Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Ofelya, Demirci gibi şiirlerin sahibi şair kimdir? Ofelya ve Demirci şiirinin sözleri

        Sadece yazıldığı dönemde değil şimdi bile şiir severlerin tekrar tekrar okuduğu Ofelya ve Demirci şiirlerinin sahibi Jean Nicholas Arthur Rimbaud 20 Ekim 1854'de Charleville, Fransa'da dünyaya geldi ve 10 Kasım 1891'de Marsilya, Fransa'da henüz 37 yaşındayken hayatını kaybetti. Arthur Rimbaud Sembolizm'in en büyük temsilcilerinden, aykırı şair olarak bilinir.

        20 Ekim 1854'te Fransa'nın kuzeyinde Ardenler bölgesinde Charleville kasabasında, Bourbon Sokağı 73 numaralı evde doğar. Subay olan babası Frédéric, annesi Vitalie'yi genç yaşta terk eder. Vitalie Cuif (Rimbaud)'un Roche kenti yakınlarında çiftlik sahibi olan varlıklı bir aileden geliyordu. İlk doğan çocuklarına babanın adı olan Frédéric ismi konulur. Ailenin ikinci çocuğu Arthur, üçüncü çocuğu annesiyle aynı adı paylaşan Vitalie, dördüncü çocuğu Rimbaud'un hayatında önemli rolleri olan Isabelle'dir.

        REKLAM

        Annenin genç yaşta eşinden ayrılmasının baskısıyla yaşayan Rimbaud 8 yaşında laik bir eğitim sistemi olan Rossat Okulu'na verilir. Daha sonra Sous Les Alleés sokağına taşınırlar ve Sofu olan annesi tarafından dini eğitim de verilen Charleville Koleji'ne verilir. Din dersleri ve Latincesi oldukça iyi olan Rimbaud'a okulda "küçük pis yobaz" adı takılır. Öğretmeni Ariste Lheriter'in destekleri üzerine yazdığı şiire daha çok özenir. O sıralarda Çağdaş Parnasse dergisini okur, Théophile Gauiter, Théodore de Banville, Léon Dierx ve Paul Verlaine gibi şairlerin şiirleriyle tanışır. Charleville'de düzenlenen geleneksel edebiyat yarışmasında birinci olur.

        Öksüzlerin Yılbaşı Armağanları (Les Etrennes des Orphelins) adlı şiirini Revue Pour Tous dergisine gönderir ve bilinen ilk yazılı şiiri budur. George Izambard ile tanışıp, fikirlerinden etkilenir. Ofelya, Demirci, İzlenim, Güneş ve Ten gibi şiirleri bu döneme rastlar. Bu sırada çıkan Paris Komünü ayaklanması ve Prusya-Fransa savaşı siyasi çizgisini de belirlemiş olur. Paris'te çıkan La Charge gazetesinde Üç öpücük şiiri yayınlanır. Henüz 16 yaşındayken evden kaçıp Paris'e gider. Bundan sonra evden savaş ortamında 2 kere daha kaçmasına rağmen, perişan hallerde geri döner. Bu sırada Paris'in meşhur kafelerinde şiirler yazıp, çağın sanatı, siyaseti hakkında tartışmalara katılır ve absint içip, afyon yutmaya başlar. En son evden kaçışında, mektup ve şiirle dostluğunu pekiştirdiği dostu Verlaine'nin evine sığınır. Bundan sonraki dönemde yazdığı şiirler olgunluk dönemine ulaşır. 1873'te ilk şiir kitabı Cehennemde Bir Mevsim (Une Saison En Enfer) yayımlanır. Verlaine'nin eşiyle arasının açılması ve Rimbaud ile eşcinsel ilişkilerinin başlamasıyla; Fransa'da dışlanan ikili Almanya ve Belçika seyahatlerine başlarlar. Verlaine, Rimbaud'u Brüksel'de bir tabanca kurşunu ile yaralamasının ardından, eşcinsel ilişkileri yüzünden başları belaya girer. Verlaine kürek mahkûmu olarak hapse atılır, Rimbaud ise serbesttir. 1875'te son kez görüşmelerinden sonra bir daha asla görüşmezler. Bu tarihten sonra da şiir yazmayı bırakır.

        REKLAM

        Yaşanılan bu aşk serüveni 1995 yapımlı Tutkunun Şairleri filminde ele alınmıştır.

        1878'de Marsilya'dan İskenderiye'ye geçer ve bir süre Kıbrıs Larnaka'da Rum, Türk ve Araplara çevirmenlik yapar. Buradaki şirketin kapanmasıyla Afrika'ya yol alır, Habeşistan Harrar bölgesinde, Mısır'ın işgal altında olmasından faydalanıp; kahve, fildişi, deri, ıtır ve zamk üretimi yapan Vianney Bardey firmasında işe başvurur. Asistanlığın yanı sıra silah tüccarlığına başlar, bu işlerden çok para kazanır. Afrika'da geçirdiği günlerde dinini İslam olarak değiştirdiği söylentisi olsa da, somut bir delil yoktur. Daha sonra kalçasında oluşan bir şişlik ve yarayla hastaneye yatar, teşhis Kalça Neoplazmasıdır (bir çeşit kalça kanseri), bu yüzden bir bacağı kesilir. 21 Mayıs'ta annesine yazdığı mektupta hastalığından sinovit, hidrartroz, eklem ve kemik hastalığı olarak bahseder. Bu sırada asker kaçağı olarak arandığı için hasta haliyle zor günler yaşar. Sadece "Jean Rimbaud" ismini kullanır ve kayıtlarda ismi bu şekilde geçer. Aşırı morfin tüketimi ve kanserin yayılması ölümünü hızlandırır. 10 Kasım 1891'de henüz 37 yaşındayken Marsilya'da ölür. Rimbaud'un 10 yılı aşkın çetin çalışmasının toplam ürünü 36.000 altın franktır, 8 yıl yanında hizmetkarlığını yapan Camii'ye 10.000 frankının verilmesini, Isabelle'e vasiyet eder. Marsilya Conception Hastanesinin avlusunda şöyle bir levha vardır:

        REKLAM

        OFELYA ŞİİRİ

        Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara

        Dalgalarda Ofelya iri bir zambak,

        Yüzüyor duvaklı, uzanmış sulara...

        -Avcı borularının ezgisinde bak.

        Bin yıl geçti, Ofelya yine üzgün,

        Uzun sularda kefen gibi akıyor.

        Bin yıldır, gündüz gece, deli gönlünün

        Hüznünü meltem yellerine döküyor.

        Açıp sularda salınan tüllerini

        Beyaz göğüslerini öpüyor rüzgar,

        Söğütler eğmiş omzuna dallarını

        Ağlıyor. Uykulu alnında kamışlar.

        Yöresinde üzgün nilüferler bazan

        Dağıtıyor Ofelya kızılağacın uykusunu,

        Bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan

        -Salıyor yıldızların altın şarkısını.

        Sen ey solgun Ofelya, kar gibi güzel!

        Sulara gelin oldun ergen çağlarda!

        -Çünkü Norveç doruklarında esen yel

        Acı özgürlüğün tadını öğretti sana:

        REKLAM

        Savuran bir soluk gür perçemlerini

        Büyüyordu düşlerinin akışında;

        Dinliyordun doğanın ezgilerini

        Ağacın, gecelerin yakınışında;

        Çünkü boğuk sesi çılgın denizlerin

        O tatlı, çocuk göğsüne vuruyordu;

        Bir nisan sabahı, yorgun bir atlı senin

        Dizlerinde sessizce oturuyordu!

        Gök! Aşk! Özgürlük! Bu nasıl düş Deli Kız!

        Güneş vuran kar gibi eriyip gittin;

        Konuşma, sus! Seviyi bizlere dilsiz

        O mavi gözlerinle çoktan öğrettin!

        -Ve diyor ki Ozan: Aydın gecelerde

        Ofelyam çiçekler devşiriyorsun;

        Hep böyle yüz, ak gelinliğinle suda

        Dalgalar beşiğini sallayıp dursun.

        DEMİRCİ ŞİİRİ

        "Gözlerinizi açıp bakın şu Mutsuzlara,

        Vahşi güneş altında kavrulup al al yanan,

        İnsafsızca ezilen, alınları çatlayan

        Mutsuzlara bir bakın! Pek sayın Burjuvalar,

        Onlar da sizin gibi insan. Lütfen şapkalar

        Çıkarılsın. Haşmetli! Gör, tanı bizler kimiz,

        Yeni büyük çağların büyük İşçileriyiz

        Evet İşçiyiz bizler. Bu yeni çağda bilmek

        Ve çalışmak önemli. Sabahtan akşama dek

        Çalışacağız, örse inecek çekicimiz,,

        O mutlu yarınların, bilimin avcısıyız.

        Savaşını sabırla kazanan insan bütün

        Engelleri yıkacak, galip gelecek bir gün

        Dizginler ellerinde, bir ata binmiş gibi!

        Demir ocaklarının ey görkemli alevi

        Kötülüğe son artık! Bilgisizlik çok korkunç!

        Bilip öğreneceğiz, ellerimizde çekiç,

        Bilineni yeniden gözden geçireceğiz

        "Kardeşlerim yürüyün! İleri! " diyeceğiz.

        Soylu bir yürek ile sevdiğimiz kadının

        Tatlı gülücükleri altında çalışmanın

        Ve sade bir yaşamın büyük düşünü kurduk.

        Kardeşçe çalışmayı nice özleyip durduk.

        Görev aşkı borazan gibi kulağımızda

        Çaldıkça, kıvanç dolu, kendimizi nasıl da

        Mutlu duyardık bizler; yeter ki o zorbalar

        İki büklüm olmaya halkı zorlamasınlar,

        Ve ocağın üstünde asılı dursun tüfek...

        Haberi Hazırlayan: Helin Genç
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ