Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam somaya giden ünlülere tepki, Soma polemiği, felaketlerde psikolojik yaklaşım, felaketlerde ne yapılmalı, Deniz Akkaya soma, deniz akkaya Justin Bieber, Soma, Soma faciası, ünlülerin soma mesajları, Işıl Cinmen'in haberi,

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Soma faciasından sonra herkes gibi, ünlü insanlar da bölgeye gitti.

        Gülben Ergen, Deniz Akkaya, Esra Erol, Murat Boz, Yavuz Bingöl, Gonca Vuslateri, Pelin Batu…

        Sayı çoğaldıkça mırıltılar yükselmeye başladı.

        “Ne işleri var ki orada?”

        “Şov mu yapıyorlar?”

        “İnsanların gözü acıdan kör olmuş… Yıldızları mı görecekler!”

        Tartışma sosyal medyada iyice yayıldığında Berna Laçin şöyle dedi:

        "Ünlü görmenin, Soma'daki insanlarda moral vereceğini düşünenlere hayret ediyorum. İnsanların içi kor alev... Ünlü görünce acısı mı hafifleyecek. Ben moral için gitmeye utanırım arkadaş.”

        Polemik alevlendi.

        Artık gitmezsen duyarsız, gidersen fırsatçıydın.

        Elbette ünsüzler gibi ünlüler de istediğini yapar. İçinden geliyorsa gider, gelmiyorsa gitmez. Kendi şehrinden de elinden geldiği kadar yardım yapabilir ya da yapmaz.

        Bunların hiçbiri önemli değil.

        Önemli olan felaket bölgesindeki insanların ne hissettiği…

        Neye ve kime ihtiyacı olduğu…

        Reyhanlı bombalı saldırılarından bir hafta sonra Murat Dalkılıç, Ahmet Mümtaz Taylan, Aylin Aslım gibi isimlerle Reyhanlı’ya gitmiştik.

        52 kişi ölmüştü.

        Reyhanlı hayalet kasaba gibiydi.

        Onlar aileleri ziyaret edecekti, ben de gözlem yapacaktım.

        Orada şunu gördüm:

        Sizden istedikleri fazla değil.

        Anlattıklarını dinleyin istiyorlar.

        Evlerinde bir çay için.

        Acılarını görün.

        Seslerini duyduğunuzu söyleyin.

        Onları yalnız bırakmayın.

        Onların tanıdığı biriyseniz, ya da her kimseniz…

        Başlarının üzerindeki yeriniz hazır.

        Söz DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Emre Konuk ve psikiyatrist Naciye Türköz Kalafat’ta…

        KONUK: ZİYARETLER İLK ŞOK DÖNEMİNDEN SONRA ANLAMLI

        Felaket yaşayan insanlar ne hissediyor?

        Bizim normal yaşamımız rutinlerden oluşur. Yani her gün büyük ölçüde aynı şeyleri yaparız. Bu bize yaşamın hep böyle gelip, bu şekilde devam edeceğini düşündürür. Sabah ailecek evden çıkılır, "Akşam bir araya gelebilecek miyiz" diye bir soru aklımıza bile gelmez. Taa ki felaketi yaşayana kadar. Hayatta güvendiğimiz, varlığına inandığımız her şey çöker, zemin sarsılır. Artık "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" hissi ağır basar. Travma sonrası yapılacak her şey, hayatın "normale dönmesini" hedefler.

        Bunun aşılması için gerekli olan en önemli şey ne?

        Felaket sonrası yaşanan güven kaybı, çaresizlik, yakınların kaybı ve yaşanan acının aşılmasında en önemli pay; yalnız olmadıklarını görmeleridir. Devletin, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin bunda önemli payı olur. Kendileriyle ilgilendiğini gördükleri kanaat önderlerinin ve ünlülerin de katkısı önemlidir. Özellikle hoşlandıkları, değer verdikleri ve saygı duydukları kişilerin varlığı onlara yalnız olmadıklarını hissettirir.

        Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan insanın yanına hemen mi gitmek doğru yoksa 1-2 hafta sonra mı?

        İlk şok dönemi atlatıldıktan, olayın parçaları bir bütün halinde algılandıktan ve özellikle cenazeler kaldırıldıktan sonraki bir iki ay içinde ziyaretler daha anlamlı. Duyguların "yapmacıklıktan" uzak bir biçimde paylaşılması, "samimi ve içten" bir üslubun benimsenmesi sürecin değerini tabii ki artırır. Ünlülerin bir araya gelip, alanda çalışan sivil toplum örgütleri aracılığı ile maddi ya da sahip oldukları olanakları kullanarak katkıda bulunmaları varlıklarını daha değerli kılar.

        Bu tip durumlarda ünlü/ünsüz ayrımı yapmak doğru mu yani sonuçta önemli olan yardım etmek…

        Ünsüz biri için olağan kabul edilen bir davranış, ünlüler söz konusu olduğunda farklı yorumlanmamalı. Kişilerin zor durumlarda birbirlerine destek olması tüm kültürlerde ortak yaşanan bir olgudur. Verdiği doyum dışında sosyolojik bir işlevi de vardır. Toplumların, felaketlerin neden olduğu yaralarının hızla sarılmasına, zararların telafi edilmesine, birlik ve beraberlik ruhunun pekişmesine, yaşamın süratle normale dönmesine katkısı büyüktür. Bu olguyu çok daha geniş kapsamda 1999 depreminde yaşadık. Ünlülerin de bu motivasyonla hareket ettiğini düşünürüm.

        KALAFAT: BİR FELAKET OLDUĞUNDA BİRARAYA GELİNİR

        Doğal afet veya toplumsal trajedinin yaşandığı, insanların acıçektiği yerlere ünlülerin hemen gidip moral vermeye çalışması işe yarıyor mu?

        Kesinlikle. Onlar da insan. Trajedi bölgesinde en hayran olduğunuz yazar, film yıldızı, şarkıcı, futbolcu vs böyle zor zamanınızda gelip size sarılsa, orada bulunarak destek vermeye kalksa hoşunuza gitmez mi? Kim bunu reddedebilir? Üç beş kişiye bile destek olabilirseler yeter.

        Bu biraz kültürel bir olgu aynı zamanda…

        Bu bizim geleneklerimiz de var zaten. Cenaze evine gidilir, bir felaket olduğunda bir araya gelinir. Bu her kültürde, ülkede bir şekilde var ama ünlüler ünlü oldukları için onların gitmesi farklı bir anlama geliyor. Farklı algılanıyor.

        Bölge insanı için mi farklı?

        Evet, trajedi yaşayan kişi/kişiler, ünlü kişilerin kendilerini ve trajedi bölgesini ziyaret etmesiyle önemsendiklerini, değer verildiklerini hissederler.

        Negatif etkisi olamaz mı?

        Olabilir. Basın onları takipte olduğu için dikkat, trajediden çok ünlülere yönelebilir. Felaket bölgesine aktif olarak orada yardım edenler zorlanabilir. Ancak son tahlilde pozitif etkisinin daha çok olduğunu düşünüyorum.

        “Ünlü görünce insanların acısı mı hafifleyecek” diye düşünenler de var…

        Ünlü veya ünsüz. İnsanların desteğe ihtiyacı var ve evet ünlü insanları görünce sevinen, kendini iyi hisseden insanlar olduğu da bir gerçek. O insanlar, şarkılarıyla, yazılarıyla, filmleriyle, dizileriyle hayatımızın içindeler zaten. Bu yüzden ziyaret etmek istemeleri de, ziyaret edilenlerin acılarını onlarla paylaşmaları da çok doğal. Basınla veya basınsız. Amaç destek vermek, o insanlara “evet aklımızdasınız, yüreğimdesiniz” demek, ilgiyi sıcak, konuyu gündemde tutmak

        HAYATA DÖNMEK İÇİN…

        DBE Başkanı Emre Konuk

        TRAVMA YAŞAYAN KİŞİNİN PSİKOLOJİSİ

        Yas yaşanması gereken doğal bir süreçtir. Kişi "yasını tutabilmeli" ve yas sürecini tamamlayabilmeli. Başlarda kaybı kabullenmeme, isyan, bazen kaybı reddetme yaşanır.

        Yoğun üzüntü, çaresizlik, kızgınlık ve öfke sık yaşanan duygulardır. Zamanla kaybın yaşamın kabullenilmesi gereken doğal bir parçası olduğu hissi hakim olur. Yas sürecinde yaşananları kişinin çaresizlik içinde başvurduğu savunma mekanizmaları olarak görebiliriz ve bunlar kişiye göre değişiklikler gösterebilir.

        Örneğin, bazen kişi yasın doğasında bulunan davranış ve duygularından kaçınmaya çalışır. Komik fıkralar bile anlatabilir. Bu kişilerin zamanla normal yaşamdan uzaklaştıklarını ve uyku bozuklukları, iştahla ilgili sorunlar, bazen alkol ve madde kullanımı gibi değişik psikolojik sorunlar yaşadıklarını görebiliriz.

        YAS SÜRECİ UZAMAMALI

        Yas sürecinin "gereksiz" uzamaması için yapılabilecek pek çok şey var. Bu konuda özellikle yakınlara ve arkadaşlara çok iş düşer. Kaybedilen kişiyi hatırlatan durumlardan, örneğin; fotoğraflar, cenaze, mezar ziyaretleri, ölüm yıldönümleri, ölenin sevdiği bir giysiyi hatıra olarak saklamak veya giymek gibi davranışlar acının giderek azalmasına ve yasın doğal seyrini izlemesine yardımcı olacaktır.

        Kaybı hatırlatan durumlar ve uyarıcılardan uzak durmaya çalışmak, anlaşılabilir doğal bir savunma mekanizması olarak görülse de, sürecin ve acının sürekli hale gelmesine neden olacaktır. Kişinin acıyı azaltmak için başvurduğu çarenin kendisi, acının devam etmesine neden olan bir faktör haline gelir.

        ERKEN MÜDAHALE GELECEĞİ KURTARIR

        Yaşanan olaylar çocuklar için de zorlayıcı bir durumdur.

        Bu dönemde çocuklarda:

        Daha küçük yaşlarda normal olan parmak emme, altını ıslatma gibi davranışlara geri dönebilirler. Kâbuslar görebilir, yalnız yatmaktan korkabilirler. Okul başarıları etkilenebilir. Daha sık öfke nöbeti gösterebilir ya da içlerine kapanıp yalnız kalmak isteyebilirler.

        İster çocuk olsun ister yetişkin yas süreci uzuyorsa yaşanan sürece travma açısından bakan - TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) - ona göre müdahalede bulunan bir terapistle görüşmeye başlamak gerekir.

        Sorunlu seyreden ve uzayan yasın kısa sürede aşılmasına yardımcı olan terapi yaklaşımları mevcuttur. Kişinin bundan kaçınmaması ve yakınları tarafından desteklenmesi gerekir.

        Pek çok araştırma, felaket-travma sonrasında yapılan "erken müdahalelerin" daha sonra gelişecek olan ve kişileri çok zorlayacak olan TSSB'den (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) koruyacağını belirtiyor.

        SOMA’DA YÜZLERCE KİŞİYE BU TANI KOYULACAK

        Bu amaçla pek çok kuruluş ve meslek örgütü (Türk Psikologlar Derneği, Çift ve Aile Terapileri Derneği, EMDR Travma Derneği, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği) hemen bir araya gelerek alana yönelmiş durumda. İlk değerlendirme aşamasından sonra bu konuda eğitimli ve deneyim sahibi profesyoneller alana gidecek ve hizmet verecek.

        Soma'daki mağdurların yüzlercesi üçüncü aydan itibaren artık TSSB tanısı alacaktır. Eğer profesyonel bir müdahalede bulunulmazsa maalesef çok uzun yıllar kalıcı olacak ve ek ruhsal sorunlar geliştireceklerdir (Depresyon, şiddet, alkol ve daha pek çoğu.) Bu nedenle Soma'da uzun zaman faaliyette bulunacak bir çalışmanın yapılması gerekiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ