Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Aziz Kocaoğlu'nun savunması tamamlandı

        İzmir Adliyesi 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 130 sanıkla yargılanmasına devam edilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, savunmasını tamamladı. İddianamede yer alan suçlamaları şiddetle kabul etmediğini mahkeme heyetine belirten Başkan Kocaoğlu "Bu iddianameden tutuklu bulunan belediye bürokratları değil, bu komployu hazırlayanlar utanç duymalıdır. Ben, çete reisi değilim" dedi.

        Savunma sırasında Mahkeme Başkanı Cahit Kargı'nın sessize aldığı telefonu bir kez çaldı. Dışarı çıkınca Kocoğlu, konuşmasına ara verdı. Bundan 20 dakika sonra da mahkeme yazıişleri müdürünün gelmesi üzerine Mahkeme Heyeti, Savcı dahil dışara çıktı. 5 dakika sonra heyet yerine döndü.

        Suç örgütü kurmak ve üye olmak suçundan yargılanmasına devam edilen 130 sanıkla Başkan Kocaoğlu, duruşmanın ikinci gününde savunmasını tamamladı. İddianamede yer alan şal,süt dağıtımları, Eshot, Buca'daki toplu konut alım satımları, Emek Şenliği'nde düzenlenen Şevval Sam konserine ilişkin çeşitli suçlamalar hakkında 397 yıl hapis cezası istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, savunmasında 52 vergi denetmeni bilinçsiz olarak nitelendirdi.

        "BEN ÇETE REİSİ DEĞİLİM"

        Savunmasında çete reisi olmadığını öne süren Kocaoğlu şöyle konuştu: 'Hayatım boyunca haksız kazanç elde etmedim. 1 lira vergi kaçırmadım. Çete nitelendirmesini kesinlikle reddediyorum. Vergi denetçilerinin ve bilirkişilerin vergi mevzuatı ile ilgili bilgisi olmadığı ortadadır. Böyle bilgisiz adamlar siyasi otoriteye bağlıdır. Eğer çete varsa, suç örgütü varsa yediğimiz içtiğimizde servet beyanımızda bir artış var mı? 160 yıllık belediyecilik tarihinde belediyeyi taciz eden bir savunma hazırlatmak ne anlama geliyor? Buradaki amaç belediyeyi çökertmektir. Amaç siyasi olabilir. Suçlamalar suç içermiyor. Bunu bütün dünya alem konunun bütün otoriterleri bilmektedir"

        Başkan Kocaoğlu'nun mahkeme heyetine çeşitli suçlamalara ilişkin verdiği savunması şu şekilde oldu:

        ŞEVVAL SAM KONSERİ: Sanatçının ihalesi olmaz. Sanatçı bir tanedir.Bu çamaşır makinesi ya da buzdolabı değil ki? Eğer sanatçının isim benzerliğinden 10 kişi varsa ve bu 10 kişinin de hepsi sanatçı olmadığına göre. Eğer iddia edildiği gibi ihaleye çıkılacaksa o zaman ne ihale ne de mevzuattan dolayı işin içinden çıkmak mümkün değil. Kaç tane Şevval Sam var? Bunlar gelse ihaleye mi girilecekti? Böyle bir şey olabilir mi?

        BALKAN HALK DANSLARI: Balkan Halk Dansları mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu konudaki suçlamaları şiddetle reddediyorum.

        ESHOT: ESHOT'la alakalı olarak affınıza sığınarak söylüyorum ki, burada sapla saman birbirine karışmıştır. ESHOT İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bir kuruluşudur. Fakat ESHOT'un tüzel kişiliği yoktur. Bununla alakalı kanun çıkmamıştır. Parlamentoda beklemektedir. O zaman çok durak ihtiyacımız vardı. Ek durak ihalesine çıkmamız gerekiyordu. Burada da A'dan Z'ye yasalara uygun olarak çalışılmıştır. Bu bir suç oluşturmak adına yapılan bir suçlamadır.

        SÜT DAĞITIMI: Sütü süt üreticisinden alıyoruz. Yedi yıl öncesine kadar sütler asfaltlara dökülüyordu. Protestolar oluyordu. Tire Süt Kooperatifi ile bir anlaşma yaptık. Üreticiden sütü aldık. Satmadık, yemedik, içmedik. Dar gelirli bölgedeki çocuklara ilk önce 150 bin olan daha sonra 211 bin ilköğretim çağındaki çocuklara süt dağıttık. Savcılık soruşturma başlatıyor, Milli Eğitim Müdürlüğü okullara yazı gönderiyor. 7 yaşındaki ilkokula yeni başlayan çocuklara diş macunu, mandalina ve süt dağıtıldı mı?

        Dağıtıldıysa kaç tane dağıtıldı? Buradan ne anlarsanız onu bulursunuz.

        BUCA TOPLU KONUTLARI: Türkiye'de emekli maaşları malum. Bir elimizde ev bir elimizde parayla vatandaşa gelip bu konutlarda oturun diye konutları yaptırdık.

        İDDİANAMEDE ART NİYET VAR, BERAATIMI TALEP EDİYORUM

        Belediye bürokratlarına ve kendisine yönelik suçlamaları reddettiğini yineleyen Başkan Kocaoğlu, savunmasında ayrıca soruşturma süresince kendisine ve mesai arkadaşlarına güvendiğini hatırlattı. Başkan Kocaoğlu, şunları söyledi: İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin tüm bürokratları huzurunuzda sanık olarak bulunmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi bir suç örgütü değildir, ben çete reisi değilim.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna yüzde 56,7 oranında tarihinde rahmetli Piriştina tarafından ikinci kez oturan kişiyim. Ben çete reisi değilim. Bunun mahkeme heyetiniz, İzmirliler ve Türkiye tarafından bilinmesini belirtmek istiyorum."

        Belediyeye biliçsizce saldırıldığını anlatan Kocaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu iddianamede bir art niyet vardır. Bu iddianamede yer alan suçlamalara karşılık İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 25 katrilyonunu halkın yararına kullandığının belgesidir.Bu iddianame başarı vesikamızdır.Bu iddianameden içeride tutuklu bulunan bürokratlarımız değil, bu komployu hazırlayanlar utanç duymalıdır. Bu organize bir iştir. Burada organize bir suç varsa ortaya çıkarılmasını, tutuklu arkadaşlarımızın özgür bırakılmasını ve şahsımızın da beraatını talep ediyorum"

        MAHKEMEDEN NOTLAR:

        Yargılamanın ikinci gününde CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Birgül Ayman Güler ile Mustafa Moroğlu ve TBMM İnsan Hakları Komisyon Üyesi Ahmet Ersin de duruşma salonunda yer aldı. Başkan Kocaoğlu'nun eşi Türkegül Kocaoğlu, İzmir Baro Başkanı Sema Pekdaş ile yan yana oturarak duruşmayı izledi. Duruşma sırasında mahkeme başkanı Başkan Kocaoğlu'na İZELMAN'da yapılan katlı otopark ihalesine ilişkin 11 Şubat 2011 tarihinde saat 11.13'te Hüseyin Kırmız, Pervin Şenel Genç Serdal Selçuk Savcı arasında geçen diyaloglardan haberinin olup olmadığı soruldu.

        Bu sırada salonda bulunan avukatlardan bazıları mahkeme başkanına konunun muhatapları ile görüşülmesi talebinde bulundu. Bunun üzerine mahkeme başkanı ve avukatlar arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Başkan Kocaoğlu da ihaleye çıkılmadan önceki görüşmeden haberinin olmadığını söyledi.

        Öğle tatili sebebiyle duruşmaya ara verildi.

        DAVADA SANIK SKANDALI YAŞANDI

        İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun çete lideri olarak yargılandığı 130 sanıklı dava skandal ile başladı. Mahkeme, otopark ihalesine fesat karıştırmak suçundan gözaltına alınan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan DİSK 3.Nolu Şube temsilcisi Mahmut Çelik'in yerine, İstanbul'da yaşayan ve bugüne kadar hiç İzmir'e gelmediğini belirten muhasebeci Mahmut Çelik'e iddianameyi gönderdi.

        Bir ay önce aldığı iddianamede adını görünce şok yaşayan ve uykuları kaçan Mahmut Çelik, nereye başvurduysa derdini anlatamadı. Mahkeme kalemi görevlilerinin "Duruşmaya gelmek zorundasınız" cevabı üzerine muhasebeci Mahmut Çelik, duruşmadan bir gün önce avukatı ile birlikte İzmir'e geldi. Duruşma günü gerçek sanık Mahmut Çelik ile yanlışlıkla iddianamenin gönderildiği Mahmut Çelik duruşma salonuna birbirlerinden habersiz girdi. Yoklama sırasında Mahmut Çelik adı okunduğunda gerçek Mahmut Çelik ile olayla ilgisi bulunmayan Mahmut Çelik elini kaldırdı.

        Yoklama sırasında gerçek sanık Mahmut Çelik'in kimlik bilgileri yerine, olayla ilgisi olmayan Mahmut Çelik'in kimlik bilgilerini zapta geçti. Kimlik bilgilerini verdikten sonra İstanbul'da yaşayan Mahmut Çelik, "Efendim ben İstanbul'da yaşıyorum. Bugüne kadar İzmir'e hiç gelmedim. Bir ay önce bana iddianame geldi. Sanık bölümündeki Mahmut Çelik'in ben olmadığımı kimseye anlatamadım. Bu yüzden mahkemeye geldim" dedi.

        Bu sırada duruşma salonunda bulunan DİSK 3.Bölge temsilcisi gerçek sanık Mahmut Çelik söz alarak, orada adı yazan kişinin kendisi olduğunu söyledi. İddia makamı savcı, İstanbul'dan gelen Mahmut Çelik'in sözlerini zapta geçti.

        Gerçek Mahmut Çelik, yaşanan yanlışlıktan dolayı bir kelime bile ifade veremedi.

        SALONA ZOR GİRDİM

        Duruşma sonrası İstanbul'dan gelen Mahmut Çelik'i misafir eden KESK 3.Nolu temsilcisi Mahmut Çelik, şöyle konuştu: "Bu arkadaşımızın durumuna gerçekten çok üzüldüm. Polislere ve mahkeme görevlilerine gerçek sanığın ben olduğumu söylememe rağmen dinletemedim. Duruşma salonuna bile zor girdim. Ben Ardahanlıyım. Adı ve soyadı benzeyen bu arkadaşımızda Ardahanlıymış. İsim ve soy isim benzerliğinin yanı sıra aynı memleketli çıktık. Anne ve baba isimleri farklı. Böyle bir yanlışlık nasıl yapıldığını bende anlamış değilim"

        EŞİM BİLE BANA İNANMADI

        İstanbul Beykoz'da yıllardır özel bir şirkette muhasebe bölümünde çalıştığını belirten Mahmut Çelik, şunları söyledi: "Bundan yaklaşık bir ay önce eve iddianame geldi. Büyükşehir belediyesi ile ilgili hazırlanan iddianamede benim adım soyadım ve kimlik bilgilerimi gördüm. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun adı ilk sırada yer alan iddianameyi okuduğumda benim, otopark konusunda ihaleye fesat karıştırdığım yazılmış. Bunu gören eşim, benden hbersiz çeteye mi karıştın. Neden bana bunlarla ilgili bilgi vermedin. Benim konuyla ilgili olmadığımı söylememe rağmen bana inanmadı. Çocuklarım da anneleri gibi benim yalan söylediğimi düşündü. Günlerce uyku uyuyamadım"

        NE BELEDİYEYE NE DE İZMİR'E BİR GÜN OLSUN GİTMEDİM

        İstanbul'da yaşadığını ve bir gün olsun ne belediyeye ne de İzmir'e gelmediğini belirten Mahmut Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim İzmir'de akrabalarım bile yok. Bu iddianameye benim kimlik bilgilerim nasıl oldu da karıştı anlayamadım. İddianame elime geçtiğim günden beri kabus yaşadım. Bütün morallerim bozuldu. Bu olaydan kendimi nasıl aklayacağımı düşündüm. Çok sıkıntılı günler geçirdim"

        İddianamenin eline geçmesinden sonra İstanbul'da polise giderek yanlışlık olduğu konusunda derdini anlatmaya çalıştığını belirten Mahmut Çelik, şunları söyledi: "Oradaki görevliler bunun kendileri ile bir ilgisi olmadığını ve duruşmaya gitmek zorunda olduğumu söyledi. İstanbul'da bir kaç kez mahkeme kalemini aradım. Mahkeme kalemi yetkilileri, kendisine bilgi veremiyeceklerini ve duruşmaya mutlaka gelmem gerektiğini söylediler. Bunun üzerine ben avukat tuttum. Avukatım ile birlikte bir gün önce İzmir'e geldik ve otelde kaldık. Bir gün sonra duruşmaya katıldık. Yaşanan bu yanlışlık yüzünden ben maddi ve manevi olarak çöküntü yaşadım. Şimdi benim bu zararımı kim karşılayacak. Böyle bir şey ilk kez başıma geliyor"

        GERÇEK MAHMUT ÇELİK'İN BEN OLDUĞUMU ANLATAMADIM

        İstanbul'dan gelen ve aynı isim ve soy ismi taşıyan kişinin durumuna çok üzüldüğünü belirten gerçek sanık Mahmut Çelik de şöyle konuştu: "Belediye operasyonu kapsamında ben gözaltına alınmıştım. 4 gün sorgulandıktan sonra ihaleye fesat karıştırmak suçundan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. Bana dava ile ilgili iddianame gelmedi. Davanın yapılacağı gün adliyeye geldim. Elimde iddianame olmadığı için benim sanık olduğumu bir türlü görevli polislere ispatlayamadım. Zar zor duruşma salonuna girdim. Yoklama sırasında Mahmut Çelik adı okunduğunda ben elimi kaldırdım. O sırada bir kişi daha elini kaldırdı. Bu sırada ben söz alarak davanın sanığı ben olduğumu söyledim. Fakat diğer Mahmut Çelik'in kimlik bilgileri okundu. Savcı onun ifadesini aldı. Diğer Mahmut Çelik, yanlışlıkla iddianamenin kendisine geldiğini ve olayla ilgisi olmadığını ifade etti. Bu beyanlar zapta geçti. Ben söz alıp savunma yapmak istedim. Mahmeke beni dikkate almadı. Oysa davanın gerçek sanığı benim. Bu duruma bende çok şaşırdım"

        AYNI MEMLEKETLİ ÇIKTILAR

        Duruşma sonrası aynı ismi ve soy ismi taşıyan Mahmut Çelik ile bir araya gelen DİSK 3.Nolu Şube temsilcisi Mahmut Çelik, şunları söyledi: "Kendisiyle duruşma sonrası uzun uzun konuştuk. Benim memleketim Ardahan olduğunu söyleyince kendisi de Ardahanlı olduğunu söyledi. Yani isim ve soy isim benzerliğinin dışında aynı memleketli çıktık. Kendisi bu olaydan dolayı çok zor günler geçirmiş. Bu duruma bende çok üzüldüm. Gerçek sanık olduğumu anlatamadım. Bu yanlışlık bana hemşehri ve dost kazandırdı"

        CHP'Lİ VEKİLLER İDDİANAMEYİ KOMEDİ OLARAK NİTELENDİRDİ

        İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun çete lideri olarak yargılandığı 130 sanıklı davanın ikinci duruşma gününde CHP'li vekiller Mustafa Moroğlu ve Alaattin Yüksel iddianameyi komedi olarak nitelendirdi. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel "Ne yazıkki, bu iddianame temelden yoksun ve komedi bir iddianemedir' dedi.

        İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam edilen duruşmanın ikinci gününde öğle tatili sırasında konuşan CHP'li vekiller Büyükşehir Belediyesi hakkında hazırlanan iddianamede yer alan suçlamalara ilişkin İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'ndeki uygulamaların kıyaslanmasını istedi.

        Açıklamada bulunan Mustafa Moroğlu, Başkan Kocaoğlu'nun ve bürokratlarının suçu olmadığını, başkan Kocaoğlu'nun savunmasını kararlıca ve İzmir savunması şeklinde yaptığını belirtti.

        CHP Milletvekili Alaattin Yüksel de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik hazırlanan iddianamenin komedi bir iddianame olduğunu iddia etti. Yüzyılın davasının görülmeye başlandığını belirten Yüksel, şöyle konuştu: "Başkan Kocaoğlu'nun tarihi bir savunmasını izledik. İddianamenin aslında komediden ibaret olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. İddianeme, Kocaoğlu'nun ve Büyükşehir bürokratlarının ne kadar şeffaf, açık ve dürüst çalıştığını gösteren bir belgedir aslında.

        Çünkü bu iddianame kesinleştirmiştirki, tek kuruşluk zimmet yoktur, haksız zenginleşme yoktur. Tehdit şantaj yoktur. Ne vardır, belediyenin sosyal projesi vardır. Yoksul çocuklara süt dağıtımı ve Bayındır Çicek Kooperatifi ile yaptığı anlaşma yargılanmaktadır."

        Duruşmada Kocaoğlu'na yöneltilen sorularla ilgili de açıklama yapan Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Başkana, kültür ve sosyal projelerle ilgili sorular sorulmuştur. Şevavl Sam'la ilgili soru soruldu. Kocaoğlu da Türkiye'de 10 tane Şevval Sam vardır demiştir. Ama bunların içerisinde bir tane şarkıcı yoktur' dedi. Türkiye'de bütün belediyeler bu yolla ihale yapmaktadır demiştir." İddianamede adı geçenlerin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde de var olduğunu belirten Yüksel, şöyle konuştu: "Eğer Başkan 400 yılla, bürokratları bini aşkın yılla yargılanıyorsa, İstanbul ve Ankara belediye başkanları için yüzbin yıl ceza istenmelidir.' Ne yazıkki, bu iddianame temelden yoksun ve komedi bir iddianamedir."

        GENEL SEKRETER ÖNCEKİ YÖNETİCİLERİ SUÇLADI

        8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren Büyükşehir Belediyesi davasının ikinci gününde ikinci savunmayı tutuklu yargılanan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Pervin Şenel Genç yaptı. Suçlamaları reddeden Genç, tüm dinlemelerin eski Genel Sekreter Ersu Hızır ve emniyet kökenli Genel Sekreter Yardımcısı Ferda Eser'in görevden alınmasından sonra ve özellikle kendisinin Genel Sekreterlik kadrosunu almasından sonra başladığını, operasyonda bu kişilerin etkili olduğunu sandığını söyledi.

        'BEN GENEL SEKRETER OLDUKTAN SONRA DİNLEMELER BAŞLADI'

        Genç, iddiaların normal savcı ve mahkemelerin görev alanına girmesi gerekirken örgüt faaliyeti içine sokularak Özel Yetkili Savcı ve Mahkemeleri kapsamına sokulmasıyla memuriyet ve liyakatlarının yok sayıldığını söyledi. Belediye kasasının kendisine emanet edildiğini belirten Genç, suçlamaları kabul etmedi. Belediyede operasyon öncesi bir üst düzey kadro değişikliği olduğunu belirten Genç, "Kadro değişikliğinin operasyonun yönlendirilmesinde etkili olduğunu iddia ediyorum. Tüm dinlemeler benim Genel Sekreter kadrosunu almamdan sonra başladı. Eski Genel Sekreter ve Genel Sekreter yardımcısı olan Emniyet'den gelen kişinin görevden alınmasıyla bu kavgalar yoğunlaştı. Bizler ben ve Hilmi Özen belli kesimlerin hedef aldığı kişilerdir. Operasyonda bu kişilerin etkili olduğunu sanıyorum" dedi. Ancak Mahkeme Başkanı Cahit Kargı, savunmayı zabta geçirirken bu bölümü atladı.

        NE TALİMAT ALDIM, NE TALİMAT VERDİM

        İddiaların 2011 yılı ve öncesine dayandığı belirtilmesine karşın 2011 öncesi hiçbirşeyin olmadığını belirten Genç, kendisinin ise nereye gitse arkasında kamerayla özel işleri dahil suç yaratıldığını söyledi. Genç, "Hayatımın sonbaharında olan bir insanım. Benim için değerli bir yıl ömrümden çalındı. Bu yılı bana kim geri verecek? Aynı suç kapsamında olması gereken kişiler dışarıda olmasına karşın ben içerdeyim. Duruşmalara hazırlanmam zor ve ızdıraplı oluyor. Kadınsal ve beden sağlığı sorunlarım var. Kaçma şüphesi yok. Delilleri yok etme durumum yok. Hapisliğimin sona erdirilmesini talep ediyorum" dedi. Genç, eylemlerde suç kastı olmadığını, kamu hizmeti ve verimliliği kapsamında hareket ettiğini, örgüt yöneticisi veya kurucusu olmadığını söyledi. Genç, "Ne kimsemden talimat aldım. Ne de verdim" ded.

        Suçlamaları kabul etmeyen Genç iddialarla ilgili de tek tek ifadesini verdi. Çankaya Katlı Otoparkı ihalesine fesat karıştırma suçlamasıyla ilgili polisin dinleme kayıtlarında yeralan konularla ilgili açıklamalar yaptı. Otoparkın 16 yıllık kiracısı olan belediye şirketi İZELMAN'a kamu hizmetinin aksamaması için kiralandığını belirten Genç, "Kayıtlarda geçen konuşmalarda ihaleyle ilgili 16 yıllık kiracı İZELMAN'ın Genel Müdürü Hüseyin Kırmızı'yla kanundan aldığımız yetkilerle konuştuk. Hilmi Özen'le görüşmelerim ise bilgi alışverişidir.

        Başkan ile ihale sonrası fahiş fiyat çıkınca iptal edilmesi konusunda konuştuk" dedi. İhale iptaliyle ilgili hukukçulara da görüş sorduklarını ve olumlu yanıt aldıklarını belirten Genç, kamu hakkını korumak için hareket ettiklerini söyledi. Genç, Özen'e Sayıştay sorgusunda henüz ilama bağlanmadığı için "Keşke ihaleye çıkmasaydık. İptal etseydik" dediğini, başka bir anlamı olmadığını söyledi. Sedat Bozkurt'un ihaleyi almasının kasten engellendiği ve İZELMAN'ın kiralamasının sağlanması konusunda gizli belgelerin verildiği fesat karıştırıldığı iddialarıyla yargılanmalarının talep edildiğini belirten Genç, "Aramızda suç işlemeye yönelik bir fikir birliği yok. Dinleme kayıtlarına geçen görüşmelerde bir suç kastımız yoktur. İhale sürecinde Sedat Bozkurt'un ihaleyi almasını önleyici bir davranışımı olmamıştır" dedi.

        AJANSLAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ