Gizem Erman Soysaldı: Böyle bir hayal kurduk

Çeşme Belediyesi, İzmir Sinema Kültür ve Eğitim Derneği iş birliğiyle düzenlenen 'Kıyıdan Kıyıya Türkiye - Yunanistan Film Festivali', Çeşme'de farkındalık oluşturdu.

Sanat yönetmenliğini Gizem Erman Soysaldı ile yönetmen Yusuf Saygı'nın üstlendiği 'Kıyıdan Kıyıya Türkiye - Yunanistan Film Festivali'nin en belirgin özelliklerinden biri, son derece çevreci olması. Festival, sinemanın iyileştirici gücüyle birlikte karbon ayak izimizi azaltmayı hedefliyor. Diğeri ise Türkiye ile Yunanistan'ın sinema sanatı arasında kültürlerarası diyaloğa hizmet etmeyi ve her yıl Türkiye ile Yunanistan'da uzun metraj, kısa ve belgesel filmlere geniş bir platform sağlamayı amaçlaması.

'Kıyıdan Kıyıya Türkiye - Yunanistan Film Festivali'nin sanat yönetmenliğini üstlenen Gizem Erman Soysaldı, Habertürk'ün sorularını cevapladı.

Kıyıdan kıyıya Türkiye Yunanistan Film Festivali projesi nasıl ortaya çıktı?

Bir beyin takımımız var, ekibimiz Yusuf Saygı, Gülen Gözkara Saygı, Hüseyin Karabey, Ferdi Akarsu ve ben. Önce bir film festivali üzerine hep tartışıyorduk, konuşuyorduk. Bir de zaten iki sene önce Foça'da festival yapmıştık. Zaten hayatımızın çok içindeydi. Mesleğimiz gereği hep bir hayal kurmak, proje üretmek. Böyle bir hayal kurduk. Ödül aldığım Nürnberg Türkiye - Almanya Film Festivali'nde aklıma oradan geldi. Klasik bir şey olmasın dedim, normal ulusal uzun metraj film festivali yerine daha farklı bir şey olsun dedim. Çeşme'de yapmak istiyorduk.

İzmirli olmandan dolayı mı?

Belki de. O kültürü, o tarihi... Dediğin gibi doğduğumdan beri soluduğumdan dolayı böyle bir şey gelişti. Doğal olarak gelişti ve 'Kıyıdan Kıyıya Türkiye - Yunanistan Film Festivali' oldu.

Sürdürülebilir film festivali ne demek?

Yangın, sel, müsilaj, iklim krizi artık hepimizin farkında olduğu şeyler. Yani bireysel olarak bir şeyler yapıyoruz. Mesela ben Bokaşi kompostu yapıyorum. 6 aydır evdeki gıda artıklarını çöpe atmıyorum, onları toprağa dönüştürüyorum.

Nasıl oluyor o?

Çok güzel bir şey. Dünyadaki insanların şu an doğaya yaptığı en büyük kötülüklerden biri günübirlik harcadıkları yemeklerin atıkları. Onlar yok olmuyor. Birçok kompost tipi var. Bokaşi kompost da ev tipi, mutfak tipi küçük bir kompost. Çok kolay. Onu yapıyorum, sonra toprağa gömüyorum. Bir 15-20 gün bekletiyorum. 15 gün sonra toprak oluyor. Simsiyah bir toprak oluyor. Yani bireysel olarak torba kullanmıyorsun falan ama yetmiyordu açıkçası ve bunu sanatla birleştirmek istedik. Sürdürülebilirlik uzmanı arkadaşımızın da desteğiyle Türkiye'nin ilk sürdürülebilir festivali olsun istedik ama tabii ki yüzde yüz sürdürülebilir değiliz. Amacımız üç yılın sonunda yüzde yüz olmak. Bunun için ne yapıyoruz? Tek kullanımlık plastik kullanmıyoruz festival boyunca herkese matara dağıtıyoruz, mekanlara sebil koyuyoruz sularını oradan alıyorlar, elektrik tasarrufu için led lambalar, endüstriyel ormanlardan üretilen geri dönüştürülebilir kağıtlar kullanıyoruz, şatafatlı organizasyonlar yapmıyoruz. Yerel sanatçıları destekliyoruz, yerel lezzetleri destekliyoruz. Kırmızı halı yerine yeşil halı yapıyoruz. Olabildiğince elektrikli araçlarla ulaşım sağlamaya çalışıyoruz. Türkiye'de henüz sistem oturmuş değil. Mesela amacımız İstanbul'daki misafirleri İzmir'e elektrikli arabalarla getirmekti ama henüz altyapı müsait değil. Ama neden olmasın, üç sene sonra belki o da olacak. Önemli olan başlamak. İlham olsun istedik, belki ilham olur, bundan sonra Türkiye'deki bütün belediyeler herhangi bir organizasyonunda bu on maddeyi yapsa çok büyük bir değişim olmaz mı? Pet şişe yerine matara verseler, sebil koysalar, sayıyı düşünebiliyor musun? Ne kadar çok atıktan kurtuluruz.

Gizem Erman Soysaldı ve festival ekibi, her gün farklı bir kıyıda temizlik yaptı.

Destek bulmakta zorlandınız mı?

Çok geç resmileşti dolayısıyla resmi bir sponsor arayışına giremedik çünkü profesyonel gözükmezdi. Yani 20 gün kalmışken festivale. Çeşme Belediyesiyle yapıyoruz, Çeşme Belediyesi tam destek, onlar da zaten bu tip şeylerin üzerine çok uzun süredir çalışıyorlar. Bu sene destek almak için uğraşacağız ama destek bulacağımızı düşünüyorum çünkü artık bütün markalar buraya kaydılar yani bunun farkındalar, bireysel olarak da marka olarak da destek bulacağımızı düşünüyorum.

Festivalin sonunda insanların ne anlamasını umuyorsun?

Matarayla da bütün gün geçebiliyormuş, matarayla kahve, çay, su içilebiliyormuş, pet şişe yerine matarayla da hayatını geçirebiliyormuşsun. Sanat çok güzel bir şey.

Gizem Erman Soysaldı, festivaldeki etkinliklerin sunuculuğunu da üstlendi.

Festivaliniz iklim değişikliğinden dolayı yaşanan doğal afetlerin sıkça yaşandığı bugünlere denk geldi...

Kesinlikle öyle. Herkes artık iklim krizinin farkında, gerçekten biz bir çevre festivali yapsaydık bu kadar etkili olmazdı ama sinema çok etkili bir sanat aracı. Sevdikleri filmleri izlemek, Yunanistan'dan ve Türkiye'den yönetmenlerin ve oyuncuların gelip söyleşilerde onlarla sohbet etmesi, kıyı temizlikleri yapmaları, masterclass'lara katılmaları bence festivalden sonra herkeste çok güzel bir tat bırakacak.

Yunanistan tarafından destek bulmakta zorlanmamışsındır değil mi?

Hayır zorlanmadık. Bu sene onlara haber verdik. Sadece bir yönetmen gelebiliyor çünkü sınırlar henüz kapalı. O yönetmen de İzmir'de yaşıyor.

Festivali daha da genişletmeyi düşünüyor musunuz?

İstiyoruz, her kıyıda kıyıya neden olmasın? Neden burada ve karşı kıyılarda olmasın. Zaman gösterecek, bakalım.

Festivalin dışında neler yapıyorsun?

Yoğun geçiyor. Yeni bir diziye başladım, 'Yalancı'... SHOW TV'de yayınlanacak. Çok güzel bir proje. Onun da çıkardığı anlam ve sonunda söylediği söz yine çok gündemle ilgili, kadınla ilgili çok çok önemli. Ondan çok mutluyum açıkçası. Hülya Gezer'in yönetmen olmasından dolayı çok mutluyum. Bunun dışında master'a başladım Maltepe Üniversitesinde, okuyorum, makale yazıyorum.

Gizem Erman Soysaldı, Workshop çalışmasında da bulundu.

Ne üzerine okuyorsun?

Sanat politikalarında master yapıyorum. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliliğiyle ilgili bir makale yazdım.