Yakın geleceğin yeni endişesi: Su göçü
Afrika'dan Ortadoğu'ya kadar her yeri saran kuraklık artık ülkeleri iklim krizi ile beraber daha da kasıp kavuruyor. Artan sıcaklıklarla birleşen yetersiz yağışlar ise su kaynaklarının tükenmesine ve tarım sistemlerinin harap olmasına yol açıyor. Yaşanan kıtlık ise dünyaya yeni bir göç kavramını kazandırdı: Su göçü.
ABONE OLDünya çapında su talebi mevcut olanı aşıyor. Küresel olarak, talep 1960'tan bu yana iki kattan fazla arttı. Artan su talebi genellikle artan nüfus ve sulu tarım, hayvancılık, enerji üretimi ve imalat gibi endüstrilerin sonucu olarak görülüyor.
Su altyapısına yatırım yapılmaması, sürdürülemez su kullanım politikaları ve son dönemde etkilerini daha da gördüğümüz iklim değişikliği de mevcut su kaynağını etkiliyor.
World Resources Institute'in (WRI) Aqueduct Water Risk Atlas’ından alınan yeni veriler, küresel nüfusun dörtte birini barındıran 25 ülkenin her yıl son derece yüksek su stresiyle karşı karşıya kaldığını ve mevcut su kaynaklarının neredeyse tamamını düzenli olarak tükettiklerini gösteriyor.
Yani dünya nüfusunun en az %50'si - yaklaşık 4 milyar insan - yılın en az bir ayı yüksek oranda su sıkıntısı çeken koşullar altında yaşıyor.
Verilere göre Avrupa ve ABD'de su talebi yatay seyrederken, Afrika'da hızla artıyor.
2050 yılına kadar dünya çapında su talebinin de ortalama %20 ila %25 arasında artması bekleniyor.
Buna göre en fazla su stresi altındaki 25 ülke arasında Suudi Arabistan Şili, San Marino, Belçika ve Yunanistan gibi ülkeler yer alıyor. En yüksek su stresiyle karşı karşıya olan 5 ülke de Bahreyn, Kıbrıs, Kuveyt, Lübnan ve Umman.
Araştırmalar sonucunda 70 trilyon dolar değerindeki küresel GSYİH'nın %31'ini kapsayanlar 2050'ye kadar yüksek su stresine maruz kalacak. Bu oran 2010'da %24 yani yaklaşık 15 trilyon dolardı. Hindistan, Meksika, Mısır ve Türkiye'nin yer aldığı 4 ülke 2050 yılında su stresine maruz kalınan GSYH'nin yarısından fazlasını oluşturacak.
Su riski araştırması, artan su stresinin ülkelerin ekonomik büyümesini tehdit ettiğini söylüyor. Aynı zamanda gıda üretimini de etkiliyor. 2050 yılına kadar dünyanın, öngörülen 10 milyar insanı beslemek için 2010 yılına göre %56 daha fazla gıda kalorisi üretmesi gerekecek.