Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Prof. Dr. Şeref Ateş: Türkçe en çok öğrenilen 5'inci yabancı dil
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yunus Emre Enstitüsü...

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, 14 yıl önce "Dünyanın her yerinde Türkiye ile bağ kuran ve Türkiye'ye dost insan sayısını artırmak" vizyonuyla "Türkiye'nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenilirliğini ve itibarını artırmak" misyonuyla kuruldu.

        Adını, şiirleriyle sadece Türkçe'nin gelişimine önemli bir katkıda bulunmakla kalmayan, aynı zamanda evrensel insani değerler üzerine inşa edilmiş felsefesiyle, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin insanoğlunun barış ve ortak değerler etrafında birlikte yaşamasını amaçlayan mesajlar veren Yunus Emre'den alan Yunus Emre Enstitüsü, tüm faaliyetlerinde bu temel felsefeyi gözetmeyi hedef olarak belirledi.

        REKLAM

        Yunus Emre Enstitüsü'nün kuruluş amacını 3 ana başlıkta toplamak mümkün;

        * Türkiye'yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, Türkiye'nin diğer ülkeler ile dostluğunu geliştirmek, kültürel alışverişini artırmak için yurt dışında kültür merkezleri kurulmasını ve işletilmesini sağlamak.

        * Türkiye, kültürel mirası, Türk dili, kültürü ve sanatı konularında yurt dışında ücretli veya ücretsiz eğitim vermek veya verdirmek, bu alanlarda sertifika vermek, verilmesini sağlamak.

        * Türkiye, kültürel miras, Türk dili, kültürü ve sanatına ilişkin yurt içi ve yurt dışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak için araştırmalar, etkinlikler yapmak veya yaptırmak. Yurt içinde ve yurt dışındaki üniversite ve sivil toplum örgütleri, ilgili diğer gerçek ve tüzel kişiler ile ortak projeler yürütmek ve yazılı ve görsel medyada süreli veya süresiz yayınlar yapmak veya yaptırmak.

        Türkçe öğreniminden Türk dizilerinin tanıtımına kadar kültür ve sanatsal alanda geniş bir yelpazedeki çalışmalarını yurt dışında kurduğu 60 merkezde gerçekleştiren Yunus Emre Enstitüsü'nün 2020'deki göze çarpan faaliyetlerinden biri Türkçe'yi, en çok öğrenilen 5'inci yabancı dil yapması oldu.

        Enstitünün yakın zamanda yaptığı çalışmalardan biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla projelendirilen, kaynağı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından karşılanan 'Müzik Susmasın' adlı projede devlet yardımı alacak müzisyenlerin belirlenmesiydi. Bir diğeri ise Azez'de Türkçe öğrenen öğretmenlere sertifikalarının verilmesi oldu.

        Yunus Emre Enstitüsü'nün Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, çevrim içi olarak röportaj verdiği Habertürk'te Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevaplarken dünyada hak ettiğimiz yere erişebilmemizde kültür ve sanata verilen önemin oldukça kıymetli olduğunun altını çizdi.

        REKLAM

        Yunus Emre Enstitüsü, bugüne kadar kuruluş ve çalışma amacına ne ölçüde ulaştı, neleri başardı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

        Öncelikle bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yurt dışında görünürlüğü, kültürel olarak bilinirliği ve dünyadaki insanlarla bağ kurma misyonuyla kurulan Yunus Emre Enstitüsü, 14 yılda hakikaten sadece fiziken dünyanın farklı ülkelerinde 60 kültür merkezi kurmadı. Aynı zamanda kültürel faaliyetlerin içerik olarak kültür ve sanattan edebiyata, mimariden en önemlisi Türkçe öğretimine kadar çok geniş bir yelpazede Türkiye ile bağ kuran, Türkiye'nin argümanlarını anlayan, Türkiye'ye sempatiyle yaklaşan bir kitle oluşturma açısından ciddi katkılarda bulundu.

        Yunus Emre Enstitüsü, yurt dışında şu anda her biri 500 metrekare üzerindeki kültür merkezlerimizle Türkiye'yi temsil eden, şu anda dünyanın her bir tarafında toplam 35 bin metrekare bir alana sahip. Bu alanın temel özelliği, dünyanın her tarafında Türkiye ile bağ kurmak, iş yapmak isteyen, Türkiye ile bir şekilde irtibata geçmek isteyen insanlar için kolayca, önceden randevu almadan uğrayabilecekleri mekânlar olması. Bu çok önemli. Tabii biz bununla yetinmedik.

        REKLAM

        Sadece yurt dışındaki vatandaşlarımızla değil, o ülkenin vatandaşlarıyla da irtibat kuruluyor, öyle değil mi?

        Gayet tabii. Hakikaten on yıllardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurt dışında bu ihtiyaçları hissediyordu. Bundan 14 yıl önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çıkarılan kanunla Yunus Emre Enstitüsü kuruldu. Bir yıl sonra da Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı... Bu başkanlığın temel amacı, yurt dışındaki Türk vatandaşları ve tabii ki Türklerle akraba olanlarla ilgilenmek. Bir de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğine sahip olmayan ama Türkiye ile yakın insanlarla ilgilenmek üzere ikinci bir başkanlık da kuruldu. Dolayısıyla bütün bu kurumlar hakikaten çok kıymetli. Çünkü biz on yıllardır Batı ülkelerinin ülkemizde farklı isimlerle onlarca kurduğu enstitüler, vakıflar, dernekler vasıtasıyla o ülkeleri tanımaya çalıştık.

        Aynı şekilde şimdi biz yurt dışındaki Türk kuruluşlarımızla Türkiye'yi tanıtıyoruz. Türkiye'nin argümanlarını, Türk insanının mentalitesini, yemek kültüründen, kıyafet kültürüne, en önemlisi de bir Türkün bir olaya nasıl yaklaştığını, bir işi yapış şeklini gösteriyoruz. Uğraştığımız alan sadece güzel sanatlar değil. Aynı zamanda Türkiye'nin bilimsel birikimini de yurt dışına taşıyoruz. Türkiye'nin üniversiteleriyle ilgili pek bilinmeyen bir konu vardır; Türkiye, üniversitelerde çalışan öğretim üyeleri arasında kadınların temsil oranıyla ilk sıradadır. Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra kadınlara seçme ve seçilme hakkını İsviçre'den önce vermişse Türkiye'deki akademik hayatta çalışan kadın sayısı örneğin Almanya ve ABD'den çok daha fazladır. Bunları da anlatmamız gerekiyor.

        Sürekli olarak uluslararası medyanın etkisine maruz kalıyoruz. Dolayısıyla biz de kimseyle kavga etmeden, tartışmadan sadece gerçekleri ifade etmek için çalışıyoruz. Bunu da Yunus Emre'nin "Dil söyler kulak duyar, kalp söyler kainat duyar" deyimiyle yapıyoruz. Onun için de kanun koyucu enstitünün adını Yunus Emre koymuş. Hakikaten çok isabetli olmuş. Çünkü Yunus Emre, Doğusu ve Batısı ile bu toprakların özünü anlatıyor. Genciyle yaşlısıyla temel hakikati canı ve canları yaşatmak olduğu bilincini dünyayla paylaşıyorsun. Bu paylaşımı Türkçe kurslarımızdan yaz okullarına kadar tüm etkinliklerimizle yapıyoruz. Yurt dışından seçtiğimiz başarılı insanlara hak tanıyarak Türkiye'de bir ay boyunca bu alanlarda eğitim veriyoruz. Aynı zamanda kültürel olarak da refakat ediyoruz. İstiyoruz ki Anadolu'daki bu can felsefesidünyanın her tarafına yaygınlaşsın. Bu felsefenin yaygınlaşması için de dil en büyük araç. Dil vasıtasıyla bunu dünyaya taşıyoruz.

        REKLAM

        Sizin çalışmalarınızdan sonra Türkçe en çok öğrenilen 5'inci yabancı dil oldu. Nihai hedefiniz nedir? Türkçeyi yabancılara öğretmek için başka ne gibi çalışmalarınız olacak?

        Özellikle salgın döneminde mart ayından itibaren bütün dünyaya 5 stratejik bölge belirleyerek ücretsiz Türkçe eğitimi sunduk. 30 bin kişiyi 6 aydır eğitiyoruz. Şu anda 20 bin ilave müracaat var. Kimsede bu kurslarımızı terk etmiyor ve dünyanın her tarafında düzenli bir şekilde haftada 6 saat Türkçe kursu sunuyoruz. Burada iki temel unsur var. Birincisi; Türkiye'nin giderek artan gerçek Türkiye'yi kapasitesini, insanlığını, özelliğini ve farklılığını dünyayla buluşturmak. İkincisi ise kurumlarımızın artık aynı dili konuşmaya başlaması. Yani birisi bir tarafa çekerken başka bir kurum diğer tarafa çekmiyor. Açık ve net şekilde 15 Temmuz sonrası Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yapılan ayıklamalardan sonra Milli Eğitim Bakanlığımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız, diğer bakanlıklarımız ve özel sektör bu anlamda kendi kapasitesini ortaya koydu.

        2020'de yabancı dil öğrenme istatistiklerinde Türkiye 5'inci sıraya yükseldi. Bu çok kıymetli ve yıllardır özlem duyduğumuz bir durum. Bu konuda da başarı, her bir kültür merkezimizin her bir Türkçe öğreten arkadaşımızın hassasiyet ve empatiyle yaklaşması, sadece saatini doldurmak için değil, her bir cana ulaşma yaklaşımıyla çalışmasının neticesinde sağlandı. Tabii ki bu işleri duyurma konusunda büyükelçiliklerimizin ciddi katkıları oldu.

        Böylelikle Türkiye kendi dili, kendi felsefesi ve bakış açısıyla dünyaya açılıyor. Diplomatik misyonlara, ülkelerin bürokratlarına da Türkçe kursları sunduk. Hakikaten çok sevindirici. Örneğin Romanya'da 600 üst düzey bürokrat bizden Türkçe kursu almak istediğini ifade etti. Biz bunu bir ticaret olarak görmüyoruz. Başka ülkelerle irtibatı, bizim bir parçamız, insanlığın bir parçası olarak görüyoruz. Yunus'un temel yaklaşımı da budur; "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım"... İrtibata geçeceğiz ki başka ülkelerdeki güzellikleri biz alalım, biz de güzelliklerimizi başka ülkelere taşıyalım.

        REKLAM

        Yurt dışında müzik ve sinema adına da çalışmalar yapıyorsunuz. Her iki sektörün bu çalışmalarınıza yaklaşımı ne düzeydedir, yeterince destek alıyor musunuz? İş birliği anlamında nasıl çalışmalarınız bulunuyor?

        Kültür, sanat ve estetik konusu bir millet için vazgeçilmez unsurlardır. İnsanlar öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılarlar fakat yaşamın temel amacı estetik duygusuna sahip olmaktır. Temel ihtiyaçlarınızı karşıladıktan sonra iyilik ve güzelliği yaygınlaştırmaya, estetik anlayışını bir üst düzeye çıkarmaya çalışırız. İyilik ve güzellik aynı köktendir. Bizde de kültürel olarak ihsan dediğimiz şey güzelliktir ve güzelliği yaygınlaştırmaktır.

        Yani sadece hayır ve hasenat değildir. Amacımız; yaptığımız işi, giydiğimiz kıyafetten söylediğimiz söze kadar tüm güzelliği bir üst boyuta çıkarmaktır. Dolayısıyla kültür ve sanat hayatı da bir toplumun aynasıdır. Çekilen filmler, yazılan kitaplar, yapılan müzikler toplumu bir sonraki kuşağa taşır. Dolayısıyla çocuğunuz, bıraktığınız bir ev, araç, nesne mirasını har vurup harman savurabilir, belki de kaybedebilir ama ona bıraktığınız estetik anlayışı, insan sevgisi en azından birkaç kuşak devam edebilir.

        Türk sinemasını da Türk yaşam tarzının bir yansıması olarak görüyor ve bütün çeşitliliğiyle Türk sinemasını, Sinema Genel Müdürlüğümüz ile düzenlediğimiz yurt dışındaki etkinliklerde tanıtıyoruz. ABD, Almanya ve İngiltere'de dijital ortamda eş zamanlı olarak düzenlediğimiz Türk sineması festivalimiz var. Bu tür etkinlikleri yıl boyunca devam ettiriyoruz. Yıllardır devam ettirdiğimiz Türk sineması yaz okulumuz da var. Türkiye'deki senarist, yönetmen ve oyuncularla yabancı sinema oyuncuları ve öğrencilerini buluşturuyoruz. Bahsettiğim yurt dışındaki toplam 35 bin metrekarelik alan, 60 ülkede bunun için var. Temel amacımız; Türkiye ile bağ kurulsun, sürekli bir ilişki gelişsin. Bunun için de Somali'de Türk ordusunun kurduğu askeri okuldaki Türkçe öğretimini de biz yapıyoruz. Onlar önce Türkçe öğrensinler ki ömür boyu askeri terimleri, askeri yatırımları, satın almaları Türkiye ile yapsınlar ve bu ilişki asırlar boyu devam etsin. Çünkü geçen yüzyılda diplomasinin ve uluslararası ilişkinin dili Fransızcayken bu yüzyılda İngilizce oldu. Bu birdenbire ve kendiliğinden olmadı.

        Türk milleti de kendine güvendiğinde inşallah bu yüzyılda da Türkçe, uluslararası diplomasi ve bilimin dili olur. Bunun için özgüven şart ama altı boş bir özgüven değil. Hakikaten çalışacak, projesi olacak. Yunus'un da dediği gibi "Söz söyler, kulak duyar. Kalp söyler, kainat duyar" demek insanın zihniyle kalbinin eş zamanlı şekilde işlemesi ve bunun dile yansımasıdır. O bağ bu şekilde ortaya çıkıyor. Onun için başta Türk sineması olmak üzere Türk müziği de bunu taşır. Çok kıymetlidir, onun için şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile birlikte başarıyla yürüttüğümüz, bize güvenilerek tevdi edilen 'Müzik Susmasın' projesini de Türkiye'de Yunus Emre Enstitüsü yürütüyor. Şu anda 31 bin sanatçımıza salgından dolayı sanatlarını icra edemedikleri, bu nedenle de zor durumda oldukları için toplamda 3 bin lira nakit ödemesini de Yunus Emre Enstitüsü yapıyor. Böylelikle çoğu kayıt dışı olan, sendikası olmayan insanların da bir envanteri çıkmış oldu.

        Dolayısıyla müziği, Türk müziğini Türkiye'de yaşatmamız gerekiyor ki dünyada da Türk kültürü yaygınlaşsın. Müzik, en önemli etkileşim araçlarından biridir. Dil uzun uzadıya ifade eder ama müzik bir dörtlükte bir ritm, bir melodide bütün değerleri insanlara taşır. Bunun için Türkçe müziğin yaşaması gerekiyor. Biz de isabetli bir şekilde bu projeye ortak olduk. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bütün müzik sanatçılarına sağladığı bu imkana aracı oluyoruz. Yurt dışındaki merkezlerimizde mutlaka Türk müziği kurslarımız bulunuyor. Türk çalgı aletleri, Türk müzik enstrümanlarına dair kurslarımız var. En uç örneği de Japonya'da...

        Japon müzisyenlerden oluşan bir Türk mehteran takımımız dahi var. Bu, kültürün yaygınlaşması için çok kıymetli. Klasik Batı müziği Türkiye'de neden yaygın? Çünkü okulları kurulmuş, eğitmenleri ve yaygın bir ağı var. Bu ağ üzerinden kültür de geliyor. Bunu durdurmayalım tabii ki alalım ama aynı zamanda biz de gönderelim. Dünya açık bir piyasa, bu piyasada refik bir şekilde biz de alt yapımızı dünyanın her tarafına kuralım. İngilizce müziği de dinleyelim Latin müziğini de.. Aynı zamanda Türk müziği de dinleyelim. Müzikologlara göre dünyada en önemli müzik türlerinden biri de Hint müziğidir. Ama dünyada yaygınlığı yoktur çünkü o alt yapısı yok. Onun için kültür merkezlerinin temel görevi de kültürler arası iletişimi sağlamak. Bizim en son yaptığımız, iki yıldır sürdürdüğümüz Avrupa Birliği projesinde 18 Avrupa Birliği ülkesiyle de çok büyük projeler, yüzlerce faaliyet gerçekleştirdik. Temelde bizim yaklaşımımız şudur; "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim. Dünya kimseye kalmaz. Kültür de bunun en önemli enstrümanıdır."

        REKLAM

        'Müzik Susmasın' projesi için yaklaşık 90 milyon liralık kaynak oluşturuldu. Bu kaynak, tamamen Yunus Emre Enstitüsü'ne mi bağlı yoksa bakanlıkla mı paylaşılıyor?

        Kaynağın tamamı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bakanlığımız tarafından hazır hale getirildi. Bakanımızın müzik alanındaki temsilcilerle buluşması neticesinde hızlıca harekete geçildi. Yunus Emre Enstitüsü'nün iş yapma kapasitesi çok yüksektir. Biz bir hafta içerisinde tüm sistemi kurduk. 9 müzik derneği, sağ olsun bize yardımcı oldu. Bu çok büyük bir para değil ama şu anda zor şartlarda en azından kiranın ödenmesi, temel ihtiyaçların karşılanması açısından bir jest olarak devletimiz tarafından sunuldu. Bir aracı kullanmadan, devletimizin Yunus Emre Enstitüsü gibi enstrümanlarının olması hakikaten hızı artırdı ve kişilere bizzat ulaştı.

        REKLAM

        2021 kültür ajandanızın başlığı 'Türk Musikisi'. Bu konudaki çalışmalarınız nelerdir?

        Biraz önceki sorunuzda da iki konunun altını çizdiniz. Birincisi; sinema, ikincisi de müzik... Onun için iki konu da çok önemli. Biz de bu sene kültür ajandamızın ana temasını müzik olarak belirledik. İnsanlar Avrupa'da, Balkanlar'da ya da Arap coğrafyasında müziği ve müziğin ruhunu bilmezken Türkler mehteranla kendini tanıtabiliyor, ifade edebiliyordu. Yani devletin bağımsızlığında da önemli bir sembolü vardır; sancakla birlikte mehteran.. Dolayısıyla böyle bir kültürden geliyoruz. Ama ne yazık ki son on yıllardır bir tarafta adını arabesk dediğimiz çarpıtılmış, çoğu zaman insanı depresif yapan, üretimden uzaklaştıran bir tarza meyil etmişiz.

        Diğer taraftan da kendi köklerinden ve müziğinden uzak Batı müziği adı altında başka etkileşime geçmişiz. Dolayısıyla insanın özünü bulması için kendi müziğini, kendi ritmini bulması gerekiyor. Çünkü müzik sadece sözlerden ibaret değildir. Fiziki anlamda da ses titreşimiyle dalga boyunu o frekansta bir mesaj olarak iletiyorsunuz. Yani dinlediğiniz hiçbir müziğin sizin bedeninizde ruhunuzda ve davranışlarınızda etkisinin olmadığını söyleyemezsiniz. Türk müziğinin hem makamlar açısından hem bestekârlar açısından böyle bir etkisi vardır. O mirasımızı devralmamız, geliştirip yeni nesillere aktarmamız gerekiyor. Dolayısıyla kültürde de yenileme şart.

        REKLAM

        Şu ana kadar yurt dışında 60 enstitü faaliyetlerini sürdürüyor. Merkez sayısını kaça çıkarmayı planlıyorsunuz?

        Bizim hedefimiz Cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 merkez olması. Bunun için de 2023 için 2020'de çok hazırlık yaptık. Başta 5 merkezi, Afrika ülkelerinde açmayı planlıyoruz. Söz söylendiğinde sadece kalpler ve kulaklar duymasın. Bütün kainatın duyabilmesi için bu işi severek yapan insanları yetiştirmemiz gerekiyor. O açıdan da Türk milleti buna müsait, özellikle gençlerimiz çok hevesli.

        Üç ay önce Azez bölgesinde Yunus Emre Kültür Merkezi'ni açtık. Böylelikle orada dostlarımız, kardeşlerimiz, Türkmenler, Araplar, Kürtler, Türkçe üzerinden ilişki ve iletişim kurabilecek. Türkçe'nin o bölgelerde yeniden sevginin, barışın, kardeşliğin ve birlikte üretmenin dili olmasını istiyoruz. O açıdan da orada özellikle yerel öğretmenler yetiştiriyoruz.

        REKLAM

        İlk etapta 10 bin öğretmen yetiştirmeyi hedeflediniz değil mi?

        Evet ilk etapta 10 bin kişi. Sonra o 10 bin kişinin yüz bin kişiye, bir milyon kişiye yani bütün alana yayılmasını amaçlıyoruz. Türkiye olarak oradaki halkların birlikte yaşama kültürünü bir dönem nasıl sağladıysak, bunu bugün de sağlamak istiyoruz. Bu çok kıymetli çünkü Atlantik ötesinde insanlar gelip Hatay'ın ve Kilis'in yanı başında bir otorite kurmak istiyorken biz buna kayıtsız kalamayız.

        Bu halklarla, kültürlerle, dillerle bizim asırlardır birlikte yaşamışlığımız var. O yüzden de bu böyle yanı başımızda kanın, şiddetin, terörün hakim olmasını istemeyiz. Bu coğrafya, dünyaya yeniden örnek olacak. Bizim temel görüşümüz, ufkumuz çalışmamız da bunun için. Önce kendimiz inanacağız sonra birlikte çalıştıklarımızı inandıracağız. Sonra da bütün dünya inanacak. Bunun için kalple düşüncenin eş zamanlı, aynı şekilde çalışması çok kıymetli. On yıl içerisinde çok farklı bir yerde oluruz. Yeter ki inanalım.

        REKLAM

        Röportajın son sözü için neler söylemek istersiniz?

        Özellikle kültür ve sanata önem vermemiz gerekiyor. Hem kendimiz. hem çocuklarımız, hem de ilişkide bulunduğumuz insanlar için eğitim süreçlerinde ezbere dayalı, sadece belirli bilgilerin aktarılması çağı geride kaldı. Bu çağda kreatif üretim olabilmesi için özgün tasarım yapabilmek için kültür ve sanata çok önem vermek gerekiyor. Böylelikle dünya milletleri arasında hak ettiğimiz yere erişebileceğimizi ümit ediyorum.

        Yunus Emre Enstitüsü de bu anlamda eş zamanlı bir şekilde Türk kültürünü, Türk insanını bütün dünyaya tanıtıyor. Bunun için de yaşadığımız coğrafyada elde ettiğimiz bu güzel değerler dolayısıyla mutlu olmamız gerekiyor.

        REKLAM
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ