Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Başbakan Erdoğan dindar nesil, Kılıçdaroğlu Başbakan din tüccarı

        HABERTURK.COM / HANDE KÖSEOĞLU

        Siyasetin gündeminde bu kez de “dindar nesil” polemiği var. Tartışma, Başbakan Erdoğan'ın, "En son katsayı düzenlemesini bir kez daha Danıştay'a götürdüler. Niye imam hatiplerden rahatsız oluyorsunuz. Dindar nesiller yetişmesin mi istiyorsunuz?" sözleriyle başlamış, CHP lideri Kılıçdaroğlu da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Erdoğan'a, "Dindar olmayan bir nesil istemediğinizi söylüyorsunuz. Siz gelmeden önceki nesil dinsiz miydi? Bu ölçüyü, bu yetkiyi sana kim verdi? Sen nasıl insanlara 'sen dindarsın', 'sen dindar değilsin' diyebilirsin. Bu şirk değil midir? İnsaf! Bu memleketi niye bölüyorsunuz? Kusura bakma

        sen dindar değil, din tüccarısın" yanıtını vermişti.

        Erdoğan, AK Parti İl Başkanları toplantısında da dindar gençlik yetiştirmek istediklerini yineleyerek, "Beni din konusunda memleketi ikiye ayırmakla itham ediyor, ben dediklerimin arkasındayım. Ben "dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz" dedim. Bu sözlerimin arkasındayım. Senin hedefin bu değilse bilemem. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizden ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Biz muhafazakar demokrat nesil peşindeyiz" şeklinde konuştu.

        Ve karşılıklı atışmalarda dün akşam söz sırası yeniden Kılıçdaroğlu'ndaydı. CHP lideri, CNN Türk'te yayınlanan Tarafsız Bölge programında, Başbakan'a bir kez daha yanıt verdi. "Biz ne zaman dindar bir nesil yetişmesine karşı olduk?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Ben kendisine şu soruyu sordum; 'Bu nesilden önceki nesiller dinsiz miydi peki?' Bu, bu anlama geliyor. Böyle bir şeyi bir Başbakan nasıl söyler? Tam tipik bölücülük. Böyle bir şey söyledikten sonra o Başbakanın, Başbakanlık koltuğunda oturmaması lazım'' ifadelerini kullandı.

        Tayyip Erdoğan’ın yalnız Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla söylemiş olması durumunda partisinin muhafazakar demokrat çizgisi göz önünde bulundurularak belki de hiç tepki almayacak bu sözleri, aynı zamanda Başbakan olduğu ve bu kimliğinden soyutlanarak değerlendirelemeyeceği için tartışma yarattı. Erdoğan’ın sözlerini siyaset, hükümet ve din ilişkileri bağlamında siyaset bilimci ve sosyologlara sorduk. Hükümetlerin, 'bireylerin dini eğilimlerini yönlendirmek' ya da 'dindar bir nesil yaratmak' gibi bir görevi veya yetkisi var mıdır?" soruları geldi. İşte farklı yanıtlar…

        "İnsanların dini eğilimleri siyasi otoritenin yönlendireceği bir şey değildir"

        Siyaset Bilimci, Siyaset Sosyoloğu Prof.Dr. Ali Yaşar Sarıbay

        Ben "Biz muhafazakar demokrat bireyler yetiştireceğiz" söyleminden ziyade "Biz demokrat bireyler yetiştireceğiz" şeklinde bir söylemi beklerdim. Çünkü AK Parti'nin gerek demokratik açılım, gerek vesayetin kaldırılması adı altında yaptığı bütün işlerin sonunda ancak demokrat vatandaş yetiştirme hedefi çıkar. Ama dindar dediğiniz zaman bu farklı bir şeydir ve endoktrinasyon (birisine veya bir topluluğa görüş, düşüngü aşılama ya da fikir telkin etme) dediğimiz tarzı kapsar.

        Laik bir devlette hükümetin böyle bir yaklaşımı olamaz. İnsanlar dindar da olabilir, ateist de olabilir; bu siyasi otoritenin karar verebileceği ve yönlendireceği bir şey değildir. Dindar insandan kötülük gelmez gibi bir beklenti varsa o ayrı bir şey, onu bilemem. Ama benim beklediğim söylem daha farklıydı; çok doğru bulmadım. "Demokrat birey yetiştirme hedefindeyiz" denilseydi kendi politikalarıyla daha tutarlı olurdu ve mantıksal olarak kendilerinden beklenen bir yaklaşım olurdu.

        "Devletin bireye hiçbir konuda don biçmeye hakkı yok"

        Siyaset Bilimci Prof.Dr. Mehmet Ali Kılıçbay

        Öncelikle bir ülke eğer laik ve demokratik ise değil bireylerin dini görüşlerini etkilemesinin yanlış olması, böyle bir ifadenin yer alması, gündeme düşmesi bile başlı başına bir hatadır. Devlet bireyin hiçbir şeyine karışamaz. Ne dinine, ne diline, ne ahlakına ne de başka bir şeyine... Genel yasal bir sistem vardır, -ki bunun insan haklarına saygılı bir yasal sistem olması lazım "Hukuk Devleti" dediğimiz zaman bunu kastediyoruz- her yasa mutlaka hukuk demek değildir, yasalar bazen son derece baskıcı olabilir, burada demokratik yasalardan ve demokratik bir yasal sistemden söz ediyoruz; eğer demokratik bir yasal sistem kurulmuşsa yasalarla ihtilafa düşenler yasalar önünde hesap verirler. Bunun dışında devletin bireye herhangi bir şekilde don biçmeye hakkı yoktur.

        "Siyasi partilerin dini tercihleri yönlendirme hakkı vardır, CHP bugüne kadar dine kayıtsız bir nesil yetiştirmeye çalıştı"

        Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Böl. Öğr. Üy. Prof. Dr. Yasin Aktay

        Demokratik laik devletlerin böyle bir misyonu olmaz. Ama siyasi partilerin böyle bir hedefleri ve politikaları olabilir. Devlet aygıtının böyle misyonu yoka ama partiler kendi iç politikaları çerçevesinde bunu yapabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, dindarlık empoze edilebilecek bir şey değildir.

        Dindarlık genellikle insanların özgür iradeleriyle ebeveynin tercihleriyle şekillenebilir. Kaldı ki siz ne kadar dindar bir birey yetiştirmeye çalışırsanız çalışın, çocukların özgür irade ile tercih yapmalarının önü her zaman açık

        olmalıdır. Devlet, birey ve ebeveyn arasına giremez. Ama partiler aksini düşünebilirler. CHP bugüne kadar gerçekten de tamamen seküler, dinsiz demesek bile dine kayıtsız bir nesil yetiştirmeye çalıştı; bu gerçek. Öğrencileri dinden

        uzaklaştırmak konusunda elinden geleni yaptı, dindarlığın miktarına ne kadar dindar olunacağına da kendisi karar verdi.

        CHP'nin ilahiyat fakültelerini kendilerinin kurduğunu söylemesi önemlidir çünkü var olan ilahiyat fakültelerini yine kendileri kapatmıştı. Kendisi kapatmış, sonra "Bu kadar fazla oldu" diyerek açan yine kendisi olmuştur. Laik devletin misyonu konusundaki tartışmalara bakarsak, Sayın Başbakan'ın söylemini çok onaylamıyorum, üzerinde çok düşünülmemiş bir söylem olduğunu düşünüyorum. Yarın öbür gün biri gelir, sizin çocuğunuzu başka türlü yetiştirmek istediğini söyler. Toplumun önünü açmak gerekiyor. Ama Erdoğan devlet imkanlarını kullanarak değil de, kendi sivil toplum kanallarını kullanarak böyle bir nesil yetiştirme hedefinde olabilir; bu da doğru bir şeydir.

        "Dindar gençlik yetişmesini istemesinde bir yanlışlık yok"

        Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Böl. Öğr. Üy. Doç.Dr. Mazhar Bağlı

        Modern dünyada devletlerin herhangi bir ideoloji veya düşünceyi bireylere empoze etmesi temel ilke olarak doğru karşılanmıyor. Devletin temel görevleri dışında bir sivil toplum görevi olarak bakılıyor. Fakat şöyle bir durum var; Türkiye'de buna karşı gelinse de dünyada bu alanda yasal düzenlemeler yapılıyor. STK'lardan, dini cemaatlerden, kiliselerden görüş alıyorlar ve gençlerin doğru karar veremediklerini düşündükleri alanlarda devlet korumasında olmaları gerektiğine dair yaygın bir kanaat var. Türkiye'de bunu dile getirdiğiniz zaman iş sosyo-psikolojik eksenden

        siyasi mecraya kayıyor. Bundan dolayı işin akademik, teorik kısmını tartışamıyoruz bir türlü. Ama siyasi partiler, bir ülkede daha dindar kesimin oluşması için gerekli birtakım projeleri yapabilir. Diğer partiler de başka alternatifler sunar. Böyle bir özgürlük varsa sorun yok. "Sadece benim dediğim olacak" yaklaşımı doğru değildir. Muhalefetin de başka toplumsal projeyi rahatlıkla sunabilmesi, uygulamak istemesinin önü açıksa bir sorun yok bence. Başbakan'ın dindar bir gençliğin yetişmesini arzu etmesi özü itibariyle yanlış değildir. Sana izin vermem, böyle yetişecek derse sorun olur. Demokraside siyasi merkezler proje üretirler, topluma sunarlar, toplum hangisini kendisine yakın görürse onu seçer.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ