Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı 'Reina katliamı' davasında 2. gün

        İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda yapılan duruşmada, terör örgütü DEAŞ bünyesinde sözde "kadı" olarak görev yaptığı belirtilen ve evinde yapılan arama sırasında cep telefonunu anüsüne sokarak saklayan "Ebu Cihad" kod adlı Yasser Mohammed Salem Radown'un ifadesi alındı.

        Terör örgütü DEAŞ'ın kadısı olduğu suçlamasını reddederek savunmasına başlayan sanık Radown, "Ben kadı değilim, kadılık yapmadım. Kıyamet gününde ilk hesaba çekilecekler, ülkeyi yöneten kişi ve kadılar oluyor. Ben kadı olmak istemiyorum. DEAŞ'lı değilim, Bir şey yapmış olsaydım, bunu söylerdim. Türkiye'ye 14 Temmuz 2015'te medikal ürünler satmak için geldim. Türkiye ile Suriye sınırında çok sayıda yaralı olması nedeniyle buranın iş alanına uygun olduğunu düşündüm. Bu yüzden Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa'yı kendime çalışma alanı olarak seçtim. Orada çok iş vardı, Gaziantep'teki hastaneleri, doktorları ziyaret ettim" diye konuştu.

        "CEZAEVİNDEN ÇIKARKEN BANA BİR TELEFON VERDİLER"

        İHA'nın haberine göre; Gaziantep'de eşiyle birlikte gözaltına alındığını kaydeden Radown, "Orada eşyalarımıza da el koydular. Cezaevine konulduk. Yaklaşık 4 ay sonra beraat ettik. Eşimi Cezayir'e geri gönderdiler. Pasaportumun 3 haftalık geçerlilik süresi kalmıştı. O yüzden başka bir ülkeye gönderilemedim. Mısır Büyükelçiliği ile irtibata geçildi. Ancak benim sınırı geçerek Suriye'ye geçebileceğim konusunda oraya evraklar gittiği için Mısır'a da alınmadım. Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne götürüldüm. 1 yıl boyunca oradan oraya sürüklendim. Cezaevinden çıkarken çantamla beraber bana bir telefon vermişlerdi. Benim kendi telefonuma benzediği için aldım. Daha sonra telefonu açtığımda Rusça olduğunu ve şifre istediğini gördüm, açamadım. Telefonun bana ait olmadığını fark ettim" dedi.

        "TELEFONU ÇALARLAR DİYE ANÜSÜME SAKLADIM"

        Bunun üzerine mahkeme başkanı sanığa, "Bulunduğun evde gözaltına alındığın esnada telefonu neden anüsüne soktun?" diye sordu. Sanık, "Polisler daha önce hiç görmediğim silahlarla eve operasyon yaptılar. Arama izni istedim. Göstermediler. İstihbaratçılar yabancıların telefonlarını çalıyor, ben de bu yüzden telefonu sakladım. Bir de çantamda telefon bulunmuştu. O telefon bana cezaevi çıkışında verilendir ve bana ait değildir. Sorguda ısrarla o telefonun şifresini sordular. Bilmediğim için şifreyi veremedim" diye yanıt verdi.

        Daha sonra üye hakim sanığa, "Kaldığınız evde iki adet not defteri ele geçirilmiş. Bunlar size mi ait?" diye sorunca sanık Yasser Mohammed Salem Radown, defterlerin kendisine ait olduğunu söyledi. Üye hakim bu kez sanığa "Neden emniyette defter bana ait değil dedin? Defterde Muahmmed, Usame ve Faruk adlı kişilerin adı ile haklarında ve adresleri konusunda araştırma yapılacak şeklinde neden yazdın?" diye sordu. Sanık bu soruya, "Orada polis deftere imza atmıştı. O imzayı görünce defterleri kabul etmedim. Defterdeki o 3 kişi boşandığım eşimin ailesindendir. Onlarla sorunum var o yüzden araştırma yapmak istedim" diye cevap verdi.

        "O SES BANA AİT DEĞİL"

        Sanık Radown, "Ebu Cihad" kod adını kullanıp kullanmadığı yönündeki soruya, "Oğlumun adı Cihadeddin'dir. Ebu Cihad Arap kültüründe Cihat'ın babası anlamına gelir" dedi. İddianamede, Radown'dan ele geçirilen cep telefonunda Reina saldırganı Masharipov'a eylem talimatını içeren bir ses kaydının bulunduğu hatırlatılarak, bu kaydı kendisinin gönderip göndermediği sorulan sanık Radown, "O ses bana ait değil. İsterseniz benim sesimi kaydedip karşılaştırın. "Benim olmadığını anlayacaksınız. Masharipov'u da El Horasani'yi de tanıyorum" şeklinde yanıtladı.

        DİĞER SANIK PAKETTE NE OLDUĞUNU BİLMEDİĞİNİ SAVUNDU

        Habertürk Haber Merkezi'nin edindiği bilgiye göre; Konya'dan otobüsle gönderilen paket içindeki 'Sig Sauer' marka silahı teslim alan davanın diğer sanığı Ömer Asım ile birlikte yakalanan Abulıezi Abuduhamıtı, ise pakette ne olduğunu bilmediğini savundu.

        "SURİYE'DE 15 GÜN KALDIM, SİLAHLI EĞİTİM ALMADIM"

        Saldırının 25 Aralık'ta planlandığını ancak kendisinin o tarihte gözaltında olduğunu öne süren sanık, Masharipov'un, Omar Asım ile Konya'da aynı evde kaldığından haberi olmadığını iddia etti.

        REKLAM

        Abuduhamıtı, "Suriye'de 15 gün kaldım. Orada Ahrar uş - Şam'a bağlı Sultan Abdulhamit Han Türkmen Tugay'ına misafir olarak gittim. Uygur arkadaşım Çin'de Uygurlara uygulanan eziyeti hatırlatarak, 'Onlarla mücadele etmen için silahlı eğitim alman gerekir' dedi. Ancak silahlı eğitim almadım" diye konuştu.

        ŞARKICIYI DİNLEMEK İÇİN

        Telefonunda ele geçirilen ve DEAŞ terör örgütüne ait olduğu belirtilen Al Hayat kanalına ait görüntüleri ise, Uygur'lu ünlü bir şarkıcının müziklerini dinlemek için izlediğini ileri sürdü.

        Sanık, herhangi bir terör örgütüne üye olmadığını da öne sürdü.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ