı için sıra cetveli tam olarak çıkartılamadı. Alacak rakamımız belli ama bu dağıtım cetvelini çıkartmadan mahsuplaşmayı yapamıyoruz. Bu konuda çalışmamız devam ediyor. Satış gelirinin dağıtımıyla ilgili cetvel belli olmadığı belli olan rakam kesinleşmedi. Bunu da 1-2 hafta içerisinde tamamlayacağımızı düşünüyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ