Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin stratejik hedefinin AB üyeliği olduğunu belirterek, AB ülkelerinin Türkiye'den endişe etmemesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Alman "Süddeutsche Zeitung" gazetesine verdiği demeçte, AB ülkelerinde sağcı partilerin oy toplayabilmek için AB ülkelerinde yaşayan Müslüman göçmenlere karşı kışkırtıcılık yapmasının kendisini endişelendirip endişelendirmediği şeklindeki bir soru üzerine, AB ülkelerinde insanların büyük çoğunluğunun birlikte barış içinde yaşadığını, ancak bazı kışkırtıcı söylemlerin olduğunu belirterek, bunun zaman zaman toplumun her kesiminde ortaya çıkan bir hastalık gibi olduğunu ve bu hastalığın Yahudi ve İslam düşmanlığı ya da ırkçılık şeklinde ortaya çıktığını, politikacıların bu tür durumlarda müdahale etmesi gerektiğini kaydetti.
"AB, yarım milyarlık nüfusuyla, 60 ila 70 milyonluk nüfusa sahip bir ülkeden korkmamalı. Eğer ortak demokratik değerlere sahipsek, gerisi çeşitlilik olarak kabul edilmeli" diyen Gül, AB üyelik müzakerelerinin de yeniden canlandırılması gerektiğini, üyelik sürecinin yavaşlamasında hem AB'nin, hem de Türkiye'nin bazı hataları olduğunu, ancak Türkiye'nin, anayasa referandumuyla AB'nin her zaman talep ettiği bazı reformları getirme çabasını olumlu gördüğünü ifade etti.
Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin yavaşlamasının bir nedeninin de, bazı Avrupalı politikacıların vizyon eksikliği olduğunu, bu politikacıların 25, 50 ya da 100 yıl ileriye bakması gerektiğini, bu durumda Türkiye'nin AB'yi ne kadar güçlendireceğini görebileceklerini kaydeden Gül, AB üyeliğinin Türkiye için stratejik bir hedef olduğunu vurguladı.
Gül, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda daha yapılacak çok iş olduğunu, bazı AB ülkelerinde bu konuda referandumların da yapılacağını belirterek, bu sürecin sonunda Türkiye'nin de Norveç gibi üyeliğe "hayır" diyebileceğini, bunun için de müzakere sürecinin yavaşlatılmasının iyi olmadığını belirtti.
-TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI-
Türkiye'nin dünyadaki jeostratejik konumuna dikkat çeken Gül, nükleer silahlara sahip bir İran'dan endişe edip etmedikleri şeklindeki bir soruya karşılık da, "Türkler hiç bir zaman bir komşu ülkenin ya da bölgedeki bir ülkenin nükleer silahlara sahip olmasını istemez. Bu bizim için doğrudan bir tehdit olur. Bununla İran'ın nükleer silah ürettiğini söylemiyorum. Bence sorun diplomatik yollardan çözülmeli. Diplomatik çözüm olmadığı takdirde savaş olabilir. Ve biz bir komşu ülkede savaş yaşanmasını istemiyoruz. Biz komşumuz Irak'ta yaşananlardan savaşın güvenliğe, ekonomiye ve göçe ne gibi etkiler yaptığını gördük. Bu nedenle Türkiye'nin barış ve diplomasi konusundaki girişimleri doğru değerlendirilmeli" yanıtını verdi.