İtalya'da görev yapan Türk akademisyen Senem Önen'den ürküten açıklamalar!

"İTALYANLAR SOSYAL YAŞANTILARINA HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DEVAM ETTİ"

Önen sözlerine şöyle devam etti: "Aileler çocuklarını alıp alışveriş merkezlerine, hiçbir şey yokmuş gibi restoranlara gittiler, arkadaşlarıyla görüşmeye devam ettiler. İnanılmaz büyük bir hızla yayılabilen, bulaşabilen bir virüsten bahsediyoruz. İtalyanlar sosyal yaşantılarına hiçbir şey olmamış gibi devam ettiği için bir anda vaka sayısı yükseldi.

Daha sonra Lombardiya bölgesinin kırmızı alan ilan edilmesi planlanıyordu. Bunu duyanlar evlerinde kalmak yerine kaçtılar, aralarında virüs taşıyanlar da vardı. O sebeple diğer yerlere de yayıldı. Şu an burada sokağa çıkma yasağı var. Acil ihtiyaçlarınız için sokağa çıkabilirsiniz, gıda alışverişi, eczane alışverişi yapabilirsiniz ama bunların dışındaki durumlar için sokağa çıkmıyorsunuz."

"MARKETLERE GİDİP BİR ŞEYLER DEPOLAMANIZA GEREK YOK"

"Marketlerde gıda bulamıyor değiliz" diyen Önen şunları söyledi: "Türkiye'de de marketlere gidip bir şeyler depolamanıza gerek yok çünkü lojistik sektöründe çalışanlar işlerine devam ediyorlar. Onların sağlıklı bir şekilde işlerine devam edebilmesi için kimse evlerine depolama yapmıyor. Tabii ki kuru gıda daha fazla alıyoruz. Haftada bir kere alışverişe gidiyoruz ve aileden bir kişi gidiyor. Marketlere numaralı olarak alıyorlar bizleri. Belli bir sayı üzerindeki girişi kısıtladılar.

"AĞIRLAŞAN KİŞİ BOĞULARAK ÖLÜYOR"

Türkiye'de ne yapılması lazım? Mümkün olduğunca herkesin evinde durması gerekiyor. Hastalığın grip gibi algılanması çok ciddi bir hata. Grip değil, grip gibi denmesinin tek sebebi virüs kaynaklı olması, herhangi bir şekilde ilacı olmaması. Çok ağır seyrediyor, yakalanan kişi, ağırlaşan kişi sonuç olarak nefes alamayarak, boğularak ölüyor."

"DOKTORLAR İNSAN SEÇİYOR"

"Siz burada İtalyanların paylaştığı videoları görüyorsunuz. Balkonlardan müzik yapıyorlar, bir şekilde morallerini yüksek tutmaya çalışıyorlar ama hastanelerden gelen videoları görmüyorsunuz" diyen Önen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yatak kapasitelerinin nasıl yetersiz kaldığını göremiyorsunuz, insanların ailelerinden uzak tek başlarına nasıl öldüğünü görmüyorsunuz. Gerçekten çok dramatik.

Yoğun bakım ünitesine ihtiyaç duyuluyor, 300 yatak kapasitesi olan bir yere 3000 kişiyi götürürseniz elbette yatak yetersiz kalacak. Elbette birilerini seçmek zorunda kalacaklar. Şu an doktorlar insan seçiyorlar, kimi kurtarabiliriz kimi kurtaramayız diye...

Durumun Türkiye'de bu seviyeye gelmemesi için evlerinizde durmanız gerekiyor. Düğünler, nişanlar, konserler, söyleşiler, toplu ibadet yerleri, camiler... Buralara gitmemeniz gerekiyor.

Yaşlıların hayatlarını kaybettiğine dair bilgi dolanıyor. Evet ölenlerin büyük bir çoğunluğu yaşlıama bu, gençlerin hayatını kaybetmeyeceği anlamına gelmiyor. İşin en kötüsü özellikle genç nüfus ortalıkta dolandığı sürece, virüsü alıp bir diğerine götürecekler demektir.

"TÜRKİYE'DE YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ, SOLUNUM CİHAZLARI SINIRSIZ DEĞİL"

Alışveriş merkezinde bir kişinin bile virüs taşıyor olması oradaki binlerce insana virüsü aynı anda bulaştıracağı anlamına geliyor. Toplu alanlara girmemeniz gerekiyor. Türkiye'de de yoğun bakım üniteleri, solunum cihazları sınırsız değil. Siz ortalıkta dolaştıkça hastalığın yayılma riskini artırıyorsunuz. Riski arttırmanız demek sevdiğiniz insanlara bu hastalığı bulaştırmanız ve doktorların işlerini zorlaştırmanız anlamına geliyor. Yoğun bakım ünitelelerinin yetersiz hale gelmesi anlamına geliyor. Lütfen işi ciddiye alın, bu sadece devletin sadece sağlık çalışanlarının, altından tek başlarına kalkabilecekleri bir durum değil. Lütfen 2-3 hafta sosyal izolasyonu uygulayın. Evinizden mümkün olduğunca dışarıya çıkmayın. Lütfen sorumluluk gösterin. Türkiye'nin, Avrupa ülkelerinin birçoğunun geldiği noktaya gelmemesi için çok ciddi halkın destek vermesi gerekiyor. Lütfen gerekli sorumluluğu göstererek evinizden çıkmayın."