Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Hastalık öykülerinin arkasında yatan neden mikrokimerik hücreler mi? Tiroid, kanser, zekâ geriliği, psikiyatrik hastalıklar…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Mikrokimerizm bir bireyden genetik olarak farklı az sayıda hücrenin veya farklı DNA’nın varlığı demek. Hamilelik, mikrokimerizmin en yaygın ve doğal nedenlerinden biri olarak biliniyor. Hamilelik sürecinde anne ile fetüs arasında plasenta yoluyla çift yönlü kök hücre değişimi gerçekleşiyor. Bunun sonucunda, potansiyel olarak hem anne hem de bebekte mikrokimerik oluyor. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan, fazla bilinmeyen bu konuyla ilgili değerlendirmesinde, “Bu nedenle hiç kimse saf olarak doğmuyor. Hepimiz mikrokimerik olarak doğduğumuz için öncelikle ‘neden, mikrokimerik doğuyoruz’ sorusuna yanıt vermek gerek” diyor ve devam ediyor; “Anne kanındaki bebeğin hücrelerinin varlığı yaklaşık bir asırdan beri biliniyor. Buna rağmen, mikrokimerik hücrelerin bulunmasının biyolojik etkilerinin ne olduğu halen büyük ölçüde bilinmiyor. Bebeğe ait mikrokimerik kök hücreleri doğumdan sonra uzun yıllar boyunca annenin kemik iliğinde kalıyor, kan ve dokularında bulunuyor. Bu hücrelerin nasıl göç ettikleri, yaşamlarını nasıl sürdürdükleri, yeni çevreye nasıl uyum sağladıkları ve farklılaşma yeteneklerini nasıl kazandıkları konuları gizemini koruyor.”

        Prof. Dr. Osman Demirhan
        Prof. Dr. Osman Demirhan

        Cevaplanmamış birçok soru olmasına rağmen, kimerizmin insan sağlığında önemli rolü olduğu düşünülüyor. Anne ve bebeğe ait mikrokimerik kök hücrelerin organ onarımı, kanser gelişimi ve tedavisindeki klinik etkileri yeni anlaşılmaya başladığı için bu konuda hala çok sayıda bilinmez bulunuyor. Fetal mikrokimerik kök hücrelerinin biyolojik rolü hakkında son 10 yılda ileri sürülen çeşitli hipotezler bulunuyor.

        Prof. Dr. Osman Demirhan, “Bunlardan biri bebeğin kök hücrelerinin anne dokularındaki kalıcılığı ve doku hasarına yol açan kronik iltihaplanmaya cevap olarak immünolojik reaksiyonlara yol açabileceğidir. Hasarlı dokuların onarımında, kanserin gelişiminde ve viral infeksiyonların kontrolünde koruyucu rolü olabileceği de belirtilmektedir. Biyolojik önemi olmayan hamilelik sırasında tesadüfen oluşan fizyolojik bir olay olduğu da ileri sürülmüştür. Bu olası görüşlere rağmen, bebek ve annenin mikrokimerik hücreleri sayısız bilinmeyen içermektedir” diyor.

        ANNENİN BAĞIŞIKLIK BİLGİLERİNİ YENİ NESİLLERE AKTARIYOR

        Mikrokimerizm, bağışıklık sisteminin bir parçası olarak, insanlık tarihi boyunca bu sistemi güçlendirmek için annenin bağışıklık bilgilerini yeni nesillere aktarıyor. Otoimmün hastalıkların öyküsünde rol oynadığı da biliniyor. Bebeğe ait hücrelerin sağlıklı kadınların kanında kanserli kadın hastalara kıyasla daha sık bulunduğu belirtiliyor. Otoimmün hastalıklarda da fetal hücre sayısındaki artış dikkat çekiyor. Gebelikte bebeğe geçen annenin mikrokimerik hücreleri bebeğin bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılmıyor ve bu durum yetişkin dönemde de devam edebiliyor. Bulaşıcı hastalıklar, anne ve fetüs arasındaki rutin hücre göçünü hızlandırıyor ve annenin savunma sistemi bebeği korumak için daha aktif hale geliyor.

        REKLAM

        O HÜCRELER BEBEĞİN ZEKÂ VE DAVRANIŞLARINI ETKİLİYOR MU?

        Bebeğin çeşitli doku ve organlarına yerleşen ve geri dönmeyen annenin mikrokimerik hücreleri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Bu konuda en çok bilinen etkinin bebeğin zekâ ve davranışlarındaki etkilenme olduğu belirtiliyor. Doğum sonrasında annelerde otoimmün hastalıklar ile Türkiye’de annelerin yüzde 17’sinde psikotik davranış bozuklukları (halk arasında albasması olarak biliniyor) görülüyor. Prof. Dr. Osman Demirhan, “Bu konuda yapılan bir çalışmamızda doğum sonrası psikotik davranış gösteren annelerin kanında bebeğe ait kimerik hücre sıklığı yüksek oranda bulunmuştur. Hamilelik sırasında, annedeki kızamık ve influenza infeksiyonlarına maruz kalarak doğan çocuklarda şizofreni gelişimi arasında bir bağlantı olduğu da bildirilmektedir. Çalışma sonuçlarına göre; fetüsün immün hücreleri, maternal antijenlere karşı reaktif olup karşı bir reaksiyonu tetikleyebilir. Bu da otoimmün hastalıkların başlamasında veya şiddetlenmesinde etkili bir mekanizma olarak görünmektedir. Bilimsel çalışmalarda; gebeliğin ikinci 3 aylık döneminde infeksiyona yakalanan annelerin çocuklarında şizofreni gelişme riskinin 3 kat arttığı bildirilmiştir. 1964 yılındaki kızamıkçık salgını, şizofreni hastalarının sıklığını yüzde 1’den yüzde 20’ye yükselmiştir. Mikrokimerizmin psikiyatrik hastalıkların öyküsünün açıklanmasında önemli bir alternatif olabileceğine inanılmaktadır” diyor.

        KÖK HÜCRELERİ NE ZAMAN KANSER HÜCRESİNE DÖNÜŞEBİLİR?

        Annenin meme dokusunda bulunan olgunlaşmış bebeğe ait mikrokimerik hücrelerin emzirme yoluyla tekrar bebeğe geçtiğine dikkat çeken Demirhan, “Eğer bu hücreler emzirerek bebeğe aktarılmazsa meme dokusunda beklemek zorunda kalıp çoğalıyor. Genetik olarak az sayıda benzer hücre olduğu için annenin bağışıklık sistemi, bunları yabancı hücreler olarak algılamayıp reaksiyon göstermiyor” diyerek devam ediyor: “Çoğalıp koloni oluşturduklarında ise anne bunları yabancı hücreler olarak algılıyor ve karşı bir reaksiyon /savaş başlıyor. Bu reaksiyon sonucunda oluşan iltihaplanma bu kök hücrelerini kanser hücrelerine dönüştürebiliyor.”

        BEBEĞİNİ EMZİRMEYEN ANNELERDE MEME KANSERİ RİSKİNDE ARTIŞ

        ‘Kanserle mikrokimerik hücre arasında bir ilişki var mı’ sorusunu yönelttiğimiz Prof. Dr. Osman Demirhan, “Bir araştırmamızda fetal mikrokimerik hücrelerin sağlıklı kadınlara oranla meme kanseri geçiren kadınlarda daha fazla bulunduğu rapor edilmiştir. Bu hücreler her tür hücreye dönüşme gücüne sahiptir. Fizyolojik sınırlar içinde işlev gören bu hücreler bazı olumsuz koşullarda bu sınırın dışına çıkabilir. Bebeğini emzirmeyen veya çok az emziren ya da erken dönem düşük öyküleri olan annelerde meme kanseri oluşma riski kontrollere göre çok daha yüksektir. Bu nedenle, doğum yapmış annelerin bebeklerini uzun süre emzirmeleri kanser riski için faydalıdır” diyor.

        HASTALIK ÖYKÜLERİNİN AÇIKLANMASINDA ÖNEMLİ BİR YOL OLABİLİR

        Günümüzde, mikrokimerik hücrelerin kanser oluşumundaki rolü konusunda pek çok araştırma yapıldığı belirtiliyor. Örneğin otoimmün hastalıklarda, meme, tiroid, serviks ve akciğer kanserlerinde, hematolojik kanserlerde ve melanomlar gibi bazı tümörlerde bu hücrelerin sıklığı dikkat çekiyor. Bebeğe ait kimerik hücrelerin, mesane kanserli hastalarda akciğer kanserli hastalara oranla yaklaşık 4 kat arttığı bildiriliyor. Benzer durum, kolon kanserli hastalarda meme kanserli hastalara oranla 4 kat daha fazla bulunduğu örneğinde de görülüyor. Bütün bulgular mikrokimerik hücrelerin kanser kök hücrelerine dönüşebileceğini gösteriyor. Yapılan çalışmalar, mikrokimerizmin fizyolojik bir olgu olduğunu ancak uygunsuz koşullarda hastalıklara dönüşebileceğini ortaya koyuyor. Bütün bu bilgi ve bulgular ışığında, mikrokimerizmin hastalıkların öyküsünün açıklanmasında önemli bir alternatif yol olabileceğine inanılıyor.

        REKLAM
        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ